Türk Ocakları Derneği Şube Başkanı Yılmaz: 'Kastamonu Tarihinde Şeref Sayfasıdır'
Türk Ocakları Derneği Şube Başkanı Prof. Dr. Mehmet Serhat Yılmaz, Atatürk'ün Kastamonu'ya Gelişi, Şapka ve Kıyafet İnkılâbı'nın 100'üncü yıldönümü sebebiyle açıklamada bulundu.
Türk Ocakları Derneği Şube Başkanı Prof. Dr. Mehmet Serhat Yılmaz, Atatürk’ün Kastamonu’ya Gelişi, Şapka ve Kıyafet İnkılâbı’nın 100’üncü yıldönümü sebebiyle açıklamada bulundu.
Türk Ocakları Derneği Şube Başkanı Prof. Dr. Mehmet Serhat Yılmaz açıklamasında; “Osmanlı Dönemi modernleşme süreci farklı problem odakları etrafında Kanun-ı Kadim, Nizam-ı Cedit ve Islahat kavramları üzerinden anlaşılıp değerlendirilmiş; süreç içerisinde çeşitli alanlarda yenilikler yapılmıştır. Bu kapsamda Sultan II. Mahmut döneminde kavuk, şalvar, kaftan ve cepken gibi giysiler terk edilmiş yerine fes ve pantolon giyilmesi usulü getirilmiştir. Osmanlı Devleti’nin özellikle son asrında çeşitli alanlarda yapılan bu ve benzeri birtakım ıslahat çabaları modernleşme yolunda atılan ilk adımlar olarak kabul edilirken Cumhuriyet idaresinde daha köklü değişiklikler gerçekleştirilmiştir. Türk inkılabı daha farklı ve geniş olarak birbiriyle bağlantılı bütüncül bir yapı içerisinde ümmet yerine millet, tebaa yerine vatandaşlığa geçmek ve kurumsal yapının dışında halka doğru yönelmek bakımından temelde ayrılmaktadır. Saltanatın kaldırılması, Cumhuriyet’in ilanı ve halifeliğin kaldırılması gibi siyasal inkılap hareketleri, yeni Türkiye’nin çağdaşlaşma süreci bakımından tek başına yeterli değildi. Yeni dönemde toplumsal alanda, halka daha çabuk inebilecek ve sosyal yapıda güçlü dönüşümler meydana getirecek değişiklikler ile bir zihniyet inkılabının gerçekleştirilmesi de amaçlanmıştır. Yine Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’e, saltanattan millet rejimine geçiş sürecinde birbirine paralel ve aynı amaca yönelik önemli düzenlemeler yapılmış, bu düzenlemeler hukuk alanında yapılan inkılaplarla da desteklenmiştir. Şapka Kanunu’nun çıkarılması, memurların kılık kıyafeti ile ilgili kuralların konulması, tekke ve zaviyelerle türbelerin kapatılması ve türbedarlıklarla birtakım unvanların yasaklanıp kaldırılması hep bu amaçla yapılmıştır. Bu durum Türk üst kimliği etrafında milleti tanımlamak ve anayasal olarak ifade etmek, etnik, dinî hatta mezhepler arasındaki ayrımları ortadan kaldırmak, temelde bütüncül yapı içerisinde kanun önünde eşit vatandaşlık kavramını ortaya koymak bakımından önemlidir. Söz gelimi farklı okullarda farklı eğitim usulleriyle, bazısı yurt dışı bağlantılı özel okullar ve farklı dünya görüşleriyle yetişecek nesiller, bütün terbiyesi ve kültür unsurlarıyla bir bütün olması gereken milletin ortak hafızasını zedeleyebilecekti. Farklılıklar ayrışmalara neden olacak, bütüne zarar verecekti. Tevhid-i Tedrisat Kanunu ilk olarak bu tehlikeyi bertaraf etmek için gerekmiştir. Benzer bir tehlike giyim kuşam adetlerinde yaşanan çeşitlilikte de görülmüştür. Kültürel zenginlikler bir yana çeşitli etnik gruplar ve dinî eğilimlerle özdeşleşen kılık kıyafet çeşitliliği homojen bir kültür dokusu içinde ayrımcılığa neden olmaya başlamış, bazı zümrelerce ayrımcılığa özgü nişaneler hâlini almıştır. Bu durumda toplumda farklı çağrışımları olan giyim kuşam unsurlarının ayrımcılığa yol açmaması için kaldırılması zorunlu hâle gelmiştir. Yaşanan dönüşüm aynı zamanda bir modernleşme hamlesi olarak göze çarpmaktadır. Zira arzulanan dönüşümün altında modern dünyaya Türk’ün medenî olduğunu göstermek ve Türk düşünce alanında topyekûn bir medeniyet inkılabı gerçekleştirmek arzusu yatmaktaydı. Mustafa Kemal yapmış olduğu diğer inkılaplarda olduğu gibi, kıyafet alanında gerçekleştirdiği inkılap hareketinde de önceden bir fikre sahipti. Bütün inkılaplarda olduğu gibi ulaşmak istediği, toplumu ulaştırmak istediği medeniyet seviyesine erişebilmek için gerekli şartları ve zamanı Atatürk’ün dikkatle değerlendirdiği bir gerçektir. O sadece şeklî bir dönüşüm değil aynı zamanda zihinlerde bir inkılap gerçekleştirmek istemişti. Yaşanan inkılabın ilk imzasının da Kastamonu’da atılması bir tesadüften ziyade bilinçli bir tercihin tezahürü olmuştu” dedi.
