Diş Tedavisinde Erken Tanının Önemi
Diş Hekimi Dr. Gökhan Tekin, hastaların en sık yaptığı hatanın, diş ağrısını geçici bir rahatsızlık sanarak tedaviyi ertelemek olduğunu söyleyerek, zamanında yapılan tedavinin önemine dikkat çekti.
Diş Hekimi Dr. Gökhan Tekin, hastaların en sık yaptığı hatanın, diş ağrısını geçici bir rahatsızlık sanarak tedaviyi ertelemek olduğunu söyleyerek, zamanında yapılan tedavinin önemine dikkat çekti.
Diş ağrısı yaşayan hastaların en sık yaptığı yanlışlar hakkında konuşan Diş Hekimi Gökhan Tekin; 'Diş ağrısı yaşayan hastaların yaptığı en sık hata, ağrıyı görmezden gelmek. Ufak bir hassasiyet, sızlama ya da çiğneme sırasında rahatsızlık hissedildiğinde bunun geçici bir sorun olduğunu zanneden hastalar, ilerleyen süreçte büyük ağrılarla veya iyileşmesi zor diş problemleriyle karşı karşıya kalabiliyor. Dişler, kendi kendine iyileşebilen organlarımız değildir. Sorun başlangıç aşamasında fark edildiğinde çok kolay çözülebilirken, ağrı başladıktan sonra çoğu zaman ciddi ve kapsamlı tedaviler gerekebiliyor. Hatta bazı durumlarda diş şiddetli şekilde ağrıyor, şişip iniyor ve sonrasında enfeksiyon kronik hale geldiği için ağrı geçiyor. Bu da hastanın sorunun çözüldüğünü zannetmesine neden oluyor. Oysa diş artık ağrımayacak kadar canlılığını yitirmiş oluyor. Bu gibi durumlarda çoğu zaman dişi kurtarmak mümkün olmuyor. En sık yapılan hata, diş hekimine gitmek için ağrının artmasını beklemek diyebilirim. Bir de şunu belirtmek gerekir: Diş ağrıları genellikle dayanılmaz hale geldiğinde, dişin damar ve sinir dokusundaki hasar ileri seviyeye ulaşmıştır. Bu tip ağrılar çok şiddetli olur ve çoğu zaman ağrı kesicilerle bile hafiflemez. Üstelik bu ağrılar, vücudumuzun metabolizmasına bağlı olarak geceleri en üst seviyeye çıkar. Gece tedavi yapabilecek bir yer bulmak da oldukça zor olur. Bu nedenle ağrı başlamadan önce ya da en azından geceyi beklemeden bir muayenehaneye başvurmak çok önemlidir. Biz diş hekimleri, gerçekten ağrısı olan hastalarımızı eğer ağrıyı geçirebileceğimiz bir yol varsa geri çevirmeyiz. Çünkü diş ağrısı, gerçekten dayanılması en zor sağlık sorunlarından biridir' diye konuştu.
