Lenssel Dönüşüm
Burhan Karagöz
Kentsel dönüşüm oluyor da lenssel dönüşüm neden olmasın???
Yıllar önce tarıma merak saldım. Öyle bir merak ki meraktan aşka ağan garip bir duygu sanki. Çünkü belki de binlerce çeşit mantarından, on binlerce çeşit ağacına, bir o kadar da bitki örtüsüne, toprağın her türlüsüne doyan dünyanın oksijen kaynağı Küre Dağları’nın 1200 rakımlı köyünde doğmuşum. Tabiata aşıklığım belki de bundan.
Daha o zamanları meslekte 25 yılı geride bırakmışım, iyi bir görevdeyim; içime üniversite sınavlarına girip ziraat fakültesini okuyup bitirmek, sil baştan tarıma yönelmek düştü.
Bu isteğimi önce çocuklarıma açtım. Öyle bir laf ettiler ki anında çark ettim:
“Baba, iyi bir ziraat adamı, tarım adamı olabilmek, toprakla uğraşabilmek için 4 yıl okumana gerek yok. Senin zaten mesleğin var, emekliliğin de yaklaşmış. Bu işi hobi olarak yapacaksın… Aç interneti, istediğini sor, sana cevabını anında versin…”
Zaten hobi olarak yapacaktım, ‘Ben ikinci bir üniversiteyi de okudum!’ demek için de okumanın, zaman harcamanın, dirsek çürütmenin anlamı yoktu.
Haklılardı.
Haklılıklarını, belki de on yıl sonra, yani bugün, belki de farkına bile varmadan, dünyanın geldiği “YAPAY ZEKA İLE İŞBİRLİĞİ” konusuyla taçlandırmış da olmuşlardı zaten.
Evet, internette her şey vardı. Özellikle YAPAY ZEKA, iliklerimize kadar işlemiş durumda bu gün.
Kendi mutluluğunu başkalarının beğenmesiyle zirveleştirmeye adamış bir zihniyet, sağlık açısından kullananlara diyeceğim yok; lens takmış. “Allah Allah dedim ilk gördüğümde, kendi kendime. Büyüdükçe gözlerinin rengi de değişiyor mu ne şunun!” Birkaç gün sonra, başka bir grubun muhabbet konusu olduğunda öğrendim ki, süs olsun diye, modaya uyum için takılıyormuş bunlar, oysa.
Hiç kullanmadığım için göze zararı var-yok, varsa zararının boyutu nedir, bilmiyorum.
Sağlık için gözlüğün her türlüsünü anlarım, gene aynı gerekçeyle lense de amenna!!!
Dedim ya, 57 yıllık ömrümde hiç lens takmadım ama, lense taktım ya bir kere; hak getire. Kurtuluşu yok elimden. Kapsama alanıma girdi bir kere.
Ahmet Selçuk İLKAN’ın yazıp Kıraç, Selami ŞAHİN gibi sanatçıların seslendirdiği “Gözler kalbin aynasıdır” şiiri de bu yazının tuzu biberi oluverdi. Çünkü biliyoruz ki kalplerde olanlar yüze ve göze yansıyor dostlar…
Acaba diyorum ki; İLKAN’ın:
“Gönül bir aşk yuvasıdır
Gönül aşkın rüyasıdır
Seviyorsun hayır deme
Gözler kalbin aynasıdır”
mısraları, lensli gözlerde de aynı etkiyi oluşturuyor mu? Çünkü biliyoruz ki bakışların kuvveti asla ve asla tartışılmaz.
Aşk yuvası olan bir gönül, kalbe ayna bir göz, değil sadece kullanmasını bilen bu göz sahipleri için, etkilenen için de dillere destan olmaz mı bre?
Bakış enerjisiyle demir çatalı, metal kaşığı salondaki yüzlerce kişinin ve milyonlarca ekran başı seyircisinin gözleri önünde simit gibi kıvıran Yetenek Sizsiniz konuğu, hala gözlerimin önünde.
Evliyanın nazarını yemeye gör hele bir, dünyan anında değişir alimallah!
“Bakış güçlüdür, ürkütücüdür, tehditkardır, bazen pişmanlık, bazen vazgeçiştir.” Demiyor mu Stephen Lowry'nin tuhaf öyküsünde??? Anne ile bebek arasındaki bakıştan bahseder yazı.
Hadi içinde bulunduğunuz dünyayı tamamını kaplayacak şekilde tasarlanmış ekranlara sahip olan 3D sanal gerçeklik gözlüğünü, gerçekliğin simüle edildiği sanal dünyayı deneyimlemenize izin veren kaba cihazı, bir kenara koyalım. Normalde bakış, bakma, görme bu kadar önemliyken bu bakış ışınlarının, nurunun lensle engellenmesi veya daha da etkili hale getirilmesi (???) onun enerjisini azaltır mı, artırır mı? Lenslilere sormak gerek!
Bu yazıdan, “Lens düşmanı” algısını kesinlikle çıkarmayınız. Hele hele bilim, icat ve teknolojinin zirve yaptığı şu günlerde!!! Hatta lensler bu kadar önemli ki, bana göre, X-ray cihazlarına, kara, hava ve deniz radarlarına yakalanmayan, her türlü dron, iha ve sihaların on binlerce km. menzilli uzaktan kumandaları da bu lenslerin içine gizlenebilmeli… Belki de vardır dostum!
Biliyoruz ki Allahü Teala, yaratmadığı hiçbir şeyin hayalini insanoğluna vermezmiş. Madem bu fikir, hayal okyanusumu genişliğine ve derinliğine coşturdu, bugün olmasa dahi yarın icat edilecektir iddiasında bulunuyorum vesselam…
İddia ediyorum ki, lenssel dönüşüm başarıya ulaştığında kentsel dönüşüm de, tıpkı çorap söküğü gibi, kendiliğinden gerçekleşecektir.