
Ölü Müsünüz Diri Mi?
Halime Özdemir
İnsan sadece ruhu bedenden ayrıldığında mı ölü diye tanımlanır? Yoksa nefes alan insana da “ölü” diyebilir miyiz? Biz bunu nefes alıp veren bir insan için diyebilir miyiz onu bilmiyorum ama her dem Hayy olan Rabbimiz yaşayan insan için “ölü” demiştir. Bu anlamda nefes alan her insan yaşadığı hayat ile ya ölüdür ya diri. Ve bu sıfatlandırma, kendi tercihinin bir sonucudur. Bir anlamda kendisi seçer yaşarken ölü veya diri olmayı.
İnsanın bu şekilde sınıflandırılmasının sebebi; söz dinleyip dinlememesi ile ilgili. Rabbimiz, Kerim kitapta yer alanları dinleyip dinlememeye göre insanı ölü veya diri diye bir sınıflandırmaya tabi tutmuştur. Buradan şu anlaşılıyor ki dinlemek, insan için çok önemli bir vasıftır. Belki de bu yüzen Adem’in oğulları birbirini dinlemekten imtina ediyorlar ve hatta sabırsızlanıp sadece ve sadece kendileri konuşuyorlar. Oysa dinlemek, dinlendirecek bir eylemdi. Sözü dinlemek ve ona kulak vermek, aynı zamanda insanı insan yapan bir eylemdi.
Dinlememe karşısında gösterilen tepki kanaatimce üzüntüden başkası değildir. Nitekim Allah, kendisini dinlemeyenler karşısında üzülen Rasulünü şöyle teselli ediyordu: “Ancak samimiyetle dinleyenler daveti kabul eder. Ölülere gelince Allah onları diriltecek sonra da O’na döndürülecektir.” (En’âm 6/36) Din, dinleyenler için anlamlıdır. Kitap, dinleyenler için kutsaldır. Allah’ın sözü, ona kulak verenler için kıymetlidir. Diri olmanın alameti, Allah’ın davetine icabet etmekle mümkün hale gelir. Dinlenilmediğinde ise insan sadece ve sadece yaşayan bir ölüdür.
Bir teselli ayeti daha nazil oluyor ölü-diri ayrımında. Emrin muhatabı, yine Hz. Peygamber (sav): “Şunu iyi bil ki sen, ne ölülere duyurabilirsin, ne de arkalarını dönüp kaçarlarken o sağırlara davetini işittirebilirsin. Körleri de savrulup durdukları yanlış yollardan kurtarıp doğru yola çekebilecek olan sen değilsin.” (Rûm 30/52-53; Neml 27/80) Bu sefer hem ölü, hem sağır hem de kör olma sıfatıyla bezenmiş dine kulak vermeyenler. Ölüleri kendi hallerinde bırakıp dirilerin yola devam etmelerinin tembih edildiği bir ayet…
O zaman, dinin tanımına bakma vakti geldi sanırım. Din ne idi? Din, akıl sahibi kişilerin kendi istekleri ve arzularıyla Mâlik olan Allah’a teslim olması değil miydi? Çünkü Hayy olan Allah kullarının Müslüman (teslim) olmalarıyla aynı zamanda onların diri olmasını ve diri kalmasını başarmalarını istiyordu belki de. Ve teslim olan, hem işitebilen hem görebilendi. İşte dine teslim olup “ama, fakat, lakin” diye başlayan cümleler kurmadan “amenna ya Rabbi” diyenler, diri olarak hayat süreceklerdi. Keşke bilinseydi… Ama teslim olmayana da kim ne yapabilirdi? Hiç…
Oysa insan, Kur’an’a kulak verdiği için doğru yola ulaşacaktı (İsrâ 17/9) ama istemedi ve istememekte ayak diretti. Sonuçta ve ömrün sonunda zaten ölü sıfatını elde edeceğini bile bile daha hayatta iken kendisine “ölü” sıfatını layık gördü. Oysa Kur’an, rehber idi ve bu rehber insanın hayatının rehberi ve yol göstericisiydi. Ama insan onu dinlemek istemedi ve ölüler gibi davrandı ve sonuçta duyulduğu halde Kur’an sadece ölülere kaldı.
Peki ama post modern çağdaki insanın kulak vermediği ve hatta vermemek için çaba gösterdiği Kur’an ne idi ki insan ondan fersah fersah kaçıyordu? Burada biz susalım ve soruyu, Hz. Peygamber’in dilinden bir hadis-i şerif ile cevaplayalım mı?
- Allah’ın Kitabı’nda sizden öncekilerin bilgisi ve sizden sonrakilerin haberi vardır.
- Aranızdaki meselelerin hükmü ondadır.
- O, (hak ile bâtılı birbirinden ayıran) kesin bir hüküm olup anlamsız boş söz ve oyun değildir.
- Allah onu terk eden zorbayı rezil eder.
- Her kim doğru yolu Allah’ın Kitabı’ndan başkasında ararsa Allah onu sapıklığa düşürür.
- O, Allah’ın sağlam ipidir ve hikmet dolu sözleridir.
- O, dosdoğru yoldur…
- Ona dayanarak konuşan tasdik olunur.
- Onunla amel eden sevap kazanır, onunla hükmeden adaletli davranmış, ona davet eden doğru yola iletmiş olur.” (Tirmizî, Fedâilü’l-Kur’ân, 14)
O halde Allah’ın sözü sadece ve sadece dinlenmek ve onunla hayatı yaşamak için varken ve hayat bu şekilde anlam kazanırken ölü gibi diriler olmanın mantıklı bir izahı olabilir mi? Şunu unutmamak gerekir ki söz, dinlenmek içindir. Ya dinlemeyenler? Yaşayan ölüler…
Vesselam...