CHP İl Başkanı Erbilgin: '14 Mayıs sabahı düğüne gider gibi sandığa gidin'

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Kastamonu İl Başkanı Hikmet Erbilgin, TV366'da yayınlanan 'İrfan Salcı ile Seçim Özel' programına katıldı. 

CHP İl Başkanı Erbilgin: '14 Mayıs sabahı düğüne gider gibi sandığa gidin'
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Kastamonu İl Başkanı Hikmet Erbilgin, TV366’da yayınlanan “İrfan Salcı ile Seçim Özel” programına katıldı. 

Seçime ve gündeme dair açıklamalar yapan Erbilgin, görev süresinde yaptıklarını da değerlendirdi. Erbilgin, “Öncelikle görev süresince İl Başkanlığı görevini aldıktan sonra Sayın Baltacı’yı Meclis’e göndermiştik. ‘Hikmet Erbilgin ne kazandırdı’ sorusu eksik bir soru. Biz ‘Ben değil biz’ demeyi seven insanlarız. Eğer bugün toplum için bir gayretin içerisindeysek Kastamonu için, milletimiz için yaptığımız bir şeyler varsa bunun ilçe başkanlarımızdan kadın ve gençlik kollarımıza, sandık başımızdan üyemize kadar ortak gayretin bir sonucu. Kastamonu için bu şehirde bir meselelerin konuşulması anlamında öncülük ettik. Konuşmak elbette tek başına yetmez. Hem yerel yönetimlerde hem genel siyasette Kastamonu'nun dertlerine derman olmak anlamında girişimlerimiz oldu. Sonuç aldıklarımız oldu sonuç alamayıp Kastamonu gündemine taşıdıklarımız oldu. 15 Mayıs'tan sonra da Kastamonu için iradesini ortaya koyan bir ekip ve sonuç alan, yapan, hedef gösteren, Kastamonu'nun gelişmesini kaydeden bir noktada olacağız” ifadelerini kullandı.

“MEVCUT İKTİDAR İKTİDARI DEVRETMEYE HAZIR” 

Seçim çalışmalarında hem AK Parti’nin hem de MHP’nin gittikleri yerlerde partilerinin politikalarını anlatmak yerine Cumhuriyet Halk Partisi'ni anlattıklarını belirten Erbilgin, “Öncelikle yorgunluk meselesi eğer bir kampanya sürecine sıkıştırılmış bir çalışma olsaydı yorgunluktan şikayet edebilirdik. Biz göreve geldiğimiz günden bu yana bütün partimizle beraber disiplinli ancak neşeli, sistemli, kararlı ancak yüzü gülen keyifli bir çalışmanın parçasıyız. Elbette seçim süreci içerisinde bir yoğunluk oluyor ancak evimize gece yarıları gidiyoruz. Giderken hiçbir yorgunluk hissetmiyoruz. Çünkü yarının Türkiye'sini yönetmeye talip olduğumuzu, yarının Türkiye'sini yöneteceğimizi biliyoruz, keyif alıyoruz. Çünkü biz bu ülkeyi nefretle değil sevgiyle, çirkinlikte değil güzellikle, yalanla değil gerçekte yönetmeye talibiz. Gerçekle yola çıkanlar yorulmaz. İyilikle yola çıkanlar yorulmaz. Saha anlamında biz gittiğimiz her yerde ister AK Parti'ye geçmişte oy vermiş seçmen olsun, ister Milliyetçi Hareket Partisi'ne geçmişte oy vermiş seçmen olsun toplumun her kesimiyle çok barışık, güleç yüzlü, keyifli süreçler yaşıyoruz. Çünkü sahada gördüğümüz şudur Türkiye değişime hazır. Milletimiz Cumhuriyet Halk Partisi'ne inanıyor, onların temsilcilerine inanıyor. Çünkü biz onlarla yarının Türkiye'sini konuşuyoruz. Çünkü biz onlarla bu toplumun meselelerini konuşuyoruz. Gittiğimiz hem miting meydanlarında, hem saha çalışmalarında, köy toplantılarında, esnaf gezilerinde biz yarını anlatıyoruz. İktidar yarına yönelik sözü bittiği için Cumhur İttifakı’nın ortakları daha çok onlar da Cumhuriyet Halk Partisi’ni anlatıyor. Burayı biraz açayım bu önemli. Cumhuriyet Halk Partisi'nin adayları, örgütleri kendilerini anlatıyor. Cumhuriyet Halk Partisi, ne yapacaklarını anlatıyor. Lütfen kamuoyu ve basın da takip etsin. Hem AKP hem MHP gittikleri yerlerde kendilerini, partilerin politikalarını anlatmak yerine Cumhuriyet Halk Partisi'ni anlatıyorlar. Nasıl anlatıyorlar Cumhuriyet Halk Partisi HDP ile işbirliği yapacak. Öcalan'ı dışarıya çıkaracak gibi toplumu kutuplaştıran, ayrıştıran, aslında toplumu hedef gösteren, terörize eden bir seçim kampanyası yürütüyorlar. Bu ülkenin sınırlarını Afganlara açmış, kontrolsüz sınır göçünü sağlamış, bu ülkede genç Afgan erkeklerini sokaklarımıza doldurmuş, Suriye'deki mülteci sığınmacı sorununu çözememiş, devletin güvenliğini tehlikeye atmış olanlar seçim sürecinde bizi anlatıyorlar. Biz onlarla mutluyuz anlatsınlar ki insanlarımız bize, Cumhuriyet Halk Partisi'ni bizlere sorsunlar. Çünkü mevcut iktidar iktidarı devretmeye hazır. 15 Mayıs’ta devletin iktidar aygıtını Cumhuriyet Halk Partisi'ne, Millet İttifakı'na teslim etmeye hazır bir psikoloji içerisindeler” şeklinde konuştu.

