Belediye Başkanı Hasan Baltacı: 'Birbirimizi Yalnız Bırakmak Yok'
1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü'nde Cumhuriyet Halk Partisi Kastamonu İl Başkanlığı tarafından, Belediye önünden Cumhuriyet Meydanı'na yürüyüş gerçekleştirildi.
1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nde Cumhuriyet Halk Partisi İl Başkanlığı tarafından, Belediye önünden Cumhuriyet Meydanı'na yürüyüş gerçekleştirildi.
Atatürk ve Şehit Şerife Bacı Anıtı önünde son bulan “Ya Adalet Ya Sefalet!” sloganıyla düzenlenen yürüyüş, etkinlik ve konuşmalarla devam etti.
1 Mayıs İşçi Bayramını kutlayarak konuşan Eğitim-İş Şube Başkanı Ahmet Tevfik Bal; “Her yıl 1 Mayıslarda tüm dünyada ve ülkemizin birçok şehrinde olduğu gibi, emekçiler olarak, emek dostlarıyla birlikte, sesimizi duyurmak, haklarımızı, taleplerimizi ve sorunlarımızı dile getirmek, birliğimizi, dayanışmamızı güçlendirmek için Kastamonu’da da alanlardayız. Kastamonu’da bugüne kadar birçok kez 1 Mayıs kutlamaları yapıldı. Bu kez sizlerin de eşsiz ve değerli desteğiyle emekçilere yakışır bir kutlama gerçekleştiriyoruz. Sağ olun var olun. Kardeşler, yurttaşlar; günümüzde emperyalizmin en arsız, yüzsüz, küstah, açgözlü ve son derece saldırgan olduğu bir dönemi yaşıyoruz. Emperyalist sistemin lideri ABD, son derece patavatsız bir şekilde ülkelere tehditler savuruyor, ülkelerden topraklarının yanı sıra yer altı ve yer üstü zenginliklerini istiyor, Orta Doğu’da tüm dünyanın gözü önünde Gazze’de İsrail tarafından yapılan soykırıma açık destek veriyor. Gazze’de mazlum ve savunmasız Filistin halkına yapılan soykırım karşısında ABD ve Batılı devletlerin tutumu, demokrasi ve insan hakları şampiyonluğu maskelerini düşürmüştür. İkiyüzlülüklerini bir kez daha açığa vurmuştur. Gazi Mustafa Kemal Atatürk öncülüğünde emperyalizme karşı ilk savaşı vermiş ve ilk zaferi kazanmış bir ülke olarak emperyalizme karşı daima mazlumların yanında, dayanışma içindeyiz. Ülkemizin bağımsızlığı ve egemenliği her şeyin üstündedir” dedi.
‘Bölgemizde Sınırlar Yeniden Dizayn Edilmek İsteniyor’
Açıklamalarına devam eden Bal; “Bölgemizde sınırlar yeniden dizayn edilmek isteniyor. Bu Türkiye için de büyük tehdittir. İktidarın, Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün temellerini oluşturduğu bağımsızlıkçı ve başka ülkelerin egemenliğine saygı politikasını terk etmesi, kimlikçi ve Neoosmanlıcı hayallerle izlediği politikanın iflas ettiğini görüyoruz. Bu politikalar, ülkemize, ulusumuza ve emekçilere ağır ekonomik ve sosyal maliyetler getirmiştir. Bugün yaşanan ekonomik sorunların, enflasyonun, işsizliğin, pahalılığın, geçim sıkıntısının nedenlerinden biri de budur. Bir kriz döneminde yaşıyoruz. Bu kriz sadece ekonomik bir kriz değil, demokrasimiz, adalet ve hukuk sistemimiz de krizde. Biz emekçiler için demokrasi, adalet ve hukuk soluduğumuz hava, içtiğimiz su gibi yaşamsal kavramlardır. Büyük Atatürk, demokrasiyi tanımlarken; ‘yönetenlerin yönetilenler tarafından denetlenmesidir’ diyor. Yani sadece seçim ve sandık değildir demokrasi. Yönetenler nasıl denetlenir? Hukukla, bağımsız yargıyla, özgür basınla, örgütlenme, ifade, toplantı ve gösteri hak ve özgürlükleriyle. Yönetenlerin yönetilenlere yani halka hesap vermesiyle. Ne yazık ki; bugün denetimsiz keyfi yönetim tarzıyla karşı karşıyayız. Yargı bağımsız değil, son aylardaki gelişmelere baktığımızda, adeta siyasi rakipleri sindirmek için bir araç olarak kullanılmaya çalışılıyor. Hukukun en temel ilkeleri görmezden geliniyor. Basının büyük bölümü tek sesli, toplantı ve gösteri yürüyüşleri anayasaya rağmen engelleniyor, şiddetle bastırılmaya çalışılıyor” ifadelerine yer verdi.
