Halime Özdemir

Büyük mükafata layık olanlardan olmak ister misiniz?

Halime Özdemir

Ramazan ayının son günlerine geldik. “Başı rahmet, ortası mağfiret sonu ise cehennem azabından azad olmak” olan bir zaman diliminde öncelikle Allah’ın emrini yerine getirmek sonrasında da bu mükafatları elde etmek isteyen Müslümanlar bir ay boyunca çaba gösterdi. Peki ama mükafat nedir ki?

Mükafat sözlükte; “ödül, değerlendirici, sevindirici davranış” şeklinde tanımlanmaktadır. Bu sebeple yaşadığımız ömür denilen süreçte yapılan her işin, söylenilen her sözün kişiyi mükafata götürmesi gerekir. Ayrıca ödülü elde ettiren bir eylemin Allah katında da makbul bir eylem olması elzemdir. Rabbimizin katında kimlerin mükafatı elde edeceği farklı farklı ayetlerde zikredilmiştir. Kimler mükafatı elde etmeye hak kazanacaklar? Hayatını ne şekilde idame ettirenler vaad edilen mükafata layık olacaklar? Bu sorunun cevabını ararken en geniş şekilde tarif edilen şu ayet dikkatimizi çekti.
    - “Müslüman erkekler, müslüman kadınlar,

    - Mümin erkekler, mümin kadınlar,

    - İbadet ve itaat eden erkekler, ibadet ve itaat eden kadınlar,

    - Özü sözü doğru erkekler, özü sözü doğru kadınlar,

    - Sabreden erkekler, sabreden kadınlar,

    - Gönlünü ibadete vermiş erkekler, gönlünü ibadete vermiş kadınlar,

    - (Allah için) yardım yapan erkekler, yardım yapan kadınlar,

    - Oruç tutan erkekler, oruç tutan kadınlar,
    - İffetlerini koruyan erkekler, iffetlerini koruyan kadınlar,

    - Allah’ı çokça anan erkekler, çokça anan kadınlar,

İşte bunlar için Allah büyük bir ödül hazırlamıştır.”

Ayette dikkatimizi çeken konu; her iki cinsin de ayrı ayrı zikredilmiş olmasıdır. Yani kimse kimsenin yerine herhangi bir emri veya yasağı yapma veya yapmama lüksüne sahip değildir. Bu sebeple Rabbin huzuruna herkes kendisi ve ameliyle gidecektir. İster kadın olsun ister erkek olsun herkes Rabbin emrini yerine getirdiğinde mükafatı getirmediğinde cezayı hak edecektir.

Konuyu biraz daha derinlemesine araştırdığımızda şu ayetler de karşımıza çıkıyor: “İman edip sâlih ameller işleyenlere gelince, onların konaklama yerleri Firdevs cennetleridir.” İman, mükafatın olmazsa olmaz ve en vazgeçilmez şartıdır. İmansız mümin olamayacağı için mükafata giden yolun başlangıcı imandır. İkinci olarak “salih amel”. Yani imzamızın olduğu her iş he sözün muhakkak iyi, güzel, faydalı ve zararsız olması kulu mükafata ulaştıracaktır. Şunu da ifade etmekte fayda var ki, iyi ve güzelin gerçekleşme şartı; arzu ve isteklerine göre iyi veya güzel değil aksine Allah ve Rasulüne göre belirlenmiş iyi ve güzel şartıdır. Kişinin bizatihi kendisinin baz aldığı bir iyi ve güzel değil Allah katında belirlenen ve Allah’ın iyi ve güzel dediği eylemlerin olduğu hatırdan çıkartılmamalıdır.

Mükafatı elde ettiren ve sonucunda karşılığı olan amellerde şunlar da vardır. İlgili ayette; “İşte bunlar, hak yolda sabır ve sebât göstermelerine karşılık cennetin yüksek makam ve köşkleriyle mükâfatlandırılacak, oraya selâm ve hürmetle buyur edileceklerdir.” O zaman doğru yolda sabırla yürümek ve o yolda sebat etmek, kişiyi mükafata götürecektir. Doğru yoldan uzaklaşarak başlanılan bir işte sebat etmemek kişinin kendisine yaptığı en büyük kötülükler arasındadır. Zira bu durum, büyük mükafatı kaybettirecek eylemlerdendir. Esenlik ve hürmetin kaynağı, hak bilinen yoldan dönmemektir. Cennet köşklerine götürecek olan da hak yolda ilerlemekten geri durmamaktır.

Yine mükafata götürecek bir başka konu ise Hz. Peygamber’in hadis-i şeriflerinde dikkat çekmektedir. Mesela onlardan birinde şöyle buyrulur: “Ey Ebû Saîd! Kim Rab olarak Allah’tan, din olarak İslâm’dan ve peygamber olarak Muhammed’den razı olursa, ona cennet vacip olur.” O zaman kişinin hangi yolda yürüdüğü insan için önem arz etmektedir. Dosdoğru yol olan Allah’ın yolundan, dininden ve Peygamber’in ayak izlerinden uzaklaşıldıkça mükafat yerine cezaya doğru yaklaşıldığının farkına varılması gerekir. o zaman kişinin bu yolları bulması için bu yolları öğrenmesi gerekir.

Mükafatın elde edilmesinde bir diğer dikkat edilecek husus ise ibadetler konusudur. İbadet olmadan bir müslümanın ahirette mükafatı elde etmesi hayalden öte bir şey değildir. Kul, zaten Rabbine ibadet ve taat eden kimse değil midir? Son Peygamber bunu bildirdiği halde insan neden buna dair düşünüp hayatını düzeltme yoluna gitmez? Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurur: “Rabbiniz Allah’a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun. Beş vakit namazınızı kılın. Ramazan ayında orucunuzu tutun. Mallarınızın zekâtını verin. Yöneticilerinize itaat edin. Ve böylece Rabbinizin cennetine girin.”

Burada dikkat çekmek istediğim bir konu daha var: Kişinin hem Rabbine hem kendisine hem de diğer insanlara karşı sorumluluğunun bilincinde olması mevzusu. Sorumluluklarından kaçmak ve kendi sorumluluğunu başkalarının üzerine yüklemek, kişiyi hem dünyada hem de ahirette sıkıntıya atacaktır. Dolayısıyla sorumluluklarını yerine getirmeyen kişi, sadece ve sadece kendisine kötülük ettiğinin bilincinde olmalıdır. İkinci olarak ibadetler mevzusu da Müslümanların bazen önem vermediği bir durum olarak görülmektedir. Çünkü modern hayatın keşmekeşinde bir yerlere yetişmek için çaba gösterilirken insan ibadetlerden uzaklaşmaktadır. Halbuki Müslüman gülük hayatında zamanını ibadetlere göre tahsis etmesi gereken kişidir. Rabbimizin cennetini elde etmenin şartları vardır. Akıllı Müslüman bu şartları yerine getiren ve sonunda mükafatı elde eden kişidir.
 

Yorumlar 1
Ahmet Başar 14 Nisan 2023 10:30

Seddekte ve berirte hocam

Yazarın Diğer Yazıları