
İNSAN ALLAH'I UNUTURSA ALLAH DA İNSANI UNUTUR MU?
Halime Korkmaz
Allah... Yerlerin ve göklerin sahibi, kainatın hâkimi... İnsan, Allah’ın yeryüzündeki halifesi ve dünyanın emanetçisi... Cennet ve cehennemin yaratılmasındaki etkin varlık. Kısa süreliğine geldiği dünyada gelir misin diye sorulmayan ve gideceği zaman da gider misin diye sorulmayacak olan insan… İnsan, şerefli varlık ve Rabbi tarafından kendisine sayısız nimet bahşedilen de yine kendisi. Ve insan nimetlere gark olundu şu ayette belirtildiği gibi: “O, istediğiniz şeylerin hepsinden size verdi. Eğer Allah’ın nimetlerini saymaya kalkışsanız sayamazsınız. Şüphesiz insan çok zalimdir, çok nankördür.” (İbrahim 14/34) Ama insan çok da nankördür. İyilik gördüğü her şeyi ve herkesi unutmaya meyillidir. Bu sebeple insanın zaman zaman maziyi düşünüp kendisine yapılan iyilikleri ve o iyiliklerin sahiplerini hatırlaması gerekir. İnsan insanı sevmez unutur, küser unutur, vefasızdır unutur, kızar unutur, darılır unutur, unutmak istediği için unutur. Unutur da unutur... Fakat insan Rabbini neden unutur?
Dünyaya gelip de dünya ona pek güzel görünmeye başlar da ondan olabilir mi acaba? Çünkü dünya güzel ve süslü bir yerdir. Dünyada insana süslü gösterilen şeyler vardır. Mesela; “Kadınlar, oğullar, yük yük altın ve gümüş, salma atlar, davarlar ve ekinler gibi nefsin şiddetle arzuladığı şeyler insana süslü gösterildi. Bunlar dünya hayatının geçimliğidir. Oysa asıl varılacak güzel yer ancak Allah’ın katındadır.” (Âl-i İmrân 3/14) Dünyaya gönderilen her varlığın sevdiği şeyler de farklı farklı olduğu için süslü gösterilen şeyler de çeşit çeşittir. Burada dikkat edeceğimiz konu, kimin ne sevdiği değil kimin nefisinin şiddetle arzu ettiği şeylerdir. Dünyadaki kim neye karşı meyil duyarsa onun imtihanı veya başka bir ifade ile ona süslü gelen şey odur. Ve bunu en iyi kendi nefsi ve vicdanı bilir. Ama şunu da unutmamak gerekir ki, bunlar dünyada işimize yarayan veya dünyada bize geçimlik sağlayan gelip geçici şeylerdir. Bu sebeple onların da geçici olduğu unutulmamalıdır. Bu süslü gösterilen şeyler, Allah’ı unutturup helali haram saydırıyorsa veya emir ve yasakları çiğnetiyorsa sorun ve sıkıntı orada başlamaktadır.
Başka ne süslü gösterilmiştir? Yüce kitapta şöyle bildirilir: “Mallar ve evlatlar, dünya hayatının süsüdür. Baki kalacak salih ameller ise, Rabbinin katında, sevap olarak da ümit olarak da daha hayırlıdır.” (Kehf 18/46) Mal sevdası... Son zamanların belki de her zamanın en büyük imtihanı. İnsana Rabbini unutturup her şeyi yapmayı mübah hale getirten süs, mal... Ne kadar çok evi var, ne kadar çok parası var, ne kadar çok altını var, ne kadar çok serveti var, var da var... Sadece kendisine hizmet ettiren mal, varlık, servet… Ve evlatlar... Özellikle çocuğunun mutluluğu adı altında Rabbini unutan ve sırf çocuğu sebebiyle Rabbinin helal ve haramlarını çiğnemek. Hak ve adaletten ayrılma da bir anlamda süsün arkasından koşmak değil midir? Oysa bâki alem yolculuğunda insana eşlik edecek olan sadece ve sadece salih ameldir. Ve salih amel, Rabbin razı olacağı işler olup senin hem dünya hem de ahiretini mamur edecek olandır.
