İlim Hikmet'in Konuğu Küçükbasmacı Oldu

Hz. Pir Şeyh Şaban-ı Veli Kültür Vakfı'nca Hz. Pir Külliyesi Bayraklı Konak'ta, İlim Hikmet Sofrası Cumartesi Sohbetleri 8. Dönem 172. Hafta konuğu Kastamonu Üniversitesi, Türk Halk Bilimi Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Gülten Küçükbasmacı oldu.

Hz. Pir Şeyh Şaban-ı Veli Kültür Vakfı’nca Hz. Pir Külliyesi Bayraklı Konak’ta, İlim Hikmet Sofrası Cumartesi Sohbetleri 8. Dönem 172. Hafta konuğu Kastamonu Üniversitesi, Türk Halk Bilimi Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Gülten Küçükbasmacı oldu. Prof. Dr. Gülten Küçükbasmacı Ömer Fuadî ve Menakıb-ı Şeyh Şaban-ı Veli hakkında sunum ve konuşma yaptı.

Saraçlar Camii İmam Hatibi Hafız Ali Kadirustaoğlu’nun Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başlayan Cumartesi Sohbetinde Hz. Pir Şeyh Şaban-ı Veli Kültür Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Çiftçi yaptığı açılış konuşmasında, “Hz. Pir Şeyh Şaban-ı Veli Kültür Vakfı’nca düzenlenen İlim Hikmet Sofrası Cumartesi Sohbetleri 8. Dönem 172. Hafta konuğumuz Kastamonu Üniversitesi, Türk Halk Bilimi Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Gülten Küçükbasmacı oldu. İlim Hikmet Sofrası Cumartesi Sohbetlerimizi başarılı bir şekilde ve büyük katılımlı olarak devam ettiriyoruz. Cumartesi sohbetlerimize katılan, emeği ve katkısı geçen tüm herkese de vakfımız adına teşekkür ediyorum” dedi. 
Kastamonu Üniversitesi, Türk Halk Bilimi Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Gülten Küçükbasmacı da Ömer Fuadî ve Menakıb-ı Şeyh Şaban-ı Veli hakkında yaptığı sunum ve konuşmasında, “Bugünkü Cumartesi Sohbetleri programında Ömer Fuadî Menakıb-ı Şeyh Şaban-ı Veli ve Türbename diye bir başlıkla sunum ve konuşmayı Vakıfla birlikte uygun gördük. Biraz Ömer Fuadî Hazretlerinden başlayarak meraknameye doğru gelmek isterim. Biraz kitabî bilgi olabilir ama ben tabi edebiyatçıyım da biraz belki bir iki beyit vesaire de koymayı arzu ediyorum. Şimdi Ömer Fuadî Hazretleri az önce Mustafa Hocam da söylediği üzere olmasaydı kendisi 6. post işimdir. Şaban Veli Hazretlerinden sonra da 5. post işimdir. Kendisi olmasaydı, Ömer Fuadi Hazretleri olmasaydı biz bugün en azından benim konuşacağım bu sohbetin konusu çıkmaz olurdu. Yani Hz. Pir Hazretlerine, Şaban-ı Veli Hazretlerine dair biz bu kadar ayrıntılı bilgi bilmiyor olurduk. Elbette silsile namelerde adı geçecekti, Hazreti Pir bilinecekti. Ancak Ömer Fuadî Hazretleri çıkıp da menakıb namesini yazmasaydı, türbenameyi yazmasaydı, biz bu kadar tafsilatlı bilgiyi Hazreti Pir hakkında bilmiyor olacaktık. Dolayısıyla Ömer Fadi, Şabaniye silsilesinde eli kalem tutan ilk mürşit olması sebebiyle de, ilk postişi olması sebebiyle de çok önemli. Menâkıbnâme'yi okuyanlar kendisi hakkında da tabii fikir sahibidir. Eli kalem tutan birisi olarak da 20'den fazla, 30'a yakın Risale tarzında irili ufaklı eseri var, şiirleri var. Biz her hafta şiirlerini teberrüken Yunus Emre okumalarında da bir şiirini okuyup anlamaya çalışıyoruz. 70 kadar kısalı uzunlu şiiri de var. Kendisinin 1560 yılların da 60 civarında bir iki önce sonra olabilir doğduğu kabul ediliyor. Nereden bu tarih çıkıyor? Çünkü menakıpnamede anlattığına göre Hz. Pir'in cenazesine getiriyor babası onu. Babası Hz. Pir'in dervişlerinden ve Hz. Pir'in vefatında 9 yaşlarında olduğu anlaşılıyor. Dolayısıyla 1560 gibi bir tarih çıkar karşımıza. Zaten menakıbname'nin de en tafsilatlı bölümü bu cenaze merasimi. Çünkü 9 yaşında bir çocuğun gözüyle cenazeyi de zihninde ne kaldıysa hatıralarında ki çok etkilenmiş ayrıntılarıyla anlatıyor. 1636'da vefat tarihi Mahlası Fuadi, ismi Ömer anlaşıldığı üzere, daha sonra başka yazılı kaynaklarda da Hüseyin Vassaf gibi söylendiği üzere Hz. Pir dergahına gelip giden çocukluğunda, babası derviş çünkü, gelip giden bir çocuk, yani Hz. Pir'in himmetinden çocukluğunda nasiplenmiş birisi. Daha sonra medrese tabii tahsili alıyor. Arapça, Farsça hakim. Müftü katipliği yapıyor, yani zahiri ilimlerle meşgul oluyor, iyi de bir konuma geldi, kendisini iyi yetiştirdiği de anlaşılıyor. Fakat o çocukluğundan o nazara mazhar olduğu için olsa gerek, içine bir aşk ateşi düşüyor ve içinde bulunduğu o zahiri ilimler onu tatmin etmemeye başlıyor, bir aşk ateşiyle yanmaya başlıyor, bir arayışa giriyor. Fakat o düştüğü derde, hangi kapıya gideyim, kim beni kabul eder bir arayış içinde birkaç kapıya uğruyor. İşte Hacı Dede'ye gitmiş, Hazreti Pir'in halifesi. Nurettin Zade Himmet Efendi'ye başvurmuş. Benli Sultan da o dönemde Mahmut Efendi postaymış. Ona başvurmuş. Bir şey bulamamış. Yani bu aşk ateşi bir günde hallolmaz. Elbet hallolur diyerek böyle kendisini teskin etmişler. Biraz sabret vesaire diyerek. O da bunun üzerine o dönemde posta Abdülbaki Efendi var, Abdülbaki Efendi'ye müracaat ediyor” dedi.

