İYİ Parti'de Yazkan Güven Tazeledi
İYİ Parti Kastamonu 4. Olağan İl Kongresi Kastamonu Belediyesi Garnd Moni Nikâh ve Konferans Salonu'nda yapıldı.
İYİ Parti Kastamonu 4. Olağan İl Kongresi Kastamonu Belediyesi Garnd Moni Nikh ve Konferans Salonu'nda yapıldı. Genel kurulda seçime tek liste olarak giren mevcut İl Başkanı Metin Yazkan tekrar seçilerek güven tazeledi.
Tekrar başkanlığa seçilen İYİ Parti İl Başkanı Metin Yazkan yaptığı konuşmasında; 'TBMM Grup Başkanvekilimiz, Balıkesir Milletvekilimiz Sayın Dr. Turhan Çömez başta olmak üzere çok sayıda davetlimiz ve partilimizin katılımı ile İYİ Parti Kastamonu 4. Olağan İl Kongremizi gerçekleştiriyoruz. Tüm katılımcılarımıza emeği ve katkısı geçen tüm herkese de Kastamonu İYİ Parti İl Başkanlığımız adına çok teşekkür ediyorum. Kongremiz Kastamonu'muza, Türkiye'mize hayırlı uğurlu olsun. İnşallah Kastamonu iyi olacak, Türkiye iyi olacak. Ne mutlu Türk'üm Diyene' dedi.
'Tarımı Ayağa Kaldırdı. Hayvancılığı Ayağa Kaldırdı'
TBMM İYİ Parti Grup Başkanvekili Dr. Turhan Çömez ise; 'Osmanlı Devleti yıkıldığında, Anadolu topraklarında daha yeni yıkılmış imparatorluğun külleri üzerinde dumanlar tüterken bir kahraman lider çıktı. Bu milletin önüne düştü ve dedi ki: 'Gelin hep beraber yepyeni bir ülke kuralım. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni kuralım.' O zaman dediler ki: 'Mandaya teslim olalım, İngiliz'e teslim olalım, Amerikalı'ya teslim olalım. Biz bu işi yapamayız.' Bir avuç inanmış insan dedi ki: 'Ya istiklal ya ölüm. Biz bu ülkeyi kuracağız, güzel bir vatan toprağını gelecek nesillere armağan edeceğiz' ve karış karış dolaştı Anadolu'yu. O muhteşem mücadelenin ardından emperyallerin ağzını açmış, ülkenin her bir tarafını yemek için uğraştığı dönemin ardından güneyinden kuzeyine, doğusundan batısına bu ülkeyi inşa etti, imar etti, bina etti. Dedi ki: 'Türk evlatları, bizden sonra gelecek olan nesiller güzel bir ülkede yaşasın; barış içinde, huzur içinde, dostluk ve kardeşlik içinde, refah ve güven içinde, demokrasi ile yaşasınlar.' Güçlü bir Türkiye olsun dedi ve bütün değerleriyle bize bu vatan toprağını armağan etti. Tabii bunu yaparken, 'Biz bu ülkeyi kalkındırmalıyız' dedi. Tarımı ayağa kaldırdı. Hayvancılığı ayağa kaldırdı. Kara sapanla sürdüğümüz tarlalardan elde ettiğimiz ürünleri değerlendirdi; buğdayı değerlendirdi, fabrika kurdu. 'Gençler, çocuklar' dedi, 'Bu istikbal sizindir, bu ülkenin yarınları sizindir.' Çocuklara bayram armağan etti. Gençlere güzel bir ülke bıraktı. Kadınlara oy hakkı verdi daha İngiltere'de seçme ve seçilme hakkı yokken Türk kadınına dedi ki: 'Siz baş tacısınız.' Ülkenin borcu vardı; kırk kadar borcu batmıştı hepsini ödedi. Uçak fabrikası kurdu; kurduğu uçak fabrikasından otuzlu yıllarda dünyanın her yerine uçak satıldı. Ve bize güzel bir ülke armağan etti' dedi.