‘Kastamonu Tarihindeki Önemli Bir Şeref Sayfasıdır’
Atatürk’ün Kastamonu’ya gelişine değinen Yılmaz; “Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın Kastamonu’ya gelişi, buradan güzel izlenimlerle ayrılışı Kastamonu tarihindeki önemli bir şeref sayfasıdır. Millî Mücadele Dönemi’nde Kastamonu işgale uğramamış olsa da özellikle Batı Cephesi’nin ihtiyaç duyduğu askerî malzemenin, diğer lojistiğin sağlanması ile Ankara Hükümeti’nin dünyaya açılan bir kapısı konumunda olmuştur. 1919-1922 yılları arasında Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin kurulmasından itibaren Kastamonu hem maddi hem de manevi anlamda önemli bir merkez olmuştur. Kastamonu halkı Millî Mücadele günlerinin başlangıcından itibaren bu harekete bağlılık yemini etmiş, İnebolu-Çankırı-Ankara hattı üzerinden cepheye gönderilen cephane ve yardımların sağlanmasında büyük hizmetlerde bulunmuştur. Özellikle döneminde Açıksöz gazetesi örneğinde görüldüğü üzere, Kastamonu basınının Millî Mücadele’ye verdiği destek, işgallere ve manda zihniyetine karşı tepkiler elbette Atatürk’ün bildiği ve takdir ettiği millî tavırlar olmuştur. Bu yıllarda Hüsnü Açıksöz ‘Mandadan Evvel İstiklâl’ başlığıyla Açıksöz’de bir yazı yazarken aynı tarihlerde Kastamonu’ya gelen Mehmet Akif Ersoy da vaazlarında ‘önce hürriyet, sonra ibadet’ demiştir. Anadolu’nun pek çok yerinde irili ufaklı iç ayaklanmalar olduğu halde Kastamonu ve çevresinde böyle bir hareket görülmemiş; İstiklâl Savaşı’nın başlangıcında Millî Mücadele hareketini baltalamak için Atatürk ve arkadaşlarının asi olduklarına dair Şeyhülislam Dürrîzâde’nin fetvasına karşılık Anadolu müftü ve din adamları da bunun tam karşıtı bir fetva yayınlamıştı. Bu fetvadaki Kastamonulu isimler de özellikle dikkati çekmiştir. Mustafa Kemal ilk olarak 1924 yılında Kastamonu’ya gelmek istemiş, program da yapılmış fakat Erzurum Depremi dolayısıyla seyahat programını iptal etmişti. Yaklaşık bir yıl sonra yapılan yeni bir daveti kabul eden Gazi, 1925 Ağustos’unun son haftasında Çankırı ve Kastamonu seyahatini gerçekleştirmiştir. Atatürk, bu seyahati sırasında özelikle İnebolu’dan başlamak üzere şapka ve kıyafet alanında yapılması düşünülen değişikliği ve bu değişikliğin medeniyetle olan ilişkisini açıklayarak Kastamonu gezisi sırasında konuyu Türk toplumuyla paylaşmış, Kastamonu’yu bu harekete tanık kılmıştır” ifadelerini kullandı.
