Vahşi Cennet: Valla Kanyonu
Kastamonu'nun kültürel dokusu yemyeşil doğası ve mavisi ile her yıl olduğu gibi bu yılda yerli ve yabancı turistlerin göz bebeği.
Pınarbaşı Muratbaşı (Valla) köyünde, doğanın gücünü ve zamanın sabrını anlatan derin bir sessizlik saklı: Valla Kanyonu. Türkiye’nin en derin kanyonlarından biri olan bu doğa harikası, 800 metreyi aşan duvarları ve 12 kilometrelik uzunluğuyla görenleri büyülüyor, ama aynı zamanda uyarıyor: "Buraya hazırlıksız girme!"
Herkes tarafından bilinen saklı cennet olan Valla Kanyonu’na gidilmeden önce bilinmesi gerekenler.
Valla Kanyonu’nun Türkiye gündemine gelişi, 1994 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi’nden gelen dört öğrencinin burada kaybolmasıyla başladı. 14 gün sonra Cide ilçesinden çıkan gençlerin, bu doğa labirentini “Vahşi Cennet” olarak tanımlaması, kanyona hem adını hem de ününü kazandırdı.
Bu kanyon, Devrekani Çayı'nın Küre Dağları'nı kimyasal yollarla aşındırması sonucu oluşmuş. Milyonlarca yıllık bu jeolojik süreç, yalnızca Valla’yı değil, bölgedeki Çatak ve Horma kanyonlarını da ortaya çıkarmış. Devrekani Çayı ve Kanlıçay’ın birleştiği noktadan başlayan kanyon, Cide yönünde kıvrılarak devam ediyor.
Ancak güzelliği kadar tehlikeleriyle de ünlü bu kanyon, her doğaseverin kolayca alt edebileceği bir parkur değil. Uzmanlık, teknik ekipman ve rehber gerektiriyor. Geçmişte yaşanan kaybolmalar ve ölümler, kanyonu “doğanın sınav alanı” haline getiriyor. Bu yüzden kanyona girişler mutlaka rehberlik hizmetiyle yapılmalı.
Pınarbaşı merkezine 26 kilometre uzaklıktaki kanyona ulaşmak için önce stabilize yoldan Valla Mahallesi’ne varılıyor. Oradan da yaklaşık 1,5 kilometrelik orman içi patikayı yürümek gerekiyor. Yol, göz alabildiğine yeşil, hava temiz, ama rota dikkat gerektiriyor.
Kanyonun sonunda Devrekani Çayı, Loç Vadisi içinde akışına devam ediyor. Bu bölgede yapımı proje aşamasında olan 35 metre yüksekliğinde bir baraj ve hidroelektrik santrali de planlanıyor. Doğayla insan müdahalesinin iç içe geçtiği bu noktada, zamanla yarış devam ediyor.
Valla Kanyonu; bilim insanları için bir laboratuvar, doğaseverler için bir sınav, fotoğrafçılar için sonsuz bir kadraj. Ama en çok da doğanın “dokunmadan izle” dediği nadir yerlerden biri. Teçhizatsız girmeye çalışmak yalnızca doğayı değil, insanı da kırar. Bu yüzden her adımda dikkat, her nefeste saygı şart.