‘Alanlardan Çekilmeyin’
1 Mayıs’ta alanda olmak yerine salonda olmayı tercih sendikalara seslendiğini söyleyen Bal; “Yapılan uygulamaları kabul etmek mümkün değildir. Biz emekçiler, sendikalar, bunlar olmadan sesimizi nasıl duyuracağız? Haklarımızı nasıl arayacağız? Onun için cumhuriyetimize, demokrasiye, hak ve özgürlüklerimize sahip çıkacağız. 1 Mayıs’ta alanda olmak yerine salonda olmayı tercih sendikalara sesleniyorum, alanlardan çekilmeyin, hak ve özgürlüklerinizi kullanmaktan çekinmeyin. Adalet, hak, hukuk, özgürlük en çok toplumun büyük çoğunluğunu oluşturan biz emekçiler için gereklidir. Adalet olmadan ekmek olmaz o yüzden emekçiler olarak cumhuriyetimize, demokrasiye, hak ve özgürlüklerimize sonuna kadar sahip çıkacağız. Cumhuriyetimizi, demokrasiyi, hak ve özgürlüklerimizi sokakta bulmadık. Yanlış ekonomi politikaların, ekonomide yapılan tercihlerin sonucu olarak ağır bir ekonomik kriz içindeyiz. Hayat pahalılığı, enflasyon aldı yürüdü. Resmi rakamlarla gerçek hayattaki rakamlar birini tutmuyor. Gerçek enflasyon resmi enflasyonun iki katı. İşçi, memur, emekliler, esnaf ve çiftçilerin gelirleri güneş görmüş kar gibi eriyor. Günümüzde çalışanların büyük kısmı asgari ücretle çalışıyor. Bu, büyük bir orana erişti. Asgari ücret yapılan araştırmalara göre açlık sınırının altında kaldı. Emeklilerimizi sefalete mahkum ettiler. Onlar asgari ücret tutarının da çok altında maaşlarla yaşama mücadelesi veriyorlar. İşçi ve kamu çalışanlarımızın maaş ve ücretleri yoksulluk sınırının çok çok altında. Ev sahibi olmak, ailecek tatil yapmak adeta hayal oldu” dedi.
