Vefa Bir Duruştur
Serap Oruç
Vefa… Üzerine çok konuşulan ve en çok ihmal edilen, nadir insanlarda görülen bir duruştur. Fuzûlî’ye asırlar öncesinde sitem ettiren vefasızlık, günümüzde hâlâ güncelliğini koruyor. “Kimden vefa istedimse ondan cefa gördüm” diye Fuzûlî boşuna demiyor.
Günümüzde bu kelimeyi romantize ederek değil de açık açık konuşmak gerekiyor. Zira mesele duygusal bir eksiklik değil; ahlaki bir çöküş ve insan ilişkilerinin temelindeki çelişki haline geldi. Herkes vefadan bahsediyor ancak hiç kimse vefalı olmak istemiyor. Vefa deyince hep karşımızdakini zorunlu tutuyor, kendimizi ise muaf tutuyoruz.
Vefa, zarif bir kuşa benzer. Gürültücülerin omzuna konmaz, hoyrat ellerde durmaz. Konabilmek için terbiye edilmiş vicdanlar ve merhametli kalpler arar. Herkese uğramaz, herkeste barınamaz. Bu yüzden yokluğu bu kadar çok hissedilir. İnsan, en çok vefasızlıkta anlar vefanın ne olduğunu ve kıymetini; en çok da kendisi ihtiyaç duyduğunda, kendisine vefa gösterilmediği vakitte.
Bugün en büyük sorun da tam burada başlıyor. Vicdan terbiyesi artık ikinci planda, hatta olmasa da olurlar sırasında. İnsanlar kendi haklarını ezbere sayıyor; ancak kendi yapması gereken sorumluluklar söz konusu olunca sessizliğe bürünüyor, susmayı övüyor. İşimize geleni konuşuyor, hatırlıyor, hatırlatıyoruz; işimize gelmeyeni, bize yük geleni inkâr ediyoruz. Bu da vefasızlığı bir kusur olmaktan çıkarıp toplumsal, genel bir alışkanlığa dönüştürüyor.
Sâdî-i Şîrâzî de bu gerçeği net biçimde şu sözüyle ortaya koyuyor: Vefa, değerli bir cevherdir; nankör insanlarda bulunmaz. Bugün nankörlüğün bu kadar yaygın olmasının sebebi de tam olarak budur kanaatimce. Değerli olan her şey gibi vefa da emek ister, bedel ister. Hatırlamak zahmetli, sadık kalmak sorumluluk, sözünde durmak ise yük gibi görülür. Bu ve benzeri bedelleri ödemek istemeyenler de vefayı hayatlarından çıkarıverir.
Menfaat bittiği anda, bir bakmışsınız ilişki de bitmiştir. Oysa vefa, menfaatle değil; soylu bir karakterle ilgilidir. Soylu bir karakteri yoksa insanın, vefası da yoktur.
Fuzûlî’nin asırlık sözü ve Sâdî-i Şîrâzî’nin ahlaki tespiti bugün yine aynı noktada buluşuyor: "Vefa, her yiğidin harcı değildir" sözünü idrak etmemize vesile oluyor. Herkes konuşuyor ancak herkes, konuştuğunu maalesef üzerinde taşıyamıyor. Birilerine “vefasız” demek çok kolaydır; zor olan ise vefalı olabilmektir.
Belki de artık “O bana vefasızlık yaptı, bu bana vefasızlık yaptı” diye söylenmeyi bırakıp şu soruyla yüzleşmeliyiz: Ben kime, ne kadar vefasızlık ettim? Ben vefayı kendime hak görürken kimin hakkını ihlal ettim? Benden vefa bekleyen kime kendisini yaralı hissettirdim? Vefasız duruşumla rahat mı hareket ettim?
Hasılıkelam, vefa bir duruştur ve bu duruşu kendisinde barındırmayanların, hiç kimseye sitem etme hakkı da yoktur.
Saygılar.