Tarımda dönüşüm başlıyor

Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından Kastamonu'da 'Tarımsal Üretim Planlaması Bölge İstişare Toplantısı' gerçekleştirildi.

Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından Kastamonu'da; Bartın, Zonguldak, Bolu, Düzce, Kocaeli, Karabük ve Sakarya’dan yetkili ve sektör temsilcilerinin de katıldığı “Tarımsal Üretim Planlaması Bölge İstişare Toplantısı” gerçekleştirildi. 

Şehit Şerife Bacı Öğretmenevi’nde gerçekleştirilen toplantıya Tarım ve Orman Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürü Mehmet Hasdemir, AK Parti milletvekilleri Halil Uluay ile Serap Ekmekci, Orman Bölge Müdürü Fahri Sönmezoğlu, Tarım ve Orman İl Müdürü Bekir Yücel Tanrıkulu, STK başkanları ve sektör temsilcileri katıldı.

Tarım ve Orman Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürü Mehmet Hasdemir, tarımsal üretimde planlamaya gidileceğini belirterek; “Kastamonu’da belki 100’ün üzerinde bitki yetişiyor ama en önemli ürünlerimizi belirleyip ona göre üretim yapmak istiyoruz, keza diğer illerimizde de bu böyle. Bütüncül bir yaklaşımla her bölgedeki stratejik ürünü birlikte belirleyeceğiz. Bir bölge için fındık stratejikken diğer bölge için pamuk olabilir. Bazen bir ürün çok az üretiliyor ama bir köyün kaderi oluyor. Üretim planlamasının yerelde belirleyeceğiz” dedi.

Tarım ve Orman İl Müdürü Bekir Yücel Tanrıkulu, toplantıya katılanları selamlayarak; “Ülkemizde tarımında devrim gibi bir karar niteliğinde olan yeni tarım reformunun çiftçilerimize, ülkemize, milletimize, hayırlı olmasını diliyorum” dedi.

“SİVİL TOPLUM KURULUŞLARINA ÖNEMLİ GÖREVLER DÜŞÜYOR”

AK Parti Milletvekili Serap Ekmekci ise toplantının ilimizde yapılmasını sağlayan Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı’ya teşekkür ederek; “Sayın bakanımızın vizyonuyla ülkemiz tarım ve orman varlığıyla ülkemizde önemli merkez haline gelen bölgemizin bu başarısının hem öznesi hem de en büyük paydaşlarından birisi olacağına eminiz. Orman varlığımızın yanı sıra hayvancılık alanında da potansiyelini yükselten ilimizin kırsal kalkınma alanında bu hedefini gerçekleştireceğinden eminim. Tarım ve orman sektöründe endüstrileşme çabamız ile pratik ve geri dönüşümü elbette birlikte planlamamız gerekiyor. Bölge illerimizin birbirine entegreli olması, tarım ve orman alanında iş birliği yapmaları mümkün. Burada önemli bir görev de sivil toplum kuruluşlarına düşüyor. Elele vermeleri, sahaya inmeleri önemli ekonomik dönüşümleri beraberinde getirecektir. İnşallah reformları tarım ve orman sektöründe ardı ardına kıracağız. Kırsal ekonomimizin ivmesini de arttırarak inşallah dışarıya olan göçün de önüne geçmeyi hedefliyoruz” dedi.