'Bizim Gördüğümüz, Hayal Ettiğimiz Bir Millet Değil'
AK Parti iktidarını eleştiren Çömez; 'Zamanla, ülkeyi işgal etmek için her bir yanından bu ülkeye gelmiş ve talan etmek için ağzını açmış emperyaller baktılar ki bu millet başka bir millet; bizim gördüğümüz, hayal ettiğimiz bir millet değil. Zannettiğimiz bir millet değil. 'Biz bu milleti savaşla yenemeyiz. Ne yapalım?' dediler. 'Önce aç bırakalım. Tarımını çökertelim, hayvancılığını çökertelim. Fabrikalarını yok edelim, sanayisini, ekonomisini yok edelim. Başka borç batağına sürükleyelim; kırk tane kadar borca batırsınlar. Eğitimsiz bırakalım, cahil bırakalım. Dini inançlarından kopartalım, dinlerini bozup kültürlerini yok edelim. Sonra da birbirine düşürelim.' Başka türlü Türk milletini yenme şansımız yok, dediler. Aradan 80 yıl geçti. Yıl 2002. Bu ülkeye AKP iktidarı geldi. Şimdi geri dönüp bakalım: Bu ülkenin kurulduğu yıllara bakalım, bir de bugüne bakalım. Karasabanla sürdüğümüz tarlalardan elde ettiğimiz ne var ne yoksa sattık ve fabrika yaptık. Bu fabrikaların her birini haraç karşılığında, peşkeş çektiler. Cumhuriyet dönemindeki bütün kazanımları ne var ne yoksa peşkeş çektiler yabancılara ve yandaşlara. Hepsini sattılar; altını, yeraltı zenginliklerini, madenleri ne var ne yoksa talan ettiler. Daha geçtiğimiz günlerde dostu Trump'a, Erdoğan bu ülkenin nadir metallerini verdi; geleceği ona bıraktı, denebilir. Peki başka ne yaptılar? Borç batağına soktular bu ülkeyi. 130 milyar dolar borçla teslim almışlardı; bugün beş yüz elli milyar dolar borca battı bu ülke. Her Allah'ın günü, her Allah'ın saati borç ödüyoruz, faiz ödüyoruz. Bir trilyon 950 milyar lira faiz ödedik. 2025 yılında saatte 222 milyon lira faiz ödendi. Böyle biri faize nerede bu ülke? Başka ne yaptılar? Tarımı çökerttiler, hayvancılığı çökerttiler. Sanayiyi çökerttiler. Gençlerin umutlarını, hayallerini çaldılar. Çocukları yatağa aç koydular. Kadınların tenceresini boşalttılar; annelerin buzdolaplarını boşalttılar. Ve şimdi ihanet projelerinin peşinde koştuklarını görüyoruz. Gelen arkadaşlarıma sordum; il başkanıma, değerli başkanlarıma dedim ki: 'Kastamonu'da esnafın durumu nasıl? Sanayicinin durumu nasıl? Köylünün, hayvancının durumu nasıl?' Balıkesir'de neyse, Ordu'da neyse, Denizli'de neyse, Antalya'da neyse burada da aynısı. Tarımdan başlayacağım. Bu ülke, dünyada kendine yeten yedi ülkeden biriydi. Bu ülke artık tarım ürünleri ithal eden bir ülke haline geldi. Koskoca Anadolu toprakları buğday ithal eder mi? Mısır ithal eder mi arkadaşlar? Mısır ithal eder mi? 2025 yılında üç buçuk milyon ton mısır ithal ettik. Ayçiçeği ithal ettik—bir milyon ton. Ve dünyanın en yüksek gıda enflasyonunu yaşıyoruz. Yetmiyor artık yönettiklerimiz. Biz tarımı çökerttiğimiz için ithalata mahkûm olduğumuzdan, insanlarımız