
Vefasız Bir Dünya
Misafir
Hayat, çoğu zaman adil olmuyor. İnsanlar sürekli bir eşitsizliğe, ötekileştirilmeye maruz kalıyor. Toplumun beklentilerine uymak ya da onların istediğinden farklı biri olmak, çoğu kez hoş karşılanmıyor. Oysa bu farklılıklar, aslında birer zenginliktir. Ama ne yazık ki, sistem böyle işlemiyor.
Belki de daha vasat, daha sıradan görünmek gerekiyor bu düzende var olabilmek için. Çünkü ne kadar küçük düşürülürsen, o kadar "üstün" hissediyorlar kendilerini. Başarına, emeğine alkış tutacaklarına; seni kendi çıkarları doğrultusunda etiketliyorlar. Kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyorlar seninle. Zevk alıyorlar bundan.
Ne zaman çağırırlarsa orada olmalı, istemedikleri zaman göz önünde bile bulunmamalısın. Doğru olan neydi peki? Alkışlanması gereken doğru, takdir edilmesi gereken iyilik değil miydi? Oysa gerçekler çok başka. Ben tam da bu liyakatsizliğe kızıyorum.
Ne kadar güçlü bir kalemin olursa olsun, birileri seni fark etmediği sürece her şey anlamsızlaşıyor. Kitaplarım okuyucusuna ulaşmıyorsa, insanlar yazdıklarımı görmüyorsa, bu beni gerçekten derinden üzüyor. Bazen düşünüyorum: Ünlü biri olamadığım için mi böyle hissediyorum? Yoksa bu yolu tek başıma yürümek zorunda kaldığım, bazen meteliksiz kaldığım için mi? Belki de hepsi…
Toplumun benden beklentisi belli: Kitapları okunmayan yazar, bir gün depresyona girer ve hayatına son verir. Gazete manşetlerinde "acı son", ardından binlerce kitap satışı. Neden iyi bir şeyin yaşanması için, önce kötü bir şey olması gerekiyor? İnsanlar bir acının ardından mı değer vermeyi öğreniyor?
Yazmak kötü bir şey mi? Toplumsal duyarlılığı artırmak, farkındalık oluşturmak neden bu kadar zor geliyor insanlara? Oysa tarih hep aynı şeyi gösteriyor. Nice yazarlar, sanatçılar değerlerini ancak öldükten sonra kazanabildiler. Mezardan sonra gelen şöhret, onlara hiçbir şey kazandırmadı.
Belki yaşasalardı ve "Ne isterdin?" diye sorulsaydı, çoğu sadece anlaşılmak isterdi — benim gibi. Ne vardı sanki hayattayken "İyi ki varsın", "Seninle gurur duyuyorum" deseydik? Hangi sevgi sözcüğü bizden bir şey eksiltti ki bugüne kadar? Sevgi paylaştıkça çoğalır. Hak edene hakkını vermek de öyle. Nice usta, nice sanatçı, ağır bedeller ödeyerek başarıya ulaştı. Kim bilir kaç büyük yetenek, bu dünyanın karanlık dehlizlerinde kayboldu gitti. Ve biz, onların kıymetini ancak onları kaybettikten sonra anladık.
Tıpkı mutsuz olmadan mutluluğun, yokluk çekmeden varlığın değerini bilmediğimiz gibi; hayatımıza ışık tutan kaliteli insanların anlamını da ancak onlar aramızdan ayrıldığında anlayabiliyoruz. Gelin hep birlikte bu geç kalmışlığa ve sessiz vefasızlıklara bir son verelim. Aramızdan ayrılan değerli kalemleri, yalnızca anmakla kalmayalım; eserlerini okuyalım, sözlerini yaşatalım, fikirlerini geleceğe taşıyalım. Çünkü gerçek vefa, hatırlamakla değil, yaşatmakla olur.
Elif ÇELİK