Birleşik Kamu-İş, Eğitim-İş Ve ADD'den Ortak Kutlama
Birleşik Kamu-İş, Eğitim-İş ve Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Şubeleri tarafından 30 Ağustos Zafer Bayramı münasebetiyle Cumhuriyet Meydanı'nda Atatürk Anıtı'na çelenk sunma töreni gerçekleştirildi.
Birleşik Kamu-İş, Eğitim-İş ve Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Şubeleri tarafından 30 Ağustos Zafer Bayramı münasebetiyle Cumhuriyet Meydanı’nda Atatürk Anıtı'na çelenk sunma töreni gerçekleştirildi.
ADD Şube Başkanı Serkan Karayılan düzenlenen törende; “Bugün, milletimizin bağımsızlık destanını yazdığı 30 Ağustos Zaferi’nin 103’üncü yıl dönümünde, büyük bir gurur ve onurla bir aradayız. Bu zafer, Türk milletinin küllerinden doğarak bağımsızlığını, özgürlüğünü ve Cumhuriyetini ilan edişinin dönüm noktasıdır. Ne var ki, bizlere emanet edilen bu kutlu mirasın gölgelenmeye çalışıldığını da üzülerek görüyoruz. Cumhuriyet’in kazanımlarını simgeleyen marşların törende yer bulmaması, Şapka ve Kıyafet Devrimi’nin 100’üncü yılı gibi tarihimizin önemli dönüm noktalarının davetiyelerde anılmaması, aslında bizlere bir şeyin unutturulmak istendiğini göstermektedir. Oysa bu kazanımlar, Cumhuriyetimizin ışıklarıdır. Bu ışık söndürülmek değil, gelecek nesillere daha güçlü bir şekilde aktarılmak zorundadır. Unutmayalım ki, bizlerin görevi sadece geçmişi anmak değil, ‘kuruluş ayarlarına’ yani Cumhuriyetin ilkelerine, Atatürk’ün devrimlerine ve yol gösterici fikirlerine yeniden sarılmaktır. Çünkü biliyoruz ki kurtuluşumuz da, kuruluşumuz da, geleceğimiz de Atatürk’ün gösterdiği yoldadır. Bugün burada hep birlikte hatırlamalıyız. 30 Ağustos, sadece bir zafer günü değil, bağımsızlığımızın, özgürlüğümüzün, laik Cumhuriyetimizin temelidir. Bu ruhla, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, vatanımız için canını ortaya koyan tüm kahramanlarımızı saygı ve rahmetle anıyor; 30 Ağustos Zaferi’mizi coşkuyla kutluyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum” dedi.
‘Bizim Zaferimiz 30 Ağustos’tur’
Eğitim-İş Şube Başkan Ahmet Tevfik Bal ise; “Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün kusursuz stratejisi, ulusumuzun ve ordumuzun büyük özverisiyle kazanılan 30 Ağustos Zaferi'yle, tam bağımsız, laik, demokratik, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasının yolu açılmıştır. 30 Ağustos Zaferi, Türkiye Cumhuriyeti’nin hiç sönmeyecek bir güneş gibi doğuşunu müjdelemiştir. 30 Ağustos Zaferi, Sevr düşü peşinde koşanların emellerini hiçbir zaman gerçekleştiremeyeceklerini gösteren bir zaferdir. Savaş alanında tarih yeniden yazılırken, Türk Ulusu'nun gelişip güçlenmesinin geçmişte olduğu gibi gelecekte de engellenemeyeceğinin en anlamlı mesajı verilmiştir. Ancak bugün Mustafa Kemal Atatürk ve yol arkadaşlarının, emperyalistlerin oyuncağı haline gelmiş ve çağın gerisinde kalmış bir imparatorluktan; bağımsız, çağdaş bir ülke yaratmasını ve bağımsızlık senedimiz Lozan Barış Antlaşması’nı hâlâ hazmedemeyenlerin olduğu açıktır. Son dönemde kimi uluslararası çevreler ve ülkemizdeki bazı siyasi gruplar, terör örgütüyle yürütülen pazarlık süreci içinde Anayasa’da tanımlanmış olan “Türk Milleti” kavramını tartışmaya açmakta, yurttaşlık tanımını değiştirmeye ve toplumumuzu etnik kimlikler üzerinden ayrıştırmaya yönelmektedir. Oysa ki Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bu konuda net bir tanım yapmış ve ‘Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir’ diyerek ortak bir kimlik ve aidiyetin çerçevesini çizmiştir. Cumhuriyet’in temeli; etnik ya da mezhebi kimliklere değil, yurttaşlık esasına dayanan ulus devlet anlayışıdır. Üniter yapı ise, halkın ortak iradesini ve vatanın bölünmez bütünlüğünü güvence altına alan temel teminattır. Ulus devlet ve üniter yapı, Cumhuriyet’in taşıyıcı