'Amacımız insanların hatıralarını tekrar yaşatabilmek'

FRENKŞAH ANTİK İŞLETMECİSİ GÜLÇİN TARIM: Cemal Baharoğlu öncülüğünde Cemal Baharoğlu'nun kızı Gülçin Tarım ve damadı Ahmet Tarım işbirliğinde geçtiğimiz ay Nasrullah Meydanı'nda hizmete açılan Baharzade Frenkşah Antik, ilimiz antika severlerinin yoğun ilgisiyle karşılaşıyor. Matematik öğretmeni olan işletmecilerden Gülçin Tarım, Baharzade Frenkşah Antik başta olmak üzere antika ve antikaya bakışları noktasında değerlendirmelerde bulundu. İşletmeyi hayata geçirmelerindeki...

'Amacımız insanların hatıralarını tekrar yaşatabilmek'

FRENKŞAH ANTİK İŞLETMECİSİ GÜLÇİNTARIM:


CemalBaharoğlu öncülüğünde Cemal Baharoğlu'nun kızı Gülçin Tarım ve damadı AhmetTarım işbirliğinde geçtiğimiz ay Nasrullah Meydanı'nda hizmete açılan BaharzadeFrenkşah Antik, ilimiz antika severlerinin yoğun ilgisiyle karşılaşıyor.Matematik öğretmeni olan işletmecilerden Gülçin Tarım, Baharzade Frenkşah Antikbaşta olmak üzere antika ve antikaya bakışları noktasında değerlendirmelerdebulundu.

İşletmeyihayata geçirmelerindeki en büyük motivasyonlarının insanların antikaya duyduğumerak olduğunu belirten Tarım; antikanın hiç tükenmeyen, bitmeyen, sonsuzluğuifade eden bir kavram oluşunun altını çizdi.

'HEP ANTİKANIN İÇERİSİNDEYDİK'

GülçinTarım, antika tutkusuyla ilgili olarak; 'Hep antikanın içerisindeydik. Bu ruhaait olmanın verdiği dürtüyle bu işe ait olduğumuzu fark ettik. Sadece eşimle buözellikleri taşıyan, bu ruha sahip insanlar olduğumuza inandığımız bir süreçte,bizim gibi birçok kişinin olduğunu fark ettiğimiz noktada, özellikle işimizgereği yetiştirdiğimiz öğrencilerin, yeni nesil gençlerin eskiye dönük merakınıfark ettiğimiz anda, kendi koleksiyonumuzun dışına da çıkmayı hedefledik.Motivasyonumuzu arttıran durum, çevredeki insanların antikaya duyduğu merakıgözlemlememiz oldu. Antika bir hobi, zevk, kültür, vazgeçilmez bir parça,olmazsa olmazlardan, bünyende ait olan bir şey. Belki doğuştan belki hep olan,yaşanmışlıklar; antikaya tutku buralardan başlıyor' dedi.

'ANTİKA SONSUZLUĞU İFADE EDİYOR'

'Antika' ile'eski'yi karşılaştıran Tarım; 'Antika hiç tükenmeyen, bitmeyen; sonsuzluğuifade ediyor bence, ömrü ve limiti olmayan bir detay. Eski olan ise ömrünütüketmiş bir şey. Antika o yüzden ölümsüzdür, her sene biraz daha duygu veririnsana. Antika eskimeyendir, eski tükenendir; antika hiçbir zaman tükenmez.Antikada bir emek var, sanat var, estetik var. Bundan yüz yıl önce, bin yılönce insanların yaptıkları şeyler gerçekten sanat. Bakır tasları elinizealdığınızda bir yaşanmışlık var, o hissiyatı geçiriyorsunuz ama bugün bir çeliktencere aldığınız zaman o yaşanmışlığı hissetmiyorsunuz. İnsanlar o bakırıişlemişler, sadece yemek kabı olarak veya kullanılacak bir eşya olarakgörmemişler, bir ruh vermişler' ifadelerini kullandı.

