Yörede Yetişen Lavanta Yüksek Kalitede

Anatolion Natural Cure Tıbbi Aromatik Uçucu Yağ ve Hidrosol Üretim İşletme Sahibi Orman Yüksek Mühendisi Şahin İncedemiroğlu, Kastamonu ve Türkiye'de sıklıkla kullanılan lavanta bitkisi ve uçucu yağlar hakkında önemli açıklamalarda bulundu.

Anatolion Natural Cure Tıbbi Aromatik Uçucu Yağ ve Hidrosol Üretim İşletme Sahibi Orman Yüksek Mühendisi Şahin İncedemiroğlu, Kastamonu ve Türkiye'de sıklıkla kullanılan lavanta bitkisi ve uçucu yağlar hakkında önemli açıklamalarda bulundu. 

Lavanta bitkisinin ilk kayıtları hakkında bilgi veren, Orman Yüksek Mühendisi Şahin İncedemiroğlu; “Lavanta bitkisinin yaklaşık 2bin 500 yıl önce Akdeniz, Ortadoğu ve Hindistan bölgelerinde kullanıldığına ilişkin kayıtlar bulunuyor. Eski Mısırlılar, lavantayı yatıştırıcı ve iyileştirici merhemlerde, parfüm olarak ve mumyalamada kullanırlarmış. Tutankamon’un mezarı açıldığında, lavanta merhemi benzeri bir materyal içeren kavanozlar bulunmuş. O dönemin zenginleri, bu merhemin katı halini başlarına koyarlar, erimiş halini ise vücutlarında parfüm olarak kullanırlarmış. Eski Yunanlılar ise, Suriye’nin Naarda kentinde yetişen bu çiçeklerden dolayı lavantaya ‘nardus’ adını vermişler. İncil’de de adı geçen, o dönemde ‘spikenard’ olarak bilinen lavanta Hristiyanlarca kutsal sayılan bir bitkiymiş. Eski Roma’da lavanta; şifa verici ve antiseptik olan nitelikleri, böcekleri uzaklaştırmadaki faydaları ve temizlikte kullanıldığı için tanınmış. Romalı askerler, savaş yaralarına pansuman yapmak için lavantayı seferlerde yanlarında götürmüşler. Lavanta, ortamın kokusunu tatlandırmak, hasta odalarını dezenfekte etmek ve dini törenlerde tütsü olarak kullanılmış. Ayrıca bu değerli aromatik bitkinin yatıştırıcı ve iyileştirici niteliklerinden de haberdarlarmış” dedi. 

Yörede Yetişen Lavanta Yüksek Kalitede

‘Osmanlı Döneminde Esansiyel Yağların Kullanımı Oldukça Yaygınmış’

Akdeniz kıyılarında kullanımına dikkat çeken Orman Yüksek Mühendisi Şahin İncedemiroğlu; “Akdeniz’de gemicilikle uğraşan Fenike halkı ticaret için İngiltere’ye gittiklerinde, lavantayı da beraberlerinde götürmüşler. Lavantayı çok seven Kraliçe Elizabeth yılın her günü lavanta çiçeklerini taze olarak görmek istermiş. Pandemi döneminde sıkça konuşulan, 14’ncü yüzyılda Fransa’da Marsilya şehrini tahrip eden korkunç ‘Büyük Veba’ sırasında, hastalığa karşı bağışıklık kazandıran ve ‘4 Hırsız Sirkesi’ olarak bilinen gizemli bir formül ortaya çıkmış; sonrasında bu formülün sirkeye batırılmış aralarında lavantanın da bulunduğu birçok şifalı bitkinin sirke içinde bekletilerek elde edildiği öğrenilmiş. Aynı dönemlerde, Londra’da vebadan korunmak için insanlar bileklerine lavanta bağlamışlar. Lavantanın bu kullanımı, onun vebayı taşıyan pire gibi böcekleri uzaklaştırma özelliğinden gelmektedir. Fransa’da 1700’lü yıllarda farmakoloji henüz gelişmemiş olmasına rağmen, kurulan ordu hastaneleri lavanta kullanımını da içeren yeni tedavilere öncülük etmiştir. Parlamento, lavantanın sahip olduğu zengin özelliklerin farkına varıp hasadı ve uçucu yağının damıtılması ile alakalı düzenlemeler getirmiştir. Osmanlı döneminde de esansiyel yağların ve kokuların kullanımı oldukça yaygınmış. Hürrem Sultan’ın hayatında erguvan ve lavantanın önemli bir yer tuttuğu biliniyor. Lavantanın sahip olduğu cilt onarıcı ve stres giderici etkilerinden dolayı sultanlar ayaklarına lavantayla masaj yaptırırmış.  Bitkilerin uçucu yağları ile birlikte tedaviler üzerinde çalışan ve tarihteki ilk ‘Aromaterapi’ kitabını 1936 yılında yazan Gattefosse, lavanta bitkisi ile aromaterapi teriminin ilk adımını atmıştır. Gattefosse lavantanın iyileştirici etkisini 1906 yılında laboratuvarında elini yakıp can havliyle lavanta yağının içine sokmasıyla keşfetti. 1800’lerde ise yeni yeni gelişmeye başlamış olan ilaç sanayii ile birlikte fitoterapi geleneksel tamamlayıcı tıp olarak görülmeye resmen başlanmış ve aromaterapi fitoterapinin bir alt kolu olarak günümüze kadar devam etmiştir” ifadelerine yer verdi. 