‘İşsizlik Ağır Bir Kronik Sorun’
Eğitim-İş Şube Başkanı Ahmet Tevfik Bal, işsizliğin ağır bir kronik sorun olduğunu ifade ederek; “Sağlık hizmetlerine ulaşmak son derece zorlaştı. Okul çağındaki çocuklarımızın büyük kısmı aç. İl merkezlerindeki okullarımız adeta insan silosuna dönüştü. İşsizlik ağır bir kronik sorun. Türkiye’de iş bulma ümidini kaybeden emekçilerin sayısı 2023 yılında 1 milyon 804 bin iken 2024 yılında 2 milyon 171 bine yükselmiştir. İş bulmaktan umudunu kesip iş aramaktan vazgeçenleri ifade eden bu sayı ülkede işsizlikteki artışın ne kadar vahim olduğunun bir kanıtıdır. Türkiye’de ‘ev genci’ olarak ifade edilen ne eğitimde ne istihdamda’ olan gençlerin sayısı 15-24 yaş için 2024 yılında 2 milyon 679 bine, 15-29 yaş için ise 4 milyon 676 bine ulaşmıştır. OECD ülkeleri arasında ev genci oranlarına bakıldığında Türkiye ilk sırada yer almaktadır. Ülkenin en verimli emeği olan gençler, emek piyasasının dışına itilmektedir. Bir yandan da istihdamda iş güvencesi giderek azalmaktadır. Öte yandan kaynaklar siyasi yandaşlara ölçüsüzce akıtılmaktadır. İşe girmede kayırmacılığın âlâsı mülakat uygulamaları yetenekli gençlerimizi elemekte, yaşam umutlarını kırmaktadır. Türkiye’de bulunan 16 milyon 864 bin 733 işçinin yalnızca yüzde 14’ü sendikalıdır. Bu işçilerin de çoğu kamu işçisidir. Özel sektör işçilerinin sayısı 15 milyon 357 bin 568 olmasına rağmen sendikaya üye olan sayısı 1 milyon 98 bin 783 yani sadece yüzde 7,15 oranındadır. Türkiye’de anayasa, yasalar ve uluslararası sözleşmelere rağmen sendikal örgütlenme engellenmektedir. Emekçiler olarak yaşadığımız sorunların nedenlerinden biri de budur” ifadelerini kullandı.
‘İşsizliğe Çare Bulunmalı, İstihdam Artırıcı Önlemler Alınmalı’
Yapılan araştırmalar hakkında konuşan Bal; “Yapılan araştırmalara göre, Türkiye, emek sömürüsünün en yüksek olduğu ülkeler arasında ilk sıralarda yer almaktadır. Beslenme, barınma gibi temel insani ihtiyaçların karşılanamaması durumuyla yüz yüzeyiz. Peki, değerli kardeşlerim; bu durumun sorumluları kimler? Bu krizi siz mi yarattınız? Krizin sorumlularını biliyoruz, biliyorsunuz. Kendi hatalarının, siyasi ve ekonomik tercihlerinin yarattığı krizin sorumluluğu onlarda değilmiş gibi davranıyorlar. Krizin çözümü için vergileri artırma, her türlü mal ve hizmete fahiş zamlar yapılması, ücret ve maaşların baskılanması düşünülen başlıca önlemler arasında. Kamu harcamalarında sözde tasarruf yapıyorlar. Bunun anlamı şu, kamuda istihdamı azaltma, ücretleri baskılama, kamu hizmetlerinin kalitesinin kötüleşmesi, eğitim ve sağlık hizmetlerine daha az kaynak, erişimin zorlaşması. Tasarruf dedikleri bunlar. İtibardan, şatafattan, birkaç yerden birden alınan maaştan, debdebeden tasarruf yok. Buradan ilan ediyoruz. Krizin sorumlusu biz değiliz. Yükünü, sıkıntısını çeken biziz. Faturayı bize ödetemezsiniz. Biz kamu emekçileri olarak çalışanıyla, emeklisiyle bütün yurttaşlarımızın insanca yaşamaya yeterli bir ücret almasını istiyoruz. Vergide adalet sağlanmalıdır. İşsizliğe çare bulunmalı, istihdam artırıcı önlemler alınmalı, ihtiyaç kadar öğretmen ataması yapılmalıdır. Apaçık torpil olan mülakat uygulaması kaldırılmalıdır. İşe alımda ve terfide liyakat esas olmalıdır. Bütün emekçilerinin göstermelik değil, gerçek anlamda grevli toplu sözleşmeli sendikal haklara kavuşmasını istiyoruz. Sendikal örgütlenme özgürlüğünün önündeki engeller kaldırılmalıdır. Yaşamın her alanında kör bir şiddet sarmalı aldı yürüdü. Özellikle kamu hizmeti yapan sağlık personelimiz ve öğretmenlerimiz görevlerini yerine getirirken şiddete maruz kalıyorlar. Bunun önlenmesi için acil yasal düzenlemeler yapılmasını istiyoruz. Devlet anayasamızda yazılı olan sosyal hukuk devleti olmanın gereğini yerine getirmelidir. Yargı bağımsızlığı sağlanmalı, bir baskı unsuru olarak kullanılmamalı, haksız tutuklananlar serbest bırakılmalıdır. Yurttaş bilinciyle cumhuriyetimize, ulus bilinciyle ülkemize, sınıf bilinciyle emeğimize sahip çıkacağız. Yaşasın örgütlü mücadelemiz. Yaşasın 1 Mayıs” şeklinde konuştu.
