Zafer Partisi 1'inci Tarım Çalıştayı'nı Düzenledi
Ankara'da Zafer Partisi 1'inci Tarım Çalıştayı düzenlendi. Çalıştaya Kastamonu'dan Zafer Partisi Kastamonu İl Başkanlığı teşkilatı da katılım gösterdi.
Ankara’da Zafer Partisi 1’inci Tarım Çalıştayı düzenlendi. Çalıştaya Kastamonu'dan Zafer Partisi Kastamonu İl Başkanlığı teşkilatı da katılım gösterdi.
Zafer Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ, çalıştayın açılış konuşmasında; “Bu çalıştayın, partimizin düzenleyeceği bir dizi çalıştayın birinci adımını oluşturduğunu memnuniyetle ifade etmek isterim. Kısa bir süre sonra organize suç, uyuşturucu ve sanal kumarla mücadele ‘Tertemiz Türkiye’ konulu çalıştayımızı da gerçekleştireceğiz inşallah ve bu tür çalıştaylarla program açıklamalarımız devam edecek. Yaşadığımız ekonomik kriz ağırlaşarak devam ediyor, artık ekonomik bir buhranın içerisindeyiz. Enflasyon kontrol dışında, halk açlıkla mücadele ediyor. 16 milyon emekli, dul ve yetim açlık sınırında yaşıyor ve asgari ücretliler şu anda 16 bin lira alım gücüne düşmüş asgari ücretle hayata tutunmaya çalışıyorlar. Esnaf ve sanatkârlar, Maliye’nin insafsız vergi ve cezalandırmaları altında inim inim inliyor. Bugün konuşacağımız temel mesele olan çiftçimiz adeta bir afetten geçiyor, afetzede olmuş durumda. Yüksek girdi maliyetlerinden ve yanlış tarım politikalarından ötürü üretimden kopuyor. Mallarına, mülklerine el konulan iş adamları servetlerini ve fabrikalarını yurt dışına taşıyorlar ve bütün bu kötüye giden süreci ülkemizde varlıklarını artırarak sürdüren 13 milyon sığınmacı ve kaçağın yüküyle, ekonomik yüküyle daha da ağırlaşıyor. Bu temel 8 tespit, ülkemizin karşı karşıya olduğu durumu özetliyor. AK Parti'nin Türkiye'yi sürüklemiş olduğu bu ekonomik buhrandan çıkaracak bir yol haritası yok. Daha kötüsü, değerli arkadaşlar, AK Parti'nin böyle bir derdi de yok. Yani yaşanan ekonomik buhrandan Türkiye nasıl çıkar ve nasıl tekrar ihracatını artırır, paranın alım gücü artar, yüksek teknolojiyi nasıl üretir Türkiye, Türkiye kendi kendisini beslemenin ötesinde bölgeyi besleyen bir ülke hâline nasıl gelir? Hayır, böyle bir derdi yok. Tek dertleri, gelecek seçimleri kazanmak. Bunun için de muhalefete karşı yargıyı baskı aracı olarak kullanıyorlar. Düşman ceza hukuku uygulamalarıyla tutuklamalar yapıyorlar. Yabancılara vatandaşlık vererek Türkiye'nin seçmen kompozisyonunu değiştiriyorlar. AK Parti yönetimi artık Türk halkının taleplerine cevap verebilmekten çok uzaklaşmış durumda. Zafer Partisi ise yaşanan ekonomik buhranı aşmak için uygulanacak ekonomik programa, bu programı uygulayacak ekonomik kadrolara sahiptir” dedi.
