Özel Hastane Ruhsatı Masaya Yatırıldı
Kastamonu Kalkındırma Derneği (Kal-Der) tarafından Canoğlu Restoran'da basın toplantısı düzenlenerek, Kastamonu Belediyesi'nin tasarrufunda bulunan özel hastane ruhsatı ele alındı.
Kastamonu Kalkındırma Derneği (Kal-Der) tarafından Canoğlu Restoran’da basın toplantısı düzenlenerek, Kastamonu Belediyesi’nin tasarrufunda bulunan özel hastane ruhsatı ele alındı.
Söz konusu ruhsatın atıl kalmaması gerektiğini vurgulayan KALDER Dernek Başkanı Tugay Civelekoğlu; “Kal-Der olarak düzenlediğimiz bu toplantımızın bizler için şehrimiz için geleceğimiz için en güzel hayırlara vesile olmasını niyaz ediyoruz. Bugün uzun zamandır gündemde olan ve şuan Belediyemizin tasarrufunda bulunan özel hastane ruhsatı hakkında bilgilendirme yapmak, süreci ve bulunan noktayı anlatmak, belediyemize ve kamuoyuna bu konuda alternatif yollar gösterebilmek maksadıyla bu toplantımızı tertip etmiş bulunuyoruz. Özel hastane ruhsatı konusunda bugüne kadar yaptığımız açıklamalarla şehrimize yatırım kazandırabilmek için neler yapabiliriz diyerek çok önemli bir imkânın atıl kalmaması adına Kastamonu’muza ses olmaya çalıştık. Bu noktada ruhsatı gerek Kastamonu’muza kazandıran ve süreci başından bulunduğumuz şu ana kadar en iyi bilen belediye başkanımız olarak, gerekse mesleği gereği ruhsatın kullanımı konusunda uzman olarak, işin en başındaki ve temelindeki isim Sayın Galip Vidinlioğlu başkanımızı sunum yapmak üzere toplantımıza davet ettik. Bu münasebetle davetimize icabet ederek ve karşılıksız bir şekilde ilk adımı attığı için kamuoyunu bilgilendirmek için bizleri onurlandıran sayın başkanımıza huzurunuzda Kastamonu’muz adına tekrar teşekkürlerimizi sunuyorum” dedi.
‘Özel Hastane Ruhsatının 3 Önemli Yönü Olduğu Sonucuna Vardık’
Kastamonu Belediyesine ait olan özel hastane ruhsatının 3 önemli yönü olduğu sonucuna vardıklarını söyleyen Dernek Başkanı Civelekoğlu; “Biz konusunda ehil arkadaşlarımızla yaptığımız istişarelerde Kastamonu Belediyemize ait olan özel hastane ruhsatının 3 önemli yönü olduğu sonucuna vardık. Buna göre 1’nci yönü açılacak hastaneyle sağlığın daha donanımlı ve konforlu bir şekilde hayata geçerek özel sektör olarak verimi ve kaliteyi yükseltecektir. Bu da sağlık alanında Kastamonu’nun yaşadığı sorunları önemli ölçüde ortadan kaldırmaya vesile olacaktır. Bu sebeple ruhsatın Kastamonu dışına devri gibi bir konu kesinlikle olmamalıdır. 2’nci yönü istihdam boyutudur. Ruhsatın faaliyet kapsamı düşünüldüğünde aktif hale getirildiğinde nitelikli personelle birlikte en az 600 kişiye iş imkanı sağlanacaktır. Ayrıca özellikli bir ruhsat olduğu için Kastamonu’nun bölgesel bir sağlık merkezi olması kuvvetle muhtemel olacak ve Kastamonu’muz bölgeden çok büyük sayıda hastaya ev sahipliği yapacaktır. Bu da hem hastalar için şifa kaynağı hem de Kastamonu ekonomisi açısından her hâlükârda ciddi bir kazanç olacaktır.3’ncü yönü turizme doğrudan etki yapacaktır. Zira özellikle yurtdışından Kastamonu’muzu yabancı turist olarak ziyarete gelmek isteyen insanların kendi sigortalarının aradığı normlardan bir tanesi de hastalandığında kendi sağlık sistemlerine uygun en az dört yıldızlı bir özel hastane özelliğidir. Yabancı turistlerin ziyaret ettikleri yerlerde bu vasfa uygun hastane olması tercihlerinde en temel tercih unsurlarından biridir. Belediyemizin tasarruf imkânına sahip olduğu söz konusu ruhsat dört yıldız ve üzeridir. Bu özelliğinden dolayı bölgemizde tektir. Bu özellik hiçbir şekilde göz ardı edilemez. Sadece bu sebep dahi bahsettiğimiz vasıfta bir hastanenin Kastamonu’da açılması için yeterlidir” ifadelerine yer verdi.