sütunlarıdır. Bugün bu ilkelerin bilinçli olarak aşındırılması, ulusal birlik ve beraberlik açısından ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Emperyalizme karşı verilen çetin mücadele sonucunda kazanılan bağımsızlık bilinciyle hareket ederek içinde yaşadığımız bu koşullarda Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve ulusuyla bölünmez bütünlüğüne, bağımsızlığına Atatürk ilke ve devrimlerine sahip çıkılmasında hepimize önemli sorumluluklar düştüğünü asla unutmamalıyız. Türkiye'nin aydınlık ve çağdaş yarınlara mutlaka ulaşabilmesi için Cumhuriyetin temelleri Atatürk tarafından atılan kurucu felsefesine bağlılıkla hareket edilmeli, Devlet'in Anayasa'da saptanan temel yapısı korunarak geleceğe yönelinmelidir. Varlığımızı, bizlere, haklı ve onurlu direnişiyle Cumhuriyet'i kurarak çağdaş bir devlet bırakanlara borçlu olduğumuz hiçbir zaman unutulmamalıdır. Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu’na bağlı sendikalar ve Eğitim-İş, şimdiye kadar olduğu gibi, bundan sonra da Atatürk’e, O’nun devrim ve ilkelerine, Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’ne, onun değerlerine ve kazanımlarına her şeye rağmen sahip çıkacaktır. Bu duygu ve düşüncelerle ulusumuzun 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı en içten dileklerimizle kutluyor, başta Büyük Önderimiz Atatürk olmak üzere canlarıyla bu toprakları vatan yapan aziz şehitlerimizi bir kez daha saygı ve minnetle anıyoruz” ifadelerini kullandı.
‘Bu Saygısızlığı Yapanları Kınıyorum!’
Açıklamalarına devam eden Bal; “30 Ağustos’un Kastamonu için özel bir anlamı daha var. Hepinizin bildiği gibi cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 100 yıl önce 23 Ağustos 1925’te Kastamonu’ya gelmiş, İnebolu başta olmak üzere bazı ilçelerimizi ziyaret ettikten sonra 30 Ağustos’ta Kastamonu’da tarihi önemde bir konuşma yapmıştır. Bu ziyaret aynı zamanda Şapka Devrimi olarak bilinen devrim gerçekleştirilmiştir. Bu devrim, basit bir başlık ve kıyafet değişikliğine değil, aynı zamanda bir kültürel atılıma ve zihniyet değişikliğine işaret etmektedir. Geçmişte olduğu gibi günümüzde de bu kültürel atılımı ve yeni zihniyeti hazmedemeyenler olmadık iftiralar atarak kara çalmaya çalışmışlardır. Ancak nafile! Türk ulusu, çağdaş cumhuriyeti ve kazanımlarının özümlemiş, değerini içselleştirmiştir. Bundan geri dönüş yoktur! Atatürk, 100 yıl önce bugün Kastamonu’da yaptığı konuşmada; ‘Efendiler ve ey millet! İyi biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. En doğru ve en hakiki tarikat, tarikat-ı medeniyedir. Medeniyetin emir ve talep ettiğini yapmak insan olmak için kâfidir’ demişti. Ancak, iktidar ve MEB eliyle tarikat ve cemaatlerin yeniden canlandırıldığını çocuklarımızın tarikat ve cemaatlere teslim edilmesi için hamleler yaptığını görüyoruz. 15 Temmuz 2016’da yaşanan faciadan hiç mi ders almadınız? Türk çocuklarını ele geçirip akıllarını iğfal etmenize asla izin vermeyeceğiz. Kastamonulular olarak, bu ziyaretten dolayı onur duyuyor, her zaman gururlanıyoruz. Bu yılın 100. yıl olması özel bir anlam yüklüdür. Ancak katlamaların başlangıcında yapılan bir saygısızlık, sevincimize gölge düşürmüştür. Resmi programlarda Şapka ve Kıyafet Devrimi görmezden gelinmiş, konu sadece Atatürk’ün ziyaretine indirgenmeye çalışılmıştır. Bu, Atatürk’e de, Kastamonu halkına da, tarihe de saygısızlıktır. Bunun ardında Atatürk ilke ve devrimlerime karşı bir hazımsızlığın ve bazı çevrelere yaranma arzusunun yattığı açıktır. Bu saygısızlığı yapanları kınıyorum! Kastamonu halkı olarak Atatürk’ün Kastamonu ziyareti ve Şapka Devrimi’nin 100. yılını coşkuyla kutluyoruz! Yaşasın tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti! Yaşasın Gazi Mustafa Kemal Atatürk! Yaşasın Türk Milleti” şeklinde konuştu.