‘Biz Atatürk Çizgisinde Türk Milliyetçileri, Emeği Kutsal Biliriz’
Atatürk çizgisindeki Türk milliyetçilerinin emeğe ve alın terine sahip çıktığını vurgulayan, Zafer Partisi Kastamonu İl Başkanı Özcan Büyükşen; “Bizler biliyoruz ki. Bir devletin büyüklüğü ve itibarı, o devletin işçisine, çiftçisine, memuruna verdiği değerle ölçülür. Geldiğimiz noktada ülkemizde emeğin değer görmediği, adaletin susturulduğu, liyakatin bir kenara itildiği bir Türkiye manzarası görüyoruz. Türk işçisi geçinemiyor, genç işsizler geleceksizliğe mahkûm ediliyor, emekliler açlık sınırının altında yaşam savaşı veriyor. Büyük Türk milletinin hak etmediği ve kabul etmeye zorlandığı böyle bir düzeni içimize sindirmemizi kimse beklemesin. Biz Atatürk çizgisinde Türk milliyetçileri, emeği kutsal biliriz. Çünkü bu vatanın tapusu, sadece savaş meydanlarında değil, tarlada, fabrikada, tezgâhta alın teriyle yazılmıştır. Ve soruyoruz. Hak ettiğini alamayan işçi nasıl özgür olur? Torpille iş bulanların olduğu bir düzende, hakkıyla çalışan nasıl adalet bulur? Adaletin zengin için başka, yoksul için başka işlediği yerde nasıl huzur olur? Zafer Partisi olarak söz veriyoruz, Türk Milleti'nin emekçisini ezdirmeyeceğiz. Alın terini baş tacı eden bir düzeni yeniden inşa edeceğiz. Liyakatsizliğe, adaletsizliğe, haksızlığa son vereceğiz. 1 Mayıs vesilesiyle bir kez daha haykırıyoruz, emeğin ve adaletin olmadığı bir Türkiye, Türk Milleti için bir esaret düzenidir. Böyle bir düzeni kabul etmiyoruz. Zafer Partisi olarak her zeminde alın terinin, emeğin ve emekçinin yanında olmaya ve bunun için gereken mücadeleyi yapmaya söz veriyoruz. Yaşasın Türk işçisi. Yaşasın hak, hukuk ve adalet mücadelesi. Ne Mutlu Türk’üm Diyene. Hepinizi saygıyla selamlıyorum” dedi.
‘Bu Memleketin Sahibi Esas Efendisi Sizlersiniz’
Emek mücadelesine selam duran CHP İl Başkanı Dilek İlke Karabacak; “Selam olsun topraktan öğrenip kitapsız bilene. Selam olsun dünyayı ellerinin üzerinde döndürene. Selam Olsun emekçi halkımıza. Selam olsun emek mücadelesine omuz veren gençlere, öğrencilere. Selam olsun ekmek ve gül mücadelesini birlikte ören kadınlara. Umut sizsiniz, emek sizsiniz bir araya geldiğinizde hiçbir kudret duramaz önünüzde. Bu memleketin sahibi esas efendisi sizlersiniz. Saray rejimi, halkın 31 Mart zaferinin ardından korku ve panikle, zorla irade üretme çabasına girişmiş, halkın yüz çevirdiğini anladığında ise 19 Mart Darbesiyle halkın iradesini gasp etme cüretini göstermiştir. İşsizliğe, güvencesiz çalışma koşullarına, geleceksizliğe, hukuksuzluğa mahkûm edilen geniş ve yoksul halk kesimleri, iradesinin gaspına ses yükseltmiş kitlesel eylemlerle meydanlarda buluşmuştur. Halkımız ‘Ya sefalet Ya Adalet ‘ demiş, sefalete mahkum edildiği sömürü düzeni karşısında adaletin safında bir arada durmuştur. 19 Mart darbesi dört başı mamur bir şekilde hayata geçirilememişse, bu sayededir. Öfkesine birlikte sahip çıkan emekçi halkın, hesabı birlikte ödetme kararlılığı sayesindedir. Sarayın sofrası her gün daha da büyürken halkın sofrası küçülmüş, mutfağı boş kalmıştır. Ücretlilerden alınan gelir vergisiyle yandaş müteahhitlere ihale üstüne ihale verilirken milyonların alın teriyle dönen bu çark, sadece bir avuç zengini beslemektedir” diye konuştu.