‘Türk İnkılap Tarihi Bakımından Son Derece Önemlidir’
Açıklamalarına devam eden Yılmaz; “Atatürk’ün Kastamonu gezisi 23 Ağustos 1925 ile 1 Eylül 1925 tarihleri arasını kapsamaktadır. Bu gezi, Türkiye Cumhuriyeti ve Kastamonu yerel tarihi açısından olduğu gibi Türk inkılap tarihi bakımından da son derece önemlidir. Şapka ve Kıyafet İnkılabı’na ilişkin ilk konuşmalar bu seyahat sırasında Kastamonu’da yapılmış, arzulanan dönüşüm ilk kez bu topraklarda dile getirilmiştir. Mustafa Kemal Paşa, Kastamonu gezisi sırasında Ilgaz Derbent’te Kastamonulular tarafından görkemli bir surette karşılanmıştır. 24 Ağustos 1925 günü ilk olarak Askeri Kışla, Devlet Hastanesi, Memleket Kütüphanesi, Belediye Dairesi ve Hükümet Konağı ziyaretlerinde bulunmuştur. Günümüzde Kastamonu Yazma Eser Kütüphanesi olan Memleket Kütüphanesini ziyareti sırasında kitap alınması koşuluyla beş yüz lira bağışta bulunmuştur. Askeri Kışla ziyareti sırasında koğuşlardan birinde: ‘Bir Türk, on düşmana bedeldir.’ yazılı bir levha görmüş bunun üzerine ‘Hayır, bence öyle değildir. Bir Türk, Dünya’ya bedeldir.’ vecizesini söylemiştir. Sonraki günlerde ilçelere de ziyaretler gerçekleştiren Gazi, buralarda da incelemelerde bulunmuş; Küre, İnebolu, Taşköprü, Devrekani ve Daday’da çeşitli heyetleri kabul etmiştir. Özellikle 27 Ağustos 1925 Perşembe günü İnebolu Türk Ocağı’nda şapka ve kıyafet konulu tarihî konuşmasını yapmıştır. Konuşmasının odağında tasavvur ettiği şapka, kıyafet ve medeniyet konusunu açıkladığı görülmektedir. Bu tarihî nutuk, ‘Şapka İktizası’ hakkında planlanan kanunun habercisi olmuştur: ‘Arkadaşlar! Turan kıyafetini araştırıp ihyâ eylemeye mahal yoktur. Medenî ve beynelmilel kıyafet bizim için çok cevherli, milletimiz için lâyık bir kıyafettir. Onu iktizâ edeceğiz. Ayakta iskarpin veya fotin, bacakta pantolon, yelek, gömlek, kravat, yakalık, ceket ve bittabi bunların mütemmimi olmak üzere başta siperî şemsli serpuş, bunu açık söylemek isterim. Bu serpuşun ismine şapka denir.’ İnebolu’dan sonra gezilerini sürdüren Gazi Mustafa Kemal, 30 Ağustos 1925 Pazar günü Kışla’da onuruna verilen yemeğe katıldıktan sonra Daday’a hareket etmiş, Belediye binasını ziyaretinin sonunda akşamüzeri Kastamonu’ya dönmüştür. Dönüşte günümüzde Arkeoloji Müzesi olan Cumhuriyet Halk Fırkası’nda tarihî Kastamonu konuşmasını yapmıştır. Mustafa Kemal Paşa Daday dönüşü Kastamonu Türk Ocağı’nı da ziyaret etmiş, burada üyelerle sohbet etmiş, idare heyetinden Ocak binası hakkında izahat aldıktan sonra ‘Ocaklılar halkın pîşvâsı olacaktır.’ şeklinde Türk halkının, Türk Ocağı’nın rehberliğine duyduğu ihtiyacı ifade etmiştir. Kastamonu gezi programının başlangıcından itibaren Atatürk’ün İnebolu, Daday, Taşköprü ve Kastamonu’daki tarihî konuşmalarına bakıldığında temelde, Cumhuriyet’e giden yolda Türk milletinin verdiği zorlu ve başarılı mücadele, modernizm ve medeni olmanın gerekliliği, yapılan inkılap hareketleri, gerekçeleri ve bilhassa kıyafet inkılabının zarureti gibi konular üzerine yoğunlaştığı görülmektedir. Kastamonu Belediyesi önünde yaptığı konuşmada ‘Medeniyet öyle kuvvetli bir ateştir ki ona bigâne olanları yakar ve mahveder…’ şeklindeki sözleriyle medenî olmanın gerekliliğini, bunun için de asıl zihniyette bir değişimin olması gerektiğini vurgulamıştır” ifadelerine yer verdi.
Yılmaz son olarak; “Kastamonu’da Şapka ve Kıyafet İnkılabı kutlamaları millî ve kutlu bir gün olarak 1934 yılından itibaren kutlanmaktadır. Atatürk’ün ziyaret sırasında gittiği ilçeler de programa dâhil edilmek suretiyle bu millî dönüşüm hamlesi; Kastamonu resmî kurum ve kuruluşları, çeşitli sivil toplum örgütleri ve halkın katımıyla coşkuyla kutlanmaktadır. Kastamonu Türk Ocağı da sivil örgütlenmesi ve üyelerinin katılımıyla bu kutlu hareketin destekçisi durumundadır. Bu yıl planlanan Ocak etkinlikleri çerçevesinde tarihî seyahatin anısına dönemin Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlığının yazışmalarını içeren arşiv belgeleri, Hakimiyet-i Milliye, Kastamonu ve Açıksöz gazetelerinden örneklerle de desteklenerek Atatürk’ün Kastamonu Türk Ocağı’nı ziyaret ettiği 30 Ağustos 2025 günü ‘Arşiv Belgeleri Sergisi’ adıyla ilgilenenlere sunulacaktır. Kastamonu Türk Ocağı olarak Atatürk’ün Kastamonu’ya gelişinin 100. Yılında Cumhuriyet’imizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere tüm İstiklâl Savaşı şehit ve gazilerimizi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu ve bekası uğruna terörle mücadele sırasında şehit ve gazi olan vatandaşlarımızı rahmetle ve şükranla anıyoruz. Aziz ruhları şad olsun! Tarih ve kültür kenti olan Kastamonu’yu daha anlamlı kılan Atatürk’ün Kastamonu’ya gelişi ile Şapka ve Kıyafet İnkılabı’nın 100’üncü yıldönümü kutlu olsun” dedi.