Maşalacı, Milli Birlik ve Beraberlik çağrısında bulundu
Milliyetçi Hareket Partisi Hacı İbrahim Maşalacı, ülkenin düşmanlarına değinerek Milli Birlik ve Beraberlik çağrısında bulundu. Milletimizin düşmanlarının, hem sayıca çok, hem de güçlü olduğunu söyleyen Maşalacı 'Nasıl bir dünyada yaşadığımızı düşünürken, aklımızdan hiç çıkmaması gerektiği halde, düşmanlarımızın varlığını ve gücünü hesaba katmıyor gibiyiz. Unuttuklarımız arasında varlığımızın başlıca şartı saydığımız milli birlik ve beraberlik en başta...
Milliyetçi Hareket Partisi Hacı İbrahim Maşalacı, ülkenin düşmanlarına değinerek Milli Birlik ve Beraberlik çağrısında bulundu. Milletimizin düşmanlarının, hem sayıca çok, hem de güçlü olduğunu söyleyen Maşalacı; “Nasıl bir dünyada yaşadığımızı düşünürken, aklımızdan hiç çıkmaması gerektiği halde, düşmanlarımızın varlığını ve gücünü hesaba katmıyor gibiyiz. Unuttuklarımız arasında varlığımızın başlıca şartı saydığımız milli birlik ve beraberlik en başta geliyor. Özüne yabancılaşan bir milletin hiçbir sahada ilerlemesinin mümkün olmadığını unutmayız. Teknik gelişmeleri benimserken, millî kültürümüze bağlanmanın bir milliyetçilik şartı olduğunu, en ziyade kalkınmış ülkelerin, millî kültürlerinden kopmadıklarını biliriz. Batı kültür değerlerinden çoğunun, milletimize ters düştüğünü bilmekteyiz. Ahlak ve faziletimizi kaybetmemek için özümüze yabancılaşmamak zorundayız” dedi. “YERYÜZÜNDEKİ BÜTÜN TÜRKLERİN TEK BİR MİLLET OLDUKLARINA İNANIYORUZ” Türk-İslam ülküsüne değinen Maşalacı; “Türk-İslam ülküsü, ‘Teb'a ve din birliğinin’ yalnız başına artık önem taşımadığını, millet birliğinin diğer bütün değerlerin üstüne çıkarıldığını görmekten, yaşamaktan ve denemekten doğmuştur. Türk Milliyetçileri kültür değişmelerinin kaçınılmazlığını bildikleri gibi, kültür sahasındaki gelişmelere de elbette taraftardırlar. Ancak milli kültür mayamızın korunmasını, daha yüksek kültür değerlerine ulaşmanın öz kaynaklarımızı geliştirme şartına bağlı olduğunu unutmazlar. Kültür değişmelerinin, milletimizin ve insanlığın kültürüne hizmet açısından bakılınca, tek taraflı değil, karşılıklı bir alıp verme şeklinde olması gerektiğine inanırlar. Biz yeryüzündeki bütün Türklerin tek bir millet olduklarına inanıyoruz. Canımız öyle istediği için değil, millet adını verdiğimiz içtimai birliklerin yapısı öyle emrettiği için. Türk Milliyetçilerinin pek çoğu, tutsak Türk illerini görememiştir. Ama kocaman mesafeler, hayallerimizin hiç durmadan beslediği özlemleri asla yenemez. Semerkand'ı, Ötüken'i, Taşkent'i, Bakû'yu, Tebriz'i, Kerkük'ü, Üsküb'ü ve diğerlerini görmüş gibiyizdir; öylesine içimizdedirler. Alma-Atadan Kayseri'ye, Filibe'den Kars'a uzanan gönül bağlarının hazzını yaşarız. Tuna'nın, Sakarya'dan farkı mı vardır? Tanrı Dağı, Ağrı'dan daha uzak değildir! Balkanlara gider de akıncı cetlerimizin ihtirasını duyamazsak yaşadığımızdan ne anlarız?” ifadelerini kullandı. “MİLLETİN DERTLERİNE ÇARE ARAYIN” Türk Milliyetçiliği’nin, ırkçılık temeline dayanan bir dünya görüşü olmadığını söyleyen Maşalacı; “Başlıca; dil tarih ve kültür anlayışına bağlıdır. Yalnız böyle bir hükümden, milletimizin meydana geliş çağındaki ırkı mayamızı ve hele, soy birliğini küçümsediğimiz bir mana asla çıkartılmamalıdır. Demokrasi, hürriyet ve