'Bazı Küçük Ama Önemli Belirtilere Dikkat Etmek Gerekir'
Dr. Gökhan Tekin, ağrı başladığında yapılması ve yapılmaması gerekenler hakkında açıklama yaparak; 'Diş ağrısı başladığında ne yapmanız gerektiğini anlamak için bazı küçük ama önemli belirtilere dikkat etmek gerekir. Eğer soğuk bir şey yediğinizde sadece -2 saniye süren kısa sızlamalar oluyorsa, büyük ihtimalle bir ya da birkaç dişinizde çürük ya da aşınma vardır. Bu durum genellikle 1-2 ay kadar ağrısız şekilde devam edebilir. O sırada kliniğimize gelirseniz, sorun çok basit ve ekonomik yöntemlerle çözülebilir. Ancak bu belirtiler göz ardı edilirse, birkaç ay içinde ağrılar artmaya başlar. Eğer soğuk, tatlı veya ekşi bir şey yediğinizde 10-12 saniye veya biraz daha uzun süren bir ağrı oluşuyor, ardından kendiliğinden geçiyorsa, zamanınız azalmış demektir. Bu durumda genellikle 1-2 hafta içinde şiddetli ağrılar başlar. Bu aşamada kliniğe gelirseniz muhtemelen kanal tedavisi gibi daha kapsamlı tedavilere ihtiyaç duyacaksınız. Eğer ağrınıza artık soğuk iyi gelmeye başladıysa yani ağzınızda soğuk su tuttuğunuzda ağrı geçiyorsa bu, dişin içindeki bazı kılcal damarların hasar gördüğü anlamına gelir. Bu durumda şiddetli diş ağrısı yaşamanıza sadece 1-2 gün kalmış diyebiliriz. Bahsettiğim bu şiddetli ağrı, 'hiçbir ilaçla geçmeyen, azalmayan. kabus gibi diş ağrısı' olarak anlatılan ağrı. Bu noktaya gelmeden mutlaka kliniğe başvurmalısınız. Bu aşamada da ağrıyı geçirebiliriz ancak unutmayın bu ağrı genelde gece tüm klinikler kapalıyken başlıyor. Yani soğuk dişinize iyi gelmeye başladığında koşar adımlarla gelmenizi şiddetle tavsiye ederim. Eğer birkaç gün bu şiddetli ağrıyı ve kötü tecrübeyi yaşadıktan sonra birdenbire ağrı kesildiyse, lütfen kendinizi kandırmayın. Daha kötü bir tablo muhtemelen kapıda. Büyük ihtimalle dişiniz canlılığını tamamen kaybetmiştir ve çok yakında iltihap oluşup ciddi bir şişlik gelişecektir. Özetlersek; yapılması gereken; ağrı başlamadan ya da en azından bu anlattığım evrelerin ilkinde diş hekimine gitmektir. Böylece basit ve ucuz yöntemlerle dişi kurtarmak mümkün olur. Yapılmaması gerekenler ise, öncelikle geç kalmak. Ağrıyı bastırmak için sürekli ağrı kesici kullanmak, böbreklerinize ve midenize ciddi hasar verebilir. Kolonya, alkol, asit gibi zararlı maddelerle kendi kendine çözüm aramak; bu tür uygulamalar ile dişin iyileşmesi maalesef söz konusu değil' dedi.
'Bazılarımız Diş İpi Kullanmanın Önemini Bilmiyor'
Diş Hekimi Gökhan Tekin, vatandaşların ağız ve diş sağlığı konusunda farkındalık düzeyine dikkat çekerek; 'Farkındalık düzeyi, özellikle dişlerine iyi bakan hastalarımızda bence oldukça yeterli. Düzenli kontrollere geliyorlar, en ufak bir leke gördüklerinde hemen müdahale ettiriyorlar. Özellikle kadın hastalar bu konuda oldukça yüksek farkındalığa sahipler diyebilirim. Yine de bazılarımız diş ipi kullanmanın önemini bilmiyor. Bir kısım vatandaşlarımız ise diş hekimine gitmek için şiddetli ağrı oluşmasını bekleyerek hata yapıyor. Dişi ağrıyınca sadece o dişe tedavi yaptırıyor, sonra başka dişlerinde de sorun çıkıyor. Ağzımızdaki 32 diş de aynı süredir ağızda, aynı şartlara maruz kaldı. Doğal olarak biri ağrımaya başladıysa, diğerlerinin de hasar görmüş olması çok olası. Bunu unutmamak gerek. Geç kalmamak bu yüzden önemli. Çocuklarımızı da unutmayalım. Sadece ve sadece 14-15 yaşından önce tedaviye başlarsak düzeltebileceğimiz bazı sorunlar var. Bu yüzden daha küçük büyüyünce bakarız dememek gerekiyor. Son olarak, diş sorunlarının sadece dişle alakalı olmadığının farkında olmak gerekiyor. Diş çürüğü ve iltihapları bazı kalp hastalıklarının net şekilde ilk sorumlusu. Ayrıca diyabet, eklem romatizması, migren, kan değerleri ve mide sorunlarında da ciddi etken' şeklinde konuştu.