“SAYIN BALTACI MİLLETİN ADAYINA DÖNÜŞMÜŞ DURUMDA”

CHP Milletvekili Hasan Baltacı’nın 5 yıldır toplumda bir sınav verdiğini, eğer toplum vicdanından geçmişse üst sınıfa geçeceğini geçmediyse bütünlemeye kalacağını ifade eden Erbilgin, “Bir anketçi diliyle ben meseleyi anlatmak istemem. Bizler siyasetçiyiz. 14 Mayıs’ta yurttaşlar 2 oy kullanacak. Birisi cumhurbaşkanlığı için. Ülkeyi Sayın Kılıçdaroğlu mu yönetecek Sayın Erdoğan mı yönetecek. İkinci oylarıysa bu şehri kim temsil etsin milletvekili olarak. 3 koltuğu kime emanet edelim tercihi olacak. Biz 2018 yılında ittifakın ortak bileşenleriyle çıkardığımız milletvekilimiz 5 yıldır toplumda bir sınav veriyor. Eğer toplum vicdanından geçmişse üst sınıfa geçecek, geçmediyse bütünlemeye kalacak. Ancak bizim toplumda gördüğümüz 5 yıldır kesintisiz gayret gösteren, ter döken, her yurttaşımızın hastası olduğunda yanında olan, eğer çocuğu üniversiteyi kazanmışsa yurdu için emek veren, yetmedi bu şehrin kapısı, bu şehrin yolu, bu şehrin sanayisi aklımıza gelecek her başlıkta Kastamonu için çırpınan bir vekil var. Bizim sahada gördüğümüz artık Sayın Hasan Baltacı Cumhuriyet Halk Partisi'nin değil milletin adayına dönüşmüş durumda. Hanelerin bizim Hasan’ı olmuş durumda. Sloganımızda “Bizim Hasan”ı biz masa başında uydurup, yakıştıramadık. Milletimizin Sayın Baltacı'ya yakıştırması “Bizim Hasan”. Ne demek istiyor? Millet arkadaşımız, kardeşimiz, evladımız bazen annelerin evladı çünkü o hanedeki çocuğun işiyle ilgili uğraşmış. Bazen gençlerin arkadaşı ‘Sayın vekilim benim iş derdim var, işsizim bana el uzat’ dediğinde onun yanında bitmiş, arkadaş olmuş. Kimisinin kardeşi, herhangi bir sıkıntısında sayın vekile ulaşmış ve onunla özdeşleşmiş. Dolayısıyla Sayın Baltacı sadece bir hanenin değil, Kastamonu'daki her hanenin sofrasında oturmuş bu yönüyle. Sayın Baltacı sadece Cumhuriyet Halk Partisi'nin değil milletin adayına dönüşmüş durumda. Biz istiyoruz ki Hasan’ın yanına bizim Kadir’i ekleyelim. Biz istiyoruz ki Bizim Hasan’ın yanına Bizim Ziver’i ekleyelim. ‘Bu ülkede adaleti getirir diye Erdoğan'a inandım, oy verdim’ diyen seçmen ‘Biz yanlış yapmışız bu milletle özdeşleşen sizlermişsiniz. Sandıkta göreceksiniz, biz sizin yanınızdayız’ diyen bir Kastamonulu insan var. Dolayısıyla içimiz rahat, gönlümüz rahat. Bu şu anlama da gelmesin. Biz son ana kadar milletimize ulaşmanın gayreti içerisinde olacağız. Bundan hiçbir tereddüdümüz yok. Esnaf, köylü, işçi, işsiz ‘Yanınızdayız’ diyor. Çay boyunda anneler “Bizim Hasan” diye pankart asmış. İşte o analar ‘Biz sizin yanınızdayız yavrum dert etmeyin, siz bizim yanımızda çok uğraşmayın daha fazla insana ulaşın’ diyen bir ruh hali var. İyi ki böyle iyi ki bu millete layık olmak için çalışmışız, üzerine de koyarız” şeklinde konuştu.

