Ateş Yanında Duran İs, Gül Yanında Duran Mis Kokar
Kadriye Doğan
Bu atasözü, aslında insan hayatının en derin gerçeklerinden birini anlatır. İnsan, çevresinin bir aynasıdır; kimlerle oturup kalktığının, neyin içinde ve yakınında bulunduğunun rengini taşır. Ateşin yanında duran nasıl ister istemez isle kaplanıyorsa, gülün yanında duran da farkında olmadan mis kokar. İyilik de kötülük de bulaşıcıdır; ülfet eden etkilenir, etkilenmekten kaçmak mümkün değildir.
Kur’an-ı Kerim, bu hakikati “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve doğrularla beraber olun.” (Tevbe 119) ayetiyle insana yol gösterirken, birlikte yürünecek insanların niteliğini bile bir kulluk ölçüsü hâline getiriyor. Çünkü doğrularla yürüyen doğruluğun kokusunu taşır; eğrinin yanına yaklaşan, fark etmese bile eğriliğin gölgesini üzerinde bulur. Fussilet suresindeki “Kötülükle iyilik bir olmaz. Sen kötülüğü en güzel olanla sav” ayeti ise insanın temas ettiği şeylerden etkilenmesini hatırlatır. Bir kalp güzellik yakınında yumuşar, çirkinliğin içinde sertleşir; ateşle temas eden kararır, güle değen güzelleşir.
Peygamber Efendimiz’in (S.A.V.) bir hadisinde söylediği benzetme, bu hakikati daha da berraklaştırır: “Salih arkadaş misk taşıyan kimse gibidir… Ondan güzel koku satın alırsın ya da o sana ikram eder ya da yanında güzel koku koklarsın. Kötü arkadaş ise körükçü gibidir; ya elbiseni yakar ya da ondan kötü koku duyarsın.” (Buhârî, Müslim) Böylece insanın arkadaş seçiminin bir zevk meselesi değil; karakter, kader ve istikamet meselesi olduğunu öğreniyoruz. Çünkü insan, dostunun hâlini ödünç alır. Yanında durduğu kişiden bir şey bulaşır mutlaka: ya misk ya is… Üstelik bunun fark edilmesi için uzun yıllar da gerekmez; bazen birkaç sohbet, bazen bir bakış bile kalbe işleyen izler bırakır.
Mevlânâ’nın “Gül ile oturan gül olur, diken ile oturan diken” sözü de bu yüzden söylenmiştir. İnsan, farkında olmadan eşlik ettiği şeyin şeklini alır. “Toprak bile gül bahçesine düşünce gül kokar; insan kalbi neden etkilenmesin?” diyerek de kalbin ne kadar narin ve geçirgen olduğunu anlatır. Bir gül fidanının yanına düşen toprak bile mis gibi kokabilirken, kötü bir alışkanlığın, yanlış bir insanın, öfkeli bir ortamın insan ruhunu etkilememesi mümkün değildir.
İyi arkadaş seçmek işte bu yüzden insanın hayattaki en önemli kararlarından biridir. Çünkü arkadaş sadece bir zaman paylaşımı değildir; insanın ahlakına, duygusuna, sabrına, huzuruna, hatta kaderine temas eden bir yol arkadaşlığıdır. Yanlış arkadaşa yakınlık, karanlık bir odaya girmek gibidir; başta bir şey görünmez ama bir süre sonra içindeki ışığın azaldığını, kalbinin karardığını fark edersin. Doğru arkadaş ise sabah güneşi gibidir; hem ısıtır hem aydınlatır, sana senden daha iyi bir hâl hediye eder. Kişi bazen kendi gücünü yetiremeyeceği bir noktada bile doğru insanın omzuyla doğrulur, kötü niyetli birinin sözüyle de temiz kalbinin rengi sönebilir.
Bu yüzden eskiler “Dost insanın ya cennetidir ya cehennemi” dermiş. Çünkü insan, kalbinin kokusunu beraber yürüdüğü yoldan alır. Ateşin yanında duran is; gülün yanında duran mis kokar. Gülün yanında durmaya niyet edenin gönlü de gül gibi olur; Allah da onun yolunu güzelliklerle donatır. Ve insan, seçtiği arkadaşın aslında kendi geleceğini seçtiğini, yaş aldıkça daha iyi anlar.