Ailede Merhamet
Kadriye Doğan
Sevgi ve merhamet eşleri birbirine bağlayan en kıymetli duygulardandır. Merhamet buyurgan ve sert bir tavrı, güç gösterisini, bencilliği bir kenara bırakıp, samimi ve fedakâr olmaktır. İlahi bir armağan olan sevgi ve merhametin evlilikte kalıcı olması, eşlerin karşılıklı sorumluluk almalarına bağlıdır. Biri merhametle muamelede bulunurken diğeri gaddarlığı yeğliyorsa evliliği ayakta tutan mucizevî etki olan sevgi ve merhamet nasıl kalıcı olabilir.
Merhamet ile şiddet bir arada olabilir mi hiç? Rahmet Peygamberinin, hayatı boyunca bir kadına tek bir tokat bile atmamış olması, (Müslim, Fedâil. 79) elbette tesadüf değildir.
Hanımları taşıyan develerin hızlanmasına sebep olan Enceşe’yi bile uyarmıştı Peygamberimiz: “Enceşe! Aman sakin ol, kristallere dikkat et!” (Buhârî, Edeb, 111) diyerek.
“Allah’ın Hanım kullarına vurmayın!” (Ebû Dâvûd, Nikâh, 41-42) buyurarak fiziksel şiddeti asla onaylamayan Sevgili Peygamberimiz, sözlü şiddete tepkisini de açıkça ortaya koymuş, kötü sözü kesinlikle yasaklamıştır. (Tirmizî, Birr, 48) Ailesine, başkalarına olmadığı kadar kırıcı ve kaba davrandığını itiraf eden, Ebû Huzeyfe’ye, günde defalarca Allah’tan af dilemesi gerektiğini söylemiştir. (İbn Mâce, Edeb, 57)
Eşi tarafından hakaret gören, azarlanan, küçümsenen, emekleri takdir edilmeyen, aksine sürekli eleştirilen bir insan, kadın olsun erkek olsun şiddet görmüyor diyebilir miyiz? Ev içinde dayağa şahit olan bir yavru, kendi dayak yemese de şiddet mağduru değil midir?
Düşünelim; bir iftirayı şiddet dışında nasıl tanımlayabiliriz? Küfürlü ifadeler, beddualar, kötü lakaplar ezmez mi insanı? Eşleri birbirine örtü kılmışken Yüce Rabbimiz, eşinin mahremini başkalarına anlatmak, onun güvenini kötüye kullanmak şiddet değil de nedir?
Ailesiyle, akrabalarıyla, komşularıyla görüşmesine izin verilmeyen bir kadın şiddet görmüyor mudur? “Dediğimi yapmazsan artık senin annen olmayacağım.” tehdidini duyan küçük bir çocuğun yaşadığı kaygıyı, çektiği ıstırabı neyle ifade edebiliriz? Maaşına el konulan bir büyükanne, horlanan azarlanan bir yaşlı, zorla çalıştırılan bir genç, istismara uğramış bir çocuk şiddetin pençesinde değil midir?
Aile içi şiddet denildiğinde ilk akla gelen kadının kocasından şiddet görmesi oluyor. Oysa bu, şiddetin sadece bir türü. Aile içinde çocuklar da şiddetin odağı olabiliyor, yaşlılar da... Oysa Peygamber Efendimiz der ki, “Müslüman, elinden ve dilinden diğer Müslümanların zarar görmediği kimsedir” buyurmuyor mu?
Ailede şiddet konusunda belki de en son akla gelen erkek oluyor. Hâlbuki sözlü, psikolojik ya da ekonomik baskıyla erkeğin de şiddete maruz kalabiliyor. Biz, ailemizde şiddetin hiçbir türünü istemiyoruz, hem de hiç kimseye karşı…
Kadın da eşine yönelik maddi, manevi ve psikolojik şiddetten kaçınarak “Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar.” (Tevbe,9/71) ayeti gereğince dostluk ve samimiyet içerisinde sorunları çözme yolunu benimseyerek birlikte çıktıkları uzun hayat yolculuğunda huzurla yürümelidirler.
Evlilik, omuzlara yük değil, gözlere ışıltı olmalı. İnsan, hayat arkadaşının rakibi değil, sırdaşı, örtüsü olmalı.
Kadının nikâhla erkeğin “mülkiyetine girmiş” bir insan değil, ona “emanet edilmiş” bir can olduğu bilinmeli.
“Kadınlar konusunda Allah’tan sakının (O’na hesap vereceğinizi unutmayın). Çünkü siz onları Allah’ın emaneti olarak aldınız ve Allah’ın adıyla (nikâh kıyarak) kendinize helâl kıldınız.” (Müslim, Hac, 147)
Biliriz ki, bir varlık emanetse tüketilmez; bir can emanetse örselenmez. Emanete ancak özen gösterilir, sağ salim sahibine ulaşması için emek verilir. Çocuğuna öfkelenen anne babalar çocukluğu Sevgili Peygamberimizin yanında geçen, yıllarca onunla kalıp ona hizmet eden Enes b. Mâlik’in anlattıklarına kulak vermeli:“Resûlullah’a on sene hizmet ettim. Vallahi, bana bir kez olsun ‘öf!’ bile demedi. Herhangi bir şeyden dolayı, ‘Niçin böyle yaptın?’ ya da ‘Şöyle yapsaydın ya!’ demedi. Yaptığım hiçbir şey için beni ayıplamadı, azarlamadı.” (Müslim, Fedâil, 51-)
Unutmayalım ki, Allah’ın merhametine mazhar olmanın en etkili yollarından biri, insanlara merhamet etmektir. Peygamber Efendimiz bu gerçeği şöyle dile getirir: “İnsanlara merhamet etmeyene Allah da merhamet etmez.” (Buhârî, Tevhid, 2)
Hele de bu insanlar, eşimiz, çocuklarımız, aile büyüklerimiz ise…
Sevgi ve merhameti ilke edinen aile fertleri, karşısındakinin en az kendisi kadar değerli olduğunu fark ederek “Kişinin kendisi için istediği bir şeyi mümin kardeşi için de istemedikçe olgun mümin olamayacağı” (Buhârî, İman, 7) hadisinde buyrulduğu üzere empati geliştirerek davranışlarına yön verir. Yaratılanı yaratandan dolayı sever, merhamet eder. Allah bizi zulme uğramaktan da zulüm etmekten de korusun sevgili okuyucularım.