• Haberler
  • Genel
  • Hemşehrimiz Kaymakcı, AB sürecini değerlendirdi

Hemşehrimiz Kaymakcı, AB sürecini değerlendirdi

Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Avrupa Birliği (AB) Başkanı hemşehrimiz Faruk Kaymakcı, Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) ilişkilerine değinerek, Türkiye'nin nüfus büyüklüğünün, ekonomik gelişmişlik düzeyiyle ilgili farkın ve Türk halkının büyük bir kesiminin Müslüman olmasının Avrupa Birliği'ni düşündürdüğünü söyledi. Kaymakcı, AB'yi düşündüren konulara değinerek 'İlk defa nüfusunun büyük bir kısmı Müslüman olan ve ekonomik gelişmişlik düzeyi...

Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Avrupa Birliği (AB) Başkanı hemşehrimiz Faruk Kaymakcı, Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) ilişkilerine değinerek, Türkiye’nin nüfus büyüklüğünün, ekonomik gelişmişlik düzeyiyle ilgili farkın ve Türk halkının büyük bir kesiminin Müslüman olmasının Avrupa Birliği’ni düşündürdüğünü söyledi. Kaymakcı, AB’yi düşündüren konulara değinerek; “İlk defa nüfusunun büyük bir kısmı Müslüman olan ve ekonomik gelişmişlik düzeyi diğer Avrupa Ülkeleri’ne göre daha farklı olan bir Türkiye AB’ye üye olursa ne olur diye sorgulama yapılıyor. Aslında bu 3 konu ve laik bir ülke oluşumuzda aynı zamanda AB için artıya da dönüşebilir. Hele hele Birleşik Krallık gibi bir ülke AB’den ayrılmasıyla AB özgür ağırlığını kaybetmişken, bu unsurlar biraz engel ve endişe gibi görülse de aslında jeopolitik aktör olmak isteyen AB için vazgeçilmez değerler. Dolayısıyla Türkiye bu 3 konuyu bir değer, bir artı olarak ilişkilerinde kullanabilir” dedi. “ÜYE OLAN ÜLKELERİN MUTLAKA UYMASI GEREKEN KURALLAR VAR Kopenhag Siyasi Kriterleri’ne değinerek sözlerine devam eden Kaymakcı; “Yani AB’ne üye olmak isteyen ve üye olan ülkelerin mutlaka uyması gereken kurallar var. Bu sadece Türkiye’ye karşı değil, bugün Macaristan, Polonya Kopenhag Siyasi Kriterleri ile ilgili AB’den eleştiri aldıkları ve ters düştükleri için her gün 1 milyon Euro ceza ödüyorlar. AB’nin de içinde zaman zaman demokrasi ve hukukla ilgili ihlaller olabiliyor. Ancak bunlarla mücadele ediyor, bunların üstüne gidiyor. Dolayısıyla Türkiye için başlangıçta saydığım 3 faktörden de daha önemli olan Kopenhag Siyasi Kriterleri hususunda bizim çok daha iyi bir konumda olmamız gerekiyor. Bu olmadan AB üyeliği olmaz, ilişkilerimiz istediğimiz düzeye gelmez. Yani bu sadece bize karşı da değil, demokrasi, hukukun üstünlüğü, temel haklar ve özgürlükler konusunda sıkıntı gördüğü coğrafyalarla ilişkilerini belli bir düzeyde tutuyor ve bunun ötesine geçmiyor. Ayrıca AB’ye üye olsak da olmasak da Avrupa Konseyi’nin bir üyesi olarak Kopenhag Siyasi Kriterleri’ni her şeyden önce kendi vatandaşlarımız için dört dörtlük bir şekilde yerine getirmemiz önemlidir” ifadelerini kullandı. “SİYASİ KRİTERLER BİZE KARŞI KULLANILIYOR” Açıklamalarına devam eden Kaymakcı; “Avrupa Birliği ‘Kopenhag Siyasi Kriterleri ihmal ediliyor’ diye asla demiyor. İhmal edildiği zaman önlemini alıyor. Bu siyasi kriterlerin hiçbir Avrupa Birliği ülkesine yüzde yüz uygulandığını kimse iddia edemez. Ama bu siyasi kriterler bize karşı kullanılıyor, sadece bize karşı bir dayatma şeklinde görmemiz doğru bir yaklaşım değil. Söylediğim gibi biz AB’ye üye olsak da olmasak