Serap Oruç

Kabak Ve Kavak

Serap Oruç

Bir hikâyenin kalbine yaslanmalı bazen insan.

Toprağın uykusundan uyandığı bir sabah. Güneş, yavaşça gökyüzüne tırmanırken, iki filiz başını uzatmış toprağın derinliklerinden:

Biri incecik, narin bir kabak fidesi; diğeri ise sessiz, ihtişamlı, vakur bir kavak ağacı.

Aynı güneşin altında büyümüşler. Aynı yağmurun suyuyla beslenmişler. Ancak biri göğe tırmanmayı, diğeri toprağa tutunmayı seçmiş.

Kabak, aceleyle uzamış her geçen gün kavağın gövdesine sarılarak yaprak yaprak boy vererek yükselmiş.

Her sabah biraz daha yukarı çıkmış, biraz daha rüzgârı hissetmiş.

Bir gün olmuş ki; artık kavağın tepesinden bakar hale gelmiş. Güneşi kucaklamış, rüzgâra meydan okumuş adeta.

Ve gururla seslenmiş kavak ağacına.

“Bak kavak kardeş! Artık ben de senin kadar oldum, hatta sana tependen bakıyorum!”

Kavak, rüzgârda hafifçe sallanarak sakince şöyle demiş.

“Olabilirsin kardeşim… Ancak ben bu yüksekliğe yılların sabrıyla ulaştım. Rüzgârın yönünü tanıdım, yağmurun ağırlığını öğrendim.

Köklerim derinde; acının, bekleyişin, direncin içinde.

Sen ise hızla yükseldin ancak toprağa hiç tutunmadın.”

Kabak bir an susmuş ve kibirli bir gülümsemeyle; “Ben zirvedeyim” demiş ve eklemiş “ben de artık seninle eşitim.”

Fakat biraz zaman geçmiş mevsim dönmüş, dolaşmış, sonbahar gelmiş, rüzgâr yön değiştirerek sürekli esmiş.

Bir sabah kabak sararmış, yapraklarını dökmüş, gövdesi kurumuş.

Kavağın tepesine tırmandığı o yerden sessizce usul usul düşmüş.

Yeniden bağrına toprağın; üstelik, hiç iz bırakmadan.

Kavak ise hâlâ oradaymış.

Rüzgârın ortasında, kökleriyle derin, gövdesiyle dimdik.

O gün sadece göğe bakmış ve şöyle demiş:

 

“Yükselmek çok kolaydır. Ancak kök salmadan yükselen, ilk fırtınada savrulur.”

İnsanların hayatı da kabakla kavağın hikâyesine benzemiyor mu biraz.

Bazıları bir anda parlar; kolayca yükselir, hızlıca büyür, bir gecede “zirvede” olur.

Ancak kökleri yoktur.

İlk zorlukta dağılır, ilk eleştiride yıkılır, ilk yalnızlıkta tükenir.

Bazıları ise kavak gibidir.

Sessiz ve yalnız büyür, sabırla bekler. Her yara, her zorluk, onu daha da güçlendirir, derinleştirir.

Onlar, yükselmek için değil, dayanmak için, kıymetli izler bırakmak için çabalarlar.

Kök salmak… kolay değildir.

Sabır ister, acı ister, yalnızlık ister, yılların emeğini ister, çalışmak ister.

Yükselmenin değil, dayanmanın değeri vardır bu dünyada. Hasılı kelam bir gün dönüp baktığında, senin hikâyen hangisine benzesin istersin?

Kökü olmayan bir kabak gibi mi yükseleceksin yoksa her mevsim dimdik duran bir kavak gibi mi kökleneceksin? Bu sorunun cevabını bulup hakkını verebilenler ve kendini yoklayabilenlerden olabilmek ümidiyle. Saygılar.

Yazarın Diğer Yazıları