‘Biz Borç Arayarak Yola Çıkmayacağız’
Partilerinin neoliberal ekonomi modelini reddederek yola çıktığını söyleyen Özdağ, “Zafer Partisi, ‘Zafer Ekonomisi’ adını verdiğimiz bu ekonomik programla, 1980’den bu yana sürdürülen ve 2002’den sonra dünyadaki en kötü uygulamalarından bir tanesi hâline gelen neoliberal ekonomi modelini reddederek yola çıkmaktadır. Zafer Ekonomisi, devletin ekonomide güçlü bir şekilde yer almasını savunan, sürdürülebilir planlı kalkınma çerçevesinde karma ekonomiyi savunmaktadır. Zafer Ekonomisi, ihaleleri beşli çetelerin aldığı yandaş kapitalizmi değil, gerçek serbest piyasa ekonomisini savunmaktadır. Zafer Ekonomisi bu program neler yapacak, nasıl bir ekonomik program uygulayacağız, tarımda uygulayacağımız program da ekonomik programımızın bir parçası olduğu için bugün sizlerle ana hatlarını paylaşmak istiyorum. Biliyorsunuz, uzun on yıllardır her yeni hükümet ve iktidara talip olan partinin yaptığı ilk işlerden bir tanesi, Batı başkentlerinde, özellikle de sermaye başkentlerinde kendilerini bir turda takdim edip borç aramaktır. Biz borç arayarak yola çıkmayacağız. Biz ekonomide yapılan büyük israfa son vererek yola çıkacağız. Suriyelilere yılda aktarılan 11 milyar doları durdurarak tasarrufa başlayacağız. Her sene insani yardım adı altında 6 milyar dolar dünyanın değişik ülkelerine aktarılıyor ve gayrisafi millî hasıla açısından dünyada en fazla insani yardım yapan ülke olmakla övünüyorlar. AK Parti iktidarının iktidardan gittiği bir dönemde gitmesinin en önemli nedenlerinden bir tanesi, Türk milletinin de insan olduğunu unutmuş olmasıdır. Esas insani yardım yapılması gereken ülke Türkiye'dir. Ama yılda altı milyar doları babanızın parası gibi dünyanın değişik yerlerinde yapılan köprülere harcar, sonra Türkiye'de yaptığınız köprülerden de Türk seçmenlerin geçmesi için para alırsanız, Türk halkı bunun cezasını size sandıkta verecektir. Kamu-Özel İş Birliği, hani şu eski ‘yap-işlet-devret’ modeli altında yandaş sermaye gruplarına haksızca aktarılan büyük kaynaklara son vereceğiz. Bunun için hangi hukuksal zeminde tartışmamız gerekiyorsa, mücadele etmemiz gerekiyorsa da bunu yapacağız. Üç beş maaş hakkı usulü uygulamalarına son vereceğiz. Talanı, yağmayı ve hırsızlığı sona erdireceğiz. Türk milletinin yurt dışına kaçırılan paralarını tekrar ait olduğu yere, Türkiye'ye geri getireceğiz. Kimin nereye ne kadar götürdüğü ve götürdüğüyle ne yaptığını bu devletin kayıtlarında bulmak mümkün. Bunun da hesabı sorulacak. Dünyanın en büyük makam aracı parkına sahibiz. Makam araçlarını ve makam uçaklarını satacağız. Holdinglere, yandaş zenginlere uygulanan vergi istisna ve muafiyetlerini kaldıracağız. Değerli arkadaşlar, 13 kez vergi affı uygulandı. 2023'te vergi muafiyeti 1 trilyon 731 milyar TL idi. 2024'te 2 trilyon 453 milyara çıktı. Ve 2025'te bu rakam 3 trilyon TL'yi vergi muafiyeti açacak. Bu tasarrufları gerçekleştirirken bir taraftan da kurumsal düzenlemeler adımlarını atacağız. Devlet Planlama Teşkilatı'nı tekrar kuracağız ve derhal planlı kalkınma modeliyle yola devam edeceğiz. Türk iş dünyası da önünü görecek. Devletler hangi projelerde destek alacağını görecek. Devlet de özel sektörün yatırım yapmakta zorlandığı, o kadar büyük sermayeye sahip olmadığı alanları nasıl örteceğini tasarlayacak. Türkiye Varlık Fonu denilen fonu derhal kapatacağız” ifadelerini kullandı.