Yörede Yetişen Lavanta Yüksek Kalitede

‘Dünyada Çoğu Akdeniz Orjinali Olan 39 Kadar Lavanta Türü Bulunmaktadır’

Özellikle Avrupa'da yaygın olarak görülmesi hakkında konuşan Orman Yüksek Mühendisi Şahin İncedemiroğlu; “Dünyada çoğu Akdeniz orjinli olan 39 kadar lavanta türü bulunmaktadır. Bunlardan lavander, lavandin ve spike lavender olmak üzere üç türünün ticari değeri yüksektir. Lavanderin dünyada Bulgaristan, Fransa, Çin, İspanya, Fas ve Ukrayna’da geniş alanlarda, Hindistan, Macaristan, Brezilya, Rusya, Güney Afrika ve Türkiye’de daha az alanlarda kültürü yapılmaktadır. Bulgaristan ve Fransa en geniş lavander üretici ülkeler olup, 2017 de Bulgaristan 200 ton ve ardından Fransa 100 ton, Çin ise 40 ton üretim gerçekleştirmiştir. Bulgaristan’da 20’nci yüzyılın başlarında başlayan lavanta tarımı 2019 yılında 14 bin alana ulaşmıştır. Üretimde kazanlık Gül ve Aromatik Bitkiler Enstitüsü tarafından geliştirilmiş Hemus, Druzhba, Sevtopolis, Karlova, Yubileina, Raya, Hebar gibi lavender çeşitlerinin kültürü yapılmaktadır. Günümüzde Lavandin üretimi ise en fazla Fransa, İspanya, İtalya, Balkan Yarımadası, Avustralya ve Tazmanya’da gerçekleştirilmektedir. 2016 yılında Fransa’da 1439 ton, İkinci en büyük üretici İspanyada 2 bin hektar alanda 80 ton lavandin üretimi elde edilmiştir. Fransa’da günümüzde 600-1.400 rakım arasında bulunan yaklaşık 22 bin ha alanda lavanta üretimi yapılmaktadır. Fransa’da üretim alanlarının yüzde 89’u Grosso çeşidinden oluşurken, yüzde 4’ü Süper çeşidine ayrılmıştır” diye konuştu. 

‘Türkiye’de Lavanta Tarımı 1970’li Yıllarda Fransa’dan Getirilerek Başlamıştır’ 