‘Hazreti Pir'in 1569'daki Vuslatından Sonra’

Bilgilendirmelerine devam eden Küçükbasmacı; “Hazreti Pir'den sonra, Hazreti Pir'in 1569'daki vuslatından sonra posta Osman Efendi’ye geliyor. Osman Efendi o dönemde, o sırada Tokat'ta halife olarak gönderilmiş. Hazreti Pir'in vefat etmeden önce kendisine sorulduğunda Osman'ın ismini vermiş. Sonra pos kendini bulur demiş. Hazreti Pir vefat edince haber gidiyor Tokat'a. Artık Tokat'la Kastamonu ne kadarlık mesafe ben tabii şu an bilmiyorum. Yürüyerek ne kadar da gelinir. Haberi alınca geliyor Hazret ve gelir gelmez de tabi Hazreti Pir'in tabi cenazesine yetişmesi mümkün değil. Ayak ucuna kapanıyor. Çok büyük bir üzüntü tabi, mürşidi göçmüş. Ve diyorlar ki efendim post boş kalmaz, post sizi bekliyor. Diyor ki ben posta oturmaya gelmedim, benim mezarımı hazırlayın, kırkıncı günde göçeceğim diyor. Türbede de fark etmişsinizdir, ayak ucunda zaten onun da kabri. Ve kırkıncı gün, Hızır bana göründü, benim mezarımı hazırlayın diyor ve kırkıncı gün o da göçüyor. Yani Osman Efendi posta öyle oturup da post nişilik yapabilmiş değil. Mürşidinin hasretiyle 40. günde o da ardından göçmüş. Osman Efendi'den sonra Hayrettin Efendi posta geçiyor. 10 yıl kadar posta kalmış. 1579'da o göçünce. Ardından Abdülbaki Efendi posta geçiyor. Abdülbaki Efendi postaymış. Ömer Fuadi’nin bu aşk ateşiyle yandığı dönemde. Abdülbaki Efendi'ye müracaat edeyim. O beni çevirmez diye düşünüyor ama Abdülbaki Efendi İskilipli. Ve Çorum'da görevli o da. Halife olarak. Hazreti Pir'in sağlığında. O dönemde de İskilipli memleketine gitmiş. Dolayısıyla o dönene kadar yine bir teskin olamıyor Ömer Fuadi. Bekliyor onu. O döndükten sonra tekrar bir müracaat etmek istiyor ama ne olduysa bir şey olamamış, kabul edilmemiş belki. Orası tam belli değil. Bir vaazda, cuma vaazında dinlerken artık kesin kararını veriyor. Benim bana yol gösterecek kişi Abdülbaki Efendi'den başkası olamaz diyor. Ve bu vaazdan sonra görüşmeleri mümkün olmuş. Abdülbaki Efendi kendisini kabul ediyor ve onun müridi oluyor. 3 yıl kadar Abdülbaki Efendi'ye hizmet ediyor ve 1589'da Abdülvaki Efendi göçünce onun yerine 4. postişin 5. postişin olmak üzere Muhittin Efendi posta geçiyor ve onun eğitimi de Ömer Fuadinin eğitimi de Muhittin Efendi ile birlikte devam ediyor. Muhittin Efendi'nin vefatı 1604. 1604'te vefatıyla posta Hazreti Pir'den itibaren sayarsak 6. post işini olarak Ömer Fuadi Hazretleri posta geçiyor. 