‘Sanayi Odaklaşmasını Bütün Anadolu'ya Yayacağız’
Sanayi odaklaşmasını bütün Anadolu'ya yayacaklarını söyleyen Özdağ; “Dört Bölge Dört Deniz Projesiyle Marmara Bölgesi çevresinde oluşmuş olan, artık millî güvenlik riskine dönüşen sanayi odaklaşmasını bütün Anadolu'ya yayacağız. İstanbul’u ise ‘İstanbul 3.0’ projesiyle on milyonluk bir yüksek teknoloji, kültür, sağlık ve eğitim merkezi hâline getireceğiz. Bu dönemin en ağır darbe alan kesimlerinden bir tanesi hiç şüphesiz emekliler. 2009'a kadar aylık bağlama oranları yüzde 70’le emekli olurken, 2009’dan sonra yüzde 30'a düştü. Bunu tekrar emeklilerde bu oranı yüzde 70'e çıkartacağız. Her sene refah payından yüzde 100 pay alınırdı bunu kaldırdılar bunu tekrar ekleyeceğiz. En düşük emekli maaşının asgari ücretin altında olmasına izin vermeyeceğiz. Emeklilere karşı bu ülkenin borcu var. Bu insanlar dürüst bir şekilde çalıştılar, bu devlete, bu topluma karşı görevlerini yerine getirdiler. Ve şimdi emekliler, hayatlarının son dönemi olan bu dönemde onurlu bir şekilde yaşama hakkına sahipler. Özellikle kış aylarında güney illerimizi, ilçelerimizi ziyaret ettiğiniz zaman misafir edildiğimiz otellerde değişik ülkelerden turist gruplarını görüyoruz. Almanya'dan, İtalya'dan, İngiltere'den, Belçika'dan emekli grupları yaz aylarında Türkiye'nin güney sahillerindeki beş yıldızlı otellerde tatil yapıyor. Oysa Türk emeklisi kendi mahallesinde köşedeki kahvehaneye girip 10 liraya iki çay içerse, bütün ekonomik dengesi ortadan kalkıyor. Emekli bunu hak etmiyor. Eskiden emekli olurken aldığı tazminatla ev satın alabilirdi, şimdi ikinci el bir araba bile satın alamıyor. Bunun sona ermesi lazım. Ücretler içinde asgari ücret oranını düşünmek zorundayız. Asgari ücret artık sefalet, açlık seviyesi anlamına, onun altında olma anlamına gelmemeli. Bunları yaparken gelire ihtiyacımız var. Dolaylı vergileri azaltacağız ve doğrudan vergileri sistemli ve kademeli olarak artıracağız. Enflasyonu düşürücü hangi önlemi alacağımızı soruyorlar. Bu ülkede yaşayan on üç milyon sığınmacı ve kaçak vatanlarına döndüğü zaman enflasyonun düşmesi üzerinde doğrudan etkileri olacak. Çünkü bu insanlar tüketimi büyük ölçüde yukarıya tırmandırıyorlar. On üç milyon insanın vatanına dönmesi demek, kiraların düşmesi demek. On üç milyon insanın dönmesi demek, gıda fiyatlarının düşmesi demek. Türkiye'nin gıda enflasyonunda neden dünya birincisi olduğunu zannediyorsunuz, nedenlerden bir tanesi de hiç şüphesiz bu” şeklinde konuştu.