‘Belediyemiz Kastamonu’da Yaşayan İnsanlarımızın Menfaatini Gözeterek Sadece Bu Hesapla Hareket Etmelidir’
Dernek olarak ruhsat konusuna önem verdiklerini belirten KALDER Dernek Başkanı Civelekoğlu; “Bu sebeplerle Kastamonu’muz adına derneğimiz olarak ruhsat konusuna hassasiyet gösteriyoruz. Göstermekte zorundayız. Çünkü Kastamonu’muzun tarihi, yaşadığımız bu topraklar bize bunu bir vecibe olarak yüklüyor. Dolayısıyla Kastamonu Belediyemiz Kastamonu’muzun ve Kastamonu’da yaşayan insanlarımızın menfaatini gözeterek sadece bu hesapla hareket etmelidir. Bu konuda kamuoyunu bilgilendirmeli, gelmiş ve gelecek teklifleri milletimizle paylaşarak şeffaf bir şekilde alternatiflere odaklanarak süreci işletmelidir. Bu toplantımızdan inanıyoruz ki Kastamonu’muzun menfaatine olacak en güzel öneriler çıkacak ve Kastamonu belediyemizde bunları değerlendirecektir. Biz Kal-Der olarak Kastamonu’muzu her kesimiyle ailemiz olarak kabul edip çalışmalarımıza samimiyetle ve inançla inşallah devam ediyoruz. Tekrar bu toplantımıza katılımlarınızdan dolayı her birinize ayrı ayrı teşekkürlerimizi sunuyorum” diye konuştu.
‘Kastamonu, Bu Tür İlklerin Şehridir’
Ruhsat almaya karar verdiği süreci dile getiren önceki dönem Belediye Başkanı Opr. Dr. Galip Vidinlioğlu; “Biliyorsunuz, Batı Karadeniz’de özel hastane geleneği ilk olarak Kastamonu’da başlamıştı. Her ne kadar hastane olmasa da, biz de 2005-2006 yıllarında Batı Karadeniz’deki ilk ve tek göz kliniğini açmıştık. Bu anlamda hâlâ tektir. Sonrasında ise bu klinik hastaneye dönüştü. Kastamonu, bu tür ilklerin şehridir. Tabii, bu tür projeleri hayata geçirirken her şeyden önce inanmışlık ve vizyon gerekir. Eğer bunlardan yoksun olursanız, rüzgâr sizi nereye götürürse oraya savrulursunuz. O dönemde, Uğurlu Hastanesi olarak bilinen bir özel hastane, Kızılay’dan kiralanan bir bina ile Atıf Bey’in öncülüğünde açılmıştı. Daha sonra, Atıf Bey’in daha geniş bir bölgeye hizmet etme hedefi doğrultusunda, bir ruhsat alınmıştı. Ancak ne yazık ki bu ruhsat, bazı gelişmelerin sonucunda iflas masasına kadar düştü ve hastane faaliyete geçemeden atıl kaldı. Hem yaklaşık 40-42 dönümlük bir sağlık alanında yapılmış bina da atıl kaldı, hem de hastane ruhsatı atıl kaldı. Bu hastane daha önce dört kez ihaleye çıkarılmıştı; ancak ne yazık ki kimse talip olmamış, hatta soran bile olmamıştı. Ben de Belediye Başkanı olduktan hemen sonra, özellikle sağlık sektörünün içinde biri olarak, bu duruma kayıtsız kalamazdım. Çünkü şahsen biliyorum ki Amasya, Bartın, Zonguldak ve Karabük gibi çevre illerden hastalar Kastamonu’ya geliyordu. Kastamonu, bu anlamda her zaman bölgenin sağlık merkezi olmuştur. Ancak son dönemde hastaların başka şehirlere gitmek zorunda kalması, burada yeterli hizmet alamamaları beni harekete geçirdi. Bu ruhsat ile ilgili ne yapabileceğimi araştırmaya başladım” dedi.