'Diş Ağrısı Nedeniyle Uykusuzluk Ve Sinirlilik Hali Oluşur'
Diş Hekimi Gökhan Tekin, diş ağrısı kişinin psikolojisi ve günlük hayat üstündeki etkisine değinerek; 'Diş ağrısı nedeniyle uykusuzluk, dikkat dağınıklığı ve sinirlilik hali oluşur. Bu da sosyal ilişkilerimizi ve iş verimliliğimizi düşürür. Bazen şiddetli ağrısını geçirdiğimiz hastalar, sanki ilk defa rahatlamış gibi mutlu oluyor. Bu nedenle konuşmanın başında bahsettiğim diş ağrısı evrelerine dikkat etmek çok önemli. Şiddetli ağrının oluştuğu anlar, önemli bir toplantımıza ya da çocuğumuzun sınav günlerine denk gelebilir. Diş ağrısı ve diş sorunları yaşayan bireylerin kendini sağlıksız hissetmesi, hatta bazı durumlarda sağlıksız görünmesi, özgüven sorunlarına yol açabiliyor. Kişi rahat gülümseyemediği ve kendini iyi hissetmediği için genel psikolojisi de olumsuz etkileniyor. Bence sağlıklı dişler, ilk izlenim, güzellik ve fiziksel özgüven açısından en önemli fiziksel özelliklerden biridir' ifadelerine yer verdi.
'Bu Durumların Her Biri Farklı Sağlık Riskleri Taşır'
Diş hassasiyetinin günlük hayat üzerine etkisi hakkında konuşarak Diş Hekimi Gökhan Tekin; 'Bu konu şaşırtıcı derecede önemli ve çoğu vatandaşımız bu konuda gerçekten bilgi sahibi değil. Sürekli diş ağrısı çekilmesinin sebebi elbette çürük bir diş olabilir, ancak sinire baskı yapan bir yirmilik diş, çene kemiğinde gelişen bir kist, hiç ağrı oluşturmayan ama sürekli damarlarımıza nüfuz eden bir diş enfeksiyonu ya da bir sistemik hastalık da sürekli diş ağrısının nedeni olabilir. Bu durumların her biri farklı sağlık riskleri taşır. Bağışıklık sistemimizi zayıflatabilir, kalp kapakçıklarımızı geri dönüşü olmayacak şekilde bozabilir, eklem romatizması, endokardit gibi ciddi rahatsızlıklara yol açabilir. İltihabın yayılması durumunda çene kemiği, sinüsler veya yüzümüzde ciddi yaralar oluşabilir. Çene sinirlerinin zarar görmesi his ve hareket kaybına neden olabilir. Hatta nadiren de olsa enfeksiyonun beyne yayılması gibi hayati risk taşıyan durumlar da görülebilir. Oldukça korkutucu maddeler gibi görünse de ne yazık ki bunlar gerçek ve ben bu durumlarla meslek hayatımda sıkça karşılaşıyorum' dedi.
'Başımız Kalple Aynı Seviyeye İndiğinde Basınç Ve Ağrı Artar'
Gece başlayan diş ağrıları ya da acil durumlarda yapılması gerekenler hakkında detay veren Diş Hekimi Gökhan Tekin; 'Küçük bir tüyo verebilirim. Bu tip ağrının birçok sebebi olabiliyor. Tabi ki bu ağrıyı oluşturan birçok farklı diş rahatsızlığı var, 'Gece başlayan diş ağrısı' diye tarif edilen ağrıyı oluşturan ve en sık rastlanan sebebini herkesin anlayabileceği şekilde anlatmak gerekirse; dişin içinde tıkanan ya da bozulan bir damar yüzünden kan basıncının artması sonucu, sinirlerin sıkışması ya da zedelenmesiyle oluşuyor diyebilirim. İşte bu yüzden bazı hastalar, kalp atışı şeklinde artıp azalan kötü bir ağrıdan bahseder. Dişlerimiz ve başımız kalple aynı seviyeye indiğinde basınç ve ağrı artar. Bu yüzden yatış pozisyonuna geçmemek ve başı yüksekte tutmak ağrıyı biraz hafifletebilir. Bu ağrıyla en azından birazcık mücadele edebilmek için basit bir ağrı kesici almak ve ilk fırsatta bir doktora görünmek iyi gelebilir. Şiddetli ağrıyı oluşturan sebebe bağlı olarak bazen ılık–sıcak tuzlu suyu ağızda uzun süre tutmak, bazen de soğuk su tutmak iyi gelebiliyor. Açık bir diş kliniği bulup acil müdahale yaptırmak ya da en azından bir acil servise giderek ağrı kesici uygulanmasını sağlamak da yardımcı olabilir. Ama unutmayalım ki bu tip ağrılar başlamadan önce birçok ön belirti verdi; onları görmezden geldik ve artık geç kalmış bir durumdayız. Bu aşamada yapılan tedavilerin ağrıyı hemen geçirmeyebileceğini, uzun ve uğraştırıcı bir dönem geçirmek zorunda kalabileceğimizi bilmek gerekiyor. Çok üzücü ama nadiren de olsa ağrıyı geçirmek için günlerce uğraştığımız hastalarımız oluyor. Unutmamak gerekir ki tüm ağrıların sebepleri de, çözümleri de aynı değildir' bilgisini paylaştı.