‘Türk Milletinin Ete Hasret Olduğunu Görüyoruz’
Türk tarımı konusuna da değinen Özdağ; “Türk tarımı, bugün görüşeceğimiz konu, çalıştayımızın konusu, Türk tarımı bir afet sürecinden geçiyor. Çiftçimiz depremzede gibi, artan kuraklık, girdilerin yüksekliği, zararına satış zorunda kalmaları çiftçilerimizi bir yok oluşa sürüklüyor. Kendi kendine yeterli değil, bütün bir bölgeye yeterli Türkiye hedefine ulaşmak ve bölgesel bir tarım gücü olmak zorundayız. Bunun için de bazı kurumsal düzenlemelere ihtiyaç duyuyoruz. Büyükşehir Yasası'nı kaldıracağız, yeniden yapacağız ve böylece köylerin hukuki statüsünü sağlamlaştırarak tekrar oluşturacağız. Köye dönüşü teşvik edeceğiz, ucuz kredilerle, uzun vadeli kredilerle. Çiftçinin mazotundan KDV ve ÖTV kaldırılacak. Yerli tohum ve yerli gübre hamlesiyle girdi maliyetlerinin aşağıya çekilmesi için çalışacağız. Türk çiftçisini, yabancı sermaye gruplarıyla eklemlenmiş ve Türkiye'yi sömüren küçük bir azınlığın elinden kurtaracağız. Tarım Bakanlığı'nın tekrar Türk milletine ait olması gerekiyor. Bugün Tarım Bakanlığı Türk milletine ait değil. Türk milletinin ete hasret olduğunu görüyoruz. Ete hasretini gidermek zorundayız. Türk gençliği büyük bir umutsuzluğa sürüklenmiş durumda. Liyakatsizlik, yandaş adamları, adeta açlığa mahkûm eden maaş önerileri, kalitesi düşen eğitim gençlerimizin gelecek hayallerini çalıyor. Bütün bu adil olmayan ve kötü uygulamalardan sonra dönüyorlar, diyorlar ki ‘Gençler tembel, çalışmak istemiyorlar.’ Bu gençler yurt dışına gidince çalışkan oluyorlar. Ne oluyor da Türkiye'de tembeller, tırnak içinde, yurt dışında çalışkanlar? Hayır, Türk gençleri tembel değil, ancak Türk gençleri kötü bir eğitim istemiyorlar. Türk gençleri köle ücretiyle çalıştırılmak istemiyorlar. Onurlarıyla yaşayacakları bir maaş istiyorlar. Bütün bunları yapmak mümkün. Eğitim sistemini bunun için A’dan Z’ye, ilkokuldan üniversiteye tekrar yapılandırmak zorundayız. Eğitim Komisyonumuz bunun çalışmalarını önümüzdeki süreçte hızla gerçekleştirecek ve Eğitim Çalıştayı da gerçekleştireceğiz. Meslek liselerini açarken, üniversitelerin apartman üniversite şeklinde, hiçbir eğitim kaygısı olmayan, ticaret yapısına dönüşmüş olanlarını kapatarak kalitelerini yükselteceğiz. Üniversiteler bir rehabilitasyondan geçmek zorunda. Öğrencileri insanca yaşama şartlarına ulaştırmak zorundayız. Ben 1980-85 beş yılları arasında Almanya'da tek kişilik bir yurt odasında kalırken, 2025 yılında Türkiye'de öğrencilerin 4, 8, 16 kişilik yurt odalarında kalmasının makul olduğunu kimse söylemez. Genç yaşta hayata atılan bilgili bir gençlik oluşturabilmek için meslek liseleri sistemini çok etkili hâle getirmemiz gerektiğini biliyoruz. Yaygın spor imkânları, her mahallede futbol, basketbol ve değişik spor aktivitelerinin düzenlenebileceği altyapıların oluşturulması ve bunun Devlet Planlama Teşkilatı'yla, belediyeler aracılığıyla koordine edilmesini sağlayacağız. Mülakatı kaldıracağız ve buradan şu anda atanamayan bütün öğretmenlere söz veriyorum; atanamayan öğretmenlerin hepsini atayacağız. Çünkü daha