
'Kur'an'
Halime Özdemir
Müslümanların kutsal kitabında nazil olan ilk ayetin “oku” emriyle başladığını hemen hemen herkes bilir. Neden ilk emir okudur? Allah’ın bütün emir ve yasaklarına tabi olan ile buna muhalefet edenlerin bu ayete karşı tavrı nasıl ve ne şekilde acaba? İnsan bu ayeti de hiç düşündükleri arasına alıyor mu? Bilmiyorum…
Allah, ilk emriyle Müslümanların okumasını emrediyor. Okuyan insanın eğriyi-doğruyu ve en önemlisi kendisini bilecek yetiye sahip olacağını bildiği için oku diye emretmiştir belki de. Bu anlamda okumanın en temel amacı, insanın kendisini bilmesini sağlamasıdır. Yani okunulan her bir kitap, öğrenilen her bir bilgi insana “ben kimim?” ve “ben kim değilim?” sorusunun cevabını elde ettirmelidir. Dolayısıyla faydasız ve sonuçsuz bir okuma, eylem olma vasfından yoksundur. İkinci mevzu, Kitabın kutsal olmasıdır. Bu ise hani bazı kitaplarda bazı cümleler vardır da altı çizilir ya. İşte mevzu Kutsal kitap olunca her satırı altı çizilesi şekilde okunmaya, anlaşılmaya ve nihayetinde uygulamaya dönüşmek zorundadır. Çünkü bu Kitabı okumanın gayesi, önce Kitaba iman edip sonra imanı amele -eyleme- dönüştürmektir.
Kitabın -kitaptan kastım Kur’an-ı Kerim- Müslümanlar üzerindeki önemi ve anlamı nedir? Bu soruyu “ben Müslümanım” diyen herkesin kendisine sorması gerekir. Bunu bilmeden okunulan sayfalar, “bismillah” ile başlayıp “sadakallahülazim” ile bitip öteye yani hayata geçmemektedir. Bu ise hayatların, Kitap’tan uzak, bencil ve yoksun bir hayat olmasına sebebiyet vermektedir ki bunu akleden var mıdır bilinmez. Ve maalesef ki Müslümanlar bunun farkına dahi varmadan ömür tüketiyorlar. Oysa Kur’an, bizim için yani yaşayan insan içindir. O halde bu kitap, insan için ne diyor diye bakmak gerekmez mi? “Bu kitabı sana her şey için bir açıklama, bir hidayet ve rahmet kaynağı ve müslümanlar için bir müjde olarak indirdik” (en-Nahl 16/89) Bu ayeti biliyor muyuz/okuyor muyuz? Veya Kur’an okuyanlar ve okumayanlar bu ayetin hakkını veriyor mu? Veya biz Kur’an’ı okuduğumuzda Allah’ın emrettiği ve istediği bir hayat mı yaşıyoruz?
Aziz okuyucu!
Öncelikle Kitabın “bizim” için nazil olduğunu ve bizim hayatımıza rehber olduğunu kabullenmekle başlamalıyız okumaya. Çünkü bu kitaba uyulmadan yaşanılan hayat, Müslüman için zarar-ziyandan ötesi değildir. Kitapsız Müslüman, olmaz. Ayetler, düşman değil aksine bizim için rehber ve yol göstericidir. Karanlık bir yoldaki sokak lambaları gibi düşünün. İnsan nasıl ki yolunu aydınlatan lambalara düşman değilse ayetler de bizim düşmanımız değil aksine Rabbimizin insanoğluna rahmet ve merhametinin bir tecellisidir. Kitap’ta her şey var, ama okuduğumuzda… Kitap’ta her şey var, ama anlamak istediğimizde… Kitap’ta her şey var, ama görmek istediğimizde… Kitap’ta her şey var ama uygulamak istediğinizde… Yeter ki insan, kitabın sayfasını açmayı bilsin. Yeter ki insan, Kitaba kutsalım diye bakmayı becerebilişin. Rabbimiz; “Biz bu kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık.” (el-En‘âm 6/38) buyuruyor. Aradığımız neyi bulamıyoruz veya biz neden Kitabı oku(mu)yoruz? Müslümanların, Kitaba imanlarını bu açıdan sorgulamaları esastır. Ticaretten ziyarete, aileden topluma, helalden harama, kısaca nefes alınan her yerde ve her mekânda her bir konu açık açık bildirilmişken Müslümanlar yaşantılarını kitap ekseninde yaşadığını düşünüyorlar mı?
Bu kitap, basit bir kelam değildir. Bundan dolayı Müslümanın Kitapla ilişkisi, imanla alakalıdır. Kitabın kıymeti veya… Kıymetliye kıymet vermek de vermemek de kişinin ancak ve ancak kendi değeriyle/değersizliğiyle ilgili değil midir? Şu ayeti görmezden gelerek hayat sürmek, Kitabın değerinin anlaşılmasını engelleyen en büyük sorundur. “Şayet biz bu Kur’an’ı bir dağın üzerine indirmiş olsaydık, onu Allah korkusundan titremiş ve paramparça olmuş görürdün. İşte bu misalleri insanlar düşünsünler diye veriyoruz.” (Haşr 59/21)
Kur’an; “okumak, bir bilgiyi zihinde muhafaza etmek” anlamlarında kullanılan bir tabirdir. O zaman Kur’an, okunacak ve okunduktan sonra da okuduğunu zihinde tutarak hayatta uygulamak esasına dayanır. Kur’an, iman edilendir. Her bir ayetine, her bir suresine ve hepsine iman… İman, ayetlerin hepsini her bir ortamda göz ardı etmeden hayatı yaşamakla mümkündür. Yani Kur’an, zihinde kalmadıkça iman edilmiş olunmaz.
Ayete geri dönelim. Kur’an ayetleri karşısında dağlar taşlar dahi Allah’tan korkarak toz haline gelirken insanın -müslümanın- tavrını anlamak mümkün mü? Kur’an ayetleri, insanın hayatına şekil vermesi gerekirken insan kendisini buna göre ayarlıyor mu? Hangi ayet, insanın hayatına bu kadar etki ediyor? Dağlar kadar olamıyor koskoca insanlar…
İnsanın düşünme eylemine de dikkat çeken bir ayet. Her bir ayet, düşünme eylemine sebep olmalı. Düşünme kelimesinin anlamlarından biri de, “bir şeye karşı ilgili ve titiz davranmak” şeklindedir. Ayetler, ilgi ve alaka ister. Ayetler, titizlik ister. Ayetler, anlaşılmak ister ve ayetler, yaşanmak ister. Kur’an, kendisine yönelinmesini ister. Yüz çevirenden, ayetler de yüz çevirir. Hal böyle olunca, biz yönümüzü hayatın hangi evresinde gerçekten ayetlere çeviriyoruz? Ayetler karşısında imanımızın yansıması ne şekilde tezahür ediyor? Biz, gerçekten Kitab’a iman ediyor muyuz? Allah’ın Kitabı sözlerin en doğrusu (Nesâî, İdeyn, 22) ve Allah’ın sözü bütün sözlerin en üstünü (Tirmizî, Fedâilü’l-Kur’ân, 25) olduğu halde insan hangi sözün veya kimin sözünün peşinden sürüklenerek ömür tüketiyor bunu kendisine sormak zorunda.
Sahi, Kur’an ile yakınlığımız/uzaklığımız nasıl? Veya biz Kur’an’ı gerçekten okuyor muyuz? Ve bizim namazımız, ibadetlerimiz, hayatımız ve ölümümüz ama hepsi âlemlerin rabbi olan Allah’ın rızasını elde ettirmeye yönelik mi? Vesselam…