açlık ve sefaletle boğuşmak zorunda kaldılar. Göreve gelir gelmez ilk yaptıkları iş gübre fabrikalarını peşkeş çekmek oldu. Bugün, gübre fabrikaları yandaşlara peşkeş çekildiği için Türkiye'nin tükettiği gübrenin yarısını ithal ediyor; ithal ettiği gübrelerin içinde ne olduğunu bilmiyoruz. Gübre fabrikalarını talan ettiler. Herkes 'Gabar'da petrol bulduk, Karadeniz'de doğal gaz bulduk' diyor. Neyle arkadaş, bunlar? Madem buldun; bu ülkenin insanı niye dünyanın en pahalı petrolünü tüketiyor? Geçtiğimiz haftalarda Tayvan'daydım. Dünyanın bir buçuk uçakla on bir, on iki saatte gittik. İlk merak ettiğim şeylerden bir tanesi şu oldu: Acaba burada mazot, petrol, akaryakıt kaç para? Girdiğim petrol istasyonunda mazot otuz beş liraydı. Benim ülkemde mazot elli yedi lira. Sordum Maliye Bakanı'na: 'Mazot nereden geliyor?', 'Suudi Arabistan'dan', 'Kaç günde geliyor?', 'Yirmi beş günde tankerlerle.' Tayvan'a yirmi beş günde tankerlerle gidip otuz beş liraya satılan mazot; burada burnumuzun dibinden boru hatlarıyla geliyor; Gabar'dan çıkıyor sözde. Bizde niye elli yedi lira? Çünkü çalıyorlar. Çünkü çaldıkları için milletin sırtına yüklüyorlar' ifadelerine yer verdi.
'Şu Anda Türkiye Su Fakiri Bir Ülke Haline Geldi'
Ülkede oluşan su sorunlarına yönelik konuşan Çömez; 'Zirai mücadele ilaçlarıyla ilgili olarak da soru sormak gerekiyor. Neden yeterince denetim yok? Niçin etkili bir kontrol mekanizması işletilmiyor? Bir parça mal ihraç ediyoruz Avrupa'ya; neden geri döndü biliyor musunuz? Çünkü Avrupa diyor ki: 'Bunlar kaçak yollardan gelmiş; kullandığınız zirai mücadele ilaçları yüzünden ürünler toksik.' Avrupa 'Bunu içeri almam' diyor. Biz çoluğa çocuğa zehir yediriyoruz. Avrupa diyor ki sokmam ben bunu içeriye. Zirai mücadele ilaçları maalesef zehire dönüştü Türkiye'de. Gelelim tohuma: Atatürk'ümüz vardı bizim; ne oldu? Bu ülke İsrail tohumuna mahkûm edildi. Artık devlete ait ıslah edilmiş ürünler yerine dışa bağımlı tohumlarla, onların dayatmalarıyla bu ülkenin istikbali tayin edilmeye çalışılıyor. Şimdi diyorlar ki su yok. Ya sen cumhuriyet döneminde yapılmış barajları düzgün işletmedin, düzenlemedin; doğru düzgün su politikası yapmadın. Şu anda Türkiye su fakiri bir ülke haline geldi. E işçi yok; gençlerin umudunu yitirdin. Tarımda, hayvancılıkta işçi yok Afganistan'dan, Suriye'den gelmiş işçiler çalışıyor. Böyle bir atmosferde tarımın ayağa kalkması mümkün değil. Onun için dünyanın en yüksek gıda enflasyonuna sahibiz. Mecliste bunu söylediğimizde diyorlar ki 'Aslında her yerde var bu.' Nerede var? Dünyanın her yerinde mi? Bizde kuraklık oldu ondan, diyorlar. Diyorum ki Suriye'de ve Arap ülkelerinde gıda enflasyonu yüzde 1; bizde yüzde 40. Yarın açıklanacak verilerde de bunu göreceğiz. Bu sefer diyorlar ki 'Komşuda oldu.' Ya Avrupa'da