Serap Oruç

Kendimizde Kendimiz Kendimizi Duymadan

Serap Oruç

Şeyh Gâlib bir beytinde şöyle der:

“Kendi kendimden olmuşum bîzâr, dil-i bî-tâb ne idiğin bilmem.”

Ne kadar kısa ve ne kadar sade bir söz; ancak bir o kadar da üzerinde uzun uzun şerh edebileceğimiz bir cümle.

Dünyanın bütün yüklerinden daha ağırdır insanın kendisi kendisine. Çünkü dışarıdan gelen her darbeye direnirsin; ancak içeriden gelen darbeye nasıl direneceğini bilemezsin. Bilsen de bildiğin direnişi kendinde çoğu zaman uygulayamazsın.

Bugün hayatın her köşesinde içimize içimize işleyen bir yorgunluk, bir usanma, hatta bir utanma var. Dışarıya karşı güçlü görünme çabası, mutlu görünme çabası var.

Ayağının kaydığı yeri kimse görmesin ister insan; ancak konuşacak olsa sesi titrer. Gözünde biriken yaş başkasına görünmesin diye yüreğine akar. Canının acısı ayak tırnaklarından saç ucuna kadar kendisini yakar, yine de insan kendine “dayanıyorum” maskesi takar ve aslında dayanamıyordur.

Kendimizde kendimiz, kendimizi duymadan yaşıyoruz. İnsanların yüklediği yükten değil de kendi içimizdeki yükün altında yıkılıyoruz. İşte Şeyh Gâlib’in “dil-i bî-tâb” dediği tam olarak budur: Derdini bile açıklayamayacak kadar dertli bir gönül hamalı insan.

Kendimizi anlamak için değil de kendimizi kandırmak için yaşadığımız bir ömür…

İnsan kendinden bizâr olunca, dış dünya teferruat olur. Gönlün kırıktır; ancak kıran da gönlü taşıyandır. Yüzleşmekten en çok korktuğumuz en büyük gerçek, kendi halimizdir, benliğimizdir.

Kendi iç matematiğimizi çözmeyi bilen, kendine biraz merhamet etmeyi seçen, kendi değerimizi hatırlayan; kendine dürüst olan, nerede ve kime yanlış yaptığını kabullenmeyi başarabilen, değişerek ve gelişerek yoluna devam eden kullardan olmayı diliyorum hepimiz için.

Saygılar.

 

Yazarın Diğer Yazıları