Türkiye’de Lavanta tarımı 1970’li yıllarda Fransa’dan getirilerek başlandığını söyleyen Orman Yüksek Mühendisi Şahin İncedemiroğlu; “Türkiye’de Lavanta tarımı 1970’li yıllarda Fransa’dan getirilerek başlamıştır. Türkiye’nin Güneybatı Bölgesinde yer alan ve lavanta vadisi olarak adlandırdığımız Isparta’nın Kuyucak başta olmak üzere Kuşcular, Aydoğmuş, Çukurören ve Ardıçlı köylerinde L.x intermedia var.  Üretimi yapılan lavantanın son yıllarda diğer bazı illerde de ekim alanları artmıştır. Lavantanın çiçeklenme dönemi olan Temmuz ortasından ağustos ayı sonuna kadar mor renge bürünen yöre görülmeye değer bir görüntü sunmakta ve ekoturizm alanı oluşturmaktadır. Her geçen yıl bu görsel şöleni görmeye gelen turist sayısı artmaktadır. Kastamonu-Karaçomak Lavanta Tarlası L.angustifolia-Lavander - Aydoğan Aydoğdu bu lavanta üretimi ile ilgilenmektedir. Isparta yöresinin özellikle sulanmayan, kıraç ve eğimli arazilerine çok iyi uyum sağlayan lavantanın her geçen gün üreticiler tarafından talep miktarı artmakta ve tarım alanı genişlemektedir. Lavanta tarımında sulama, gübreleme, ilaçlama ve çok yıllık olması nedeniyle dikiminin her yıl yenilenmesi gibi işlemlerin yapılmaması lavanta üreticilerine maliyet açısından avantaj sağlamaktadır. Türkiye’de 2022 yılında lavanta 47milyon 176 dekar alanda, 7 bin 722 ton üretim elde edilmiştir. Isparta ilinde 8 bin 71 dekar alanda 1674 ton üretim yapılmaktadır. Isparta’nın yanı sıra Afyonkarahisar, Burdur, Denizli, Konya, Tekirdağ, Antalya, Tokat, Edirne, Yozgat, illerinde de lavanta tarımı artmış durumdadır” dedi. 

Yörede Yetişen Lavanta Yüksek Kalitede

‘26 Dereceye Kadar Dayanabilmektedir’

Lavantanın Kastamonu'da yetiştirilmeye başlama süreci hakkında bilgi veren Şahin İncedemiroğlu; “Kastamonu’da 2016-2017 yıllarında Kastamonu Üniversitesi Turizm Fakültesi Öğretim Üyesi Aydoğan Aydoğdu Hocamızın girişimciliğinde yetiştirilmeye başlanmış olup özellikle Karaçomak Barajı, Daday Yumurtacı Göleti havzalarında kümelenme çalışmaları yapılmakta olup 350-400 dekar alanda yetiştirildiği bilinmektedir. Kastamonulu iş insanlarının da ilgilendiği bir egzotik tıbbi aromatik tür haline gelmiştir. Kastamonu-Akçakese-Karaçomak Barajı Batısı-İhsangazi Karayolu kenarı L. intermedia-lavandin tarlası lavantanın ticari değeri yüksek olan kafur oranı düşük lavander türlerinin de ülkemizde tarımı yapılmaya başlamıştır. Ancak üretimin ne kadar olduğu ile ilgili resmi bir kayıt bulunmamaktadır. Lavanta, başta Akdeniz ve Balkan ülkeleri olmak üzere, dünyada en fazla Güney Avrupa'nın ve Kuzey Afrika’nın Akdeniz'e komşu olan ülkelerinde yayılış göstermektedir Akdeniz orijinli olduğu için kurağa ve sıcağa oldukça dayanıklıdır. Kültür koşullarında deniz seviyesinden başlayarak 2500 metreye kadar çıkabilmektedir. Kışı çok sert geçen bölgelerde bazen soğuk zararı olabilmekte, en fazla -26 dereceye kadar dayanabilmektedir. Güneye bakan, hakim rüzgâra kapalı, eğimli alanlarda soğuk zararı daha azdır. Kireçli, hafif yapılı, kumlu, süzek ve pH’sı 5.8-8.3 olan kuru ve kalkerli topraklarda çok iyi gelişir. Lavanta için taban araziler, aşırı ağır topraklar kış dönemi kayıplarını ve hastalık görülme olasılığını artıracağı için uygun görülmemektedir. İngiliz lavantaları alkali toprakları tercih ederken, lavandin çeşitleri biraz asidik topraklarda yetişebilir” şeklinde konuştu. 

