Zafer Partisi'nden İznik Tepkisi

Zafer Partisi Kastamonu İl Başkanlığı tarafından İznik'te gerçekleştirilen programa değinerek açıklama yapıldı.

Zafer Partisi Kastamonu İl Başkanlığı tarafından İznik’te gerçekleştirilen programa değinerek açıklama yapıldı.

Zafer Partisi İl Başkanlığı’ndan yapılan açıklamada; “Son günlerde ‘papa ziyaretleri’ ve ‘dini etkinlik’ başlığıyla servis edilen gelişmeler, artık dini özgürlük sınırlarını aşmış; Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenlik haklarını zorlayan bir dini siyasi gösteriye dönüşmüştür. Fener Rum Patriği Bartholomeos ile Papa’nın İznik’teki buluşması, ibadet çerçevesini çoktan terk etmiş, mesajları itibarıyla diplomatik saygıyı zorlayan bir gövde gösterisine dönüşmüştür. Aziz Yorgi töreninde ezan okunurken çanların çalınması ise 85 yıldır bu topraklarda yaşayan bir Patriğin ‘bilmeden’ yaptığı bir hata değil, açık bir saygısızlıktır. Ne yazık ki bu cüret, yıllardır sürdürülen tek taraflı taviz politikalarından güç almaktadır. Bugün hâlâ Patrikhane’nin resmi sitesinde İstanbul’un ‘Konstantinopolis’ olarak anılması bile başlı başına bir meydan okumadır. Türkiye Cumhuriyeti sınırlarında ‘Konstantinopolis’ diye bir şehir yoktur; İstanbul vardır. Buna rağmen devlet makamlarının bu ifadeye uzun yıllardır sessiz kalması kabul edilemez. Patrik Bartholomeos’un 2009’da ABD’de ‘Türkiye’de kendimi çarmıha gerilmiş hissediyorum’ sözleriyle ülkemizi hedef almasının ardından hükümetlerin gösterdiği ‘alttan alma siyaseti’, karşılığında verilen tavizlerle sonuçlanmıştır. 2010’da yayımlanan genelgeler, Sümela’daki ayin izni, Sen Sinod üyelerine vatandaşlık verilmesi, Büyükada Yetimhanesi’nin tapusunun iadesi ve Rum okullarının yeniden açılması… Tüm bu adımlar, ‘mağduruz’ söylemleri eşliğinde tek taraflı bir kazanıma dönüşmüş, buna rağmen Patrikhane’nin talepleri her geçen yıl daha da artmıştır. Aynı dönemde Van Akdamar Kilisesi’nin açılması ve her yıl düzenlenen ayinlere izin verilmesi de bu yaklaşımın bir parçası olmuştur. Tarihî bağlamı son derece hassas olan bu yapı, yıllarca devletin egemenlik ve millî hassasiyetler açısından özel statüde değerlendirdiği yerlerden biriydi. Buna rağmen hükümet, ‘kültür turizmi yapıyoruz’ söylemi altında bu alanı ibadete açmış; bölgenin geçmişine dair toplumda var olan acılar, tartışmalar ve tepkiler ise tamamen göz ardı edilmiştir. Devletin tarihî hafızası ve toplumsal duyarlılıkları dikkate alınmadan atılan bu adımlar, Türkiye’nin elindeki kozları zayıflatmış; karşı tarafın söylemlerinin güçlenmesine zemin hazırlamıştır” denildi.

‘AKP Hükümetleri, Birçok Stratejik Konuda Ciddi Geri Adımlar Atmıştır’