fazla öğretmene ihtiyacımız olacak. Çünkü köylerde köy okullarını açacağız ve her köy okuluna iki öğretmen atayacağız. Köylere uzun zamandan beri gerçekleşmeyen veteriner atamasıyla ziraat mühendisi atamasını da gerçekleştireceğiz. Ziraat mühendislerinin çiftçilik yapmasını teşvik edeceğiz. Birçok ziraat mühendisi işsiz veya eğitimini almadıkları şeyi yapıyorlar fakat eğer ziraate, çiftçiliğe yönlendirilirlerse, eğitimini aldıkları işi bilinçli olarak yapmaları mümkün. 4 milyon ev gencimiz var. Ne eğitim alıyorlar ne çalışıyorlar. Bu sürdürülebilir değil. Bu gençlerin eğitimlerini bitirmiş olanları iş hayatına yönlendireceğiz. Tamamlamayanları ise en kısa zamanda eğitimlerini tamamlama süreci içerisine sokacağız. Ekonomi mucizelerle ayağa kalkmıyor. Ekonomi, bilimsel çalışma, kararlılık ve ısrarla konulan hedeflere planlı bir şekilde yürümeyle ancak ulaşılıyor ve bunun dünyada örnekleri var. Bu Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında da tırnak içinde “mucize” denilen gelişmeyi gerçekleştirmiş bir milletin evlatları olarak, 21. yüzyılın ilk çeyreğini geride bıraktığımız bu dönemde, 20. yüzyılın başında gerçekleştirmiş olduğumuz büyük kalkınma sürecini örnek alan yeni bir kalkınma sürecini hep birlikte başlatmak zorundayız ve bunun için de ilk hedef hiç şüphesiz önümüzdeki seçimleri kazanmak” ifadelerini kullandı.
Özdağ son olarak; “DAM İttifakı, yani AK Parti, DEM ve MHP’den oluşan DAM İttifakı, Türkiye'yi kararlı adımlarla bir felakete doğru sürüklüyor. Bu seçimlerin sonucunda iktidardan gideceğini AK Parti ve Milliyetçi Hareket Partisi anlamış. Onun için yaptıkları tek şey, Türk halkının önüne nasıl iktidara geleceklerine dair bir model koymak değil, muhalefetin iktidara gelmesini engelleyici adımlar atmak. Bunu da bugün içinden geçtiğimiz süreçte yaşıyoruz. Benim Silivri’de haksız tutuklanmamla başlayan süreç, daha sonra 19 Mart'tan itibaren Cumhuriyet Halk Partisi belediyelerine yapılan operasyonlar ve devam eden operasyonlar iktidarda kalmaya, iktidara tutunmaya çalışma sürecinin parçaları, farklı adımları. Ancak 2015 Haziran’ında uğramış oldukları ağır mağlubiyetten çok daha ağır bir mağlubiyete büyük bir hızla iktidar bloğu ilerliyor. Mesele, muhalefetin nasıl iktidara geleceğini, bunun stratejisini oluşturmaktır. Biz Zafer Partisi olarak önümüzdeki ayları Türkiye’yi dolaşarak adım adım, projelerimizi anlatarak ve Türk halkından destek isteyerek, artan desteği daha büyük bir desteğe çevirerek kararlılıkla yürümeye devam edeceğiz. Daha kısa bir süre önce Adana, Gaziantep, Kilis, daha sonra Şanlıurfa ve Osmaniye'deydik, sonra Samsun'a gittik. Gelecek hafta ise Denizli, Aydın, Manisa ve İzmir’de olacağız. Yani önümüzdeki kısa süre içerisinde Türkiye'yi 4-5 il bloklarıyla bütün Türkiye'yi dolaşmış, bu sene bitmeden ve 2026 başında tekrar bütün Türkiye'yi dolaşacak bir ikinci tur atacak şekilde organizasyonumuzu yapıyoruz. Bu arada çalıştaylarımıza da Ankara'da ve Türkiye'nin değişik illerinde devam ederek iktidara geldiğimiz zaman Türkiye'yi nasıl yöneteceğimizi anlatacağız” dedi.