Halime Özdemir

Gerçekten Hoş Mu Geldiniz?

Halime Özdemir

Normal şartlarda toplumlarda insan ilişkileri bir kural çerçevesinde gerçekleşir(di) ve o kurallar yazılı olmasa dahi uygulanabilirliği sağlanır(dı). Ve kendini bilen herkes, yaptığı eylemi bir edep dahilinde gerçekleştirir(di). Edebin dışında davranmak, biraz görgüsüzlük, biraz kabalık olarak kabul edilir ve bu durum toplum tarafından hoş görülmez(di) ta ki özellikle dijital çağla birlikle herkes her şeyi sınırsız ve görgüsüz bir şekilde yapmaya başlayıp bunu meziyet zannedinceye kadar.

Her ne için olursa olsun edep, ilk etapta ailede öğrenilen bir mefhumdur. Bunun tersi de yine ailede öğrenilir. Edep dışı davranmak, muhatap olunan kişiye değil insanın bizzat kendisine yaptığı saygısızlığıdır. Her şeyin birbirine girdiği ve bunun için her yaştaki bireyin gayet de fazla çaba gösterdiği şu çağda insan hangi konuda edebe uygun hangi konuda edebe aykırı davranıyor anlamını yitirdi. Fakat bu durum az çok edebe önem verenler nezdinde rahatsız edici ve göze batar şeklini de muhafaza etmeye devam ediyor. Bireysellik ve onunla birlikte gelen hadsizlik, daha görünür oldu ve hiç şüphesiz misafirlik de bundan nasibini aldı.

Misafir, bir yere veya birinin evine kısa bir süre kalmak için gelen kimse için kullanılan bir tabirdir. Misafirlikte bütün gözler ev sahibindeymiş gibi kabul edilse de aslında bu etkileşimli bir eylem olduğu için misafirin de edebi veya görgüsü kaçınılmazdır. Mesela; misafir olunulan bir mecliste -ev, iş, fark etmez- hem misafir hem ev sahibi elindeki telefonla sürekli iletişim halinde olması edep dışı bir davranış değil midir? Muhatabına bir anlamda, “seni önemsemiyorum”, “sen neden buradasın”, “kalk git” demek anlamına gelmez mi? Mesela; karşılıklı olarak hal hatır sormadan sadece ve sadece kişinin kendisini anlatması ve dinleme yoksunu olması her iki taraf açısından bir görgüsüzlük değil midir? Mesela; kurum ve kuruluşlara misafir olunduğunda evrakla veya misafir dışında şeylerle uğraşmak da bir görgüsüzlük değil midir? Bu eylem, “seni yok sayıyorum” demenin davranışa dönüşmüş şekli değil midir? Mesela; ev sahibinin yaptığı ikrama karşılık “ben tokum” diyerek ikram edilenden kendini uzak tutmak ev sahibine yapılan en büyük saygısızlıklardan biri değil midir? Veya “ben kısa duracağım, hemen başka bir arkadaşın yanına gideceğim onunla sözleştik yemek yiyeceğiz” gibi bir söylemde bulunan kişi için de misafirlikte yaptığı ve söylediği bu şey, karşısında misafirin ne kadar görgü sahibi olduğunu söyleyebiliriz? Bütün bu ve buna benzer cümleler içerisinde acaba kibir mi barındırıyor yoksa görgüsüzlük mü yoksa adaptan yoksunluk mu?

İçerisinde kibir barındıran her bir cümle, ev sahibini misafir ağırlama duygusundan mahrum bırakacak bir zulüm ve kötülük olarak kabul edilmez mi aynı zamanda? Adab-ı muaşeret kuralları tekrar okul sıralarında ve aile ortamlarında öğretilmeye başlanmadıkça misafirlik konusundaki görgüsüzlüklerin değişeceğine olan inancım yoktur. Çünkü o kadar çok görgüsüzlükle hemhal olduk ki misafire hoş geldin demeyi dahi yük sayar hale geldiğimiz çağda kaç kişi görgüye önem veriyor ki? Oysa ev sahibi olma rolüne sahip olan kişi, “Misafir ağırlamayan kimsede hayır yoktur.” (İbn Hanbel, IV, 157) hadisinin etkisiyle amel etmeye çabalamaktadır. Misafir ağırlayan kimse, hayırlı bir insan olma vasfına sahip olmak ister. Ve misafir vasfına sahip kişinin kendisine şunu sorması gerekir? “Ben şu an misafirlikte tok olarak nasıl yerim içerim?” Veya bir başkasıyla görüşeceğini söylemenin kabalığı nasıl izah edilir? Değer, sözler ve davranışlarla anlamlıdır. Ve bu noktada edep de çok önemlidir edebi yok saydığımız şu çağda.

Hem geleneksel olarak hem de dini açıdan bizim kültürümüzde misafir kıymetliy(di). Çünkü eve, köye, meclise gelen “tanrı misafiri” diye addedilir(di). Bundan dolayı “Kim Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsa misafirini iyi ağırlasın...” (Buhârî, Edeb, 85) hadisi gereğince herkes elinden geldiği ölçüde bir lokma dahi olsa misafirini ağırlayarak bir anlamda imanının gereğini yerine getirmiş olmanın huzurunu ve mutluluğunu yaşamak ister. Ve lakin misafir ise “şimdi bir yere gideceğim” veya “şimdi yemek yedim” demek suretiyle ev sahibine ne kadar da edep dışı davranarak bilerek veya bilmeyerek ev sahibini üzdüğünü fark etmesi gerekir. Adap dışı her davranış, bizi bizden uzaklaştıracak bir eylemdir. Bu sebeple şu çağda insan insandan fersah fersah kaçmaktadır.

İkramı geri çevirmek konusuna neden dikkat çekmek istiyorum biliyor musunuz? Çünkü Hz. Peygamber zamanında şöyle bir olay yaşandığını biliyorum. Bir keresinde Allah Resulü, ashabına yemek ikram ediyor. Ve ashabı da “iştahımız yok” diyerek ikramı geri çeviriyor. Bunun üzerine son Peygamber (SAV) “Açlığı ve yalanı bir araya getirmeyin.” (İbn Mâce, Et’ıme, 23) buyurarak misafire uygun davranışın nasıl olması gerektiğine dikkat çekmektedir. (Tirmizî, Edeb, 37) Yani, aç olunsun veya olunmasın bir yere misafir olunduğunda adabı yok saymak da bir görgüsüzlüktür.

Sonuç olarak, Yüce Allah insana değer vermiş ve onu değerli yaratmıştır. Bundan dolayı insana insanın da değer ve kıymet vermesi gerekir. Adabını bilmediğiniz bir konuda edebe mugayir davranmak, kişinin kendi cahilliği ve görgüsüzlüğüdür. Çünkü kural kaide bilmemek, kişinin hem dinine hem dünyasına zarar verir. Misafir olmayı bilmiyorsak misafirliğe gitmemeyi de öğrenmemiz gerekir. Hoş gelmediyseniz ve hoşnut da etmiyorsanız ne işiniz var misafirlikte?

 

Yorumlar 1
Sultan kaya 19 Eylül 2025 10:51

Yüreğine sağlık çok faydalı ve gerekli bir yazı olmuş maalesef tüm değerlerimiz gün geçtikçe değişmeye başlıyor.

Yazarın Diğer Yazıları