değerli sayılan diğer bütün mefhumlar, milletimizin yükselmesine ve güçlenmesine yardım ettikleri sürece saygı görürler. Fakat nifak tohumlarının yeşermesine müsait bir zemin haline gelirlerse, itibarını yitirmekten kurtulamazlar. Sabretmesini bilirseniz, kayıtlı ve şartlı hâkimiyeti kayıtsız ve şartsıza çevirebilir, millî iradenin gücünü yüz yıllardır özlenen seviyeye çıkarabilirsiniz. Yeter ki, daha çok çalışın. Milliyetçiliğinizin inkar edilemez örneklerini bol bol sunun. Milletin dertlerine çare arayın. Gayretleriniz menfaattarınızın korunmasına değil, milletimizin refah ve saadetine dönük olsun. Ve en önemlisi; Türk'ün varlık davası dışında kalan meseleler yüzünden - bugünkü gibi- sonunda uzlaşmak zorunda kalacağınız kuvvetlerle karşı karşıya gelmeyin. Amma, kim olursa olsun, millî varlığımızı tehlikeye atan bir davada çatışırsanız, işte o vakit asla geri dönmeyin. Yüreğinizdeki millet sevgisini, imkân buldukça, önünüze dikilenlere de açınız. Fikir ayrılıklarının düşmanlığa dönüşmesine izin verilmez! Milletin varlığını kıyamete değin sürdürmek ülküsü, cümle hakların üstünde kutsal bir vazifedir. Bir millet ancak sınır boylarında dövüşür; vatanın, imanının, soyunun düşmanlarına karşı dövüşür. Kardeş kavgası başlarsa kimin haklı olduğunu araştırmanın bile bir değeri kalmaz. Milliyetçilik iddiasını güdenler, kendi hesaplarına zararlı sonuçlar verse de, gittikçe büyüyen düşmanlığı önlemeğe mecburdurlar. Milliyetçiliği zararlı sayan ve millet birliklerinin ortadan kaldırılmasını isteyen ideolojiler bile; kitaptan hayata, nazariyeden uygulamaya geçilince, başarısız kalmış; millet sevgisinin büyük gücüne yenilmişlerdir. Memleketin selâmetini demokrasinin nimetlerinden; milletin istiklâlini, hürriyetlerin hazzından ve iktidar koltuğunun sıcaklığından, bin kere üstün tutarız” dedi. “BU ÜLKEDE GÜNAHKARLARIN BEDELİNİ MASUMLAR ÖDEMEYECEKTİR” Maşalacı son olarak; “Küçümseneyim, kötüleneyim, ne çıkar; yeter ki, vatanımın gül yüzü solmasın, dostları ağlamasın, düşmanları gülmesin. Ve elbette öyle bir gün gelecektir ki; «Milletin iradesine, -en beğenmediğimiz bir konuda tecelli etse bile-, saygılı olmanın fazileti mutlaka öğrenilecektir. Türklüğe kötülük edenlerle elbette dövüşülecektir. Ama neyin, hangi fikrin ve nasıl bir davranışın kötülük olduğunu, hiç kimse keyfine göre tespit edemez. Türklüğe kötülüğün gerçek ölçüsü, çağımız şartlarının Türk gözüyle incelenmesinden, üç bin yıllık tarihimizin emrettiği icaplardan, dünyadaki yerimizin manasını bilmekten geçer. Yıllar öncesinden bugünü çok güzel özetlemiş Galip Erdem. Biz fikri temellerimizden ilham ve feyzimizi alarak ülkede bir uzlaşma vasatının oluşmasını, olgunlaşmasını ve deyim yerindeyse oğul vermesini arzuluyor, buna göre siyasetimizi şekillendiriyoruz. Mücadelesiz ve eziyetsiz bir zaferin değeri olur mu? Elbette olmaz. Yorgun siyasetleriyle, ülkeyi karanlık çöllerine çekmeye çalışanlara hoşgörü olur mu? Elbette olmaz, olmayacaktır. Bu ülkede günahkarların bedelini masumlar ödemeyecektir. Gönülden gönüle açılan pencerelerden dolan millet ışığı yürekleri tutuşturup mumdan kuşatmayı Allah’ın izniyle yakıp geçecektir. Zafer Türk milletinindir. Zafer bir ve beraberliğe inanmış milli vicdanındır. Çalışacağız, çalışacağız, başaracağız” dedi.