'DUYGULAR ANTİKADA TOPLANIYOR'

Tarım,'hatıra, duygu ve antika' üçgeninde yaptığı açıklamada; 'Hatıralar, duygularantikada toplanırken yeni ürünlerde emiliyor, yok oluyor. O yüzden yeni nesildeantika merakı arttı. Çünkü kullandıkları hiçbir şeyden haz almıyorlar. Şimdibir model eşyadan binlerce var, eskiden de vardı ama o değerliydi, şimdi birazda değer bilmeyen bir yapıya büründük. Bir de eskiden eşyalar çok güzelkullanılıyordu, değer veriliyordu. Burada 100-120 yıllık eşyalar var, hepsi çoktemiz, çünkü değer veriyorlardı, gözü gibi bakıyorlardı. Emek sarf ederek,belirli zamanlar beklenilerek elde edilmiş eşyalardı çünkü. Bu eşyalara hertürlü emek verilmiş. Buğdayını satmış kızına kemer almış, bayram gelmişayakkabı almış. Eski ayakkabıların ruhu şimdilerde yok. Korunmuş evet ama ozamanlarda da Avrupa ile aramızda bu konuda makas farkı var. Bugün Avrupa'dangelen antikayla Türkiye'den çıkan antika formunu yan yana getirdiğiniz zamanarada müthiş fark var. Çok çok iyi durumda olanlar var' dedi.

'HER ANTİKACININ BİR TUTKUSU OLMALI'

Tarım, iyibir antikacının özellikleriyle ilgili olarak ise; 'Bir antikacının en baştakoleksiyonu olmalı, her antikacının kendi ait bir tutkusu olmalı. Bu herhangibir şey; detay olabilir, eşya olabilir, mobilya olabilir. Onun dışındakesinlikle estetik sanat ruhu olmalı. Bir antikacıda olmazsa olmaz en önemlişeylerin başında ise vicdan geliyor. Bu işi tam anlamıyla ticarete döküp,ticaret bandında ilerleyen, kendini antikacı diye tanıtan insanlar yani neyazık ki gözlerini para hırsı bürüyerek ilerleyenler var. Bu insanlar benceetik olmayan davranışlar içinde bulunuyorlar. Eskiyi gerçekten bozuyorlar.Eskiyi değersizleştiren; sözüm ona antikacılık yapan insanların, o eşyayıalırken verdikleri değer oluyor. Karşıdakini aşağılayan; 'bu beş para etmez'deyip ucuza alıp kat be kat daha pahalıya satıp, o insanın hakkına girenzihniyet, sektörün sorunlarından' ifadelerini kullandı.

'ANTİAKCILIĞIN YAZILI OLMAYAN ETİKKURALLARI VARDIR'

GülçinTarım, sektörün yazılı olmayan kuralları olduğunu belirterek; 'Antikacılığınyazılı olmayan etik kuralları vardır. Biz gerek iç dinamitleri gerekseAvrupa'daki dinamitleri takip ediyoruz. Avrupa'da görüyoruz ki antikacılar adilbir tutum sergiliyor. Alıp satarken hangi fiyattan alabileceğini, hangi fiyatasatacağını açıkça söylüyorlar. Bunu şu an buradaki işletmemizde biz deyapıyoruz. İnsanlar değerini bilmeli; 'Ben sizin satacağınız fiyattansatabilirim, size vermiyorum' deme özgürlüğünü onlara vermeliyiz. Antikanındeğerli olduğunu insanların bilmesi lazım' cümlelerini kullandı.

'ADİL OLMAK DURUMUNDAYIZ'

Antikacınınadil olmak zorunda olduğunu söyleyen Tarım; 'İnsanların geçmişlerini gelipsatmaları beni çok üzüyor. Bir esnaftan antika alırken üzülmüyorum ama bir kişigelip 'Bu benim dedemin, annemin bir şeyi' dediği zaman defalarca 'Eminmisiniz?' diye soruyorum. Sormakla yükümlüyüm. Çünkü ben olsam bunu satamam, sormakzorundayız. Eğer ihtiyacı olmayıp da satıyorsa geri döndürüyorum. Pikapı bozukolup satmaya gelen çok kişiyi, daha ucuza tamir ettirip kullanabileceklerinisöyleyip geri gönderdim. Bazen de gelip değerinin çok altında fiyat belirleyipsatmak istiyorlar, neden sattıklarını sorma ihtiyacı hissediyoruz. Haliyle buda doğru bir şey. Sormak zorundayız. Adil olmak durumundayız. Bir antikayıdeğerinde almalıyız, buna çok özen gösteriyoruz' ifadelerine yer verdi.