olduysa gıda enflasyonu yüzde 2, bizde yüzde 40. Bu sefer diyorlar ki 'Savaş var, ondan oldu.' Savaş o kadar etkiliyse Ukrayna ile Rusya'da gıda enflasyonu yüzde 11. Biz bunlardan mısır, arpa, yulaf, buğday ithal ediyoruz; ama bizde enflasyon yüzde 40. Buna da tatmin edici cevap vermiyorlar. Şimdi tarımın planlı şekilde çökertildiğine tanık oluyoruz. Hayvancılık… Hiç durmadan hayvan ithal ediyorlar; her yıl bir milyar dolar hayvan ithalatına para veriyoruz. Hesap soruyorum: Niye ithal ediyorsunuz bu hayvanları? Cevap yok. Niye yok, biliyor musunuz? Çünkü yedi tane et cephesi var bu ülkede; hepsi de AKP yandaşı. Onları zengin edebilmek için, onların ithal ettiği hayvanların etlerini bu ülkenin insanına üç beş kat pahasına satıyorlar. Tonlarca dışarıya destek veriyorlar; Latin Amerika çiftçisini, hayvan yetiştiricisini destekliyorlar; sıra Türk çiftçisine gelince kapı dışarı. Maalesef bugün hayvancılık da çöktü. Birkaç gün önce ifşa ettiğim gibi belki izleyenleriniz olmuştur. Afrika'nın batısında, haritada bile bulunma imknınız olmayan Mindelo Adası'ndan binlerce, on binlerce hayvan getirdiler. Gemi yola çıktı. Grup Başkanımız basın toplantıısnda söyledi. Ben kendi basın toplantımda söyledim: 'Türk çiftçisini bitirdiniz, hayvan yetiştiricisini bitirdiniz. Elin Afrikalısının hayvanına mı kaldınız?' dedim. Sesleri çıkmadı. Gemi geldiği an açtım konuyu. Dedim ki, 'Bu hayvanları tek tek kontrol edeceğim. Anadolu çiftçisinin hayvanına destek vermiyorsunuz, elin Afrikalı çiftçisinin hayvanına destek veriyorsunuz.' Bir de ne gördük? Hayvanlar sahte belgelerle bildirilmiş. Kaçak bildirilmiş. Ne olduğu belli olmayan hayvanlar... İçinde hastalık var mı, yok mu bilmiyoruz. Bakın, şap hastalığı burada da varmış. Türkiye'nin her yerinde şap yaygın. Çünkü kontrolsüz hayvan girişleri oldu bu ülkeye' dedi.
'Sokaklarda Çocuklar Güvenli Dolaşamıyor'
Konuşmasına devam eden Çömez; 'Şap her yerde yaygın. 'Utanmıyor musunuz ya bu ülkeye ihanet etmeye?' dedim. Elin Afrikası'ndan on binlerce hayvan getiriyorsunuz. Oradan binen hayvanlar sahte belgelerle biniyor. Ve indirmedim. Şu anda gemi Bandırma'dan ayrıldı, Ukrayna'ya gidiyor. Oraya gidecekler. Bu ülke böyle yönetilmez. Kadınlarımızın akşam tencerelerinin kaynamadığı, buzdolabının kapağını açtığında içinin boş olduğu bir ülkede huzur olmaz. Yavruların dörtte biri akşam yatağa aç giriyorsa, yarısı sabah okula aç gidiyorsa o ülkede huzur olmaz. Eğer emeklim 'Ben kıyma, et alamıyorum, ancak kurbandan kurbana yiyebiliyorum.' diyorsa, eğer emeklim akşam çarşıya, pazara beşten sonra gidip oradan ezilmiş, çürümüş ürünleri topluyorsa o ülkede huzur olmaz. Bu ülkenin 6 milyon genci kendi yandaşları lüks arabalarda, lüks otellerde pudra şekeri çekerken, bu ülkenin asil insanlarının evlatları evlerinde işsiz ve umutsuz. Yenidoğan bebekler hastanelere emanet edilmiş, yavrular katlediliyor. Sokaklarda çocuklar güvenli dolaşamıyor. 