“BİRTAKIM DESTEKLERLE GENÇLERİ KIRSALDA TUTABİLİRİZ”

AK Parti Milletvekili Halil Uluay, ilimizin butik bir tarım olduğunu belirterek; “Kastamonu’da butik olarak her türlü tarım yapılıyor. Arıcılık, büyük olarak değil ama butik olarak yapılıyor. Hayvancılık, hububat, pancar, kendir, sarımsağımız var iddialıyız ancak bazı konularda sıkıntılar yaşıyoruz. Çiftçilere destek verilmesi konusunda son zamanlarda bu biraz düzeltildi ama tarımsal işletmeler programlanıp, işletmenin üretme bütçesi oluşturulup, örneğin kaç tane hayvan var, diyelim 20 tane hayvan var. 10 dönüm tarlam var, şu kadar ekipmanım var. Bununla ne kadar kar edeceksin, ne kadar gider elde edeceksin bu bakımdan tarımsal işletmelerin tek tek bütçelerinin oluşturulması gerekiyor. Bütçe hesaplamalarında mesela bazı ürünlere zam geldi. Gübreye zam geldi, bunun devlet tarafından desteklenmesi gerekiyor. Süt fiyatları düşmüşse, bunun desteklenmesi gerekir. Bunların daha da somutlaştırılmasının daha faydalı olacağını düşünüyorum. Devletimiz tarafından çiftçinin kendi haline bırakılmaması gerektiğini düşünüyorum. Pandemi de gördük, tarımsal üretiminde bir silah üretimi kadar stratejik olduğunu gördük. Silah üreten bir işletme nasıl kendi haline bırakılmıyorsa, tarımsal üretim yapan işletmelerde kendi haline bırakılmaması gerekiyor. Mutlaka devletin gözetiminde gerekli destekler sağlanarak koordinesinin yapılması lazım. Kırsal alanda özellikle Kastamonu’da insanlarımızı tutamıyoruz. Özellikle evlilik yaşına gelen gençlerin evlenememe sebebi vardı. Bu konuyla ilgili belirli bir potansiyelin üzerinde tarımsal işletmesi olan 100 hayvan besleyen ya da 150 dönüm arazisi olup burayı eken çiftçilerin, Bağ-Kurlarının devlet tarafından karşılanması gibi birtakım desteklerle gençleri kırsalda tutabiliriz” ifadelerini kullandı.

“TARIM TOPRAĞINI BİLE KENDİ HALİNDE BIRAKMAYA TAHAMMÜLÜMÜZ YOK”