‘Lavanta Dikiminin Her Sene Tekrarlanması Gerekmez’ 

Lavanta üretiminin 2 yolla gerçekleştiğini söyleyen Şahin İncedemiroğlu; “Lavanta bitkisinin de üretimi generatif tohum ve vejetatif çelik olarak başlıca2 yolla gerçekleştirilir. L. angustifolia ve L. latifolia melezi olan lavandin L.x intermedia, L.hybrida çeşitleri kısır olduklarından tohum üretemezler ve bu nedenle vejetatif klonal olarak çoğaltılabilmektedir.  Lavander L. angustifolia -L. Officinalis, L. vera çeşitleri hem generatif olarak tohumlarıyla hemde vejatatif olarak çelikleriyle çoğaltılabilmektedir. Lavander türlerinde tohumla üretimde dormansi nedeniyle çimlenme oranları düşüktür. Ancak lavanta yabancı döllenen bitki olduğundan tohumla üretimde yüksek oranda genetik açılma gösterdiği için, fideler heterojen büyüme ve gelişme göstermekte ve daha geç ekonomik verim yaşına gelmektedir. Bu nedenle lavanta plantasyonları kurulurken köklendirilmiş çelikler anaç bitkiyle aynı genetik yapıya sahip olduklarından çelikle üretim yaygın olarak kullanılmaktadır. Dikim sıklığı lavanta türlerinde bitki habitusu ve çiçek sap uzunluğu nedeniyle lavander ve lavandin türlerinde değişmektedir. Lavender çeşitleri lavandin çeşitlerine göre daha küçük habitus ve daha kısa çiçek sapı oluşturur. Ayrıca dikim sıklığı bakım işlemlerine ve eko-turizme yönelik olarak da genişletilebilmektedir. Dikim elle yapılabildiği gibi fide, fidan dikim makineleri ile de yapılabilmektedir. Dikim sırasında çeliklerin tutması bakımından mutlaka can suyu verilmesi gerekmektedir. Çok yıllık bir bitki olması nedeniyle lavanta dikiminin her sene tekrarlanması gerekmez ve ekonomik olarak 15-20 yıl yararlanılmaktadır” ifadelerini kullandı. 

‘Sulamalar Çiçek Verimini Önemli Ölçüde Artırır’ 

Lavanta bitkisinin kuraklığa çok dayanıklı olduğunu belirten Yüksek Orman Mühendisi Şahin İncedemiroğlu; “Lavanta kurağa çok dayanıklı olduğu için, ilk yıl dışında genelde sulanmaz yıllık yağış miktarı en az 300 mm olmalıdır. Ancak çok sıcak ve kurak geçen dönemlerde yapılan sulamalar çiçek verimini önemli ölçüde artırır. Yağmurlama sulama bitkilerin çiçek saplarını kırarak verim ve kaliteyi düşürür. Lavantanın kökleri aşırı sulamaya hassastır. Bu nedenle tava sulama gibi vahşi sulama yöntemlerinden kaçınılmalıdır. Gübre çeşidi ve miktarı için mutlaka toprak analiz sonuçlarına göre yapılmalıdır. Lavanta tarlasına yılda 8-10 kg’da kadar N (azotun yarısı sürgün gözlerinin uyandığı mart ayında, diğer yarısı tomurcuklanma başında 3-5 kg P2O5 (fosfor ve potasyumun tamamı güz mevsiminde veya martta azotla birlikte) verilmesi yeterli olur. Lavanta’da yabancı ot mücadelesinde sıra araları toprak işleme aletleri ile sürülürken, sıra üzerleri elle çapalama şeklinde yapılır. Traktörle işlemeye alternatif olarak sıra aralarına yapay plastik örtü gibi doğal tahıl sapları gibi malç çekilebilir. Lavantanın üretimini engelleyecek düzeyde önemli bir hastalık ve zararlısı yoktur. Ancak bazı yıllarda köklerine şapkalı mantar armillaria mellea ve beyaz kök çürüklüğü (Rosellinia necatrix), toprak üstü organlarına ise Septoria lavandulae ve Ophiobulus brachyascus gibi hastalık etmenleri zarar verebilir. En önemli zararlısı ise Thomasinianala vandulae olup larvaları gövde kabuklarının altında beslenerek zarar verebilmektedir” dedi. 