“HERKES KILIÇDAROĞLU CUMHURBAŞKANI OLSUN İSTİYOR”

15 Mayıs sabahı Türkiye’nin kaybedeni olmayan bir zaferle uyanacağını söyleyen Erbilgin, “Kaybedeni olmayan zafer Kemal Kılıçdaroğlu'nun Cumhurbaşkanı olmasıdır. Bunu başaracağız. Sahada Sayın Kılıçdaroğlu'nun Cumhurbaşkanı olmasını istemeyen 5 odak var. Birincisi militanlar Sayın Kılıçdaroğlu'nun Cumhurbaşkanı olmasını istemiyor. Nedir o militan? Türkiye'nin meselelerine gözünü, kulağını kapatmış; körü körüne bir siyasi partinin bütün söylemlerine angaje olmuş, doğrusuna yanlışına bakmadan toplumu germeye çalışan, kutuplaştırmaya çalışan toplumsal bölünmenin parçası olan militanlar Sayın Kılıçdaroğlu'nun cumhurbaşkanı olmasını istemiyor. Mafyalar bu ülkede alın teriyle insanlar çalışırken işçisinden memuruna, köylüsüne bu ülkenin sırtından palazlanan ve mevcut iktidardan destek alan, çıktıkları cezaevinden Sayın Kılıçdaroğlu'na tehdit mektupları yazan mafyalar Sayın Kılıçdaroğlu'nun cumhurbaşkanı olmasını istemiyor. Başka kim istemiyor? SADAT’çılar. Bu ülkedeki gayrinizami harbin bir unsuru olmuş Sayın Cumhurbaşkanı adayımızın da kurumun önüne gittiği SADAT’çılar Sayın Kılıçdaroğlu'nun cumhurbaşkanı olmasını istemiyor. Bizim sanayicimiz üretmeye çalışıyor. Esnafımız, çiftçimiz üretmeye çalışıyor, işçilerimiz üretmeye çalışıyor. Orada beşli çeteler var. Bu ülkenin bütün zenginliğini, kendi ceplerini dolduran yağlı ballı ihaleler olan beşli çeteler Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun cumhurbaşkanı olmasını istemiyor. Sayın Kılıçdaroğlu'nun Cumhurbaşkanı olmasını istemeyen bir odak daha var. O da ‘domuz bağcılar’ Gaffar Okkan’ın katilleri. Domuz bağıyla insanları ölüme yatıranlar, insanları toprak altına gömenler Sayın Kılıçdaroğlu'nun cumhurbaşkanı olmasını istemiyor. O nedenle meydanlarda ‘Onlar bunlar ile beraber hareket ediyor’ diyen Sayın Doğan Ünlü işte o 5’li yapının temsilcisidir. Sayın Emre Şahin o 5’li yapının temsilcisidir. Sayın Emin Çınar, Sayın Halil Uluay işte o beşli yapının temsilcisidir. Kimler Kılıçdaroğlu'nun cumhurbaşkanı olmasını istiyor? Bu ülkede açlık sınırının altında yaşayan asgari ücrete mahkum edilmiş işçiler Sayın Kılıçdaroğlu'nun cumhurbaşkanı olmasını istiyor. Bu ülkede adalet arayanlar cumhurbaşkanı Kemal Kılıçdaroğlu olsun diyor. Sabah kalktığında çocuğunun beslenme çantasına bugün ne koyacağım kaygısı yaşayan analar, çocuğun beslenme çantasına bir şey koyamayan kadınlar Sayın Kılıçdaroğlu'nun cumhurbaşkanı olmasını istiyor. Tarım işçileri, çiftçiler, köylüler Sayın Kemal kılıçdaroğlu'nun cumhurbaşkanı olmasını istiyor. Yani adaleti arayan herkes, adalet büyüsün diyen herkes Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı olsun istiyor. Ayrım bu kadar açık ve nettir. 15 Mayıs sabahı bu ülke adalete uyanacaktır” ifadelerini kullandı.