Allah’ı unutan her şeyi kendi fikir yapısına ve kendi zevkine göre yapmaya başlar. Oysa dünyanın sahibi olan Allah, dünyanın nizamını düzeni kurmuştur. İnsan onu ancak ve ancak bozar. Bu sebeple bütün insanların özellikle de Müslümanların Allah’ı unutmamak için aşırı çaba göstermesi elzemdir. Allah’ı unutan aslında her şeyi de unutur. “Allah'ı unutup da, Allah'ın da kendilerini kendilerine unutturduğu kimseler gibi olmayın; onlar, yoldan çıkmış kimselerdir.” (Haşr 59/19) Allah’ı unutan kişi aslında kendisini de unutuyor. Demek ki kendisinin ölümlü olduğunu unutup tüm gücüyle dünya için çabalaması bu sebeple mi acaba? Kendisinin hatasını günahını görmemesi de bu sebepten mi acaba? Allah’ı unutan her şeyi mübah saydığı için mi acaba yoldan çıkmış oluyor? İnsan önce kendisini hatırlamalı, çünkü kendisi tek başına gidecek hesap vermeye, kendisi kendi defterini okuyacak tek başına ve Allah’ın huzurunda. O zaman kendisinin Allah’a döneceğini unutmayan Allah’ı da unutmadan yaşar ve ölür. Kendisini o kadar nimetle rızıklandıran ve sayısız zenginlik veren Allah’ı unutan diğer varlıklara ve insana değer verir mi?
Mümin, Allah’ı unutamaz. Allah’ı unutup da hayatını ona göre idame ettiren imanını kontrol etmeli. Şunu asla unutmamak gerekir ki iyiliği emretmeyen ve kötülükten sakındırmayanlar Allah’ın fasık olarak nitelendirdiği kimselerdir ve onlar; “... Onlar Allah’ı unuttular, Allah da onları unuttu...” (Tevbe 9/67) Münafıklar, Allah’ı unuttukları için Allah da münafıkları unutmuştur. O halde münafıklık alametleri nelerdir? İnsan dosdoğru olmalı, sözünde özünde davranışlarında. Kendisine emanet edilen her şeyi itina ile korumalı ki mümin olmaktan uzaklaşmasın. Aksi halde insan Allah’ın kendisini unutmasını ister mi? Eğer Allah bizi unutursa halimiz ne olur?
Hayat sermayemizi tüketirken Allah’ı hatırdan çıkarmamalıyız. Doğduğumuz andan itibaren, alışveriş yaparken, iş yaparken, çocuğumuza bakarken, pazara giderken, eve giderken, eşimizle konuşurken, komşumuzla selamlaşırken, arkadaşımıza hatır sorarken, ders anlatırken, evimizi kiraya verirken kısaca hayatın her anında Allah’ı hatırlayan insan Allah’ın nizamını da bilerek yaşar. Dünyada Allah’ı hatırlamak zorundayız. Eğer unutursak şunu da unutmamalıyız ki Allah da bizi hem dünyada hem de ahirette unutacaktır. “O gün şöyle denilir diyor; Siz dünyada bu güne kavuşmayı nasıl unuttuysanız, Biz de sizi öylece unutacağız. Yeriniz ateştir ve sizin için yardımcılardan kimse de yoktur.” (Casiye 45/34) Dünyanın sahibi biz değiliz ki sahip olmadığımız yerde hâkim olalım.
İnsanın sahip olduğu ve aşırı sevdiği her şey onun imtihanıdır. İşte bu aşırı sevgi beslediğimiz ve bizim için “süs” veya ayrıcalıklı olan şeyler sebebiyle Allah’ı unutmamalıyız. Bu kişi olur şey olur her şey olabilir. Bunun için kişinin kendisini bilmesi ve tanıması gerekir. Zafiyetlerinin ona neler yaptırdığını bilmesi gerekir. Bunun için de kendisine dışarıdan bakmayı bilmeli ve hatta sözüne güvendiği akl-ı selim bir kişinin kendisi için söylediklerine itibar etmesi gerekir. Belki de farkında olunmadan pek çok kişi Rabbini unutuyor da farkında değil. O zaman Rabbimize ulaşacağımı düşünerek her yerde ve her durumda Rabbi zikretmek zorundayız mümin olarak. Şunu asla unutmamalıyız: “... Allah’ı zikretmek ise en büyük ibâdettir. Allah, bütün yaptıklarınızı bilir.” (Ankebût 29/45) Her Müslüman bu ayetten haberdar olmak zorunda. Ve yine; “Ey iman edenler! Allah’ı çok çok zikredin.” (Ahzab 33/41) emrini de hayat felsefesi haline getirmedikçe yani Allah’ı unutmadan yaşanıldığında hayatın anlamsızlığı görmüş olunacak ve yalan yanlış işlerden uzak kalınacaktır.