Özlemeye Dair
Misafir
Bugün özlem duygusunun derinliklerini ve insan üzerindeki tesirlerini inceleyeceğiz. Özlemek, duyguların en temiz, en masum olanlarındandır. İnsan tabiatının saflığını göz önüne koyar. Nasıl mı? Bazen çok kızdığımız, çok kırıldığımız kişileri özlediğimizi fark ederiz. Onca kötü anıya, zorluğa rağmen özlem duygusu baskın gelir. Asla affetmem, barışmam dediğimiz kişilere sinirimiz geçer, öfkemiz soğur. Artık tüm yaşananları bilmemize rağmen o kişiyi affetmek istiyoruzdur. Belki de affedemesek bile kavuşmak... İşin özünde o kişiyi özlüyoruz. Tekrar yanımızda olsun, güzel anılardaki hali bizi bir daha hiç bırakmasın istiyoruz. Bazen ise o kişinin kötü yönlerini bile özlediğimizi fark ediyoruz. Bu duygu öyle güçlü ki imkansızlara imkan kılar, bitti denilenleri tekrar ve tekrar başlatır.
İnsanın özlemi kaybetmekle de ilişkilidir. Bir kişiyi kaybederseniz değerini fark edebilir ve her yerde gözleriniz onu aramaya başlayabilir. Özlemle kaybetme korkusu da bir arada yaşanması muhtemel olabilecek hislerdir. Bir kadın askerdeki eşini bir daha görememe ihtimalini hatırladıkça eşini daha çok özler. Bir çocuk rüyasında ebeveynlerinin başına kötü bir şey geldiğini gördüğünde tüm gün bir korku ile özlem duyar. Bir baba kızını evlendirdiğinde kaybettiği hissine kapılabilir. Bu da özlemi tetikler. Bazense uzun durumlar gerekmez özlemek için. Aylara, yıllara ihtiyaç yoktur. Günler ve saatler de özlemek için yeterlidir. Çünkü kaybetmesek de ya da bundan korkmasak da yanında olamadığımız her an için sevdiklerimizi özleriz. Gencinden yaşlısına, inatçısından mazlumuna bu duygu hepimiz için ortaktır. Hepimiz severiz. Bir insanı sevemezsek bir kediyi veya bir çiçeğin güzelliğini severiz. Sevdikçe de istemesek bile özleriz. Kızsak da küssek de özleriz. Özlemek biraz da hayatın müdahale edemeyeceğimiz noktaları olduğunun yansımasıdır. Biz kesin gözüyle bakarken hayat bize daha yeni sürprizini sunmamıştır. Üstelik acı uzaklarda değil kalpte bekliyorsa sizi, işte o zaman bir düşmana veya yaşanması gereken onlarca konuşmaya ihtiyacınız kalmaz. İnsanın içinde yaşananları insan bile iradesi ve mantığıyla bir noktaya kadar kontrol edebilir. Geri kalanı hayatın bilinmezliklerinin getirisi olarak bizi beklemektedir. Özlem de bu bilinmezin içinden doğan en insafsız hislerdendir. Geçmişi yüze vurur vurmasına ama onun etkisinin önündedir. Baskın bir şekilde belirdiğinde yanında birçok duyguyu da getirmeyi ihmal etmez. Lakin her ne olursa olsun güzeldir özlemek. Özleyen kişi karşısındakinin onun için ne kadar önemli olduğunu görür. Sabrın sükunetinde kavrulur, zamanın olgunluğuyla demlenir. Bir öğrenme, olgunlaşma veya sorgulama süreci olarak da görülebilir ve bu doğrultuda özlemenin getirileri ikili ilişkilere yansıtılabilir. Peki, gelelim özlemenin insan davranışları üzerindeki tesirlerine. Biraz düşününüz, sizce insan özlediğinde ne yapabilir? Geçmişi yok saymak, hata yapmak, yanlışları sineye çekmek veya uzak mesafede olan birini ziyarete gitmek, fedakarlık yapmak? Hepsini ve daha nicesini yapmaktan geri durmaz insan. Büyük çabalar, uğraşlar, değmeyecek kişiler için verilen savaşlar özlem hissi ile yapılır. Lakin burada dikkat edilmesi ve üzerine düşünülmesi gereken bir husus var: Biz o kişiyi mi özlüyoruz yoksa onun yanında kalmış olan versiyonumuzu mu? Kişiler burada bir amaç mı yoksa o halimize tekrar ulaşabilmek için bir araç mı, iyi kavramalıyız.
Özlemenin getirdiği his yoğunluğuyla hata yapmadan önce bunun düşünülmesi kanaatimce oldukça kıymetlidir. Yazımı sonlandırırken belirtmek isterim ki her ne yaşanmış olursa olsun bazı insanlar özlemeye ve belki de içimizde bir yerde yaşatılmaya, sevilmeye değerdir. O yüzden vakit varken hareket edin, arkasından özlem duymayı değil, yanında olup güzel anılar biriktirebilmeyi deneyin.
FURKAN KAVUŞ
GÖL ANADOLU LİSESİ