‘Lavantadan En Az 15 Yıl Ekonomik Olarak Faydalanılmaktadır’ 

Açıklamalarına devam eden Yüksek Orman Mühendisi Şahin İncedemiroğlu; “Dünyada lavantanın en önemli hastalık ve zararlısı Hyalesthes obsoletus (cüce ağustos böceği) tarafından taşınan stolbur fitoplazmasıdır. Lavantada bitkinin sürekli yenilenmesini sağlamak için her yıl çiçek saplarıyla birlikte budanmalıdır. Sağlam bir bitki çerçevesi oluşturmak ve gelişmelerini sağlamak için budama yapılır. Genellikle hasatta sadece çiçekli üst kısımların kesilip sapların çoğunun bitkilerde bırakılması durumunda sonbahar budaması, ya da çiçeklenmeden önce kışın ölmüş dokuların uzaklaştırılmasını sağlamak amacıyla İlkbahar budaması şeklinde sağlıklı materyal bırakılırsa çiçeklenme potansiyeli iyi yönde etkilenebilir. Ayrıca lavantada gençleştirme budaması da yapılabilmektedir. Lavanta çok yıllık bir bitki olduğu için, aynı lavanta plantasyonundan en az 15 yıl ekonomik olarak faydalanılmaktadır. Ancak 10 yaşından itibaren bitki gövdesi odunlaşarak çiçek verimi azalmaya başlar ve lavanta tarlası sökülerek yeniden dikim yapılır. Yaşlanarak verimden düşmüş lavantalarda yeniden dikim yerine bir diğer alternatif yol da yağ gülünde olduğu gibi toprak seviyesinden budanarak gençleştirilmesidir. Lavantada gençleştirme budaması üzerine yapılan araştırmada erken ilkbaharda mart ayında toprak yüzeyinin 15 cm yukarısından budama yapıldığında birkaç yıl içinde lavantalar eski gücüne kavuşmuştur. Gençleştirme budamasında bitkiler soğuktan zarar gördüğünden kışı sert geçen bölgelerde güz mevsiminde yapılmaması gerekmektedir” diye konuştu. 

‘Uçucu Yağ Verimi Ve Kalitesi Üzerinde Çok Etkilidir’ 

Çiçeklenme zamanı tür ve çeşide, iklim ve toprak koşullarına, rakım ve yöreye bağlı olarak değiştiğini söyleyen Şahin İncedemiroğlu; “Çiçeklenme zamanı tür ve çeşide, iklim ve toprak koşullarına, rakım ve yöreye bağlı olarak değişmektedir. Lavander çeşitleri lavandin çeşitlerine göre birkaç hafta daha erkenci ve çiçek sapları daha kısadır. Lavender’ler L.angustifolia haziran ayında, lavandinler L. İntermedia temmuz ayında çiçeklenmektedir. Lavantada hasat zamanı, uçucu yağ verimi ve kalitesi üzerinde çok etkilidir. En uygun hasat zamanının çiçeklenmenin  yüzde 60-80’ının tamamlandığı, hava sıcaklığının 26 derecenin üzerinde ve hasattan en az 10 gün öncesinde yağışın olmadığı periyottur. Lavantanın hasadı motorlu çit biçme makineleri ile yapılabilmektedir. Lavantanın taze saplı verimi, uçucu yağ miktarı ve kuru tomurcuk verimi çeşitlere göre değişmektedir. Isparta’da yetiştirilen L.x intermedia var. Super A lavandin çeşidinden ortalama 500-750 kg saplı taze çiçek, kurutma sonrası sapın ayrılmasıyla ortalama 100-150 kg’da sapsız kuru çiçek verimi elde edilmektedir. Isparta’da Munstead lavander çeşidinden 499,2 kg saplı taze çiçek, 73,4 kg kuru çiçek, Raya çeşidinden 597,2 kg saplı taze çiçek, 107,3 kg  kuru çiçek verimi alınmıştır. Bulgar çeşitleri arasında yapılan çalışmada, Hemus, Druzhba, Sevtopolis, Yubileina, Raya, Hebar çiçek veriminin 554,755 kg arasında değiştiği en yüksek verimin Hebar çeşidinden elde edildiği bildirilmektedir. Lavantaların 20-30 cm saplı çiçek başakları biçildikten sonra demetlenerek yaş olarak yağ çıkarılmak üzere fabrikalara gönderildiği gibi kurumaya bırakılarak tomurcuk ve demet çiçek olarak da değerlendirilmektedir. Ayrıca lavantadan lavanta hidrosolü ve lavanta balı da üretilerek de faydalanılmaktadır” ifadelerini kullandı. 

