Halime Özdemir

Uykunuzun Bir Adabı Var Mı?

Halime Özdemir

Uykunun adabının olup-olmadığı zamanlar ve zeminler olduğunu düşünerek bu hafta uyku adabı nasıl olmalı ona dair yazmaya karar verdim. Uykumuz adaba uyuyor mu onu öğrenelim ister misiniz?

İnsanoğlu, gece-gündüz ekseninde ömrünü tüketir gider. Bazen dinlenir bazen uyur, bazen çalışır bazen çalışmaz ama herkes kendisine verilen ömrü tamamlayıp gider. Uyku da insanoğlunun en temel ihtiyaçlarından biridir. Doğru-düzgün uyku alınmadığı takdirde bünyede hastalıklar ve maraziyeler meydana gelebilir. Bu sebeple uykunun da bir ölçüsü ve adabı vardır ve olmalıdır da.

Çalışma ve uyku arasında paralel bir ilişki vardır. Şu ayette belirtildiği şekilde uyku-çalışma düzeni kurulmuştur: “Uykunuzu dinlenme vesilesi kıldık. Geceyi (uyku için) örtü yaptık. Gündüzü de çalışıp kazanma zamanı kıldık.” (Nebe’ 78/9-11) Görüldüğü gibi insanın dinlenmeye ve dahi çalışmaya ihtiyacı vardır. İnsan gündüz çalışıp yorulacak gece de uykusunu alacaktır. Allah, insanın gününü bu şekilde tanzim etmiştir.

Gece ne zaman başlar? Gece, akşam ezanıyla başlayıp imsak vaktiyle son bulan zaman dilimidir. Bunun dışındaki zaman dilimi ise gündüzdür. İbadetler, zaman dilimlerinin belirlenmesinde önemli bir unsurdur. Gece yarılarına kadar uzun uzun oturmak veya gereksiz bir şekilde işlerle meşgul olmak uygun görülmemiştir. Mesela Hz. Peygamber’in şu uygulaması dikkate değer: “Resûlullah (sav), yatsıdan önce uyumayı ve yatsı sonrasında da (oturup) konuşmayı hoş karşılamazdı.” (Buhârî, Mevâkîtü’s-salât, 23) O zaman günümüzde saatlerce süren muhabbetler, saatlerce süren tv veya sosyal medya uygulamalarının başında zaman geçirmek gece uykusundan çalmak demek olmaktadır ki bu dinen uygun görülmemiştir.

Bunun yanında gece fazla uyumak veya sabah olduğu halde günü uyku ile geçirmek de hoş görülmemiştir. Şöyle ki mesela Rasulullah (S.A.V) şöyle bir uyarıda bulunmuştur kulak vermek isteyenlere. Kulak vermemek gibi hakkımız var mı o da başka bir mevzu. Çünkü din bizden Allah’a ve Rasulüne itaati istemektedir. Bu konu burada bir dursun biz konuya dönelim. “Sabah uykusu, rızkın azalmasına sebep olur.” (İbn Hanbel, I, 73) Rızık, nimet... Rızık, bereket... Rızık, vakit... Rızık, emek... Rızık, çaba...

O zaman saatlerce uykuda kalmak hem günü bereketsizlendirir hem de bildiğimiz bilemediğimiz, gördüğümüz göremediğimiz pek çok rızkımızın da azalmasına sebep olacaktır. Yani kendi kendimize bir anlamda hem zulüm hem de kötülük yapmış oluruz. Rasulullah (sav)’in bize bildirdiği şu tavsiye de yine bu konuda dikkate şayandır dikkat etmek isteyenler için. “Dâvûd’un oğlu Süleyman Peygamber’in annesi, Süleyman’a şöyle demişti: “Evlâdım! Geceleyin fazla uyuma! Zira geceleyin fazla uyumak, kişiyi kıyamet günü fakir bırakır."” (İbn Mâce, İkâmet, 174) İfrat ve tefrit, uykuda da olsa sakıncalı ve hoş görülmeyen işlerdendir. Dinimiz, her zaman orta yolu bizlere tavsiye etmiştir.

Aynı zamanda Hz. Peygamber (sav(‘in şu buyruğuna da dikkat etmeliyiz. şöyle buyurmuştur: “Gündüzün evvelinde uyumak dalgınlık, ortasında uyumak güzellik, sonunda uyumak ise ahmaklıktır.” (Buhârî, Edebü’l-müfred, 593) Bu bir Müslümanın hangi saatlerde uyuması gerektiğinin formülünü açıkça belirtmiştir.