27 yaşındaymış intisap ettiğinde Abdülbaki Efendi'ye ve uzun süre 1604'te posta oturuyor ve vefatına kadar 1636'ya kadar da 31 yıl yani. Posta hizmet etmiş Ömer Fuadi Hazretleri. Ondan sonra Şeyh Çorim'i geçiyor posta. Ondan sonra Musiyettin Çelebi geçiyor. Ondan sonra Karabaş Veli Hazretleri geçiyor. Karabaş Veli, bunlar bildiğiniz şeylerdir ama belki bir toparlamak için özetlemeye çalışıyorum. Karabaş Veli Hazretleri ile beraber Post İstanbul'a geçiyor. Kol başka türlü devam ediyor. Burada ondan sonra artık tekkeler kapatılıncaya kadar hizmet vermeye devam ediyor. Ömer Fuadi Efendi'nin Eserlerinin bazılarının isimlerini söyleyip geçeceğim. Hani biraz daha yakından tanıyalım diye eserler üzerinde durmak istiyorum. Elbet bunlar Google’ye de girilse bulunabilir ama madem vakit ayırdık siz de ben de kulaktan da biraz tekrar hatırlayalım. Merak eden tekrar Google'dan bakabilir. Şimdi eserlerinin bir kısmı Arapça, bir kısmı Farsça, bazıları Türkçe. Şimdi Beyanül Esra diye bir eseri var. Bu arada şunu da belki bilmeyenler vardır. Hatırlatmış olalım. Ömer Fuadi’nin eserleri bir araya toplandı. Şabani Metinleri kitabın adı. Ömer Fuadi’nin yazdığı bütün eserler bir araya getirildi. Beyanül Eser Arapça imiş. İlimlerin, ibadetlerin, zahiri ve batılı yönlerini anlattığı bir esermiş. Bildiğimiz üzere her ilmin ve her ibadetin bir zahiri tarafı, bir ilk manası ama bir de derin manası vardır. Bunlar üzerinde bir esermiş. Gülabiyesi var imiş. Gülabiye Mesnevi'deki şu beyitten ilhamla yazılmış. Gerçi gül soldu ve gül bahçesi harap oldu. Gül bahçesinin kokusunu gül suyunda bulayım. Beytinden ilhamla yazılmış bir eser. Risale-i Halvet. Halvet hakkında bilgi veren bir eser. Risale-i Habiye. Hikayesi şöyle bu eserin. Bu arayış döneminde olduğu zaman Ömer Fuadi Hazretleri o dönemde tenhaya çekilip demek ki aşk ile gözyaşlarıyla bir yol bir kişi talep ediyor Allah'tan. O yanında da Hamdullah Hamdi'nin, ki Hamdullah Hamdi Akşemseddin'in en küçük oğludur. Ve Yusuf ile Züleyha Mesnevisi'nin bizde, bizim edebiyatımızdaki en güzel kalemidir. Yanında Yusuf ile Züleyha Mesnevisi var imiş. Tefeül açıyor Yusuf ile Züleyha'dan. Züleyha'nın rüyasıyla karşılaşıyor. Ve Züleyha'nın rüyası güzeldir. Yusuf ile Züleyha'yı okumak, yani tavsiye ederim vakti olanları okusun. Ve dua ediyor ey Allah'ım Züleyha'nın gördüğü rüya gibi bana da bir yol, bir kişi, bir sevgili nasip et diyor ve uykuya yenik düşüyor ve uykusunda bir kapı görüyor işte o kapıdan geçiyor vesaire vesaire bu rüyasını ondan sonra gerçek hayatta da o arayışların neticesinde az önce bahsettiğimiz gibi Abdülbaki Efendi tarafından da kabul görüyor. Bunu anlattığı bir eser Risale-i Hayatiyesi irşatla ilgili taliplerin inşaatıyla ilgili usullerden bahsetmiş. Makalat-ı Ferdiye Şabaniye Silsilesi, Şabaniye Virdi. Musi'nin  nefsin hallerinden bahsetmiş. Risale-i Müsellesat'ta Hazreti Peygamberin bir hadisi var, malumunuz olduğu üzere. Bana bu dünyada üç şey sevdirildi diyor. Birisi işte kadın, biri güzel