Halime Özdemir

Namaz senin hayatını nasıl etkiliyor?

Halime Özdemir

Allah’a kul olmak, belirli görev ve sorumlulukları yerine getirmekle mümkündür. Kulluk içerisinde ibadet, ahlak, muamelat gibi özellikleri barındırır. Sadece sözle kulluk meydana gelmez. Kulluk denildiğinde ilk akla gelenlerden biri hiç şüphesiz ibadetlerdir. İbadetlerin de bir kısmı her gün, bir kısmı senede bir kez, bir kısmı senede bir ay şeklinde tasnif edilmiştir. Namaz da bir Müslümanın üzerine günde beş defa olmak üzere vakitleri belirli bir ibadet olarak farz kılınmış olup İslam’ın beş temel esasını meydana getirir.

Namaz, müminin miracı olduğu için kulun Allah’ın huzuruna her gün kabul edilişinin bir göstergesidir. Bu sebeple namaz ibadetini değerlendirirken hangi açılardan bakmak gereklidir? Ben kılmıyor muyum demek mi yoksa Allah beni huzuruna kabul etmiyor mu demek gerekir? Dolayısıyla baktığımız açı, bizim kulluğumuzun da bakış açısını göstermesi açısından önem arz etmektedir.

Namaz, “Farsça’da “tâzim için eğilmek, kulluk, ibadet” anlamlarına gelirken sözlükte “dua etmek, ibadet etmek, bağışlanma dilemek, yalvarmak” mânalarındaki Arapça salât kelimesinin (çoğulu salavât) karşılığı olarak Türkçe’ye geçmiştir. Terim olarak ise, “tekbirle başlayıp selâmla son bulan, belirli hareket ve sözlerden oluşan bedenî ibadeti ifade eder.”

Bir ibadetin kişinin üzerine farz olması için akıllı, ergenlik çağına girmiş ve Müslüman olması gerekir. Namaz için de bu durum aynı olmasına rağmen 7 yaşından itibaren de öğretilmesi ve namaz kılınmaya başlanması tavsiye edilmektedir. Bütün Müslümanlar yerine getirmekle mükellef olmasına rağmen acaba herkes namaz kılıyor mu veya kimler namaz kılıyor? Kur’an-ı Kerim’de yüce Allah namaz kılanların özelliklerini bildirmiştir. Mesela bir ayette şöyle geçmektedir: “Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin velileridirler. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler ve Allah’a ve Resûlü’ne itaat ederler. İşte Allah'ın kendilerine rahmet edeceği bunlardır. Şüphesiz, Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.” O zaman bu ayetten şunu öğreniyoruz ki; ben Allah’a inanıyorum diyen başka bir ifade ile ben mü’minim diyen herkesin kadın-erkek ayrımına gitmeksizin namaz kılması gerekir. Çünkü mü’min olmanın alameti, kıldığı namazdır. Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar, namaz konusunda birbirlerini teşvik etmekle de mükelleftirler. Dünyada dost olanların ahirette de o dostluklarının devamı namaz başta olmak üzere diğer ibadetlerle mümkün olacaktır.

Namaz, dünyada kişiyi doğru yola ulaştıracak en önemli mertebelerden biridir. Namazsız doğru yol olmayacağına göre kişinin namaz kılmadığında kendisini sorgulaması gerekir. Namaz kılan mü’minlerin sırf namaz kılmaları sebebiyle yapmalı veya yapmamaları gereken durumlar olduğunun da bilincine varmaları gerekmektedir. Mesela; “Allah’ın mescidlerini, yalnızca Allah’a ve ahiret gününe iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve Allah’tan başkasından korkmayanlar imar ederler. İşte, hidayete erenlerden oldukları umulanlar bunlardır.” Mescidler, Allah’ın evleridir. Allah’ın evlerinde yapılacak en önemli ibadet de hiç şüphesiz namazdır. Bundan dolayı bir mü’min namaz kılarak Allah’ın evlerini canlı, diri tutmak görevini de üstlenmiş olur. Yani camiler, namaz kılanların koruması ve ayakta tutması gereken mekanlardandır. Başka bir ifade ile namaz kılan kişi cami kapısını bilmek ve açmakla sorumludur.