“HİÇ KİMSE CHP’DEN BİR BÖLÜCÜLÜK DUYGUSU ÇIKARMASIN”

Kemal Kılıçdaroğlu’nun ülkenin yarısından fazlasından oy alacağını ve seçimin ikinci tura kalmayacağını belirten Erbilgin, Cumhur İttifakı’nın HDP ile ortaklık söylemleri hakkında ise; “Bu cümlenin arkasına sığınanların millete götürebileceği, söyleyebileceği bir söz kalmamış demektir. Önceden hem Sayın Erdoğan hem Cumhur İttifakı'nın paydaşları, Türkiye'ye dair öyküler anlatıyordu. Adalet ve Kalkınma Partisi'nin öyküsü bitmiştir, öykü sıfırlanmıştır. Topluma yeni bir umut, yeni bir gelecek vaadi imkanı kalmamıştır. Toplumu geleceğine taşımayla ilgili iddiası kalmamıştır. Hal böyle olunca öyküsü biten bir partinin yapabileceği tek bir şey kalır. Karşıdaki oy verecek muhalif seçmenlerin şeytanlaştırmak. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin buradan umut ettiği 2 şey var. Bir kendisine ait gördüğü seçmen tabanını konsolide etmek, oraya Millet İttifakı'na geçişin önüne bir duvar örmek. İki, toplumu kutuplaştırarak; çok yaptı Sayın Erdoğan bunu. Toplumun barışı, huzuru anlamında birbirimizle konuşamaz hale getirmek ve buradan bir sonuç elde etmek. Biz bunu önceden yaşadık. Biz herhangi bir yere gittiğimizde köy toplantısına gittiğimizde köyle ilgili bir meseleye girişmeden bazen bu anlamda bütün sohbetin önüne kesen şeyler oluyordu. İstiyor ki Cumhuriyet Halk Partisi toplumla konuşmasın. Şimdi HDP’ye oy vermiş bu ülkedeki vatandaşlar Diyarbakır'dan İstanbul'a ülkenin dört bir yanındaki vatandaşlar, eğer Cumhuriyet Halk Partisi adayına cumhurbaşkanı adayına oy vermekle ilgili bir kanaat belirtmişler ise biz ülkenin dört bir yanında Türkiye'nin partisi olma anlamında önemli bir yol almıştır demektir. Ne öneriyor Milliyetçi Hareket Partisi Kastamonu için? Adalet ve Kalkınma Partisi Kastamonu için ne öneriyor? Gittikleri köylerde bunlar HDP ile işbirliği yapıyor demenin ötesinde. Çiftçiye onların gayretleriyle ilgili bir reçete sunuyor mu? Milliyetçi Hareket Partisi esnaflarla karşı karşıya geldiğinde onların dertleriyle ilgili bir reçete sunuyor mu? Hayır sunmuyor. İstiyor ki bizim toplumla bağımız kopsun. İstiyor ki herkes oraya baksın. Türkiye'nin sağlık, eğitim, işsizlik, ekonomi, hak, hukuk, adalet meseleleri konuşulmasını istiyor. Bizim buralarda vakit geçirecek zamanımız yok. Biz milletin vicdanına sağduyusuna güvenen insanlarız. Mustafa Kemal'in partisinin bu ülkenin kurucu iradesinin ana unsur olduğunu bilen insanlarız. Biz hattı müdafaa yoktur, sattı müdafaa vardır diyenlerin geleneğinden geliyoruz. Buradan hiç kimse Cumhuriyet Halk Partisi'nden bir bölücülük duygusu çıkarmasın. Kastedilen teröre destek vermezse her türlü terörü desteklemenin de terörün içinde olanın da Allah belasını versin” dedi. 