koku, biri de dinim direği, gözümün nuru namaz diyor. Bu ayet üzerinden, hadis üzerinden ve dört halifeyi de ele aldığı bir eseri. Risale-i Zikir, zikrin faziletleri. Risale-i Cevabiyye diye bir eseri var. Kendisine ve o dönemde tasavvufa yapılan dedikodulara cevap vermiş burada. Yani bu dedikodular hiç bitmiyor. Tarih boyunca her zaman olmuştur, olacaktır. Mustafa Hoca ile biz Akşemseddin'in ‘Zâhid Bizi Ta'n Eyleme’ eserini yayınladık. Akşemseddin Hazretleri de orada uzun uzun cevaplar vermiş tasavvufa yöneltilen eleştirilere. Anlaşılıyor ki Ömer Fuadi’ye Hazretleri de böyle bir ihtiyaç duymuş. Makale-i Tevsikiyye, Tevhidiyye, Ledünni makamlardan bahsetmiş. Silsile namesi ayrıca var. Şabani silsilesini anlattı. Şeyh-i Virdi Yahya Şivani diye bir risalesi var. Halvetiye'nin Virdi, Yahya Şivani tarafından ortaya koyuluyor. Bunu tercüme ve şerh etmiş. Risale-i Şevkiye ve Zevkiye veya Devran-ı Sufiyye adıyla bir eser var ki bu eser Sümbül Efendi'nin ve Zembil Ali Efendi'nin onun halifesi Risalelerinden çeviri ve şer şeklinde bir eser. Tercüme-i Miarul Tarika, Şirvani'nin yine bir eserini Salik, Salih'in halleriyle ilgili bir eserini çevirmiş. Risale-i Virdiyye, Risale-i Tevhid, Risale-i Risale-i Fiy Beyanil Hükmil Mübayat, Islat-ı Ehl-i Süluk, Risale-i Tasavvuf gibi eserleri var. Şimdi bu eserlerden bir tanesi Sadefiyye. Bahçedeki kitap satan o kulübenin camekanında da var. İlahilerinin bir araya getirildiği kitap yayınlanmıştı, epey oldu 10-15 yıl olmuştur. Bu ilahilerin arkasına Sadefiye'de konulmuş. Sadefiye'den mesela bir tane bir beyit okuyalım ki biraz bu onun edebi uslubuna dair de bir fikrimiz olsun. 7 nefis merhalesini anlatıyor burada. 2-7 nefis merhalesini anlattı. Musri'nin Nefs diye de bir eseri var ama burada manzum olarak anlatmış” ifadelerini kullanarak anlatımına devam etti.
Program sonunda günün anısına Kastamonu Üniversitesi, Türk Halk Bilimi Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Gülten Küçükbasmacı’ya Hz. Pir Şeyh Şaban-ı Veli Kültür Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Çiftçi, Hz. Pir Şeyh Şaban-ı Veli Kültür Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Süleyman Yücel ve Kastamonu valiliği İl Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü Hamdi Nalbant tarafından Hz. Pir Şeyh Şaban-ı Veli Hazretleri'nin sözü olan, "Gelişiniz Güle Güle, Gidişiniz Güle Güle” yazılı oyma ahşap tablo hediye edildi.

Program Hz. Pir Şeyh Şaban-ı Veli Kültür Vakfı’nca hazırlanan, katılımcılara dağıtılan geleneksel ikramla sona erdi. 

İlim Hikmet'in Konuğu Küçükbasmacı Oldu

İlim Hikmet'in Konuğu Küçükbasmacı Oldu

İlim Hikmet'in Konuğu Küçükbasmacı Oldu

İlim Hikmet'in Konuğu Küçükbasmacı Oldu

Bakmadan Geçme