Namaz kılan bir kişi, namaz kılmayan bir Müslümanla kendisini kıyasladığında bazı şeylerden kendisini mahrum bırakması zorunludur. Yani alnı secdeye giden bir kişi, yaşadığı hayatta her şeyi fütursuzca yapamayacağını bilmesi gerekir. Yani her şey kendisine mübah olmaz. Çünkü namazın koruma özelliği vardır. Mesela şu ayette bu gerçek şöyle bildirilmiştir: “Resûlüm!) Sana vahyedilen Kitab’ı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki, namaz, hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah’ı anmak elbette (ibadetlerin) en büyüğüdür. Allah yaptıklarınızı bilir.” İnsan, namazda Allah’ı anmaktadır. Bundan dolayı da namaz Allah katından büyük bir ibadettir. Ve namaz kılan bir müminin her türlü hayasızlıktan ve kötülükten uzak durması elzemdir. Zira namaza durduğu her an, Allah’ın huzuruna çıktığı için Allah’a veremeyeceği bir işin, sözün, davranışın hesabını verememekten korkarak onu suçlu duruma düşüren her türlü kötü şeyden uzak durması gerekir. Eğer böyle bir şeyden vazgeçmediği takdirde Allah’ın bir daha onu huzuruna kabul etmeyeceği gerçeğini düşünmesi zaruridir. Bu sebeple mü’min için namaz önemlidir ve kişinin kıldığı namazın hem kendisine hem de başkalarına karşı yapacağı kötülüklere mani olması gerekir.
Herkes ibadetlerden sorumlu değildir. İbadetlerden sorumluluk için gerekli şartlardan biri de akıl sağlığının yerinde olmasıdır. Çünkü akıl sahipleri, dünyada yaptıklarından sorumludurlar. Akıl sahipleriyle namaz arasındaki bağlantı şu ayette zikredilmiştir: “Ve onlar (akıl sahipleri) Rablerinin rızasını elde etmek için sabreden, namazı dosdoğru kılan, kendilerine rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda gizli açık harcayan, kötülüğü iyilikle savan kimselerdir. İşte dünya hayatının güzel sonu (cennet) sadece onlarındır.” O zaman aklî melekesi yerinde olan her Müslümanın Allah’ın huzuruna gitmek için zamanla yarış etmesi gerektiği anlaşılıyor. Allah’ın rızası ve dünyada yaşanılan hayatın mükafatı olan cennet de namazı dosdoğru kılanlar için olacaktır. Şu bir gerçektir ki; “Cennetin anahtarı, namazdır…” Bu hadis-i şerif doğrultusunda inanan her erkek veya kadının namazın kendisini cennete götüreceğinin farkına varması gerekir.

Namazın en önemli özelliklerinden biri de dünyanın korkusu ve üzüntüsünü yok edecek özelliğe sahip olmasıdır. Çünkü namazda, her türlü kötülükten ve umutsuzluktan koruma özelliği mevcuttur. Bu koruma özelliğini kişi kıldığı veya kılmadığı namaz ile yine kendisi yok eder ya da korur. Dünya ve ahirette mutluluğun sırrı ve mükafatın yolu, namazdadır. Allah’ın mü’min kullarına verdiği şu müjdeyi görmezden gelemeyiz: “İman edip iyi işler yapan, namaz kılan ve zekât verenler var ya, onların mükâfatları Rableri katındadır. Onlara korku yoktur, onlar üzüntü de çekmezler.”

İnsana dair güzel özelliklerin şartlarından biri de onun ihlaslı ve mütevazı olmasıdır.  Samimiyet ve alçakgönüllülük, insana yakışan en güzel hasletlerdendir. Kişinin aciz olduğunun ve gücünün sınırının bildiğinin göstergesidir. Bu sebeple namaz kılan kişiye de bu özellik pek bir yaraşır. Mesela şu ayet bütün mü’minlere ne güzel bir bildiridir: “Onlar (ihlaslı ve mütevazı kimseler) ki, Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir; kendilerine isabet eden musibetlere sabredenler, namazı dosdoğru kılanlar ve rızık olarak verdiklerimizden infak edenlerdir.” Namaz kılan bir mü’minin samimi olması, riyadan ve ikiyüzlülükten uzak durması gerekir. Kibir insana kendini beğenmişlik elbisesini giydirmiş ise ve bu durumda namaz kıldığını zannediyorsa o kimsenin hem kıldığı namaza ve dolayısıyla hem de kendisine şöyle bir durup bakması gerekir. Zira kibir elbisesi namaz kılan bir mü’minde asla ve asla yer alamaz. Olmaz... Çünkü namaz kulun rükûya eğilmesiyle aciz ve güçsüz olduğunu da kabul etmesi anlamına gelir. O zaman ey insan! Senin namazın hangi namaz? Ve senin namazın hayatını nasıl etkiliyor?
 

Yazarın Diğer Yazıları