‘Distilasyon Yaklaşık 2 Saat Sürmektedir’ 

Lavanta uçucu yağ ve damıtma işlemi hakkında konuşan Şahin İncedemiroğlu; “Lavanta Uçucu yağı yaş veya kurutma sonrası da damıtma yapılarak elde edilebilir. En uygun damıtma yöntemi buhar distilasyonudur. Lavantanın uçucu yağları çiçek ve yaprak gibi toprak üstü organlarının salgı bezelerinde ve tüylerinde toplanmıştır. Damıtma sırasında bu bezeler ve tüyler sıcaklığın ve basıncın etkisiyle patlar ve ortaya çıkan uçucu yağlar buharla sürüklenerek kondenserde yoğunlaşarak ayırma hunisinde birikir. Ayırma hunisinde biriken distilatın üst fazında lavanta yağı ve alt fazında aromatik su hidrolat birikir. Distilasyon yaklaşık 2 saat sürmektedir. Saplı lavanta çiçeklerinde uçucu yağ oranı yüzde 0.2-2.5, kuru çiçeklerde yüzde 2-10 arasında değişmektedir. Isparta’da yetiştirilen L.x intermedia var. Super lavandin çeşidinden ortalama 60-80 kg taze saplı lavantadan 1 kg uçucu yağ elde edilmektedir.  Hidrolatlar çok sayıda değerli suda çözünür madde ve az miktarda yağ içerir. Lavantada damıtma sonunda uçucu yağın altında kalan lavanta hidrosolünün ana bileşenleri linalool, α-terpinol, borneol, okaliptol, trans-Geraniol ve nerol olup genellikle lavanta hidrosolünde yüzde 0.1 civarında uçucu yağ bulunmaktadır” dedi. 

‘Lavanta Yağının Merkezi Sinir Sistemini Uyarıcı Etkisi Vardır’

Lavantanın dünyada özellikle kozmetik alanda çok sık kullandıldığını söyleyen Şahin İncedemiroğlu; “Lavanta türleri dünya çapında öncelikle gıda alanında aromaterapi ürünleri, kozmetik ve parfümlerde kullanılmaktadır. Lavanta yağının merkezi sinir sistemini uyarıcı etkisi vardır. Uyku verici, yatıştırıcı, sakinleştirici, gevşetici ve stres kovucudur. Lavanta yağının antiseptik ve antibiyotik etkisi de çok güçlü olup aromateropik uygulamalarda kullanılmaktadır. Kuru tomurcukları çay olarak kullanıldığı gibi bez tülbent içerisine koyularak hazırlanan lavanta torbaları çamaşırların hem güzel kokmasını hem de böcek ve güve kovucu etkisiyle korunmasını, aynı zamanda kuru tomurcuklarından yapılan uyku yastıkları huzurlu ve kaliteli uyku sağlamaktadır. Ayrıca kuru tomurcuk veya kuru demet çiçek halinde çiçekçilikte, bürolarda, evlerde süs ve sinek kovucu olarak kullanılmaktadır.  Lavanta süs bitkisi olarak park ve bahçelerde peyzaj düzenlemelerinde de kullanım alanı vardır. Lavanta hidrolatı cilt hastalıkları ve yanıkların tedavisinde etkili olmaktadır. Ancak lavantadan elde edilen lavanta esansiyel yağının bazı bileşenleri D-limonen, geraniol, linalool ve linalil asetat güçlü antimikrobiyal etkiye sahip potansiyel alerjenik bileşikler olarak cildi tahriş edebilir. Lavanta yağı, suyu, kurusu, kesesi, tacı, çayı, kahvesi, dondurması, balı, reçeli, şampuan, deodorant, dezenfektan, krem, losyon, kolonya vb. ürünler elde edilebilmektedir. Lavanta yağının kalitesi özellikle linalool, linalil asetat ve kafur içeriği ile ölçülmektedir. Özellikle linalool ve linalil asetat lavanta yağının kalitesini pozitif yönde belirleyen en önemli bileşenler olup, Parfüm sanayinde kullanılacak lavanta yağında lavander yağı kalite standartlarına göre en az yüzde 25 oranında bulunmaları istenmektedir. Kafur ise lavanta yağının kalitesini düşüren en önemli bileşiktir ve yüzde 0.5’den daha az olması istenir, yüksek oranda bulunması durumunda uçucu yağı düşük fiyattan satılmaktadır. Düşük kafur içerikli lavanta yağı gıda, kozmetik ve ilaç sanayinde (parfüm, krem, kolonya), yüksek kafur içerikli lavanta yağı ise mum, sabun, böcek ilacı ve diğer ürünlerin yapımında kullanılmaktadır” değerlendirmesinde bulundu. 