“GELİR DAĞILIMINDA ADALET BOZULMUŞ” 

Cumhur İttifakı'nın seçimleri kazanması durumunda milletin iradesine hizmet edeceklerini bildiren Erbilgin, “Ancak 20 yıl bu devleti yönetmiş, ülkeyi yönettiği yerde ülkenin geleceğiyle ilgili bu ülkenin tıkanacağı bir süreç yaşarız. Yaşıyoruz zaten ekonomide yaşıyoruz, eğitimde yaşıyoruz, adalette yaşıyoruz. O nedenle Cumhur İttifakı’nın yeniden bir seçim kazanması, bugünün koşullarında ben mümkün görmüyorum. Cumhurbaşkanı Sayın Kılıçdaroğlu'dur. Parlamentoda da Millet İttifakı çoğunluğu sağlayacaktır. Türkiye'nin yeniden ayağa kalkması için iktidar değişimine ihtiyaç var. Gelir dağılımında adalet bozulmuş. Artık Türkiye'deki her 100 liranın 10 lirası nüfusun yüzde 90’ına neredeyse 90 lirası da tepedeki beşli çetelere akar olmuş. İşte bu sistem devam ederse beşli çetelerin palazlandığı, mafyaların güçlendiği bir süreç olur. O nedenle milletin kendisini bulması için yeniden millet olabilmemiz için Millet İttifakı'nın bu devleti yönetiyor olması lazım” dedi.

“ÖZ OĞLUNU BELEDİYEYE ALANLARDA EKONOMİK KRİZ YOK”

Ekonomiyle ilgili konuşan Erbilgin, “Kime ekonomik krizi yok? Bu ülkede kaçakçılık yapanlara, uyuşturucu kaçakçılarına ekonomik krizi yok. Kime ekonomik krizi yok? İktidardan ballı, büyük ihaleler alanlara ekonomik krizi yok. Onların çocukları yurt dışında okuyor. İstedikleri zaman eşlerinin koluna 50 bin dolarlık, 100 bin dolarlık çantayı alabiliyorlar. Ekonomik kriz kime var? Benim komşuma var, benim mesai arkadaşıma var ekonomik kriz. Bu memlekette alın teriyle çalışanlara var. 3 çocuğuna bakamayan asgari ücretle geçinen adama ekonomik kriz var. Sabahleyin akşam evine geldiğinde eşinin gözüne bakamayan işçiye ekonomik kriz var. Gelirinin yarısını mazota, yarısını gübreye veren çiftçiye ekonomik krizi var. Ekonomik krizi olmayanlar vur patlasın çal oynasın yaşamaya devam ediyor. Ekonomik krizi olmayan elindeki kamu otoritesini, belediye başkanlığı otoritesini öz oğlunu belediyeye alanlarda ekonomik krizi yok. Öz kızını belediyeye işe sokanlarda ekonomik kriz yok. İlçe başkanlığı kimliğini, il başkanlığı kimliğini kendi eşini, kendi çocuğunu bir kamu kurumuna sokmaya çalışan AKP yöneticilerine ekonomik krizi yok. Devletin kurumuna ben mazot vereceğim deyip parasını peşin alıp verdiği mazotu teslim etmeyen Doğan Ünlü’ye ekonomik krizi yok” ifadelerini kullandı.