‘Bu Düzen Halkın Değil, Sarayın Düzenidir’
Düzenin artık bıçak kemiğe dayanan bir adalet ve yaşam sorununa dönüştüğünü vurgulayan CHP İl Başkanı Dilek İlke Karabacak; "Bu düzen halkın değil, sarayın düzenidir. Bu memlekette emeğin kaderi, sarayda oturan tek bir adamın insafına bırakılmışsa; bu düzende adalet yalnızca saraya çalışıyorsa; ekmek, alın teriyle değil yandaşlıkla pay ediliyorsa işte o zaman, ‘Ya adalet ya sefalet’ diyerek birlikte direnmekten başka bir çaremiz yoktur. Bugün işçinin, emeklinin, memurun, kadının, gencin verdiği mücadele bir ücret mücadelesi değil, yaşam mücadelesidir. Bu düzen yalnızca cüzdanımıza değil, özlük haklarımıza değil, insan onuruna saldırmaktadır. İnsanca yaşam, ancak adaletin, özgürlüğün ve halk iradesinin egemen olduğu bir düzende mümkündür. kalsın benim dâvam dîvana kalsın’ demiş ozan ‘o dîvan sensin artık çünkü bıçak kemikte.’ Bizler bu ülkenin fabrikalarında, tarlalarında, sokaklarında, limanlarında, hastanelerinde, okullarında alın teri döken milyonlarız. Bizi yok sayanları tanıyoruz. Bize reva gördükleri sefalet düzenini reddediyoruz. Biz, emeğiyle yaşayanların iktidarını kurmak istiyoruz. Bu düzeni değiştirecek olan bizim irademiz, bizim mücadelemizdir. Emekçilerin payına yoksulluk, yandaş sermayenin payına ise ayrıcalık düşüren bu düzende, toplumsal eşitsizlik kader değil, iktidarın bir tercihidir. Şurası çok açık: Bu zalim iktidar karşısında sefalete teslim olamayız, olmayacağız. Hayatın her alanında adaleti hâkim kılacak ve böylece Cumhuriyet’in ikinci yüzyılını tam demokrasiyle taçlandıracağız. CHP, tarihi sorumluluğuyla emeğin Türkiye’sini kurmak için tüm kadrolarıyla hazırdır” ifadelerine yer verdi.