'Diş Ağrılarının Yaşlı Bireylerde Daha Sık Görülmesine Neden Oluyor'
Çocuklarda diş ağrılarının farklı olduğunu söyleyen, Diş Hekimi Gökhan Tekin; 'Özellikle küçük çocuklar ağrılarını tam ifade edemiyor; diş hekimi korkusu yüzünden gizleyebiliyor ya da anne babayı kandırarak yanlış yönlendirebiliyor. Örnek vermek gerekirse, 3–5 yaşlarındaki çocuklar ağrıyı doğru anlatamadıkları için huzursuzluk, yemek yememe, sık sık ağlama gibi belirtiler gösterebiliyor. Biraz daha büyük olanlar ise ağrı olduğunu inkr edip gizlemeye çalışabiliyor. Bu nedenle çocuklarımızın dişlerini arada bir incelememiz; siyahlık, kırık, şişlik ya da leke var mı diye kontrol etmemiz gerekiyor. Dişler, kendi kendini yenileyemeyen birkaç organımızdan biri. Doğal olarak yaşlılıkla beraber zamanla hasar görmeye başlıyorlar. Aşınıyorlar, bazılarının etrafındaki kemik zayıflıyor, bazılarında diş eti çekiliyor ve kök yüzeyleri açığa çıkıyor. Bazı yaşlılarımızın yıllar önce yaptırdığı tedaviler zamanla sorun çıkarmaya başlayabiliyor. Yaşlandıkça ağız kuruluğu, kullanılan ilaçların yan etkileri ve genel sağlık sorunlarının artışı gibi birçok faktör dişler üzerinde olumsuz etki yaratıyor. Kas koordinasyonunun zayıflaması, çiğneme güçlükleri, protez kullanımı ve ağrı eşiğinin düşmesi gibi durumlar da diş ağrılarının yaşlı bireylerde daha sık görülmesine neden oluyor' diye konuştu.
'Karanfille Ağrıyı Geçirmeye Çalışırken, Ağrıyı Artırabilirsiniz'
Evde uygulanan geleneksel yöntemlere değinen Diş Hekimi Gökhan Tekin; 'Karanfil konusu biraz sıkıntılı. Eskiden diş hekimliğinde eugenol (karanfil yağı) sık kullanılırdı, ama dişleri ve etrafındaki dokuyu tahriş edici özelliğinden dolayı günümüzde artık kullanılmıyor. Karanfille ağrıyı geçirmeye çalışırken, ağrıyı dayanılmayacak şekilde artırabilirsiniz. Karanfilin sinirleri tahriş edici etkisi yüzünden, basit bir dolgu ile kurtarabileceğimiz bir dişe bazen kanal tedavisi ya da çekim gibi daha ileri tedaviler yapmak zorunda kalabiliyoruz. Ayrıca karanfil bazen o kadar tahriş ediyor ki, sadece onun oluşturduğu yarayı iyileştirmemiz bile birkaç gün sürebiliyor. Dişe alkol ya da aspirin koymak da benzer şekilde kötü etkilere yol açıyor. Karanfil, alkol, aspirin tozu vs. ağrıyı anlık olarak geçirir gibi oluyor ancak birkaç dakika içinde eskisinden de fazla ağrı oluşturuyor. Aşırı bilinçsiz bazı hastalar arasında dişine sülfürik asit (akü suyu) koyanları dahi gördüm. Bu hastaların bazılarında oluşan yanık o kadar kötüydü ki, ömür boyu o asidin oluşturduğu deformasyonla yaşamak zorunda kaldılar. Bu yüzden, tıbbi tedaviler dışında 'geleneksel' yöntemlere hiç yaklaşmamak gerekir. Sadece tuzlu su ile gargara yapmayı öneriyorum. Tuzlu su, enfeksiyonu ve ödemi azaltarak güvenli bir şekilde hafifçe yardımcı olur' ifadelerini kullandı.