İnsanların pek çoğu, sabah uyandıklarında hiç dinlenemediklerinden dem vuruyorlar. Sebebi, gecenin uyku zamanı olan vaktini ayakta geçirmelerinden dolayı ama farkına dahi varmıyorlar. Uzmanlara göre uyku nasıl olmalıdır?

“Uykuyu kolaylaştıran ve uyku-uyanıklık çevrimini ayarlayan Melatonin hormonu, akşam saatlerinde salgılanmaya başlar ve gece 02.00–03.00 saatlerine kadar da artarak devam eder. Ayrıca protein yapımı ve hücre çoğalmasını sağlayan büyüme hormonu 24.00’te en yüksek seviyeye ulaştığından, en geç saat 11.00’de uykuya geçilmelidir. Aşırı ışığa maruz kalma, televizyon seyretme ve elektromanyetizma gibi dış tesirler, melatonin salgısını azaltarak, bu sistemin işleyişini bozar. Sabah 06.00’dan itibaren kortizol ve adrenalin salgısı arttığından, uyku yoğunluğu ve doyumu gerçekleşmez. Ayrıca günün diğer saatlerine göre daha verimsiz olduğu bilinen ve uykuya eğilimli olunan öğle saatlerinde, derin ve yavaş uyku döneminden oluşan yarım saatlik bir gündüz uykusu da, vücut için yararlı olmaktadır.” Dolayısıyla bu tıbbî bilgi de hadis ve ayetlerle aynı doğrultudadır. İnsanın da öncelikle kendi nefsini düşünüp kendini her türlü olumsuz durumdan koruması gerekir.

“Sabahı aydınlatan O’dur. Ve O, geceyi dinlenme zamanı, güneşi ve ayı birer hesap ölçüsü kılmıştır. İşte bu, aziz ve alîm olan Allah’ın takdiridir.” En’âm 6/96 Bu ayet-i kerimeden de anlaşıldığı üzere dinlenmeyi esas alan bir uyku düzeni esastır. Ama bunu şu şekilde anlamak da doğru değildir. Uykuyu aldıktan sonra saatlerce hala uyumaya devam etmek, çocuklukta veya gençlikte edinilen yanlış alışkanlıkları devam ettirmeye bir bahane olmaması gerekir.

Gündüz, insanın nasibini, rızkını araması için insana lütfedilen bir zaman dilimidir. İnsanın bunu araması gerekir. Gün ağarmaya başladığı an başlayıp hava kararmaya başladığı an herkesin evine köyüne çekilmesi gereken bir zaman dilimi. O zaman insana düşen çalışmak ve dinlenmek için Allah’ın belirlediği kuralı uygulamaktır. Şu ayet de dikkatimi çekti hiç şüphesiz. “Gece ve gündüz uyuyabilmeniz ve Allah’ın lütfundan nasibinizi aramaya çalışmanız da O’nun kanıtlarındandır. Bunda, dinleyen kimseler için elbette dersler vardır.” (Rûm 30/23) Ayetin son bölümüne dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Zira bu konunun dinlenilmesi isteniyor ama dinlemeyenlerin de olacağına dikkat de çekmektedir. Ki zaten pek çok kişinin bu ayet yokmuş gibi hayat sürdüğü de az değildir.

Gecenin uyunması zorunlu olan zaman dilimine dikkat eden kişi, uykusunu almış olur ve sağlıklı bir uyku düzenini kurmuş olur. Bu şekilde davranmak Peygamber duasına da kişiyi mazhar kılar. Mesela Hz. Peygamber (sav) şöyle bir dua buyurmuştur: “Allah’ım! Ümmetimden sabahın erken vakitlerinde işe koyulanlara bereket ver.” Ve aynı zamanda yine Hz. Peygamber’in bir askerî birlik göndereceğinde de onları günün ilk saatlerinde gönderdiği rivayeti vardır. (Dârimi, Siyer, 1) O zaman şunu öğrenmekteyiz ki, dinimiz sabahın erken saatlerinde işe koyulup çalışılmasını istemekte ve emretmektedir. Zaten atalarımız da “Akşamın hayrından sabahın şerri iyidir (yeğdir).” demişlerdir.

Uyku, insanın zamanını düzenleyeceğinden kişinin gün boyu performansını da etkileyecektir. Bu sadece günlük işleri değil Müslüman kimliğine sahip ise ibadetlerinde de etkili olacaktır. Nitekim bir Müslüman, gün ve gece içerisinde ibadetlerinin zamanlarına dikkat etmekle de mükelleftir. Mesela Allah Rasulü’nün şu sözü bunun için çok güzel bir örnektir: “Sabah namazını kılıp sonra da oturduğum yerden kalkmayarak güneş doğuncaya kadar Allah’ı zikretmem, benim için Allah yolunda düşmana saldırmamdan daha sevimlidir.” (Abdurrezzâk, Musannef, I, 530) Zihnin en berrak ve temiz olduğu zaman dilimleridir sabah vakitleri. Yine Hz. Peygamber sabah vakitlerinde ashabıyla sohbet etmeyi de yaparmış. Sağlam kafa ile insanların dertlerini sıkıntılarını dinlemek ve onlarla vakit geçirmek de günün erken saatleri için uygun zaman dilimleridir.

