Kızıl Hilal'in 14'üncü şubesi Kastamonu'da kuruluyor
Ülkemizde yaklaşık 1 yıl önce kuruluş süreci başlayan ve önümüzdeki günlerde 14'üncü şubesini ilimizde açmaya hazırlanan Kızıl Hilal Genel Başkanı Çetin Yalvaç dün Kuzeykent Mahallesi Durak Pide de basın mensupları ile bir araya geldi. Kızıl Hilal Teşkilatı ve amaçlarından bahseden Yalvaç günümüzde, tartışılmakta olan Osmanlı Kültür Mirası konusu kamuoyunu meşgul etmekte olduğunu ifade ederek 'Herhangi...
Ülkemizde yaklaşık 1 yıl önce kuruluş süreci başlayan ve önümüzdeki günlerde 14’üncü şubesini ilimizde açmaya hazırlanan Kızıl Hilal Genel Başkanı Çetin Yalvaç dün Kuzeykent Mahallesi Durak Pide de basın mensupları ile bir araya geldi. Kızıl Hilal Teşkilatı ve amaçlarından bahseden Yalvaç; günümüzde, tartışılmakta olan Osmanlı Kültür Mirası konusu kamuoyunu meşgul etmekte olduğunu ifade ederek; “Herhangi bir şekilde, bir oluşuma yaslanmadan nev-i şahsına münhasır bir duruş ile yola çıkmak istedik ve çıktık. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Osmanlı Devleti’nin devamıdır. Cumhuriyet kurulduktan itibaren birçok kurumu bünyesine alarak devam etmiştir. Cumhuriyet buna rağmen Osmanlı’yı yok sayma eğilimi içerisine de girmiştir. Gerek zamanın şartları, gerek zamanın imkanları bu nispette davranmayı gerekli kılmış olabilir. Çünkü o yıllarda başka Türk kimliklerinin var olduğuna dair bir veride yaygın değildi. Bununla birlikte Anadolu Coğrafyasındaki etnik çeşitlilikte göz ardı edilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, sanki dünya üzerinde var olan tek Türk Devleti olma durumundaydı. Doğaldır ki gerçek öyle değildi. Bu duruşu muhtemelen şartlar ve imkanlar belirlemişti” diyerek sözlerine başladı. “EMPERYALİZM DÜNYAYI BİR PAZAR OLARAK GÖRÜYOR” Emperyalizmin dünyayı bir pazar olarak gördüğünü söyleyen Yalvaç; “1700’lü yıllarda Batı’nın Sanayi Devrimini gerçekleştirmiş olması ve kültürel olarak kalkınma hamleleri Emperyalist zihniyetiyle beraber hareket etmiştir. Coğrafi keşiflerden sonra başlayan, sanayi devrimi ile kurumsallaşan siyasi ve iktisadi emperyalizm günümüz dünyasında milletleri birer pazar bireyleri de sadece müşteri olarak telakki eden seküler ve neoliberal anlayışlarını mazlumların sırtına yüklemeye devam ettirmektedirler. 1815 viyana kongresinde dile getirilerek batı uygarlığının Haçlı seferlerinden 19’uncu yy'a kadar İslam medeniyetini önce Balkanlardan sonra Anadolu'dan atma ideali olarak siyasal bir doktrine dönüşmüş şark meselesi olgusu hafızamızda ihmal edilmemesi gereken önemli bir kavramdır zira şark meselesini ortaya atan batı bu iddiasından vazgeçtiğini hiç bir surette dile getirmemiştir” dedi. “NEGATİF BİR TOPLUMA DÖNÜŞMEMİZE ZEMİN HAZIRLAMIŞTIR” Osmanlı Devleti gibi birçok çok uluslu devletin teknolojik olarak geride kalmasının, batı kültür egemenliğine kapı araladığını belirten Yalvaç; “Medeniyet ve Modernizm seçenekleri arasında bizim gibi şark toplumları üretim merkezli Medeniyet tarafında değil de Tüketim merkezli Modernizm safında olmaya bir anlamda mecbur ve mahkum bırakılmıştır. Nitekim bu aşamada Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve diğer devletler batının takipçisi ve ürettiklerinin müşterisi olmasının neticesinde onların kültür hegemonyasına girmiştir. Zira her ürün, her mamul aynı zamanda sahibi olduğu uygarlığın kültürünün başka toplumlara transfer aracıdır. Bu geride kalmışlık durumu bir yanda toplumumuz üzerinde ezilmişlik psikolojisine sebep olduğu gibi diğer yanda da biz çok çalışsak ta yapamayız gibi peşinen yenilgiyi kabul eden negatif bir topluma dönüşmemize zemin hazırlamıştır” ifadelerini kullandı. “KÖY ENSTİTÜLERİ TOPLUMU DÖNÜŞTÜRMENİN ÖNEMLİ BİR ARACI” Cumhuriyet Dönemi ile başlayan süreci değinerek devam eden Yalvaç, konuşmasını şu şekilde sürdürdü: “Cumhuriyetle birlikte geçmişe dair reddiyeci anlayışın devlet erkinin başında olması hem tarihsel köklerimizden kopmaya hem de bize ait değerler silsilesinin yerine batı tipi yaşam tarzı modeline uygun bir toplum inşası çalışması süreci ile karşımıza çıkmıştır. 