600 bin çocuk, geçen yıl 2023-2024 döneminde, adli makamlarla taşınmış. Eğer çocuklar sokakta güvenli yürüyemiyorsa o ülkede huzur ve istikrar olmaz. AKP iktidarı döneminde tam 11 bin kadınımız sokaklarda katledildi. Benim kadınım, Anadolu kadını… Canı pahasına mücadele edip evine sahip çıkan, aşına, evladına sahip çıkan, bu ülkenin kültürüne sahip çıkan Anadolu kadını sokaklarda katledildi. 11 bin! Eski rakamlardan bahsediyorum. O ülkede huzur olmaz. Gelelim sanayiye… Sordum, Kastamonu'da tekstil ne durumda? Tekstil fabrikalarında önemli bir işten çıkarma süreci başlamış. Her yerde öyle. Diyarbakır'da öyle, İzmir'de öyle, Denizli'de öyle, Balıkesir'de öyle, Bursa'da öyle, Ordu'da öyle. Tam 400 bin kişi tekstilde işini kaybetti. Niye kaybetti? Çünkü desteklenmiyor. Ve sanayici bugün kan ağlıyor. Şimdi bütün bunlara baktığımızda, her şeyiyle siyasi ve ekonomik istikrarını küresel tefecilere ve küresel güçlere mahkûm etmiş bir AKP gerçeğiyle karşı karşıyayız. Ve bu çöküş hepimize, ama hepimize çok büyük bedeller ödetecek. Söylüyoruz iktidara, Meclis'e söylüyoruz. Görüyorsunuz, her konuyu gündeme getiriyoruz. Diyoruz ki, 'Bakın, ülke iyiye gitmiyor. Sokaklar güvenli değil.' Onlar diyor ki, 'Olsun, varsın. Önemli değil. Benim arkamda dostum Trump var. Amerikan Başkanı var. İngiliz Başbakanı var. Dostum Steiner var. Ben onlarla iş görürüm.' Arkadaş, bunlarla oturdun, kalktın, toplantılar yaptın. Sana dediler ki, 'Güney sınırlarındaki mayınları kaldır, Suriyeliler işgal etsin. Doğu sınırındaki mayınları kaldır, para da veririz sana, Afganlılar işgal etsin.' Ve onlar gelirken sırtlarında uyuşturucu çantalarıyla gelirler, gençlerimizi zehirlesinler, itiraz etme dediler. Sen de bütün bunlara imza attın. Bunlar sana dost mu, düşman mı? 'Olmaz,' diyor, 'onlar benim dostum.' Şimdi geçtiğimiz günlerde Amerika'ya gitti Erdoğan. Aman Allah'ım, diyor ki, 'Fevkaladenin fevkinde toplantılar yaptık.' Buradaki yandaş basın diyor ki, 'Dünya liderimiz!' Aman Allah'ım, dünya lideri bir fotoğraf verdi diye… Peki, ne yaptı o 'dünya lideri' dedikleri Erdoğan, Amerika'ya giderken? Daha gitmeden dedi ki, 'Ben tarım ürünlerine vergiyi kaldırıyorum.' Pirinçte yüzde 25 vergi vardı, kaldırıyorum dedi. Kastamonu Tosyalılar dedi ki, 'Burada pirinç var Kastamonu'da.' Öyle mi? 'Değil,' dedi. 'Benim pirincim değil. Amerika'dan gelsin.' Tony, Johnny'i besledi. Antep fıstığında ve birçok üründe vergiyi indirdi. Bir de sürüyle, Osmanlı'ya bunlar uçak sattılar ya... Kağan uçaklarını Endonezya'ya. Meğer onun motorları da yokmuş. O motorlar ne zaman gelecekmiş? Dışişleri Bakanı açıkladı. 'Motorları da vermiyoruz, uçak falan yapamayacağız' diye konuştu.
