Halime Özdemir

Siz Allah'a Muhtaçsınız

Halime Özdemir

Muhtaç olmak, bir şeye gereksinim duymak anlamına gelir. Kişinin kendisinde olmayan ve kendisinin başaramadığı bir konuda veya eylemde bir başkasının yardımına ihtiyaç duyması ile gerçekleşen bir durumdur. Buna ilaveten insanın eksik ve aciz olması sebebiyle de kendini yaratana her zaman ve zeminde muhtaç olduğu ise bir başka gerçektir.

İnsan, her şeyi unutur çünkü mayasında unutma vardır. Kendisine yapılan iyiliği de kötülüğü de, sevdiklerini de sevmediklerini de, ölüyü de diriyi de, geldiği yeri de gideceği yeri de ama her şeyi unutur. Bunu bazen bilinçli bir şekilde yapar bazen de farkına dahi varmadan. Bazen gururdan yapar bazen de kibirden ve bazen de başkalarının desteğiyle. İnsanın insana karşı olan bu tavrı, bir derecede makul karşılanabilir belki ama insan muhtaç olduğu Allah’a karşı böyle bir eyleme girişirse işte o zaman hali nice olur?

İnsan muhtaçtır, havaya, suya, toprağa, insana ve tabi ki Allah’a... Ne olursa olsun hangi makam ve mevkide olursa olsun, hangi nimetlerle donatılmış olursa olsun insan her zaman ve zeminde muhtaçtır. Her ne kadar “her şeye gücüm yeter” düşüncesine sahip olsa da aslında insan muhtaçtır Rabbine... Çünkü onu dünyaya gönderen O’dur. Onun ne olduğunu ve ne olmadığını bilen yine Rabbidir. Hal böyle iken insan acizdir de. Her şeye karşı ne kadar aciz olduğunu kabul etmese de insan gereksinimlerle yaşar. Ve tek başına bu gereksinimlerinin üstesinden gelemez. Gelmesini beklemek de yine acizliğin bir göstergesidir.

İnsanın acizliği, bir anlamda ölümlü olmasıyla da ilgilidir. Ölüm; insanın ham maddesi yani mayası olan toprağa karışıp dünyadan yok olmasıdır. Ölümlü olan bir varlığın, sınırsız ve mükemmel olmasını ve dahi her şeye güç yetirebileceğini iddia etmesi de hayattan beklediği bir yanlıştır. Rabbini tanıyan ve Rabbiyle irtibatını koparmayan kişi, kendisinin güçsüz ve muhtaç olduğunu bilir ve kabul eder. Çünkü kendisi fâni Allah ise sonsuzdur. Bir kul, önce kendisini sonra ise Rabbini tanıma sürecinde şu ayeti göz ardı etmeden yaşamını idame ettirirse kendisinin muhtaçlığını da bizatihi kendisi kabul etmiş olur. “Rabbinin hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, rahmet sahibidir...” (En’am 6/133) bu sebeple insanın insan olarak yaptığı hiçbir şeye Allah’ın ihtiyaçlığı söz konusu değildir.

Dehşet verici bir başka ayetle de daha karşı karşıya kalıyoruz düşünmesini bilen için: “Ey insanlar! Hepiniz gerçekten Allah’a muhtaçsınız. Allah ise, sınırsız servet sahibi olup hiçbir şeye muhtaç değildir. O dilerse sizi yok eder ve yerinize yepyeni bir nesil meydana getirir. Bunu yapmak Allah için hiç de zor değildir.” (Fâtır 35/15-17) İstisna kabul etmeden herkesin ama herkesin muhtaçlık içerisinde olduğunu gözler önüne seren bir ayet-i kerime. Ve buna rağmen hala insanın kendisini yüceler yücesi olarak görmeye devam etmesi de tezatlığın bir başka çeşidi olarak gerçekleşiyor. Allah’a muhtaç olduğunu bilen bir insanın Allah’ın kullarına karşı da şefkat ve merhametli davranılması hiç şüphesiz beklenilesi bir durumdur. Çünkü Allah’ın kendisine kızmasını ve gazaplanmasını istemediğini düşünerek kendisinin muhtaçlığını merkeze koyduğunda gücünün ve sınırlarının çizgisini de anlamış olur.

“Allah sınırsız servet sahibi olup hiç kimseye muhtaç değildir, siz ise fakir olup mutlak manada O’na muhtaçsınız. Eğer din yolunda fedakarlıktan yüz çevirirseniz, Allah sizin yerinize başka bir toplum getirir de, sonra onlar sizin gibi hayırsız ve itaatsiz olmazlar!” (Muhammed 47/38) İnsan, ne malla ne evlatla ne makamla asla ve asla zengin değildir. Bugün gösterilen saygı ve hürmet, insanın şahsıyla alakalı değil de bulunduğu yer ile alakalı ise yarın kimsenin kendisine selam dahi vermeyeceğini bilerek hayatını devam ettirirse insan kendisinin muhtaçlık derecesini idrak etmiş olur.

Muhtaçlığın içerisinde gereksinim vardır. İhtiyacını kendi kendisine giderememe vardır. Ve insanın ömür sermayesinde kulluk yapması da onun aslî bir ihtiyacıdır. Rabbimizin kullarının ibadetlerine ve kulluklarına ihtiyacı yoktur. İhtiyaç, insana mahsus bir özelliktir. Ve insan, insan olabilmesi için yaratılış gayesi olan ibadet ve diğer şeylere muhtaçtır. Eğer bu vazifesini yapmazsa işte o zaman hayatı da eksik olarak devam edecektir. Kulluk yapmaya meyli olan, Allah’a muhtaç olduğunu da fark edecek ve hayatını ona göre devam ettirecektir.

Peki ama insanın ihtiyaçlarını Rabi ne zaman ve nasıl önemser? Muhtaç olduğunu bilmek, insanın hangi yolda olacağına da karar verebilmeyi bilmesinden geçer. İşte bu anlamda insanın ihtiyaçlarının giderilmesi için insana düşen ödev ve görevler de tam şu hadis-i şerifte bildirilmiştir. “Ey Ademoğlu, her durumda kendini bana ibadete ver ki, gönlünü zenginlikle doldurup ihtiyacını gidereyim. Böyle yapmazsan ellerini meşguliyetle doldururum, ihtiyaçlarını da gidermem.” (Tirmizî, Sıfatü’l- Kıyâme, 30) İnsan olmak, muhtaç olmaktır. Muhtaç olduğunu bilerek yaşayıp insana değer verenler ise dünyada kazananlardır.

 

Yazarın Diğer Yazıları