Halime Özdemir

CAMİLER NE İÇİNDİR?

Halime Özdemir

Cami... Mescid... Ve cemaat…

Herkesin hayatının muhakkak bir anında diri olmasa dahi ölü olarak gideceği bir mekan var: Camiler… Kimi içerisine girer Rabbinin evine misafir olabilir kimi de avlusuna kadar gider ama içeriye alınmaz; kimi kendi adımlarıyla varır kimi de omuzlarda sadece musalla taşına kadar gidebilir. Sonuçta herkes ama herkes bir şekilde uğramak zorundadır. Kimi istekli kimi zorla. O sebeple camiler, adından da anlaşılacağı üzere kimini sağ iken kimini ise ölü iken toplar bir araya. İsteyen nefes alıp verirken isteyen nefesi olmadan. Bunun tercihi, kişinin bizatihi kendisine aittir.

Allah’ın insana ne kadar kıymet verdiğinin göstergesidir camiler. Çünkü yerin ve göğün sahibi, insanı sahipsiz bırakmamış ve dünyada iken insana kendi evinin kapılarını açmıştır. Bu anlamda hiç kimse ama hiç kimse evsiz/yurtsuz değildir gök kubbenin altında eğer Allah’a imanı var ise. Allah’ın halifesi olan insan için vardır Allah’ın evleri. İsteyen gider isteyen gitmez. Veya Allah istediğini kabul eder istediğini etmez. Kişi, ne için, nasıl gideceğini veya gitmeyeceğini kendisi tercih eder. Bu anlamda kimi nasipli kimi de nasipten mahrumdur. Kişi, kendisi gidiyorum/gitmiyorum diye söylenirken aslında nasipten ötesini de yaşamaz. Yaşadığı hayat şekli, onu ya camiye adım attırır ya da camiden uzaklaştırır. Ve kime, ne zaman ve nasıl nasip olur pek de bilinmez.

Bu açıdan kaç Müslüman acaba camilerin hayatındaki yerini ve fonksiyonunu düşünerek ömür sürüyor? Günde kaç kere, haftada kaç kere, ayda kaç kere, yılda kaç kere, ömürde kaç kere yolunuz bir camiye çıkıyor? Hiç düşündü mü insan neden nisyan içerisinde olan varlık? Camiyi hayatının merkezine almadan tüketilen ömürler, dinden de uzaklaşarak hayat sürmeye sebep olur. Dinin nasihat olduğu gerçeğini görmezden gelerek yaşamak, insanı buhrana ve insanlıktan uzaklaşmaya da götürebilir.

Camiler, herkes içindir. Kimse “bana ait” diyemeyeceği gibi kimse de “beni ilgilendirmez” diyemez. Çünkü herkes ama herkes, Allah’ın yarattığı bir varlıktır. Camiler de Allah’a ait olduğuna göre her düşünceden insan, camilere o kutsal olan değeri vermek ve onları ayakta tutmak zorundadır. Bunun yanında her dinin ibadet mekanı kutsaldır ve hiç kimse bir başkasının mensubu olduğu dini mekana zarar verme hakkına sahip değildir. Ötekileştirilen dünyada kimsenin öteki olmasına gerek yoktur. Herkes, aynı atadan dünyaya gelmiş ve hepimiz Adem’in çocuklarıyız.

Bütün kutsal mekanlar, Allah’ın evi ve O’na yaklaşmak için inşa edilmiştir. Her dinin mekanı, o dinin müntesipleri için kutsaldır ve saygıya layıktır. Hangi dinden olursa olsun hiç kimse ama hiç kimse, hem kendi mensubu olduğu dinin kutsalına hem de başka bir dinin müntesiplerinin kutsal kabul ettikleri mekanlara saygısızlık yapamaz ve yapmamalıdır. Bu, insan hakları ihlaline girer.

