Kadriye Doğan

Ölüm, Giydiğin Paltoyu Yaz Gelip İhtiyacın Kalmadığında Çıkarıp Dolaba Asmaya Benzer

Kadriye Doğan

Hayat, bize emanet edilmiş bir yolculuktur. Bu yolculukta bedenimiz, bize verilen bir palto gibidir. Kışın soğuğundan korur, yağmurdan saklar; yani bu dünya imtihanında işimizi görür. Fakat zaman gelir, o paltonun görev süresi biter. İşte ölüm, çoğu zaman korkutucu bir karanlık gibi anlatılsa da hakikatte, artık gereği kalmayan bir paltoyu çıkarıp bir kenara asmaktan farksızdır.

Kur’ân, ölümü bir yok oluş değil; bir geçiş, bir kapı, bir dönüş olarak tanımlar. “Her nefis ölümü tadacaktır” buyrulur (Âl-i İmrân 185). Ayet “ölümle yok olacaksınız” demez; tatmak fiiliyle geçici, bir hâlden diğer hâle uzanan bir yolculuk anlatılır. Yani ölüm, Rabbine doğru adım atmaktır, beden zindanından kurtulmaktır.

Yine Kur’ân’da “Onlar Rablerinin huzuruna döndürülürler” (En’âm 36) ifadesi geçer. Döndürülmek… Bir yere ilk defa gitmek değil, geldiğin yere geri dönmek demektir. Yani asıl yurdumuz bu dünya değil; asıl evimiz, geldiğimiz rahmet kapısıdır.

Mevlânâ da Mesnevî’de bu hakikati çok defa hatırlatır. O, ölümü bir ayrılık değil, “sevgiliye kavuşma gecesi” olarak görür. Çünkü beden dediğimiz paltoyu çıkarınca, ruh asıl ait olduğu yere, özgürlüğüne kavuşur. Şöyle der:

“Can kafesten uçunca, kuş hür olur.”

Ölüm, bizim dünyadaki sınırlı hâlimizi genişletip rahmetin sonsuzluğuna açar. Mevlânâ bunu bir başka benzetmeyle şöyle anlatır:

“Toprağa attığın tohum nasıl yok olmazsa, kabre giren de yok olmaz; yeni bir baharla yeniden dirilir.”

Biz çoğu zaman ölümü bir bitiş, bir kopuş gibi zihnimizde büyütürüz. Oysa Kur’ân’ın diliyle bakınca, ölüm bir “emir vaktinin gelmesi”, Mevlânâ’nın diliyle bakınca “düğümün çözülmesi”dir.

Bu dünya yolculuğunda paltonun başını gövdesini sıcak tutması gibi beden de bize hizmet eder; yorulur, eskir, zayıflar. Sonunda onu çıkarıp asmak, bir kayıp değil; yeni bir hâlin başlangıcıdır. Dünya misafirhanesinde ağırlanan yolcu, vakti gelince başka bir menzile geçer.

Belki en çok korktuğumuz, bilinmezliktir. Fakat Allah “Merak etmeyin, ben sizinle beraberim” (Tâhâ 46) buyurur. O’nun beraberliği, ölüm anının bile bir ürperti değil bir teslimiyet hâline dönüşmesini sağlar.

Sonunda hepimiz, bu hayatın caddesinde yürürken üzerimize aldığımız paltoyu çıkaracağız. Ama o çıkarış, üşümek için değil; artık ısınmaya ihtiyaç duyulmayan yeni bir bahara adım atmak içindir.

Necip Fazıl ne güzel diyor 

Ölüm ölene bayram, bayramda sevinmek var,

Oh ne güzel bayramda tahta ata binmek var. Ve yine başka bir şiirinde dediği gibi 

Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber.

Hiç güzel olmasaydı ölür müydü peygamber.
 

Yazarın Diğer Yazıları