‘Dünyada Lavanta Yağı Sektöründe Standardı Esas Alınmaktadır’ 

Uçucu yağ miktarı ve kalitesi de çeşitlere göre değiştiğini söyleyen Şahin İncedemiroğlu; “Lavantanın taze saplı ve kuru çiçek veriminde olduğu gibi uçucu yağ miktarı ve kalitesi de çeşitlere göre değişmektedir. İngiliz lavantası olarak adlandırılan lavander- L.angustifolia varyetelerinin kafur oranının düşük ve linalil asetat oranının yüksek olması sebebiyle uçucu yağ kalitesi yüksektir.  Melez lavanta olarak adlandırılan lavandin- L.x intermedia çeşitlerinin ise uçucu yağ verimi daha yüksektir. Dünyada lavanta yağı sektöründe standardı esas alınmaktadır. Lavanta uçucu yağ oranı ve kompozisyonuna genetik yapı, ekolojik koşullar kültürel uygulamalar, hasat zamanı, distilasyon yöntemi, kurutma yöntemleri, depolama koşulları gibi birçok faktörün etkili olduğu bilinmektedir. Kaliteli bir üretim için; öncelikle genetik yapı olarak amaca yönelik çeşit seçimi: Lavanta tarımında en çok lavender ya da lavandin çeşitlerinin ticari olarak tarımı yapılmaktadır. Özellikle kuru tomurcuk üretiminde ve kuru demet çiçekçiliğinde L. angustifolia var. Raya, Super Blue ve sevtopolis) lavender çeşitlerinin renk ve başağa tutunma bakımından daha güçlü olduğu için lavander çeşitleri tercih edilebilir. Ayrıca lavander çeşitlerinin kafur bileşen oranlarının düşük olması nedeniyle uçucu yağ kalitesi daha yüksektir. Lavandin çeşitlerinin ise uçucu ve kuru tomurcuk verimleri daha yüksek olup, kafur bileşenin yüksek olması nedeniyle özelikle parfüm sanayinde tercih edilmemektedir. Genotipik olarak, öncelikle amaca yönelik çeşit seçimi, doğru çeşit olması, çeşit safiyeti, özellikle de yabancı tozlaşmadan dolayı tohumla çoğaltılan lavanta fidanlarında genotipik ve fenotipik açılmalar ve heterojen çiçeklenme nedeniyle uçucu yağ oran ve kompozisyonunda farklılıklar görülebilmekte ve bunlarda kaliteye etki etmektedir. Kurutma sıcaklığı bakımından, Lavantada hem uçucu yağ oranı hem de kalite standartları bakımından en uygun kurutma sıcaklığının 35-400 derecinin olduğu, daha yüksek yapay kurutma sıcaklıklarında ve doğal kurutma koşullarında hem uçucu yağ oranı hem de uçucu yağ kompozisyonunda az da olsa düşüş olmuş, genel olarak, taze saplı çiçek rengi ile karşılaştırıldığında tüm kurutma sıcaklıklarında lavantanın doğal çiçek renginde değişimler meydana gelmiştir. Kurutma yöntemi olarak lavantada gölgede kurutma yönteminde güneşte kurutmadan, +4 oC’de depolanan örnekler oda sıcaklığında depolanan örneklerden daha yüksek uçucu yağ oranına sahip olmuş, depolama süresi uzadıkça uçucu yağ oranlarında önemli ölçüde kayıplar meydana gelmiştir” ifadelerine yer verdi. 

