Halime Özdemir

Ne Kadar Samimisiniz?

Halime Özdemir

Bugün dini literatürde yer alan ve fakat günlük hayatta kullanmadığımız bir kavram üzerine düşünelim: “Muhbit”. Kelimeye şu şekilde bir anlam verilmektedir: “İsteyerek Allah’a boyun eğen, O’ndan saygılı bir şekilde istekte bulunan ve kalbi Allah için yakaran” Aynı zamanda “huzurlu, sakin ve mütevazı” anlamları da vardır. Zorunlu olarak değil seve isteye Allah’ın emirlerine ve yasaklarına uyan, hangi emir olursa olsun itiraz etmeden o emri yerine getiren ve haddini aşmadan Allah’a yönelen ve Allah’a karşı saygısızlık, hadsizlik yapmadan kalpten yapan ve yaşayandır muhbit. Muhbit kullar, kalbini Allah için temizleyenler ve kalbini kirlerden arındırmak için çaba sarf edenlerdir. Yani muhbit kul olanlar, Allah’ın varlığını ve birliğini ve daha da önemlisi ilahlığını hayatının merkezine alarak hayatını yaşayanlar ve o hal üzere emanetlerini teslim edebilenlerdir. Hal böyle olunca bir kulun muhbit olup olmaması, kulun kendisini sadece kendisinin bilmesi ve kendisinden emin olmasıyla anlaşılır. Muhbit olmaya niyeti olan kul, “Ama Allah’ım! Bu çağda …” diye başlayan itiraz cümlelerini belleğinden ve hayatından silmiştir. Muhbit olmak, bir anlamda ölümlü olmayı kabul ederek dünyayı, onun sahibinin kurallarıyla yaşamayı bilmekle gerçekleşir. Bundan dolayı muhbit olabilmenin yolu, sadece kulluktan değil aynı zamanda “âmennâ ve saddaknâ” yani “inandık ve tasdik ettik ve boyun eğdik” demekten ötesi değildir.

O zaman şunu diyebiliriz: Muhbit olan kul Allah’a samimi olan ve samimiyetinden de ödün vermemek için çaba gösterendir. Kul her sözde ve eylemde bulunduğunda “Ben Allah’a karşı ne kadar samimiyim?” diye sormak kendisine sorduğu takdirde muhbit olma yolunda ilerlemiş olur. Allah’a karşı samimi olmak, kutsal kitaba göre hayatı düzenlemek ve yaşamakla sağlanır. Allah’a karşı samimi olmak, Kitap’ta yer alan her bir ayetin hakkını vermekle mümkündür. Yani her konuya aşırı şekilde hassasiyet göstermek ve daha da ötesi eylemde bulunarak hayat sürmektir. Zaten muhbitin içeriğinde söylem değil eylem insanı olmak anlamı vardır. Kul, eğer kul olmaya niyeti var ise her daim ve her vakitte ve her zeminde kendisine şu soruyu sorduğunda muhbit olmaya doğru yol alabilir: “Ben Allah’ın emirlerine karşı ne kadar samimiyim.” Zamana ve zemine bağlı olmadan yani şartlı olmadan samimi olabilmek, muhbit olmaya niyetlenmenin ön şartıdır.

Muhbit olmak isteyen, Rabbine karşı tevazuyu eline alan kuldur. Tevazu olmadan muhbit olunmaz. Kuşeyrî, “tevazu Hakk’a teslim olmak ve hükmüne itiraz etmemektir” derken kulun Allah ile olan ilişkisinde tevazunun sınırlarını da çizmiştir. Kul, Rabbine karşı kibre girdiğinde varacağı yol da o yolun yoldaşı da bellidir. Bu sebeple hem muhbit hem de kibir, aynı cümlede yani mümin bir kişide yer alamaz.

O zaman şu ayet yolumuzu aydınlatsın mı? “… Şu halde yalnız O’na teslimiyet gösterin. Sen de Allah’ın buyruklarına içtenlikle teslimiyet gösteren kimseleri müjdele” (Hac 22/34) İşte bizim kavramımız tam da burada geçmektedir. İçtenlikle teslimiyet gösterenler (muhbitler)… Bir başka ayette ise “…rablerine gönül huzuruyla teslim olanlara gelince” (Hûd 11/23) şeklinde geçen ayette muhbitler tanımlanmaktadır. Bunların cennetlik olacağı müjdesi de yine aynı ayetin devamında yer alır. Allah, kullarının muhbit olması için kullarını sınar ve dahi iman eden kulların doğru yolu bulması için bu yapılır. Ve bu sayede iman edenlerin bütün kalpleriyle ona bağlanmaları (Hac 22/54) sağlanmış olur. Gönlünde Allah olmayanın hayatında Allah’ın ayetleri olur mu hiç?

Teslimiyet göstermenin yolu, bilmekten ve öğrenmekten geçer. Hiçbir mevzuyu veya emri bilmeden muhbit olunmaz. Muhbit kullar, Allah tarafından müjdelenen kullardır. O halde bu müjdeyi elde etmek isteyenlerin de belli başlı özellikleri olması zaruridir. “Onlar öyle kimselerdir ki, Allah anıldığında kalpleri titrer. Başlarına gelen musibetlere sabrederler, namazlarını özenle kılarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıklardan Allah yolunda harcarlar.” (Hac 22/35) İzaha gerek yok değil mi? Herkes sadece bu şartlar altında kendisinin muhbit olup olmadığını düşünürse bu takdirde kendisinin o müjdeye layık olup olmadığını da idrak etmiş olur. Gönüller Rable huzura erecekken Rabbe karşı samimiyetsiz olmakla huzur elde edilir mi?

Muhbit olmak isteyenler için Hz. Peygamber (sav)’in dilinden bir dua ile bitirelim yazıyı. “Rabbim! Beni sana çok şükreden, çok zikreden, senden çok korkan, sana itaat eden, boyun eğen, mütevazı olan (muhbit), çok dua eden ve tevbe edip sana yönelen eyle.” (İbn Mâce, Dua, 2/1259)

Amin…

 

 

Yazarın Diğer Yazıları