'Bayrak Tutkusu Ve Özgürlük Ateşi Vardır'
Haksızlığa karşı tek yürek olmak gerektiğini vurgulayan Çömez; 'Savaş meydanlarında kurulmuş Gazi Meclisi'nin çatısı altında o alçağa sloganlar attırıyorlar, o alçağı alkışlatıyorlar ve o alçağı kurucu önder, kurucu lider ve tırnak içerisinde 'Kürtlerin lideri' gibi takdis ve takdim ediyorlar. Böyle bir sürece 'hayır' diyen, ihanete 'hayır' diyen, ihanete giden yola 'dur' diyen bir tek İYİ Parti var. Bir tek sizler varsınız. Bir tek İYİ Parti kadroları var. Hiç kimse bir şey sormasın, hiç kimse korkmasın, hiç kimse kaygılanmasın. İYİ Parti kadrolarının yüreğinde Allah korkusu, vatan sevdası, bayrak tutkusu ve özgürlük ateşi vardır. Onlar korkmazlar. Sadece Allah'tan korkar, sadece milletten talimat alırlar. Ya, ne kadar da seviyormuşsunuz bu alçağı siz! Bu ülkeye silah çekmiş, bu ülkenin insanlarını katletmiş, 50 bin kişiyi şehit etmiş bu alçağa gösterilen bu muhabbet neden? Böyle bir şey olur mu? Kıyamet doldu! Bir tek biz varız! Geçtiğimiz haftalarda hatırlayacaksınız, o gün de tıpkı bugün olduğu gibi İYİ Parti kadroları Meclis'te hakikaten bir 'Kuv-yi Milliye' ruhuyla, Atatürk sevdasıyla, Türkiye Cumhuriyeti sevdasıyla bu memleketin hakkını, hukukunu korumak için birlik içinde mücadele etti. Bugün, Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu günden bu yana en zor dönemlerinden birini yaşıyor. Ekonomisi yerle bir olmuş, tarım ve hayvancılık bitmiş, işsizlik almış başını gitmiş. Çocuklar umutlarını, hayallerini kaybetmiş. Annelerin tenceresi boş, babaların filesi boş, emeklinin poşeti boş. Varlık içinde yokluk yaşayan bir ülke haline geldik. Ülkenin içinde bulunduğu bu vahim tabloya çare aramak yerine, bunların tek işi küresel güç odaklarının önlerine koyduğu projeleri hayata geçirmek olmuş. Bugün sizlerle beraber olmaktan büyük bir mutluluk duyuyorum. Bugün bu salonda toplanan bu muhteşem kalabalık, sadece bir siyasi parti toplantısına gelmedi. Bugün burada bulunan bu kadro aynı zamanda bu ülkenin istikbali için 'Biz de varız, buradayız!' diyor. Bu ülkenin son kalesi olan İYİ Parti'nin saflarında, cesaret ve kararlılıkla 'Biz de varız, buradayız!' diyorsunuz. Eğer bugün emperyal güçler 100 yıl önce, 102 yıl önce yarım bıraktıkları işleri tamamlamak için yeniden harekete geçtiyse; Allah'tan başka kimseden korkmayan, milletten başka kimseden talimat almayan, yüreği vatan sevdasıyla dolu bu topluluk asla ve asla o emperyal projelere onay vermeyecektir. Bundan herkes emin olsun! Bugün sizler sadece bir siyasi mücadele vermiyorsunuz. Bu ülkenin varlık mücadelesini veriyorsunuz. Ben samimiyetle inanıyorum ve biliyorum ki, başta Genel Başkanımız olmak üzere hiçbir İYİ Partilinin kişisel hesabı yoktur. Bir tek hesabımız var: Şu yavrular… Onların istikbali, onların yarınları. Bu bayrak yere inmesin, İstikll Marşı susmasın, bu mukaddes vatan topraklarında hep beraber el ele, gönül