‘İshal, Baş Ağrısı Ve Boğaz Ağrısında Kullanılır’ 

Lavantanın kullanım alanlarına dikkat çeken Yüksek Orman Mühendisi Şahin İncedemiroğlu; “Lavanta Yağı, anksiyete ve huzursuzluklarda, istek kaybı ve dolaşım bozukluklarında, uykusuzlukta, migren ve astımda, lavanta Uçucu Yağ ve Hidrosolü, anksiyete, huzursuzluk tedavisinde ve gevşemenin sağlanmasında inhalasyon yoluyla, ılık su içerisine 3-5 damla konularak buhar soluma kullanılır. İştah kaybında, dolaşım rahatsızlıklarında, dispeptik şikâyetlerde, sinirlilik ve uykusuzlukta kullanılır. Safra salgısının artırdığı belirlenmiştir. Ayrıca halk arasında migren, kramplar ve astım tedavisinde, diüretik ve adet söktürücü olarak kullanılmaktadır. İshal, baş ağrısı ve boğaz ağrısında kullanılır.  Haricen olarak fonksiyonel dolaşım rahatsızlıklarında aroma terapötik olarak kullanılır. Kalp damar hastalıklarında banyo şeklinde kullanılır. Haricen zayıf yara iyileştirici olarak ve yanığın topikal tedavisinde kullanılır. Kullanımı, buhar Damıtma yoluyla elde edilen Hidrosoller, günde 1/3 çay bardağı sabah ve akşam aç ya da tok içilebilir. Uçucu Yağı, su ile 8 kat oranında seyreltilerek kullanılabilir. Cilt kremlerinde 3-5 damla saf yağ olarak diğer uçucu yağlarla karışıma girebilir. Buhurdanlık kullanılarak buharı ortama verilerek aromaterapötik olarak kullanılabilir.  Anatolian Natural Cure Gıda İşletmesi olarak Kastamonu yöresinde yetiştirilen lavanta bahçelerinden Haziran-Temmuz-Ağustos-Eylül aylarında toplanan 50-250 kg miktarında taze-yaş ya da yarı, kuru ya da tamamen kuru numuneler üzerinde uçucu yağ verimi ve kalitesinin tayini ve ticarileştirilerek ekonomiye kazandırılması amacıyla buharlı distilasyon yöntemiyle uçucu yağ ve hidrosoller elde ettik. Yapılan distilasyon çalışmaları ve yağ analizleri (GC-MS) sonucunda daha önce yapılan çalışmalara benzer şekilde yüzde 1,0-2,5 arasında yağ verimi elde ettik. Özellikle Taşköprü yöresinden gelen ve hava sıcaklığının yüksek olduğu temmuz ve ağustos aylarında hasat edilen numunelerde yağ kalitesinin yüksek olduğunu tespit ettik. Lavanta türleriyle yetiştiricilik yapmak isteyen yöre yatırımcısına özellikle yetiştirme amacına yönelik olarak tür ve varyete-klon seçiminin çok önemli olduğunu, amaç yağ ve tomurcuk çiçek elde emekse L.angustifolia türüne ait varyeteleri seçmelerini, amacın eko-turizm veya demet elde etmekse L.X intermedia hibritini seçmelerini, yatırımlarının başarısızlığa uğramaması için uygun ekolojik koşullarda, uygun toprak seçimini yapmalarını, yabancı ot temizliğini yapmalarını, ilaçsız ve kimyevi gübresiz organik ürünler elde etmelerini, hasat zamanlamasına dikkat etmelerini, hasattan sonra kurutma ve depolama şartlarına dikkat etmelerini (küflenme ve yağ kalitesinde düşme), kooperatifleşerek ürünlerini toplu olarak tekelden yerleşik bir marka adıyla pazara sunmalarını gerektiğini tavsiye ediyoruz” şeklinde konuştu.

 

Bakmadan Geçme