'Ağrı Kesicinin Günlük Maksimum Dozu Günde İki Adet İle Sınırlıdır'
Ağrı kesici kullanımıyla ilgili dikkat edilmesi gereken yönleri belirten, Diş Hekimi Gökhan Tekin; 'Ağrı kesici kullanımı, diş ağrısı sırasında hasta dayanılmaz ağrılar hissettiği için çok tehlikeli olabiliyor. Basit bir ağrı kesici bile, ağrının şiddetiyle oluşan ağır psikolojik etki nedeniyle aşırı kullanıldığında tek bir gecede mide kanamasına, böbrek yetmezliğine, hatta böbreklerin kaybedilmesine; pıhtı ya da emboli oluşmasına neden olabilir. Çoğu ağrı kesicinin günlük maksimum dozu günde iki adet ile sınırlıdır, bunu unutmamak gerekir. Hastalar 6–7 adet ağrı kesici alarak çok keskin ve kötü sonuçlarla karşılaşabiliyor. Ağrı kesiciler aç karnına alınmamalıdır, reçetesiz ilaç kullanılmamalı, karaciğer, böbrek ve mide sorunu olanlar özellikle dikkatli olmalıdır. Çocuklarda aspirin kesinlikle kullanılmamalı, hekime başvurmadan ilaç verilmemelidir. Farklı iki ya da daha fazla ağrı kesici kullanarak, fark etmeden çok hızlı şekilde ciddi sağlık sorunlarına yol açabilirsiniz. Maalesef bunun da kötü örnekleriyle, özellikle yaşlı ve çocuk hastalarda çok sık karşılaşıyorum' değerlendirmesinde bulundu.
'Maalesef Her Gün Diş Fırçalamak Yeterli Değil'
Diş sağlığı ve düzenli fırçalama hakkında konuşan, Diş Hekimi Gökhan Tekin; 'Maalesef her gün diş fırçalamak yeterli değil. Zaten birçok hasta ya çok yumuşak fırça kullanarak, ya kısa sürede fırçalayarak ya da etkisiz bir şekilde fırçalayarak pek çok hata yapıyor. Üstelik sadece fırçalamak, dişlerin en çok çürük oluşan ara yüzeyleri üzerinde neredeyse hiç etkili değil. Bu yüzden günde iki defa 3–4 dakika fırçalamak, günde bir defa diş ipi veya diş etleri uygunsa arayüz fırçaları kullanmak gereklidir. Dişlerin renklerinin bozulmaması ve genel ağız sağlığı için gün içinde 5–6 defa su ile gargara yapmak da çok faydalıdır. Bunu, su içerken dahi yapabilirsiniz. Tüm bunları uyguladığınızda ideale yakın bir ağız bakım rutinine sahip olmuş olursunuz. Bu rutini uygulayan hastalarımın genelde parlak pembe, tertemiz diş etleri ve üzerinde kalıntı bulunmayan berrak, temiz dişleri oluyor. Bir diş hekimi olarak bu ağız görüntüsünü gördüğümde gerçekten çok mutlu oluyorum' ifadelerine yer verdi.