Hz. Peygamber (sav), uyku adabına dair Berâ b. Âzib’e şöyle tavsiyelerde bulunmuştur: “Yatacağın zaman namaz için abdest aldığın gibi abdest al. Sonra sağ tarafın üzerine yat ve şöyle de: "Allah’ım! Kendimi sana teslim ettim. İşimi sana havale ettim. Sırtımı sana dayadım, sana karşı ümit ve korku besleyerek… Senden sığınacak yer yine sensin, senden kurtulacak yer de yine sensin. Allah’ım! İndirdiğin kitabına ve gönderdiğin peygamberine iman ettim." Şayet o gece ölecek olursan fıtrat üzere ölürsün. (Uyumadan önce) söyleyeceğin son sözler bunlar olsun.” (Buhârî, Vudû’, 75)

İnsanın uyku düzeni konusunda dikkat etmesi gereken şeylere dikkat etmediği zaman ne olur? Veya insan neden saatlerce uyuduğu halde sabah veya öğlen uyandığında yorgun kalkar? Bu soruya cevabı şu hadis-i şerif üzerinden vermek istiyorum. Nitekim işin uzmanları hiç şüphesiz bunun cevabını vermişler fakat dini referanslar ne demiş biz bu yazımızda buna değinmek istediğimiz için bu hadisi de dikkatlerinize sunmak istiyorum: “İnsan uyuduğunda şeytan onun ensesine üç düğüm atar. Her bir düğümü atarken “Önünde uzun bir gece var, yat!” der. Eğer kişi gece uyanıp Allah’ı zikrederse düğümün biri çözülür. Kalkıp abdest alınca bir düğüm daha çözülür. Namaz kılınca üçüncüsü de çözülür ve kişi canlı ve kendini iyi hissederek sabaha girer. Eğer böyle yapmazsa kendini kötü hissederek tembel bir şekilde güne başlar.” (Buhâri, Teheccüd, 12)

Uyku, insanın bir anlamda ölümüdür. Uyuyan kişiden her türlü sorumluluk kaldırılmıştır. “Yüce Allah dilediği zaman (uyutmak suretiyle) ruhlarınızı alır, dilediği zaman da (uyandırarak) geri verir…” (Nesâî, İmâmet, 47) Dolayısıyla uykudan uyanabilmek de bir lütuftur. Allah Resulü, yatacağı zaman şu şekilde dua ederlermiş: “Allah’ım! Senin isminle ölür ve Senin isminle dirilirim.” (Buhârî, Daavât, 7, 8, 16) Yine Fatiha Suresi, Kafirûn Suresi, İhlas Suresi, Felak Suresi ve Nas Surelerini de okumuşlardır. Hz. Peygamber (sav), aynı şekilde uykudan uyandığında da dua etmiş ve bize de bu konuyla alakalı şu duayı öğretmiştir. “Vücuduma sıhhat ve afiyet veren ve ruhumu bana geri çevirerek kendisine kulluk yapmama izin veren Allah’a hamdolsun.” (Tirmizi, Deâvat, 20) Şunu öğreniyoruz ki uykudan uyanınca da bunun bir kıymet ve nimet olduğunu fark edebilmek Rabbimize kulluk yapmak için çabalamak her Müslümana düşen bir görevdir.

O zaman, uykuyu engelleyen ve ona mani olan her türlü işten ve durumdan uzak durmak ve geceyi uykuya tahsis etmek her Müslümanın yapması gereken bir şeydir. Bu, insanın vücudunun insan üzerindeki hakkıdır. Bu vücudu nerede-nasıl harcandığı sorulacağı için bu konuya da dikkat etmek kulluk görevidir. Uyku adabı, dinimiz açısından oldukça önemlidir. Hz. Peygamber (sav)’in şu hadisi-i şerifi bunun için en güzel kanıttır: “Ümmetim hakkında en çok şu hususlardan korkuyorum. Bunlar; şişmanlık, uykuya düşkünlük, tembellik ve iman zayıflığıdır.” buyurmuştur. (Suyûtî, Camiü’s-sağir, 1, 404)

 

Yazarın Diğer Yazıları