1940 yılında faaliyete başlayan Köy Enstitülerinin, köyden başlayarak üretim toplumu oluşturma düşüncesi zihinsel anlamda, köyden başlayarak milleti medeniyet köklerinden kopartma olarak dizayn edilmiş profesyonel bir çalışma olarak karşımıza çıkmıştır. Köy enstitüleri toplumu küçük yaştan itibaren dönüştürmenin önemli bir aracı olarak varlık göstermiş ve bir nesil bu sebeple medeniyet kodlarından uzaklaştırılmış ve hatta bu medeniyete düşman edilmiştir. Bu kopuş süreci toplumun bütün katmanlarında medeniyet ruhumuzun ekseninden kaymaya manevi iklimlerimizden uzaklaşmaya sebep olmuştur.” “BATI OSMANLI ZİHNİYETİNİ SİNDİRMİŞ AMA YOK EDEMEMİŞTİR” Bu eksiklikten dolayı Kızıl Hilal olarak yola çıktıklarını vurgulayan Yalvaç; “Teknoloji, medeniyetin tamamını kuşatır, yönlendirir ama sadece medeniyetin bir uzvudur. Medeniyet bireyin toplumun mutlu ruh halinin tarifiyle alakalı bir durumdur. Aksine teknoloji yoğunluğu bu mutlu ruh halini baltalar. Kısaca, medeniyet tasavvuru olan bir düşünce sistemi batının kısır, tek düze ve bencil hayat aksamına yenik düşmüştür. Osmanlı Kültür ve Medeniyet tasavvuru Batı zihniyetinin dışında, bireyin var olabileceği yaşama katılabileceğinin delili niteliğindedir. Bunun günümüzde ki göstergesi Batı Coğrafyasının İslam Alemini dönüştürme yolundaki ağır baskısıyla daha da gün yüzüne çıkmıştır. Çünkü Batı Osmanlı zihniyetini sindirmiş ama yok edememiştir. Kısaca; Osmanlı Kültürü ve Medeniyeti dayanaklı bir uygarlık öngörümüz var” dedi. “GEÇMİŞİMİZ OLAN OSMANLI BİZE GEREKLİ” Çıkış noktalarının; insanın varlığa şahitliğini ve varlıkta birliğini dayanak aldığını söyleyen Yalvaç; “Denildiği gibi, insan dünyaya atılmış bedeni eskiyince yok olan bir varlık değildir. Aksine, insan dünyada varlığın tecellisidir. Bir amaca binaen bu dünyadadır. Osmanlı Kültür mirası, 21’inci yy’a takdim edilebilecek değerleriyle günümüz insanının duruşunu dikleştirecek, hayata bakışını kesinleştirecek, anlam kazandıracak nicelikler ve nitelikler barındırmaktadır içinde. Kişi geçmişsiz olamayacağı gibi toplumda geçmişsiz olmaz, devlette geçmişsiz olmaz. Osmanlı Devleti bizim geçmişimizdir. Bundan dolayı bizim için gereklidir; Elzemdir. Cumhuriyetin kıymetlerini ve kazanımlarını da dikkate alarak çok yönlü ve boyutlu olarak geçmişimizden aldığımız birikimlerimizi ekleyerek, kültürel kalkınma hamlemizi devam ettirmek zorundayız. Bu durum bize geniş açılı düşünme sistemi ve akabinde teknoloji üretme zemin yapısını da pekiştirecektir. Zira köklü devlet geleneğimiz bize şunu öğretmiştir ki atalarımızın müspet işlerini örnek alır hatalarından dersler çıkartırız. İşte; geçmişimiz olan Osmanlı bize bundan dolayı gerekli. Zihnimizde boşluk var, eksik var. Bunu dolduracağız” dedi. 14’ÜNCÜ ŞUBE KASTAMONU AÇILACAK Federasyon olmak içinde gerekli girişimlerin sürdüğünü ifade eden Yalvaç, önümüzdeki günlerde de ilimizde 14’üncü şubelerinin açılışını yapacaklarını belirtti. İlk etapta da çalışmalarına doğu illerinde ağırlık verdiklerini vurgulayan Yalvaç, Aşiret Ağalarının İngiliz Ajanları ile birlikte hareket ettiği yönündeki spekülasyonları doğru olmadığını ve Aşiret Ağaları ile önümüzdeki günlerde Ankara’da bir araya gelerek, bu spekülasyonlara son verip, birliktelik mesajını bütün Dünya’ya duyurmayı hedeflediklerini söyledi.