‘Ömrümüzün Büyük Bir Çoğunluğunu Bu Sokaklarda Yürüyerek Geçirdik’
Düzenlenen Programda konuşan Belediye Başkanı Hasan Baltacı; “Öncelikle değerli başkanıma çok teşekkür ediyorum. Nezaketi için de çok teşekkür ediyorum. Ama bir hususun bilinmesini çok isterim. Değerli başkanım biz konuk değiliz. Mücadelenin sahibi, sizlerin yol arkadaşı ve buranın asli unsuruyuz, birleşenleriyiz. Ben işçi arkadaşlarımın, emekçi arkadaşlarımın, memurların, gençlerin, kadınların, sevgili çocukların 1 Mayıs Emek Mücadele ve Dayanışma Bayramını kutluyorum. Hoş geldiniz sefa getirdiniz. Bir yıldır birlikte görev yaptığımız, bu şehrin kaldırımlarına, sokaklarına, caddelerine, parklarına, bahçelerine, bu şehrin çocuklarına, kadınlarına, geleceğine birlikte emek harcadığımız belediyemizin değerli işçileri, değerli memur arkadaşlarım hepimizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Emekleriniz için, gayretleriniz için kendim adına, şehrim adına çok çok teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız. Değerli kardeşlerim, sevgili dostlarım ömrümüzün büyük bir çoğunluğunu bu sokaklarda yürüyerek geçirdik. Ömrümüzün büyük bir çoğunluğunu birlikte mücadele ederek geçirdik. Bir gün dediler ki şeker fabrikasını satıyorlar, işçiler ayağa kalkmış. Dedik ki şeker satılamaz. Gittik birlikte yürüdük, onlara destek verdik. Soma'da yerin altında 301 insan bizim aydınlığımız için mücadele ederken hayatlarını kaybettiler. O annelerin, o eşlerin gözyaşları için mücadele ettik. Bir gün dediler ki Tekel'i kapatıyoruz. Bu Cumhuriyet'in en önemli değerlerinden birisi Tekel'i kapatıyoruz. Yürüdük, birlikte mücadele ettik. Günü geldi, ataması yapılmayan öğretmenlerimizle birlikte mücadele ettik. Günü geldi hepimizin sağlığı için görevi başında darp edilen hekimlerimiz için mücadele ettik. Günü geldi cübbesine ilik dikilmeye çalışılan, başı eğilmeye çalışılan avukatlarımız için mücadele ettik. Günü geldi, cemaat yurtlarına, tarikat yurtlarına hapsedilip hayatları karartılan çocuklarımız için mücadele ettik. 29 Ekim’ler de yürüdük, cumhuriyetin değerine sahip çıkmak için. 23 Nisan’lar da birlikteydik, ulusal egemenliğimiz için, bağımsızlığımız için. Yine bir 19 Mayıs yaklaşıyor. Tam bağımsız Türkiye için yine yürüyeceğiz, yine mücadele edeceğiz. 30 Ağustos'ta zafer için yan yana geldik. Bir gün oldu Taksim'de Gezi Parkı'nı savunmak için mücadele ettik. Günü geldi, Saraçhane'yi korumak için mücadele ettik. Kayyumlara karşı da mücadele ettik, haksızlıklara karşı da mücadele ettik. Yürüdük ve bundan gurur duyuyoruz. Şimdi bunu övünmek için anlatmıyorum. Biz böyle yaptık, yürüdük, mücadele ettik demek için anlatmıyorum. Elbette ki yolumuz çok uzun. Elbette ki daha uzun bir mücadeleyi birlikte yürüteceğiz. Bundan da korkmuyoruz, yılmıyoruz. Ama bir şeyi muhakkak belirtmem gerekiyor. Öyle bir yere geldik ki bıçak kemiğe dayandı. Bundan sonra ya hep beraber ya hiçbirimiz. Öyle tek başına kurtuluş diye bir şey yok. Öyle göreviniz ne olursa olsun, ister belediye başkanı olun, ister milletvekili olun, ister bir siyasi partinin genel başkanı olun. Kim olursanız olun. Birbirimizin koluna girmeden bu düzeni değiştirme şansı yok. Birbirimize omuz vermeden bu adaletsiz, haksız düzenin hakkından gelme şansımız yok. Bundan sonra güçlü ve erdemli bir dayanışmayı inşa edebilenler Türkiye'nin aydınlık geleceğini inşa edecektir. O yüzden bir kez daha diyorum ki ya hep beraber ya hiçbirimiz” dedi.