gönüle yaşayalım. Bütün çabamız budur. Şundan emin olun: Bu ülke, kefen tacirlerinden, hırsızlardan, rant ve talan düzeninden kurtulduğunda; birlik ve beraberlik ruhu yeniden tesis edildiğinde, herkes canla başla bu ülke için mücadele ettiğinde, bu zengin topraklar sadece bizi değil, bizden başka beş on milleti daha doyuracak güç ve kudrettedir. Biz bu ülkenin nasıl ayağa kalkacağını biliyoruz. Bu ülkeyi yarınlara nasıl taşıyacağımızı biliyoruz. Her birimiz kendi alanında son derece uzman, yetenekli ve becerikli kadrolarız. Gece gündüz çalışıyoruz. Tarım nasıl ayağa kalkar biliyoruz. Hayvancılık nasıl gelişir, sanayi nasıl güçlenir, istihdam ve ihracat nasıl artar biliyoruz. Biz bu ülkenin değerlerine sahip çıkan, bu ülkeyi istikbale taşıyacak kadrolarız. Yarınları görüyoruz, geleceği okuyoruz. Dünya nereye gidiyor, Türkiye'yi nasıl güvenli yarınlara taşırız, biliyoruz ve gece gündüz bunun için mücadele ediyoruz. Hiç kimsenin şüphesi olmasın: İstikbal ve yarın vardır. Siyasi mücadelemiz çok çetin geçti. Büyük kavgalarla, yolsuzluklarla, ihanetlerle mücadele ederek geçti. Allah hiç kimseyi bu ülkede vatansız, topraksız, esaret altında yaşatmasın! Sizlerle vereceğimiz bu onurlu mücadele, Türkiye'nin yarınlarını tayin edecek mücadeledir. Sakın ola kendinizi küçümsemeyin. Çünkü siz sadece aziz Türk milleti için buradasınız. Bizler Ankara'daki kadrolar olarak sizlerle el ele, gönül gönüle bu ülkeyi sırtlandık. Şu yavrular için yarınları inşa edeceğiz. Bir tek ricam var: Ne olursunuz, birbirinize kenetlenin. Birbirinizle sırt sırta, omuz omuza, kol kola olun. Ufak tefek ayrılıklara aldırmayın. Bu ülkenin size ihtiyacı var. Bize ihtiyacı var. Çalışmamıza ihtiyacı var. Unutmayın, onların hepsi birlikte; biz de birlikteyiz! Ve bu ülkeyi ayağa kaldıracak olan tek güç, İYİ Parti kadrolarıdır. Bugün sizlerle olmaktan büyük bir onur ve mutluluk duyuyorum. İyi ki varsınız. İyi ki sizlerle beraberim. İyi ki İYİ Parti ailesinin bir evladıyım. İyi ki sizinle omuz omuza yürüyorum. Türkiye'nin aydınlık yarınlarını birlikte inşa edeceğiz. Bu ülkenin ayağa kalkması için yapılması gereken bellidir: Demokrasiye dönmemiz, demokrasinin kurum ve kurallarını işletmemiz gerekiyor. Parlamenter rejime yeniden geçilmeli, hukukun üstünlüğü tesis edilmeli, adalete herkesin güveni sağlanmalıdır. İnsan hakları ve özgürlükler eksiksiz yaşanmalıdır. Herkes, kimseye hakaret etmeden, özgürce konuşabilmelidir. Devlet kurumları şeffaf ve temiz yönetilmelidir. Çalanın yanına kr kalmamalıdır. Ve bu ülkede herkes doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine, sağcısından solcusuna, Alevi'sinden Sünni'sine, Laz'ından Çerkez'ine, Kürt'ünden Türkmen'ine kadar şu bayrak altında buluştuğu ve birleştiği takdirde, aziz Türk milletinin eşit ve birinci sınıf ferdidir. Hep birlikte bu yolda yürüyeceğiz. Bu ülkenin aydınlık yarınlarını hep birlikte inşa edeceğiz' dedi.