da daha ileri bir demokrasi, daha güçlü bir hukukun üstünlüğü bunlar bizim lehimize olan şeyler. Bu konular önemli bir konu. Özellikle, 15 Temmuz hain FETÖ darbe girişimi sonrasında Türkiye’nin izlemek zorunda kaldığı güvenlik odaklı politikalar nedeniyle Avrupa Birliği Kopenhag Siyasi Kriterleri konusunda ben Türkiye’den ilerleme bekliyorum diyor, bazı eleştiriler yöneltiyor bize. Dolasıyla bunun düzelmesi lazım. Bu alanda daha fazla reform daha fazla Avrupa Konseyi ve AB standartlarına uyum bizim elimizi güçlendirecek” şeklinde konuştu. “BİR BAŞKA KONU, İYİ KOMŞULUK İLİŞKİLERİ” Türkiye’nin komşuluk ilişkilerine dikkat çeken Faruk Kaymakcı; “Bir başka konu, iyi komşuluk ilişkileri. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin veya Yunanistan’ın bizden önce Avrupa Birliği’ne üye olduk diye üyeliklerini ve veto haklarını bize karşı kullandığı ve bize karşı kışkırtmacı tutumları var. Tabii, biz bunlara gerekli tepkileri veriyoruz. Ama ben şuna inanmıyorum, Türkiye AB ilişkilerini bloke eden tek başına Güney Kıbrıs Rum Yönetimi veya Yunanistan meselesi değil. Türkiye geçmişte ki gibi 1999-2006’da olduğu gibi Kopenhag Siyasi Kriterleri konusunda çok daha iyi bir konumda olduğu zaman ve saydığım bu 3 tane konuda önemli adımlar atması, nasıl Türkiye geçmişte yüzde 7 büyüyerek Avrupa’dan en fazla yatırımcı çeken aday ülke oldu. Türkiye bu 4 faktörde önemli bir noktaya geldiği zaman Kıbrıs veya Yunanistan Türkiye’nin önünde ciddi bir engel olamaz. Türkiye’nin Kıbrıs, Yunanistan meselesinden bağımsız olarak bu süreçte ilerlemesi lazım bu kendi menfaatimize. Yani Türkiye AB üyelik sürecinde ne kadar ilerleme kaydettiyse kendisi bundan yarar görmüştür. Bunun somut örneği de 1999-2006 dönemidir. 99’da Türkiye resmen aday ülke ilan edildi ve 2005 yılında üyelik müzakerelerine başlandı. Ama 1999-2005 yılında müzakerelerine başlamak için bana göre Cumhuriyet tarihinin en hızlı ve yararlı reformlarını gerçekleştirdi. Bunu yapınca ne oldu milli gelirini 3'e katladı, demokrasisi, dış politikası ve ekonomisi daha da büyüdü” dedi. “BİZİM BU SÜRECİ KULLANMAMIZ LAZIM” Türkiye’nin kaybedeceği bir şeyi olmadığını vurgulayan Kaymakcı; “İşte böyle bir Türkiye'de AB üyelik müzakereleri başlattı. Yani bazıları diyor ki AB ciddi değil samimi değil. Evet AB‘nin şüpheci olduğu doğru ama AB üyeliği konusunda doğru adımları atan Türkiye’nin her zaman ilişkileri geliştirmiştir. 16 tane faslı açmıştır. Bir faslı kapattık, yani dolayısıyla bizim her şeyden önce kendi hedefimize odaklanmamız lazım. Ben söylüyorum Türkiye'nin AB üyelik hedefi sayesinde biz 99 ve 2006'da müthiş reformlar yapıp müthiş adımlar attık. Bu bizim için çok değerli. Yani AB üyelik hedefi olmadan bunlar yapılabilir mi? Yani yapılabilir ama çok kolay değil bir şeyi hem iç hem de dış dinamiklerle yapmak var bir de sadece iç dinamiklerle yapmak var. İç dinamiklerle yapmak çok kolay olmayabilir. Çünkü, bu dönüşümün sancıları oluyor. Ekonomik, sosyal ve siyasi sonuçları oluyor. Dolayısıyla birçok aday ülkede de Avrupa Birliğine üyelik sürecinde çok ciddi siyasi, sosyal ve ekonomik sancılar yaşandı. Hükümetler değişti, toplumlar sektörler zor durumda kaldı ama sonuçta Avrupa Birliğine üye olacaklarını ve bir gün konumlarının çok daha iyi olacaklarını gördükleri için