Halime Özdemir

Allah'ın Cezasını Hak Edecek Ne Yapıyorsunuz?

Halime Özdemir

Ceza kelimesi sözlükte; “uygunsuz davranışlarda bulunanlara uygulanan üzüntü, sıkıntı, acı verici işlem veya yaptırım” anlamlarında kullanılmaktadır. Yani ceza, bir insanın durup dururken yaşadığı bir durum değildir. İnsanın bilerek, isteyerek ve hatta düşünerek yaptığı eylemlerinin sonucunda elde ettiği bir kazanımıdır. Bu noktadan bakılınca cezanın dünyevi ve uhrevi açıdan bir farkı yoktur. Ahiretteki ceza, kişinin dünyada yaptıklarının karşılığı olarak kendisine verilir. İnsanlar dünyada yaptıklarının da cezasını çekerler ve yine Allah’a kullukları noktasında yaptıkları işlerin de cezasını çekeceklerdir. Bu açıdan bakıldığında hayat denilen serüvenin aslında sürpriz sonlu bu süreç olmadığı ortaya çıkmaktadır.

O zaman şu sorunun cevabını bulmak zorundayız. Neden insan ceza ve mükafat elde eder? Bunun cevabını anladığımızda eylemlerimizin ve söylemlerimizin sonucunu da hiç şüphesiz idrak etmiş oluruz. Bu soruya cevap ararken karşımıza şu ayet çıkıverdi: “Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Böyle olduğu için O, kötülük işleyenleri yaptıkları yüzünden cezalandırır, iyilik yapanlara ise daha güzeliyle mükâfat verir.” (Necm 53/31) Dünya, kuralları bize ait olmayan bir yer olduğu için dünyanın sahibi tarafından ödüllendirilip cezalandırılıyoruz. Bu sebeple kurallara göre yaşa(ma)mak, sonucu lehte veya aleyhte kılmaktadır.

Aslında ceza aldım diye kimse suçlu aramamalı. Çünkü insan her ne kadar dünyada yalan denilen söylem ile gerçeği gizlemeye kalkışsa da ayet, gerçeği bize bildiriyor: “Ey inkâr edenler! Bu gün boşuna mazeret ileri sürmeye kalkmayın! Çünkü siz dünyada ne yaptıysanız ancak onun cezasını çekeceksiniz.” (Tahrîm 66/7) İnsan sadece ve sadece eylemlerini ve söylemlerini düşünerek ne(ler) yaptığını sorgularsa cezayı hak edip etmeyeceğini da anlayacaktır. Yani insan kendisini bilirse cezasını da fark edebilir. Çünkü faili olunan her bir fiilin hiç şüphesiz müspet veya menfi sonucu da olacaktır.

Şimdi bir diğer soruyu soralım. Allah insana ne yaptığında cezayı verir? Ufak tefek şeyler, hemen cezayı elde ettirir mi? Ve Allah insana sayısız fırsat ve mühlet verirken insanın yaptığı en büyük eylemler neticesinde ceza “hak” olmaktadır. Dolayısıyla cezayı hak etmek de insanın kabiliyetiyle gerçekleşir. Peki o zaman kimler kabiliyetli ayetlerle ortaya çıkaralım mı?

Birinci olarak şöyle bir ayet çıkıyor karşımıza: “Şüphesiz ki ayetlerimizi yalanlayan ve büyüklenip onlardan yüz çevirenler yok mu, göğün kapıları onlar için açılmayacak ve onlar, deve iğne deliğinden geçinceye kadar cennete giremeyeceklerdir. İşte biz günahkarları böyle cezalandırırız.” (A’râf 7/40) Günahlar ve sevaplar dünyasında günahlara araladığımız her bir kapı, cezaya bizi adım adım yaklaştırıyor. Oysa bu çağda müminler (Müslümanlar) günahlarını nasıl da önemsiz görüyor. “Amannn, Allah affeder” deyip devam edilen günahlar ne kadar da fazla insan ömründe... Allah affeder hiç şüphesiz ama aynı zamanda Allah günahkarlara hak ettikleri cezayı da verecektir. Keşke anlayabilsek…

Bir de hayat serüveninde her türlü zulmün içerisinde yer alan aktörler var. Eliyle, diliyle, gözüyle, kulağıyla, kalbiyle, kalemiyle, insanları ve insanlığı karanlıkta bırakanlar var. Zalim olarak isim verilenler bu grubu meydana getiriyor. Bunların da cezası olacak hiç şüphesiz. Çünkü ceza vermede acele etmeyen es-Sabur olan Allah onlara da hak ettiğini vereceğini bildiriyor şu ayette: “... İşte biz zâlimleri böyle cezalandırırız.” (A’râf 7/41)

Başka kimler cezayı hak ediyor diye kerim olan kitabın sayfalarını okumaya devam ettiğimizde şu ayetle karşı karşıya kalıyoruz: “... İşte biz, gerçeği çarpıtarak Allah adına yalan uyduranları böyle cezalandırırız.” (A’râf 7/152) Allah’ın dediklerinden başka başka şekillerle yaşanılan hayatlarda Allah’ın da böyle istediğini düşündünüz mü hiç? Böyle cümleler lügatlerde yer alıyor mu? Hayat, kuralları Allah’a ait iken kendi kurallarımızla ve yalan yanlışlarımızla yaşadığımızda hiç şüphesiz cezayı hak edecekler listesine gireceğiz belki de? Ne dersiniz?

Bir de şöyle bir ayet dikkatimizi çekti ilerleyen sayfalarda. “... İşte hırsızlık yapan zalimleri biz böyle cezalandırırız” diye cevap verdiler.” (Yusûf 12/75) Siz hiç hırsızlık yaptınız mı? Hiç kimsenin hayallerini, umutlarını, geleceğini, özgürlüğünü, hatıralarını çaldınız? Hırsızlık, sadece maddi olanı elde etmek midir sizin dünyanızda? Hırsızlığı hiç bu şekilde düşündük mü? İllaki evden televizyonu, cepten telefonu mu çalmaktır hırsızlık? Bir insanı hayattan çalmak, hayatının neşesini söndürmek de hırsızlık olur mu? Hayat boyu kimden neyi nasıl çalıyorum diye düşünerek yaşadığımız bir hayatta mı rolümüzü yapıyoruz yoksa hem kendimizin hem de başkalarının hayatlarını mı çalıyoruz? Hırsızlık zalimlik ile eşdeğer görülürken hem hırsız hem zalim olmak için mi nefes tüketiyoruz?

Cezayı hak edecek hayat yaşamak da insanın elinde cezadan kaçarak tüketilen bir hayatı yaşamak da… Herkes kendi tercih ettiğini yaşayarak nefesini tüketiyor. Sahi siz hiç “bu davranışımla ben cezayı hak ediyorum” diye kendi kendinize yaptığınız eylemin suçunu-cezasını kabul edip itirafta bulundunuz mu? Ceza sizin hakkınız mı? Ne dersiniz?

Yazarın Diğer Yazıları