‘Bina, Ruhsat Ve Arsa Payı İle İlgili Devam Eden Hukuki Süreçler De Vardı’
Süreç hakkındaki zorluklara değinen Opr. Dr. Vidinlioğlu; “Daha önce dört kez ihaleye çıkmasına rağmen hiçbir talip çıkmaması, bu sürecin iflas masasından alınmasını zorlaştırıyordu. Üstelik bina, ruhsat ve arsa payı ile ilgili devam eden hukuki süreçler de vardı. Bu nedenle, iflas masasından alınacak bir ruhsat veya bina, mahkeme süreçleri tamamlanmadan hayata geçirilebilir miydi, büyük bir soru işaretiydi. Muhtemelen daha önce kimsenin talip olmamasının sebebi de buydu. Bu süreçte çok sayıda yeminli mali müşavir ve hukukçu ile görüştüm. Dönemin koşullarında, binanın, ruhsatın ve arsanın değer tespiti her iki yılda bir yapılıyordu. Süreç daralmıştı ve ben de ne yapılabileceğini araştırdım. O günkü şartlarda, bina, ruhsat ve arsa dâhil toplam maliyetin 95 milyon TL civarında olacağını gördüm. Ben de 'Bunu belediyeye kazandırayım ki en kısa sürede faaliyete geçirebilelim' dedim. Bu süreçte çok ciddi engellerle karşılaştım, ancak kararlı durdum. Sonunda ihale sürecini başlattım. Hatta o dönemde Ziraat Bankası Genel Müdür Yardımcısı olan, şu anda İlbank Genel Müdürü olarak görev yapan sevgili Recep Türk Bey, bir gün beni aradı. “Başkanım, ihaleyi başlatmak istiyoruz ama burası daha önce dört kez ihaleye çıktı, kimse sormadı bile. Boşuna para yatırıyoruz, Eğer süreç böyle ilerleyecekse boşu boşuna ihaleye çıkma harcını yatırmayalım” dedi. Ben de 'Hayır, ben alacağım, kararlıyım' dedim. 5 yıllık belediye başkanlığım boyunca yalnızca bir arsa sattım. O da 17 dönümlük, Grand Moni'nin yanındaki arsadır. Bu arsayı sattıktan sonra elde edilen 95 milyon TL’yi bloke ettim ve hazır vaziyette beklettim” ifadelerine yer verdi.
