Hakkı Köylü, Bekir Bozdağ'ı savundu
AK Parti Milletvekili Hakkı Köylü, TBMM'nin önceki günkü oturumunda söz alarak HDP Grup Başkanvekilleri Çağlar Demirel ile İdris Baluken tarafından Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ilgili olarak verilen gensoru önergesi hakkında AK Parti Grubu adına söz aldı. AK Parti Milletvekili Hakkı Köylü, meclisteki konuşmasında: 'Önerge ile 15 Temmuz'da FETÖ tarafından gerçekleştirilen darbe teşebbüsünü müteakip uygulanan OHAL...
AK Parti Milletvekili Hakkı Köylü, TBMM’nin önceki günkü oturumunda söz alarak HDP Grup Başkanvekilleri Çağlar Demirel ile İdris Baluken tarafından Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ilgili olarak verilen gensoru önergesi hakkında AK Parti Grubu adına söz aldı. AK Parti Milletvekili Hakkı Köylü, meclisteki konuşmasında: “Önerge ile 15 Temmuz’da FETÖ tarafından gerçekleştirilen darbe teşebbüsünü müteakip uygulanan OHAL ile insan hakları ihlalleri yapıldığı, binlerce kamu görevlisinin haksız yere görevden alındığı, Anayasa Mahkemesi Üyeleri ile Yargıtay, Danıştay üyeleri HSYK üyeleri ve nihayet 3 bin 450 hakim ve savcının meslekle ilişkisinin kesildiği, olaylarla ilgili olmayan kişiler hakkında adli ve idari soruşturmalar açıldığı; yakalananlara, gözaltına alınanlara ve tutuklananlara çeşitli işkencelerin yapıldığı, Adalet Bakanı’nın bunlara engel olmadığı, göz yumduğu gibi isnatlarla gensoru açılması talep edilmiştir” dedi. “15 TEMMUZ GECESİ ZİFİRİ KARANLIKTI” 15 Temmuz öncesine değinerek konuşmasına devam eden Köylü; “İşe 15 Temmuz öncesinden başlarsak yaklaşık 40 yıl önce başlayan devletin hassas kurumlarını (Polis, Yargı, Asker) ele geçirme hareketinin başladığı günden itibaren yıllar geçtikçe derinleşerek devam ettiği, emellerine ulaşabilmek için insanların din duygularını sömürmek, sınavlarda soru çalıp satmak, sahte belge düzenlemek dahil her türlü kanunsuzluğu mubah görerek devlet organlarına yerleştiği görülmektedir. Bu yapı rejimi, Hükümeti ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni (TBMM) ortadan kaldırmak Cumhurbaşkanımızı öldürmek için kendilerine göre uygun zamanı bulduğu düşüncesiyle 15 Temmuz 2016 gecesi o hain darbeyi gerçekleştirmek için harekete geçmiştir. Bu olay şimdiye kadar yapılan darbelerden farklı olarak vatan ve devletin bağımsızlığına, bütünlüğüne yönelik bir harekettir. Kısacası tam bir vatan hainliğidir. Darbe anını ve sonrasını, darbeden sonra yapılan işlemleri bu durum göz önünde tutularak değerlendirilmelidir. Yorum ve değerlendirme yapılırken işin vahameti gözden uzak tutulmamalıdır. Sonuçta halkın büyük direnişi ile karşılaşmış ve başarılı olamamıştır. O gece olanlar herkesin malumudur, detaylarıyla anlatmaya geçmeyeceğim. Başarılı olsa ne olurdu? Bunu düşünmek bile istemiyorum. Hareket hezimete uğratıldı. Olacakların önüne geçildi. 