bu reformları çok daha hızlı ve kolay yaptılar. Onun için AB üyelik perspektifi önemli. Bu perspektif olmadan da bunu yapabiliyorsanız buyurun yapın ama bu o kadar kolay değil. AB perspektifi bu anlamda da önemli. Dolayısıyla Türkiye bu 5 faktör de iyi bir noktaya geldiği zaman Türkiye'nin Avrupa Birliği’ne kabul edilmeme durumu söz konusu olamaz. Türkiye'yi herkes Avrupa Birliği’nde ister. Böyle bir Türkiye millî gelirini 5'e katlamış ekonomisinden, dış politikasına, siyasetinden kurumlarına kadar daha fazla saygı duyulan ve daha fazla imrenilen bir ülke haline gelir. Dolayısıyla bizim bu süreci kullanmamız lazım. Yani AB üyelik süreci bizim açımızdan üyelik kadar değerli. Sonunda bir veya iki ülke veto edebilir diye endişemiz olabilir ama istiyorsa etsin. X veya Y ülkesi müzakereleri tamamlamış. Milli gelirini neredeyse 4-5 kat arttırmış. Demokrasisi örnek gösterilen. Standartları AB düzeyinde olan bir ülkeyi isterse X ya da Y ülkesi veto etsin. Ama bunu yapması siyaseten mümkün ve kolay değil. O yapılsa bile, Türkiye'nin kaybedeceği bir şey yok. O Türkiye Avrupa Ligi'nde Avrupa Birliği ile eşit koşullarda yarışabilecek konuma gelmiş bir Türkiye olur. Böyle bir Türkiye'nin bize zararı olmaz. Onun için bu sürecin mutlaka ve mutlaka ilerletilmesi lazım. Bu süreç bizim için büyük bir kazanç. Onun için bende son 4.5 yıldır Türkiye'de yaptığım çalışmaları bu sefer Brüksel boyutunda AB kurumları nezdinde AB üyesi ülkelerin temsilcilikleri nezdinde sürdürmeye çalışacağım” ifadelerini kullandı. “TÜRKİYE'DEKİ VİZE BAŞVURU SAYISI CİDDİ BİR ŞEKİLDE AZALDI” AB ülkelerine vize sorununa da değinen Kaymakcı; “İşin doğrusu 2020 ile 2021 yılında pandemiden dolayı Türkiye'deki vize başvuru sayısı ciddi bir şekilde azaldı. 2022 yılında ise 2020-21 de yapılmayan vize başvuruları da eklendi. 2022 yılında son 3 yılın vize başvuruları yapıldı buda aşağı yukarı 3-3 buçuk milyon civarında. Böyle bir başvuru yapılınca bir taraftan da pandemi döneminde konsolosluk hizmetleri birçok büyükelçilik de azaltılmıştı. Azaltan bir hizmet karşısında artan bir vize başvurusu. Aslında artan demek doğru değil. Önceki iki yıldan biriken vize başvuru eklenince karışıklık oldu. Eklemeler arttı. Buna birde Ukrayna'yı eklemek lazım. 7-8 milyon Ukraynalı diğer Avrupa ülkelerine belli bir sürede olsa gitmek zorunda kaldı ve birçok AB ülkesi iç işleri konsolosluk hizmetlerini Ukraynalılara doğru yönlendirdi. Bu da diğer ülkelerden gelen vize taleplerini beklemeye aldı bu da ciddi sorun. Bu veriler karşısında biz Dışişleri Bakanlığı olarak Büyükelçilerle 3 toplantı yaptık. Onlara, Türkiye'nin AB adayı bir ülke olduğunu, bir Avrupa ülkesi ve gümrük birliği ülkesi olduğunu dolayısıyla vize süreçlerinin hızlandırılması gerektiğini, birçok büyükelçilik adımlar attı. Özellikle iş dünyası, öğrenciler, akademisyenlerle ilgili olarak hızlı kanallar açtılar. 5 6 ay öncesine göre vize süreçlerindeki durumun biraz daha iyi olduğunu söyleyebilirim. Tam olarak sorun çözülmüş değil ama biliyoruz özellikle Schengen ülkesi büyükelçilikleri ve başkonsoloslukları hem personel sayısını arttırıyor hem de aracı vize firmalarından destek hizmeti alıyor. Vize başvurularının önünü açmak için ve aynı zamanda vize işlemlerini hızlandırmak için” dedi. (Haber Servisi)

Bakmadan Geçme