Serap Oruç

Atatürk'ü Anmak

Serap Oruç

İstiklal Mücadelesinin Önderi ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatının 87. yılındayız. 

10 Kasım Atatürk’ü Anma Günü kimilerine göre yas günü olsa da bana göre Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün düşüncelerini, tüm dünyaya örnek olmuş başarılarını, liderliğini ve açtığı yolda, gösterdiği hedefte ilerlememizi bizlere tekrardan hatırlatan gündür. 

Hayatta olduğu zamanlarda aziz milletimizin canından değerli bildiği vatan topraklarını parçalamaya kalkışanlara, kutsal değerlerimizi çiğneme cüreti gösterenlere karşı milletimize en zor zamanlarında nasıl liderlik yapmış olduğunu tekrardan gözden geçirme, okuma ve araştırma ile anılacak bir günüdür. Siyasi ve askeri dehasıyla zamanın küresel güçlerine karşı birlik ve beraberlik içerisinde istiklal ve istikbal mücadelemizi başarıya nasıl ulaştırmıştır diye merak edip hakkındaki anıları kısa bir zaman ayırıp gözden geçirme günüdür.

Bağımsızlık uğrunda karşısına çıkan tüm güçlükleri milletimizin de kendisine desteği ile aşarak milletine vatanımızın bağımsızlığını armağan etmiş bir liderin karikatürize edilmeye yapay zekâ ile deforme ederek sunulmaya, kişisel ve siyasi imaj haline getirilmeye ihtiyacı yoktur. Atatürk’ün fotoğrafını bardaklara, anahtarlıklara, açacaklara, ayraçlara vs. basarak çıkar elde edenler, özünü, sözünü fikirlerini en çok örtenlerdir. Toplumun ve gelecek neslin Atatürk’ü bunların üzerinde görmeye asla ihtiyacı yoktur ancak aklını anlamaya ihtiyacı vardır. Okuduğu kitapları okumaya, altını çizdiği satırları anlamaya ve yazdığı notlara erişmeye ihtiyacı vardır. Atatürk’ü gerçekten anan ve anlayan insanlar bırakın yere izmarit atmayı, vatan toprağının üzerine tükürmekten ar eden insanlardır.

Yaşamına sığdırdığı büyük başarılarla dünya milletlerine örnek olan Atatürk'ün bize sunduğu değerleri korumak ve bizden sonraki kuşaklara aktarmak için tüm gücümüzle daha çok fikirlerini ve duygularını kendi fikir ve duygularımızla harmanlayarak anlamaya çalışmalıyız ve ülkemizi milli birlik ve beraberlik içinde, gönençli bir ülke olarak muasır medeniyetler seviyesine çıkarmalıyız zira Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün en büyük ideali de buydu. Türk Gençliğine Hitabesinde bizlere şöyle seslenmişti.

"Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî ve hâricî bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin. Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hiyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasî emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur."

Bizlere düşen de şimdi onun bu duygularını hissetmeye anlamaya çabalamaktır.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün vesilesiyle silah arkadaşlarını, istiklâl mücadelemizin tüm kahramanlarını şükranla ve minnetle hissediyorum ve anlamaya çabalayarak var gücümle vatanım için elimden gelen işimi en iyi şekilde yapmak için mücadele ediyorum. Saygılar.

 

Yazarın Diğer Yazıları