Serap Oruç

Komşunun Bahçesine Bakıyoruz

Serap Oruç

Sadi Şirazi’nin eserinde anlattığı, çok bilinen şöyle bir hikâye vardır. Bir adam, sürekli komşusunun bahçesine bakarmış, oradaki çiçeklere, meyvelere hayran kalırmış. O bahçeyi izlerken iç çeker dururmuş, kendi bahçesini ise hiç görmezmiş. Ne ektiğini, ne biçtiğini bilmez hiç umursamazmış.

Bir gün bir dostu ona şöyle demiş:

“Sen başkalarının emeklerine ve nimetlerine bakmaktan, kendi sahip olduklarını göremez hâle gelmişsin. Oysa insanın gözü kendindekinde olmalı. Başkasının bağını seyretmek yerine kendi bahçene emek verseydin, bugün senin bahçende güzelleşirdi.”

Bu kısa hikâyeyi okuduğumda içerisinden uzunca dersler alabileceğimizi düşündüm. Zira bugün bizlerinde en çok sıkıntı yaşadığı noktalardan biri kendi hayatımızı dizayn etmek yerine başkalarının dizayn ettiği hayatları seyretmek. Başkasının sahip olduklarına odaklanan insan, kendi elindekinin kıymetini bilemez, göremez.

Örneğin sosyal medyada sürekli “komşunun bahçesine” bakıyoruz. Başkasının mutluluklarını, başarılarını, gezilerini, gülüşlerini, değişimlerini görüyor; kendi hayatımızı küçümsüyoruz. Oysa gördüklerimiz, sadece kısa birer anlarından ibaret. Kimse o güzel görünen anların, arkasındaki alın terini, uykusuz gecelerini, yorgun bitap hallerini, krizlerini ya da gözyaşlarını göstermez.

Biz sadece açan çiçekleri görürüz, toprağına verilmiş emeği değil.

Şimdilerde kanaat etmek yanlış anlaşılan bir kavram oldu maalesef ki. Kimi, kanaati “yerinde saymak” zannediyor. Oysa kanaat etmek; sahip olduklarını küçümsememek, elindekinin değerini bilmek, gözünü sürekli başkasına dikmemektir. Kendinde olana rıza göstermektir. Bu durum aynı zamanda çalışmaya ve üretmeye engel değildir. Aksine, kendi toprağına emek vermek, kendi alın terine güvenmek demektir. Gocunmadan sonuca odaklanmadan elinin yakıştığı işin zahmetini çekmektir.

Onun arabasının modeli daha yüksek, onun işi daha iyi, onun telefonu daha yeni, onun evi daha şatafatlı gibi düşünceler kendi kendimize emek verme gücümüzü kemiriyor ve eksiltiyor. Zira herkesin bahçesi farklıdır. Kiminde gül açar, kiminde sarımsak yetişir, kiminde zeytin yetişir, kiminde mısır yetişir, kiminde mis kokulu kırmızı elmalar… Önemli olanda, senin kendi bahçene ne ektiğin, nasıl işlediğin, nasıl emek verdiğindir.

Biz toplum olarak da sanırım hep başkasının bahçesine bakıyoruz. Başka ülkelerin imkânlarını överken, kendi topraklarımızda filizlenmiş değerleri göremiyoruz. Oysa bizim topraklarımız bereketlidir; yeter ki biz fark edelim, emek verelim. Sürekli başkalarıyla kıyaslama yanılgısına düşmeyelim.

Hasılı kelam her neye sahip olursak olalım onun bir seviye üstü bize daima cazip görünecek ve biz hep onu isteyeceğiz. Lâkin onun olan onun, benim olan da benim diyebilirsek başkasının bağını seyretmek yerine kendi bahçemize eğilebilirsek belki özendiğimiz çiçeklerden güzeli bizimkinde açacak, belki de ağaçlarımızın dalları çeşitli meyveyle dolup taşacak. Yapmamız gereken, başkasının bahçesinin gölgesinde serinlemeyi beklemek değil; kendi ağacımızın tohumunu sulamak ve sabırla büyümesini beklemek. Saygılar.

 

Yazarın Diğer Yazıları