15 Temmuz gecesi zifiri karanlıktı, ertesi sabah ise herkes rahatladı. Bu önergeyi 15 Temmuz gecesindeki tehlikeyi yaşayan bir idrakin değil, rahata ermiş, güvenli bir zeminde günlerini geçiren bir aklın serbest bir anlatımı olarak görüyorum” diye konuştu. “PARALEL YARGIYA SEMPATİ Mİ VAR DİYE ALGILAMAKTA ZORLANIYORUZ” 15 Temmuz sonrasına değinerek Köylü; “15 Temmuz sonrası düzen tehlikeyi kökten kazımaya yönelik, yetki ve kaynağını anayasadan alan, anayasanın öngördüğü sınırlandırılmış bir düzendir. Başka bir deyişle de OHAL’dir. Ancak bunun karakteri konusunda yüksek heyetinizle bazı paylaşımlarda bulunmak istiyorum. İçinde bulunduğumuz OHAL rejiminin Anayasal bir rejim olduğundan şüphe yoktur. OHAL Rejimi gerek işleyiş itibariyle ve gerekse hukuki yapısının gereği saydamdır, şeffaftır. Hatalar vaki olduğu takdirde de hatalarını düzeltme fırsatı tanıyan bir rejimdir. Nitekim itirazlar üzerine yerin de incelemeler yapılmakta ve bir haksızlık olabileceği düşünüldüğünde de yapılan tasarruf geri alınmaktadır. FETÖ’nün gizemli karakteri ebetteki boş durmayacak ve her türlü dezenformasyona başvuracaktır. Bu beklenen bir şeydir. İşte bu karakteri ortaya çıkmış ve süreci sabote etmek için şikayet furyasına başvurmuştur. Öyle ki şikâyetlerin çoğu üslup karakteri itibariyle aynı elden çıkmaktadır. Bu şikayetlerin haksız bir algıya yol açmaması için milli irade hassasiyetine en fazla muhtaç olduğumuz bir zamandan geçiyoruz. Esasen toplumda bu hassasiyet fazlasıyla mevcuttur. Önergede dile getirilen şikâyetler FETÖ çevrelerinde geliştirilen ve düşünülen şikayet furyasıyla benzerlik arz etmektedir. Gerek idari işlemler gerekse yargısal tasarruflar hukuk içinde kurulmaktadır. Temel haklara yüksek özen gösterilmektedir. Şikâyetlerinin gerçekle bağı olup olmadığı elbette ki araştırılmaktadır. Yargı ve güvenlik birimlerindeki FETÖ yoğunlaşması anlamına gelen önerge pasajlarına itibar etmek bizi bir trajediye götürür. Ergenekon ve benzeri davalarda yargıyı bir kurmacaya dönüştüren hakimlere karşı dün ortaya koyduğunuz haklı eleştiri yanında, bu gün ortaya konan düşünceyi şimdide acaba paralel yargıya sempati mi var diye algılamakta zorlanıyoruz” şeklinde konuştu. KURULUN KARARLARININ HESABI ADALET BAKANI’NDAN SORULAMAZ TBMM konuşmasının devamında Köylü; “Anayasa Mahkemesi Üyeleri, Yargıtay ve Danıştay üyeleri ile HSYK üyelerinden bazılarının meslekten çıkarılması kirli amaçlarını sonunda darbeye kadar götüren bu yapının yargıdan, yargının yetkili organlarınca temizlenmesinden ibarettir. Bu durum Anayasanın 139’uncu Maddesi 2’nci Fıkrasında belirtilen ‘Meslekte kalmasının uygun olmadığına karar verilenler hakkında kanundaki istisnalar saklıdır’ hükmüne tam da uygundur. 2010 yılında yapılan HSYK seçimlerini müteakip kurulan HSYK’nın icraatları, bu icraatlar sonunda oluşan yargıdaki yapının tam bir adalet yıkıcılığına soyunması, yargıya güveni ortadan kaldırmıştır. Bu yapıya mensup olan yargı mensuplarına elbette ki bundan sonra devletin adaleti teslim etmesi beklenemez. Haksız yere meslekten çıkarıldığını ileri süren varsa itiraz yolu da açıktır. Ayrıca şunu da belirteyim. HSYK’nın meslekten ihraç ettiği hakim ve savcılarla ilgili verdiği kararlar Adalet Bakanımızın imzasını taşımamaktadır. Adalet Bakanımızın kurulda oy kullanma yetkisi de yoktur. Kurulun kararlarının hesabı Adalet Bakanı’ndan sorulamaz. Ancak oy kullanma yetkisi olsa eminim ki ‘Evet’ yönünde kullanırdı. Her Adalet Bakanı da aynı şeyi yapardı. Mehdi geldi, Peygamberimizin yerine geçti, Allah’la görüştü v.s ipe sapa gelmez düşüncelerle karar veren bir kişinin bu memleket de hakim sıfatını taşıması zaten hazin bir tablodur. Bu da nereden çıktı demeyin. 4 Klasör gerekçesi olan bir karar var. İçinde dava konusu dışında her şey var” dedi.