‘O Gün İçin 160 Milyon Tl’lik Bir Bütçe Oluşturduk’
Normal şartlarda bina ve ruhsatın aynı anda ihaleye çıkması gerektiğini söyleyen Opr. Dr. Galip Vidinlioğlu; “İhale günü, 6 Şubat’tı ve o gün deprem olmuştu. İhaleye başka katılmak isteyenlerin de olduğunu öğrenince, elimizdeki 95 milyon TL para olunca mecbur ihaleye girebilmek için kredi kullanacaksın bunun için de meclisten onay almanız lazım. Meclisteki grubumuzu topladım ve durumu değerlendirdik. 'Burayı alacağız ama ihaleye giren başka adaylar var, fiyatı artırmamız lazım' dedim. Elimizdeki para, başka giren olmasa yeterliydi, ancak giren olduğu zaman arttırmamız gerekiyordu. O gün için 160 milyon TL’lik bir bütçe oluşturduk. 95 milyon TL hazırdı, 65 milyon TL’yi de krediyle tamamlayarak toplamda 160 milyon TL’lik bir bütçe planladık. Belediyeyi ekonomik olarak riske atmamak adına 160 milyon TL’den fazlasına çıkmamayı planladık. Normal şartlarda bina ve ruhsatın aynı anda ihaleye çıkması gerekirdi. Ancak ne olduysa, nasıl bir karar alındıysa, bina ve ruhsat ayrı ayrı ihaleye çıktı. Benim için asıl önemli olan ruhsattı. 110 milyon TL ederi vardı, ruhsat için 80 milyon TL’ye kadar teklif vereceğimi belirttim. 160 milyon TL’lik toplam bütçede, ruhsata 80 milyon TL ayırdığımızda binaya da en fazla 80 milyon TL verebilirdik. 110 milyon TL’lik ruhsatı 18 milyon TL’ye alarak belediyeye 92 milyon TL kazandırmış olduk. Bazı kişiler 'borç yükü' gibi eleştiriler yapıyor; ancak sadece bu kalemde belediyeye 92 milyon TL kazandırdım" dedi.
‘Boş Bekleyen 30 Dönümlük Alan İçin De Başvuruda Bulundum’
İhaleyi sonuca bağlayanın kendi çabaları olduğunu belirten Opr. Dr. Galip Vidinlioğlu; “İhaleden sonra basın mensuplarının sorularını yanıtladım ve 'Bir B planım var' dedim. Öncelikli planım binayı kendimizin yapmasıydı. Eski Sağlık Bakanımız Sayın Fahrettin Koca ile görüştüm. Devlet hastanesinin eski binasının yerini talep ettim. Ayrıca, üniversitenin Akkent karşısında bulunan ve boş bekleyen 30 dönümlük alan için de başvuruda bulundum. En kötü ihtimalle, belediyeye ait Fen İşleri Müdürlüğü'nün bulunduğu alanı hastane için kullanmayı düşündüm. Daha önce 4 kez ihaleye çıkıp talip bulamamış bir binayı belediye adına kazanmaya çalışırken, sürecin bu kadar çetrefilli hale gelmesi elbette üzücüydü. Ancak artık binanın da ruhsatın da bir sahibi var. Bundan sonra süreç daha kolay yönetilebilir. Bu ihale sonuçta. Ve o ihaleyi sonuca kadar getiren benim çabalarım oldu. Yoksa kimsenin aklında böyle bir konu yoktu. Hukuki problemini çözmüş olduk. Fakat süreç uzadı. Bunun temel sebebi, ihalenin iptali için açılan 2 dava oldu. Şirketin avukatı ile görüştüğümde, 'Ben böyle bir dava açmadım' dedi. Meğer sahte belgelerle dava açılmış. Diğer dava, bir şirket tarafından tekrar açılmıştı. Bu şirketin merkezinin Aydın’da olduğunu öğrendim ve araştırma yaptırdım. Fason bir şirket çıktı, yani gerçekte faaliyeti olmayan bir firma. Mahkemeye verildi. Ve ihalede sorun yok. Dosya istinafa gitti. Hiç problem yokken aldığımız ruhsatı mahkeme mahkeme sürünerek ancak aldık. Bu tür engellemelere rağmen, yargı sürecinde her aşamada haklılığımız kanıtlandı. Nihayetinde ruhsat belediyeye geçti ve bundan sonra sürecin daha hızlı ilerlemesi mümkün olacak. İhalede bir sorun yok. Anamızın ak sütü gibi helal” şeklinde konuştu.