Bu anlamda camiler, secde etme mekanlarıdır. Oyun ve eğlence yeri olarak değil aksine ibadet ve onunla birlikte gelen iç huzuru inşa etmek için vardırlar. Allah’ın evinde, Allah’ın mekanında, Allah’ı hatırlamak için inşa edilmişlerdir. Mescidler, secde etmek içindir. İnsanlar, Allah’ın huzuruna durmak ve kibirden uzaklaşarak “kul” yani “insan” olduğunu hatırlayıp eğilmesi için secde mekanı olarak inşa edilmişlerdir. Hangi yaştan olursa olsun camileri oyun mekanı haline dönüştürmek, camilerin fonksiyonunu göz ardı etmeye sebebiyet verecektir. Bu açıdan herkes çoluk çocuğuna camilerde nasıl davranması gerektiğini öğretmekle de mükelleftir.

Hem mescidler hem de bütün ibadethaneler, Allah’a ibadet etmek, Allah’ın razı olacağı şeyleri yapmaya niyet etmek ve dahi mekanın sahibinin istediği gibi bir hayat ve ömür sürmek için her an Rabbimizin evine ulaşmanın kolay olması ve her an Rabbimiz ile iletişimde olmak için şehirlerin merkezlerinde yapılmıştır. Ayette de belirtildiği gibi, “Mescidler, Allah (kulluk) içindir. …” (Cin 72/18) Bu sebeple mescide/camiye giden/gitmeyen hiç kimse, bir başkasının huzurunu ve sükûnetini bozmak gibi bir gayeye hizmet edemez. Bunu herkesin öğrenmesi ve gelecek nesillere de öğretmesi gerekir. Mescidleri oyun eğlence mekanları yapmak da hiç şüphesiz Allah’ın evine yapılan bir saygısızlıktır. Çocuklara bu eğitimin küçük yaşta verilmesi ise zaruridir. Bütün kurum ve kuruluşların nasıl ki belirli kural ve kaideleri var ise camilerin de kural ve kaideleri yani adabı vardır. Edebe mugayir davranmaya hangi inanç hangi düşünce hangi yaş ve hangi cinsiyet olursa olsun kimsenin hakkı yoktur. Kişiler aksi davrandığında kendisine saygı duymadığını da göstermiş olur. Çünkü kendisine saygı duyan, her şeye de saygı duymayı kendisine düstur edinerek bir ömür tüketir. Özsaygıdan mahrum olan her şeye ve herkese de saygısızlık yapmayı kendisine hak zanneder.

Bu açıdan eğitim süreci dediğimi sosyalleşme evrelerinde bireylere nerede ne yapması ve ne yapmaması gerektiğini öğretmek dünyaya önce gelenlerin görevidir. Kuralsız bir hayat anlayışının hakim olduğu şu çağda insanlar her şeyi yapmaya kendilerini hak sahibi olarak görüyorlar ise de bu doğru bir anlayış değildir. Camilerde de herkes her şeyi kafasına göre yapamaz. Bu, Allah’ın evine dolayısıyla Allah’a yapılan bir saygısızlık olarak düşünülmesi gerekir. Küçük yaşta, mescidlere insanların ibadet etmek için gelindiği bilgisini ve görgüsünü vermezsek ne zaman bu eğitim verilmiş olur?

Netice itibari ile camilere ne zaman ve nasıl gitmeyi tercih etmek kişinin özgür iradesiyle gerçekleşir ki bu durum kimseyi ilgilendirmez. Ve lakin camiye gittiğinde caminin huzurunu ve adabını bozacak her türlü davranıştan kaçınmayı öğrenmek ve de öğretmek, büyük-küçük demeden özelde her Müslümanın genelde ise bütün insanoğlunun bilmesi zaruri bir meseledir. Oyun sahaları oyun parkları var iken çoluk-çocuğu camilerde caminin her tarafına zarar verdirmek de doğru bir anlayışı mıdır? Bunun cevabını size bırakıyorum…

Allah’ın evini korumak ve düzeni sağlamak gibi bir görevi olduğunu düşünen her kişiye Allah, evinin kapısını açmayı ve o kapıdan girmeyi nasip etsin… Vesselam…

Yazarın Diğer Yazıları