Tarım ve Orman Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürü Mehmet Hasdemir, Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı’nın selamlarını ileterek; “Pandemi, iklim değişikliği, savaşlar, artan enerji maliyetleri, ekonomik krizlerle yeni normal olarak tanımlanan bu dönemde tarımsal üretim gibi önemli bir konuda planlamaya olay ihtiyacımız had safhaya ulaşmıştır. Gazi meclisimiz ile seçim öncesinde yapmış olduğu kanun değişikliği ile bakanlığımıza önemli bir görev addetti. Böyle bir sorumluluk ile bakanlığımızı buluşturdu. Sulama kavramının da tarımda ne kadar geniş bir kavramının olduğunu biliyoruz. Tarım sektöründeki artan nüfus sebebiyle genç nüfusun kentlere olan göçü ve bu konuda üretim planlamasının tarımda sadece tek başına değil, ekonomik, sosyal ve çevresel açıdan ele almamız gereken geniş bir kavram olduğunu biliyoruz. Tarım sektörünün en önemli sermayesi tarım toprağıdır. Bunu herhalde en iyi bilen yerlerden bir tanesi Kastamonu’dur, Karadeniz Bölgesidir. Çünkü bir avuç toprağın bile kıymetli olduğu bölgeden bahsediyoruz. Son 20 yılda nüfusumuz neredeyse 25 milyon arttı. Yani 60 milyon nüfustan 85 milyona çıktı. Üzerine 5 milyona varan sığınmacıyı, bir de 50 milyona yakın turisti ağırlıyoruz. Ama tarım topraklarımız aynı, nüfus arttığı sürece 20 yıl boyunca bir vatandaşımızı 4 dekar tarım arazisiyle beslerken şimdi 2,8 dekar tarım arazisiyle beslemek zorundayız. Üzerine 20 yıl önce 3,5 milyar dolar ihracat yaparken şu anda 30 milyar dolar ile Dünyanın 200’e yakın ülkesine tarım ürünleri ihracat ediyoruz. Bu durumda bir taraftan ihtiyaç artıyor, bir taraftan tarım arazileri üzerine olan baskı ile kişi başına düşen tarım arazisi miktarı düşüyor, bizim bir metrekare tarım toprağını bile kendi halinde bırakmaya daha fazla tahammülümüz yok. Daha doğru planlamalarla halkımızın daha güvenli gıda tüketmesini sağlamalıyız. Ayrıca kentleşme, şehirleşme, tarım dışı kullanım talepleri Kastamonu’da var, sanayi için yer lazım. İlave konutlar için çocuklarımız evleniyor, yerler lazım. Eskisi gibi 2+1 80 metrekarelik konutlarla hiçbirimiz oturmak istemiyoruz. Daha geniş alanlarda oturmak istiyoruz. Hal böyle olunca 26 milyon hektarlık tarım arazisi 23,8 milyon hektara kadar gerilemiş durumda ama bu gerilerken bir paradoks ortaya çıkıyor. Türkiye’deki tarımsal arazilerin yaklaşık 3,6 milyon hektarı meyve bahçeleri, bunlar azalmıyor. Meyve alanlarında yüzde 41 artış görülüyor ama çeltik, buğday, mısır gibi halkımızın beslenmesinde önemli olan tarla bitkilerinde yüzde 8’lik bir daralma söz konusu. Çiftçilerimiz daha çok kar getirsin diye meyve dikmeye çalışıyor ama Çukurova gibi, Hatay’da Amik Ovası gibi, Konya gibi arazilerimizde yanlış arazi kullanımı sebebiyle belki de 50 yılda var edeceğimiz bir bahçeyi ovaya teslim edip, üç ürün alacağımız yerde bir ürün ile idare etmek zorunda kalıyoruz. Ayrıca meyve alanları, Karadeniz Bölgesi’nde belki de yağış sorunu yok ama yeraltından çok fazla su tüketmekte, iklim değişikliklerine karşı bu bölgede daha duyarlı olmak gerekiyor, doludan, selden, fırtınadan etkilenmekte, bu yüzden tarımsal üretimimizde Karadeniz Bölgesinde tehdit etmekte. Son 20 yılda bitkisel üretim sektöründe önemli bir üretim artışı yaşandı” diye konuştu.

“CUMHURİYET TARİHİNİN EN FAZLA ÜRETİMİNİ YAPACAĞIZ”