'ŞİMDİKİ NESLİ ÇOK BEĞENİYORUM'

Tarım,gençlerin antika merakıyla ilgili olarak ise; 'Şimdiki gençleri ben gerçektentakdir ediyorum. Hepsinin bir araştırmacı tarafı var. Özellikle 20'liyaşlardaki çocuklar, çok donanımlılar. İyi kitap okuyorlar, çok seçiciler, eleştirel yaklaşımları çok yüksek, eski ileyeninin ne olduğunu biliyorlar. Bugün 60 yaşındaki bir bireye eskiyi sorduğunuzzaman eski onun için çöptür, halbuki dedesinden kalmıştır ama torununasorduğunuz zaman o değerlidir. Şimdiki nesli ben çok beğeniyorum. Akıllılar.Belki zamanlarını boşa harcayabilirler ama akıllarını boşa harcamıyorlar,doğruyu görüyorlar. Bu yüzden antikaya dönüşleri var. Onlar kaliteyi biliyorlar.Gençlerimiz Tekeli Sazı ile dışarıda satılan sazın aynı olmadığını biliyor. Öğretmenolduğumuz için gözlemleyebiliyoruz. Gençler tanıyor, araştırıyor, deneyereköğreniyor, araştırıyorlar. Çin pikabıyla Alman pikabı arasındaki farkıanlıyorlar. Bir dönem sıfır plak alan çocuklar sonrasında dönem plaklardanistemeye başlıyorlar. Gençler o yüzden eskiyi, yeniyi, kaliteyi, estetiği,sanatı çok çok iyi biliyorlar. Ben isterim ki 20 yaşında bir genç antikacılıkyapsın. Çünkü o benden daha farklı görür. Antikacılık sadece antikayı alıpsatmak demek değildir. Her ürün antika değildir. Antikanın bir sanat değeriolması lazım. Sazan da balık lüfer de, şimdiki gençler lüfer yemeyi tercihediyor.' Dedi.

'İNSANLAR HATIRALARINI DOYASIYAYAŞAYABİLMELİ'

Eşyalarıalırken de satarken de seçici olduklarını söyleyen Tarım; 'İnsanlar aldıklarıantika ürünü bir dönem süs olarak kullanıp sonra atmasınlar istiyoruz. İnsanlaraldıkları radyoları, daktiloyu, tabağı evinde uzun yıllar kullansın istiyoruz.O bir çöp olmasın. İnsanlar kullandığı eşyaları daha da değerli kılarlar.Mesela pikap satıyoruz; çalışmayan, iğnesi orijinal olmayan, herhangi bir aksamındatekleme olmayan pikap satıyoruz. Alan insan zevk alsın. Zevk alan tekrargelecek. Satılanların dekor amaçlı olmasından ziyade kullanılabilir olmasınadikkat ediyoruz. Geçtiğimiz gün çok sevdiğimiz bir antikacı abimizin başına birolay gelmiş. Çok yaşlı kanser bir adam bir plakta ısrarcı olup kilometrelerceuzaktan gidip almış. Yaşlı ve kanser bir adam, plak için kilometrelerce ötedengeliyor. Sonrasında düşündük ki, demek ki o insanın o plakla, o şarkıyla birhatırası var. İnsanlar hatıralarını doyasıya yaşayabilmeli yani bize düşen dekullanılabilir ürünleri insanlara ulaştırmak. Bazı plakları pikabımıza bilekoymuyoruz. İnsanlar önceden dinledikleri Zeki Müren'i, Orhan Gencebay'ı tekrardinleyebilsin. Pikaba tango koyup eşiyle dans edebilsin, bunu istiyoruz.Amacımız insanların paraları değil, hatıraları tekrar yaşatabilmek, onlarayeniden bir hayat verebilmek. O kanser hastası o plakı dinleyebilecek, ölmedenönce hatıralarını tekrar yaşatacağız belki. O insanlar da o eşyalar da değerli.Bazen Osmanlıca hatıralar geliyor, en basitinden 'Bugün hava soğuktu' yazmışmesela. İnsanların hayat tarzlarını görüyoruz orada. Satılacak materyal gözüylebakılıyor onlara, hayır, biz bakamıyoruz. Çalışmayan pikabı satıp, insanlara'ne güzel pikabtı' dedirtmek için bu işi yapmanın anlamı yok. O antikacılıkdeğil, toplayıcılık istifçilik çöpçülüktür. Alırken de satarken de bu yüzdenseçiciyiz. Seçici olmamız müşteri portföyümüzü de seçici kılıyor' dedi.

Bakmadan Geçme