‘Adaletin Yanında Milletin İradesinin Yanında Olacağız’
Dayanışma, adalet ve halk iradesinin önemine vurgu yapan, Başkan Baltacı; “Birbirimizi yalnız bırakmak yok. İşçi, memurun koluna girecek. Memur, işçinin alın terine sahip çıkacak. Birbirimizi geride bırakmak yok. Sendikalıysanız sendikasız olanın elinden tutacaksınız. Bir öğrenci, bir ataması yapılmayan bir öğretmen sesini yükselttiğinde onun yanında olacaksınız. 'Benim atamam yapıldı. Bana ne?' demeyeceğiz. Türkiye'nin neresinde olursa olsun bir belediyeye seçilmiş bir belediye başkanına kayyum atanırsa hakkın yanında, adaletin yanında milletin iradesinin yanında olacağız. Başka türlü kazanma şansı yok, yaşadıklarımızı görüyorsunuz. 19 Mart'ta bu ülkenin demokrasi tarihine kara bir leke olarak geçecek siyasi bir darbeyle hep birlikte karşı karşıya kaldık. Gene sahip çıktık. Saraçhaneye, milletin iradesine, gençlere, kadınlara, o alın terine gene sahip çıktık. Bu siyasi darbenin bedelini tüm Türkiye'ye ödetmeye çalışanlara karşı mücadele etmeye de devam edeceğiz. Ne zamana kadar? Her şey güzel olana kadar. Her şey güzel olana kadar bu meydanlardan, bu sokaklardan ayrılmak yok. Hakkımızı alacağız. Ne diyor hepimizin sevgilisi, kardeşi, yoldaşı, Cumhurbaşkanı adayımız Ekrem İmamoğlu 'Hak yemem, hak da yedirtmem' diyor. Kimsenin hakkında gözümüz yok. Ama birisi de bizim hakkımıza göz dikerse bir adım geri atarsak namerdiz. Bir adım da geri atmıyoruz. Şimdi diyorlar ki efendim yargı bir karar verecek. Şöyle olacak, böyle olacak. Deliller toplanacak, iddianameler hazırlanacak, işte bilmem ne olacak falan. Ben kendi görüşümü açık yüreklikle sizlerle paylaşmak istiyorum. Yargı bağımsız olur mu, olmaz mı? Onu bilmiyorum. Ama bir ülkenin yargısından, cumhuriyetin yargısından beklediğimiz bir şey var. Buraya vicdana bağlı ol, akla bağlı ol, adalete bağlı ol. Başka hiçbir şeye bağlı olma. Hiçbir çıkar gücüne, hiçbir çıkar çevresine ve hiçbir iktidarın arkasında hizalanma. Bak 19 Mart'taki o siyasi darbenin, o siyasallaşmış yargının yaptığı darbenin bedelini hepimiz ödüyoruz. Sadece o günden sonra bu ülkenin Merkez Bankası'ndan 45 milyar dolar, hepimizin alın teri, çocuklarımızın geleceği buharlaştı gitti. O günden sonra faizi düşüreceğiz diyenler 3,5 puan daha faizi arttırdılar. Hala o faizin bedelini ödüyoruz. Türkiye bu iktidarın 23 yılında bütün alın terini, emeğini faize gömdü. Eğer birlikte mücadele etmezsek bu da devam edecek. Bir gün gelecek bu yolsuz ve haksız düzeni hep birlikte değiştireceğimize inanıyorum. Gün uzun, önümüzdeki mücadele sert, yolumuz uzun. Ama pes etmek yok. Birlikte başaracağız, birlikte kazanacağız. Buradan hepimiz adına, hak adına, adalet adına, özgürlük adına, milletin iradesi adına Silivri'de bizim için bedel ödeyen değerli yoldaşım Ekrem İmamoğlu ve arkadaşlarına saygılarımı, sevgilerimi iletiyorum ve nerede olursa olsun hiç kimsenin yalnız olmadığını bu meydanda bir kez daha belirtmek istiyorum. Ya hep beraber ya hiçbirimiz. Ama sonucunda her şey güzel olacak. Biz kazanacağız. Emek kazanacak, adalet kazanacak. Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum” ifadelerine yer verdi.
Bakmadan Geçme