Tarım sektörünün tüm zamanların rekorunu kıracağının altını çizen Hasdemir; “İçinde bulunduğumuz yıl, Sayın Bakanımız İbrahim Yumaklı Beyin koordinasyonunda ve himayelerinde tarım sektörü tüm zamanların inşallah üretim rekorunu kıracak. 132,8 milyon ton bitkisel üretim ile Cumhuriyet tarihinin en fazla üretimini yapacağız, bununla gurur duyuyoruz. Hamdolsun halkımızın da ihtiyacını karşılıyoruz ama bu üretim artışına geriye dönüp baktığınızda meyvenin son 20 yıldaki üretim artışı yüzde 90’larda. Ama stratejik ürünlerimizin üretim artışı ise yüzde 26’larda, sebzeninki yüzde 25’lerde. Meyve üretimi daha çok artıyor, biz asıl toprağımızı stratejik açıdan daha önemli olan un, yağ, şeker dediğimiz ürünlere tahsis etmek durumundayız. Türkiye, Dünya’nın en önemli kayısı ihracatçısı, en önemli fındık ihracatçısı, hem üretimde hem de ihracatta birinci sıradayız. Ama yüzde 5 yetersiz olan bir ürünü daha fazla arttırmak varken yoksa az açığımız olan ürünleri arttırmak mı diye baktığımızda karşımızda meyve ve sebzeden yeterlilik durumumuz yüksek iken ayçiçeğinde yüzde 60’lardayız, pirinç ve çeltikte yüzde 75’lerdeyiz, pirinç üretimimizi bizler 300 tondan 1 milyon tona çıkarttık. Mısır üretimimizi 2 milyon tondan 8,5 milyon tona çıkarttık. Ama halen ihtiyacımız var, nüfusumuz artıyor. Pandemi oldu, yollar kapandı, dünyada birçok ülke ihracatını durdurdu. Biz, halkımızın sofrasına domatesi, şeftalisini, nektarını, kayısını koyarak ‘Buyurun ekmek yerine bunları yiyin’ diyemeyiz. Bizim buğdaya, mısıra ihtiyacımız var. Dolayısıyla tarım topraklarını bu ürünlere tahsis etmek zorundayız. Tabii ki diğer taraftan ‘Hepiniz patates ekin ya da mısır ekin’ dediğimizde bu sefer başka bir sorun ortaya çıkıyor. Patates gibi bir ürünün yokluğu da çokluğu da bizlere afet olarak karşımıza çıkıyor. Yoksa da afet çoksa da afet, çiftçinin elinde kalıyor. Çiftçi ürettiği ürünün, alın terini, emeğinin karşılığını alamadığında yani bizler, ihtiyacımız kadar olanı üretemediğimizde başka bir paradoks yaşıyoruz. Bu nedenle tarımsal üretim planlamasına ihtiyaç duyuyoruz. Afyon’da, Konya’da, Karaman’da, Urfa’da, Mardin’de 200 metreden sondajlar vurup su çekip su tüketimi fazla olan ürünleri üretmeye çabalıyoruz. Artık dünyada bir damla suyun bile hesabının yapıldığı bir dönemde bizler hem suyumuzu hem de toprağımızı artık değerli bir şekilde kullanmalıyız” dedi.

“TÜRKİYE, SU ÜRÜNLERİ İHRACATINI 17 KAT ARTIRDI”

Son 20 yılda yem bitkileri ekim alanını 3,6 arttırdıklarını vurgulayan Hasdemir; “Et meselesinin ot meselesi olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu yem bitkileri ekim alanını daha fazla arttırırsak bu sefer bu alan, buğdaydan alıyor. Fiğ, yonca gibi ürünlerde çok önemli ama ne kadar bunların alanı artarsa buğday, mısır, pamuk, sarımsak, soğan, patates alanları daralıyor. Bizim bu taktirde hayvancılığı meralarımızın, yaylalarımızın olduğu yerlere kaydırmamız, oralarda planlamamız lazım. Boş yaylanın ya da meranın olduğu yerde hayvancılık işletmelerini tesis etmemiz lazım. Aksi taktirde 600 kilometre öteden kamyonlarla samanları taşıyıp bu hayvanların önüne o yemi koyuyorsak burada ekonomik bir hayvancılıktan bahsedemeyiz. Böyle bir tablo planlamayı bizlere zorunlu kılıyor. Karadeniz Bölgesi’ne önemli bir kıyısı olan bu bölgede su ürünlerinin hem yetiştiriciliği hem de avcılığı önemli. Son 20 yılda Türkiye, su ürünleri ihracatını tam 17 kat arttırarak dünyada en önemli su ürünleri ihracatçısı haline geldi. Ama bunu yaparken bizlerde şunu yaptık. Hiç kimse bir yerde gidip kafasına göre su ürünleri tesisi kuramadı. Çünkü mevzuatıyla ne kadar balık kapasitesi var ne kadar yavru atılacak. Bölgenin üretimi uygun mu diye bakıyorduk. Buradan elde ettiğimiz tecrübe ile Türkiye’nin diğer alanlarında aynı şekilde uygulamayı planlıyoruz. Bu yüzden tarım sektöründe bir kanun değişikliğine ihtiyacımız var” diye konuştu.

