Teyze Siz Zengin Misiniz?
Kadriye Doğan
Bugünkü yazıma sıcak bir öykü ile başlayalım. Yırtık pırtık paltolar giymiş iki çocuk kapımı çaldılar. Eski gazeteniz var mı teyze diye sordular. Çok işim vardı, üstelik ödeyemediğimiz faturalar yüzünden eşimle az önce kavga etmiştik moralim çok bozuktu. Önce hayır demek istedim ama ayaklarına gözüm ilişince sustum ikisinin de ayaklarında o soğuk kış gününde eski sandaletler vardı ve ayakları su içindeydi. İçeri girin de size sıcak bir çay vereyim dedim.
Hiç konuşmuyorlardı. Islak ayakları halıda iz bırakmıştı. Çayın yanında reçel ekmek de hazırladım onlara; belki dışarıdaki soğuğu unutturabilir, azıcık da olsa ısıtabilirdim minikleri. Onlar sobanın önünde karınlarını doyururken ben de mutfağa döndüm ve yarıda bıraktığım işlerimi yapmaya koyuldum. Fakat oturma odasındaki sessizlik dikkatimi çekti başımı uzatıp baktım içeriye. Küçük kız elindeki boş fincana bakıyordu. Erkek çocuğu bana döndü ve “Teyze siz zengin misiniz?” diye sordu.
“Zengin mi yok hayır” derken gözlerim bir an ayağımdaki eski terliklere kaydı. Kız elindeki fincanı tabağına dikkatle yerleştirdi ve “Sizin fincanlarınız ve fincan tabaklarınız takım” dedi. Sesinde büyük bir hayranlık ve gıpta vardı. Sonra gazetelerini alıp çıktılar. Teşekkür bile etmemişlerdi. Ama buna gerek yoktu teşekkür etmekten daha öte bir şey yapmışlardı. Bana şükretmeyi öğretmişlerdi. Düz mavi fincanlarım ve fincan tabaklarım takımdı. Pişirdiğim patateslerin tadına baktım sıcacıktı. Başımızı sokacak bir evimiz vardı, bir eşim vardı. Eşimin de bir işi vardı. Bunlar da fincanlarım ve fincan tabaklarım gibi bir uyum içindeydi sandalyeleri yerlerine yerleştirdim çocukların ayaklarının çamur izleri halının üzerindeydi hala silmedim ayak izlerini silmeyeceğim de olur ya unutuveririm ne kadar zengin olduğumu.
Değerli okuyucularım Peygamberimiz “Hayat şartları sizinkinden daha aşağı olanlara bakınız; sizden daha iyi olanlara bakmayınız. Bu, Allah’ın üzerinizdeki nimetini hor görmemenize daha uygun bir davranıştır.”
“Sizden biriniz mal ve yaratılış itibariyle kendisinden üstün olan kimseye bakarsa, ardından kendinden daha düşük derecede olana baksın” buyuruyor.
İnsanlar çoğu kere bu dünyalıklara özenirler. Fakir zengine, çocuğu olmayan veya az olan çocuğu çok olana, bir mevki ve makam sahibi olmayan, mevki ve makam sahibi olana özenir. Oysa bu doğru değildir. Çünkü fakir olduğunu söyleyenden daha fakir olan, hasta olduğunu ifade edenden daha hasta olan vardır.
Kişi eğer özenecekse bu gibi geçici şeylere değil, kalıcı ve Allah katında değeri olan şeylere özenmelidir. Zengin olup, zenginliğini Allah yolunda harcayana özenilebilir. Takva ehli ve dindar bir kimseye, ilim sahibi olup ilmini Allah yolunda kullanana özenmek lâzımdır. Çünkü bu özellikler kalıcı ve Allah katında değerli olan şeylerdir.
Bu sebeple Peygamber Efendimiz (ASM), dünyalık yönünden herkesin kendinden daha aşağı derecede olanlara bakmasını tavsiye etmiştir. Böylece herkes kendi bulunduğu hâle hamd ve şükretme imkânına kavuşmuş olur.
Yine peygamberimiz "Kim din konusunda kendisinden üstün kimselere bakar ve onlar gibi olmaya çalışırsa, dünyalık konusunda da kendisinden aşağılık olanlara bakıp Allah’ın kendisine verdiği nimete hamdederse, Allah bu kimseyi şükredici ve sabredici olarak yazar" buyuruyor.
Bir kitapta şöyle bir söz okumuştum. Yeni ayakkabı alamadığım için yolda üzülerek giderken ayakları olmayan birini gördüm.
Dünya geçicidir. Dünya hırsı hiç bitmez insan hep daha fazlasını ister. Hırs yapacaksak ahirette en güzel yere sahip olmak cennetteki kadememizi artırmak için hırs yapalım. Mizan günü öyle bir an gelir ki verdiğimiz yarım hurma bizi ateşten kurtarır unutmayalım.