“BİRİNCİ SIRADAN TOGG’U ADAY GÖSTERSELERDİ”

“AK Parti’de liste dışı kalan aday adaylarını ikna etmeye çalışan bir aday listesi var” diyen Hikmet Erbilgin, “Aday adaylarının kimisi kamuoyuna yansıyan açıklamalar yaptı. Murat Demir açıklama yaptı. Ümit Sağdıç açıklama yaptı. Sayın Tacettin Tan açıklama yaptı. Bunlar kamuoyuna sözünü söyleme cesaretini gösterenler. Bir de söyleyemeyenler var. O nedenle seçmenden öte kendi tabanını ikna etmeye çalışan bir Adalet ve Kalkınma Partisi görüyoruz. Fotoğraf böyle olunca bugün TOGG geldiğinde keşke dedim Sayın Halil Uluay’ı aday göstereceklerine birinci sıradan TOGG’u aday gösterselerdi. Belki daha faydalı olurdu diye düşünüyorum. Aynası iştir kişinin lafa bakılmaz. Sayın Uluay partisinden kovulmuş, şeytanlaştırılmış birisiydi. Sonra döndüler liste başı koydular. Bence bu milletin derdi değil. Sayın Ünlü'nün derdi. Kongresine almadığı insanı bugün milletvekili seçtirmeye çalışıyor. Hep söylüyorum. Neydi atasözümüz? Kan kusarım kızılcık şerbeti içtim derim. Şimdi tam onu yaşıyor. Sayın Doğan Ünlü akşamleyin evine gittiğinde başını yastığa koyduğunda  ‘Eyvah ben ne yaşıyorum’ diyor ama kendisi ile ilgili sıkıntılar olmasın diye adaylarını taşımaya çalışıyor. Taşıyamaz. Hikmet Erbilgin sahaya çıktığında gönül rahatlığıyla adaylarını taşır” diye konuştu.

“14 MAYIS SABAHI DÜĞÜNE GİDER GİBİ SANDIĞA GİDİN”

İstanbul Sözleşmesi’ni iktidar oldukları taktirde hayata geçireceklerini ifade eden CHP İl Başkanı Hikmet Erbilgin; “Hemşehrilerime söyleyeceğim şey 14 Mayıs sabahı düğüne gider gibi bayrama gider gibi bu ülkenin demokrasisini gerçekleştirmek üzere herkesin sandığa gitmesi, vatandaşlık görevini yapması. Yurttaşları birincisi sandığa gitmeye davet ediyorum. İkincisi biz bir seçime gidiyoruz, savaşa gitmiyoruz. Biz bu memleketin evladıyız diyen bir duygu istiyorum. Hangi siyasi partiye verirse versin, onlara kem gözle bakan değil; kardeşim, arkadaşım, köylüm, hemşerim, komşum diyen, onlara sarılan bir biçimde seçimlere gitmeyi öneriyorum. Herkes seçimlere iyiliğin yanında durmak için gitsin. Herkes seçimlerde güzelliğin yanında durmayı düşünsün. Herkes seçimlere adaletin yanında durmak için gitsin. Herkes seçimde en çok da kendisi için gitsin. Bu ülkenin ferdi olarak bu ülkeyle ilgili ne hayal ediyorsa o iradenin gerçekleşmesi için sandığa gitsin. Onların kararı bizim başımızın tacı. Söz millete geçtiği andan itibaren bizim ona hürmet etmekten başka bir görevimiz olmaz. Ben buradan yurttaşlarımıza diyorum ki aramızda kalsın kazanıyoruz” dedi. 
 

Bakmadan Geçme