“HER BÖLGEDEKİ STRATEJİK ÜRÜNÜ BİRLİKTE BELİRLEYECEĞİZ”

Tarımsal üretimde planlamaya gidileceğini dile getiren Hasdemir; “Kastamonu’da belki 100’ün üzerinde bitki yetişiyor ama en önemli ürünlerimizi belirleyip ona göre üretim yapmak istiyoruz, keza diğer illerimizde de bu böyle. Örneğin belirli ürünlerin üretiminin yapıldığı bir yerde bir çiftçimiz ‘Ben istediğimi ekerim’ dedi. Biz çiftçimizle hasım olmak istemiyoruz, üreticilerimizle beraber yol yürümek istiyoruz. Ona bu yaptığınız ülke üretim planlamasına uygun değil diyeceğiz ve 12 ay süre verip planlamaya uygun üretim yapmasını isteyeceğiz. Buna da uymadı. O zaman bu çiftçiye 2’nci yaptırım olarak bu yolda yalnız yürüyeceksiniz deyip 5 yıl desteklemelerden yararlanmayacağını söyleyeceğiz. Çiftçi buna rağmen ‘Ben kendi yolumda devam edeceğim’ derse elde ettiği bürüt hasılatın yüzde 1 ile yüzde 5’i arasında idari para cezası uygulayacağız. Bu parayı da fedakarlık yaparak planlı üretim yapan çiftçimize desteklerde kullanacağız. Kademeli bir yaptırım süreci uygulayacağız. Bu yaptırımı bir dayatmayla, zapturapt uygulayarak değil sizleri yönlendirerek yapacağız. Bu şekilde bütüncül bir yaklaşımla her bölgedeki stratejik ürünü birlikte belirleyeceğiz. Bir bölge için fındık stratejikken diğer bölge için pamuk olabilir. Bazen bir ürün çok az üretiliyor ama bir köyün kaderi oluyor. Tüm bunları dikkate alarak çalışma yürüteceğiz” dedi.

“ÜRETİM PLANLAMASININ YERELDE BELİRLEYECEĞİZ”

Bütüncül bir çalışma içerisinde, birçok kurumu dahil ederek çalışma yürüteceklerinin bilgisini veren Hasdemir; “Biz bir yerde planlama gereği bir ürünü desteklemiyorsak TKDK’dan da o ürünün depolama sistemine destekleme vermemesini isteyeceğiz. Ziraat Bankası’na o ürünle ilgili kredi vermemsiniz talep edeceğiz. Tüm bunu bütüncül bir yaklaşımla yapacağız. Desteklemeleri de önemli bir politika aracı olarak kullanıp bu süreci beraber yönetmek istiyoruz. Hangi ürüne daha fazla ihtiyaç duyuyorsak bu ürünlerin mazot gibi girdilerini de destekleyerek bu süreci birlikte yönetmek istiyoruz. Bir çalışma planı hazırladık. Türkiye’nin tüm bölgelerinde bölge toplantıları yapıyoruz. 81 ilin temsilcileriyle bir araya gelip katılımcı anlayışla sonuca ereceğiz. Üretim planlamasının yerelde belirleyeceğiz, Ankara’dan belirlemeyeceğiz. En az prosedürle en hızlı işleri almak istiyoruz. Üretim izni başvurularından kesinlikle yeni başvuru istemeyeceğiz. Çiftçilerimiz bakanlığın herhangi bir kayıt sistemine başvurduğu anda bunu bir üretim başvurusu edip bu başvuru uygunsa çiftçimize 15 gün içinde döneceğiz. Uygun değilse de başka bir şey dikmesi yönünde bilgi vereceğiz. Planlamaları bakanlık yapacak ama bunu ilin tekliflerine göre yapacağız” diye konuştu.

Konuşmaların ardından bakanlık yetkilileri, sektör yetkilileriyle görüş alışverişinde bulundu.

Özel Haber

Bakmadan Geçme