At Sevgisini Mesleğe Dönüştürdü
Atçılık geleneğini yaşayan ve yaşatan temsilcilerinden biri olan at sahibi ve yetiştiricisi Davut Pehlivanoğlu, küçük yaşlarda büyükbabasının merakıyla tanıştığı atları şimdi profesyonelce yetiştiriyor.
Atçılık geleneğini yaşayan ve yaşatan temsilcilerinden biri olan at sahibi ve yetiştiricisi Davut Pehlivanoğlu, küçük yaşlarda büyükbabasının merakıyla tanıştığı atları şimdi profesyonelce yetiştiriyor.
Büyükbabasının izinden giderek atlarla tanışan ve bu sevgiyi profesyonel bir mesleğe dönüştüren at sahibi ve yetiştiricisi Davut Pehlivanoğlu; “Atlarla hobi olarak başladığım ama şu an profesyonel olarak yaptığım bir iş imkânı oldu. Atlarla tanışmam, büyükbabamın askerliğini süvari birliğinde yapmış olmasıyla başladı; merakı çoktu. Ben küçükken Taşköprü, Kastamonu ve Daday yarışlarına götürürdü. O zaman Kastamonu’nun ileri gelenlerinin atları vardı, onlara bakmaya ve desteklemeye giderdik. Dışarıdan iyi atlar gelirdi. Bu şekilde atlarla tanıştım. Bu işi yedi yıldır yapıyorum. Kastamonu’da yarışlara ilgi bir hayli fazla ve güzel. Yarış atları çok zahmetli bir süreç ve bakımdan geçiyor. Öncelikle hipodromda koşmuş, dereceleri iyi atları alıp Türkiye Jokey Kulübü’ne (TJK) damızlık belgesi için başvuruyoruz. Damızlık için olumlu cevap gelirse, devletin veya özel haralara aşım (tohumlama) aygır seçiliyor. Bu aygır, daha önceki yavrularının performansına bakılarak seçiliyor. Veteriner kontrolünde gebe olduğu anlaşılınca, haramıza geliyor. On bir ayın sonunda tay doğuyor. Doğduktan sonra üç ay içinde çiplenip kaydı ve ismi konuluyor. Arap atları üç yaşında, İngiliz atları ise iki yaşında hipodrom hayatına başlıyor. Dikkat edilen hususlar; temizlik, hijyen, aşılar ve atların birbirleriyle olan diyaloglarıdır. Atlar birbirlerine zarar verebiliyorlar. Yarışa hazırlanma süresi, Arap atları için üç yaşında, İngiliz atları için ise iki yaşında başlaması gerektiğinden dolayı, hipodroma altı ya da yedi ay önceden girip çalışmaları ve performanslarının değerlendirilmesi gerekiyor. Yani hazırlık süreci yaklaşık altı-yedi ay sürüyor. Atların bakımında temiz hava, temiz su, temiz yem ve tabii ki temiz ot temel gıdalar arasında. Takviyelerle bu detaylar çoğaltılıyor. Atların psikolojisi, büyüme ve performanslarını etkiliyor. Atlar, küçük çocuk gibidir; sevgi olmazsa olmazdır. Ses tonunuzdan ve hareketlerinizden her şeyden etkileniyorlar” dedi.
‘Kastamonu’da Atçılık, Osmanlı’dan Gelen Bir Kültür Ve Gelenek’
Yarışlar hakkında bilgi sunan Davut Pehlivanoğlu; “Kastamonu’da ve diğer illerde mahalli yarışlara katılıyoruz. Yarışlar Kastamonu, Taşköprü ve Daday’da yapılıyor. Güzel birincilikler ve dereceler elde ediyoruz. Kastamonu’daki organizasyonlar özellikle Ağustos ayında çok katılımcı çekiyor. WhatsApp grubumuzda Konya, Çorum, Kocaeli, Samsun, Eskişehir, Tekirdağ gibi illerden katılımcılar oluyor. Festival havasında geçiyor ve şenlikleniyor. Bu işin zorlukları çok tabii ki, maddi ve manevi olarak yükü var. Kendi imkânlarımızla yapıyoruz. Hayat pahalı, emek veriyoruz. Karşılığı ise yarış gününde halkımızın karşısına çıkmak; inanın her şeyi unutturuyor. Biz bu işe tutkuyla başladık, şu an kara dönüştürdük. Hipodroma gidecek beş tayımız var; koşarlarsa gelirimiz de bir hayli iyi olacak. Kastamonu’da atçılık, Osmanlı’dan gelen bir kültür ve gelenek. Eskiden bütün işler atla yapıldığı için daha doğaldı. Şimdi teknoloji ile birlikte atçılık daha bilinçli hale geldi ve ilgi çok arttı. Ancak bakılacak yer sıkıntısı olduğundan çoğu at çiftliklerde biniyor. Gençlerin ilgisini çekmek için belediyenin tesis ve binici kulübü kurması gerekiyor. Turizme katkısı da büyük. Daday özellikle atlı turizmle önde bir ilçemiz. Gençlere tavsiyem, at iki canlıyla yapılan tek spor. Vücudun her yeri çalışıyor, terapi etkisi var. Bol bol at binsinler, stres gibi birçok şey kalmaz. Yarışlara afişlerle tanıtım yapılıyor ve takip edebilirler. Ücretsiz servisler de sunuluyor. Atlarda genellikle haralar 25-30 dönüm olmalı. At, dilediği gibi koşabilmeli. Bu konuda daha iyi yerler arıyoruz. Günümüzde şahıs yerleri pahalı ve satmak istemiyorlar. Orman vasfını kaybetmiş ormanlık alanlar ve belediyemizden yardım istiyoruz. Bu kültür yok olmaya yüz tutmuşken, şimdi eskiye dönüş var ve çok revaçta. Eskiden traktörün ilk çıktığı yıllarda at hep ikinci plana atılmıştı; atı olan fakir, traktörü olan zengin algısı vardı. Bu yıllar boyu devam etti. Şimdi ise bu yargı kırılmak üzere. Gerek dizi, sinema gibi alanlarda gerekse çiftliklerde at binenler elit olarak gösteriliyor. Yani devir tersine dönüyor. Yeni gençler çok hevesli. Üniversiteden çok binmek isteyenler geliyor ve çok meraklılar. Türkiye Jokey Kulübü (TJK) bu konuda çok başarılı. Hipodromda sergiler, etkinlikler, piknik alanları var. Poni at tırıyla tüm Türkiye’yi gezip at sevgisini aşılamaya çalışıyorlar” şeklinde konuştu.