'Ara Yüzden Çürüyen Dişlere Yaptığımız Tedavilerin Ömrü Kısa Oluyor'
Diş ipi ve gargara gibi ürünlerin gerekliliği hakkında açıklama yapan, Diş Hekimi Gökhan Tekin; 'Diş ipi, özellikle dişleri sık olan kişiler için çok gerekli. Diş arası çürükler ve gizli çürükler neredeyse her zaman diş aralarından başlıyor. Üstelik dişin çiğneyici yüzeyinde oluşan çürükleri tedavi ettiğimizde çok daha başarılı sonuçlar alıyoruz; yaptığımız tedaviler 20–30 yıl, hatta daha da fazla süre dayanabiliyor. Ancak ara yüzden çürüyen dişlere yaptığımız tedavilerin ömrü çok daha kısa oluyor. Aralardaki çürükler oluştuktan sonra sinsi ve hızlı bir şekilde ilerleyip 1–2 ay içinde dişin damar-sinir paketine ulaşabiliyor. Gargaralar, ağız hijyenini destekleyici olarak kullanılabilir, ancak özellikle antibakteriyel gargaralar sık kullanımda ağız florasını bozabiliyor ve güçlü bakterilerin artmasına sebep olabiliyor. Bu nedenle doktor tavsiyesiyle ve sadece doktorun önerdiği süre kadar kullanılmalı. Kesintisiz olarak tıbbi gargara kullanımını sevmiyorum ve önermiyorum. Dönem dönem, destekleyici olarak kullanmak en idealidir. Su ile gargara yapmakta ise hiçbir sakınca yoktur. Eklemek gerekirse; diş tozları, beyazlatıcı ajanlar, karbonat, sirkeli su, tuzla fırçalama gibi yöntemlerden kesinlikle uzak durmak gerektiğini de söylemem lazım. Bu maddeler diş minesini aşındırır, zedeler, eritir ya da zayıflatarak geri dönmeyecek hasarlar oluşturur' dedi.
'Diş Macununda Florür Olmak Zorunda'
Diş Hekimi Gökhan Tekin, diş macunu seçerken dikkat edilmesi gereken hususlar hakkında ise; 'Lütfen reklamlara ya da komplo teorilerine inanmayın. Diş macunlarını üreten firmalar, 'Yüz diş hekiminin doksan dokuzu bizim markamızı tavsiye ediyor' diyerek pazarlama yapıyor. Ancak diş macunları arasında öyle kayda değer farklar yok. Bilindik markaların uygun fiyatlı ürünlerini kullanabilirsiniz. Diş macunu seçerken dikkat edilmesi gereken en önemli şey: Florür içermesi ve aşındırıcı etkisinin gereğinden fazla olmaması. Florür, diş minesini sertleştiren ve dayanıklılığı artıran bir maddedir. Normalde su yoluyla gerekli miktarda almamız gerekir; ancak modern yaşamda sık ve yumuşak gıda tüketimi, asitli içecekler ve yoğun atıştırma alışkanlıkları gibi nedenlerle dişlerin florür ihtiyacı yeterince karşılanamıyor. Bu yüzden diş macununda florür olmak zorunda. Yutmadığınız sürece sistemik olarak olumsuz bir etkisi olmaz. Yine belirtmek gerekir ki pazarlama ile satılan 'besleyici etkili', florür içermeyen bitkisel macunlardan da uzak durmak gerekir. Bu tür ürünler dişlerimizi çürüten bakterilerin çoğalmasına sebep olabilir. Tamamen bitkisel macunlar ve fahiş fiyatlara satılan ürünlerden uzak durmak, hem bireysel sağlığımız hem de milli ekonomimiz açısından mantıklı olacaktır. Basit, etkili ve uygun fiyatlı; florür içeren bir ya da iki diş macunu almak yeterlidir. Unutmayın, diş fırçalarken önemli olan şey macunun markası değil; fırçalama süresi, fırçalama gücü ve fırçalama tekniğidir. Emin olmak için bizlere 'Hangi macunu kullanmalıyım?' diye sorabilirsiniz. Böyle açık bir yazıda marka verilemez ancak birebir iletişimde en doğru türleri önermek ve reçete etmek gayet mümkündür' şeklinde konuştu.