Zafer Partisi’nden yapılan açıklamanın devamında; “Tam bu noktada açık bir gerçeğin altını çizmek gerekiyor; 2002 sonrasında iş başına gelen AKP hükümetleri, geçmişte Milli Güvenlik Kurulu tarafından Türkiye için ‘kırmızı çizgi’ kabul edilen birçok stratejik konuda ciddi geri adımlar atmıştır. MGK’nın 2002 öncesi tehdit olarak değerlendirdiği; bölücü terörle mücadelede taviz verilmemesi, tarikat ve cemaat yapılanmalarının devlet yapısına sızmasının engellenmesi, patrikhane ve azınlık siyasetinde Fener Rum Patrikhanesi’nin ekümeniklik talebi ve siyasi-dini otorite olarak konumlanmasının kabul edilemez oluşu, misyonerlik faaliyetleri ile yabancı ülkelerin dini faaliyetler üzerinden siyasi etki kurmalarının engellenmesi, Ege’de adaların silahlandırılmasının reddi, Kıbrıs’ta iki eşit devlet ilkesinden geri adım atılmaması ve Rum kesiminin AB’ye Türkiye dışlanarak alınmasının engellenmesi, IMF ve dış finans kuruluşlarına ekonomik bağımlılığın reddi, MGK’nın belirlediği millî güvenlik hassasiyetlerinin dış politikada korunması, devletin egemenlik yetkilerini ilgilendiren dinî–etnik konularda tavizsiz duruş gibi temel ilkeler, AKP döneminde büyük ölçüde gevşetilmiştir. Açılım süreçleriyle terör örgütlerine siyasî alan açılması, tarikat ve cemaat yapılanmalarının kamuda güç kazanması, dış politikada millî güvenlik uyarılarına rağmen geri çekilmeler yaşanması ve devletin egemenlik alanını ilgilendiren konularda esnetilmiş uygulamalara gidilmesi, bu kırmızı çizgilerin fiilen ortadan kaldırılmasına yol açmıştır. Bugün yaşanan cüretkâr çıkış ve taleplerin temeli, işte bu kırılmış kırmızı çizgiler üzerinde yükselmiştir. İznik’teki son ayin ise yalnızca dini bir ritüel değil, siyasi mesajlarla örülü bir senaryo hâline gelmiştir. 28 Kasım tarihli duyurularda İznik’in Yunanca anlamı üzerinden yapılan ‘zafer’ vurguları, askerî nitelikli ifadeler ve ‘gelecekteki görevlerimiz’ çağrıları kabul edilemezdir. Ertesi gün ezan okunurken yapılan saygısızlığın hemen ardından Eski Ahit’ten seçilen ve Haçlı Seferleri söylemlerini çağrıştıran Zekeriya 8:7-8 pasajının özel olarak okunması ise niyetin hangi yöne evrildiğini açıkça göstermektedir. Katolik ve Ortodoks dünyası tarih boyunca yalnızca Türklere karşı birleştiğinde ortak hareket etmiştir; bugün kullanılan semboller ve mesajlar da bu hafızayı diri tutmaktadır. Unutmamak gerekir ki 1204’te İstanbul’u yağmalayan, Ortodoks Patriğini sürgün eden ve yerine Latin Patrikleri atayanlar Türkler değil, bugün ‘diyalog’ adına yan yana duran Katolik güçlerdir. Buna rağmen Patrikhane’nin yaptığı açıklamalarda tek bir kez dahi Türk devletine ve milletine dostluk mesajı verilmemesi dikkat çekicidir. Bu tablo Türk devlet aklının değil, parti devletine dönüşmüş ve bu gücü bırakmak istemeyen bir anlayışın ürünü olduğunu idrak etmek Türk halkı için zaruret hâline gelmiştir. Hristiyan dünyasında Patrikhane’ye ‘ekümenik’ bir merkez rolü biçilirken, benzer bir şekilde Türkiye’ye ‘İslam dünyasının liderliği’ veya ‘hilafet benzeri’ unvanlar pazarlanmaktadır. Bu rol görünümlü tuzaklar, Türkiye’yi bir ‘bölgesel vitrin’ hâline getirmeyi, hem Hristiyan hem Müslüman coğrafyayı tek merkezden yönetilebilir kılmayı hedefleyen üst akılların ürünüdür. Cumhuriyetimizin kurucu değerleri bu senaryolara asla teslim edilemez. Türkiye Cumhuriyeti laik, egemen ve bağımsız bir devlettir. Bu topraklarda herkes inancını özgürce yaşar; fakat hiçbir kurum, hiçbir dini yapı ve hiçbir dış odak Cumhuriyet’i semboller, ritüeller veya dini hiyerarşiler üzerinden yönlendirmeye kalkamaz. Türk Milleti, kadim devlet aklının ve 100 yıllık Cumhuriyet kazanımlarının bilinciyle, kendisine sahte ‘liderlik’ gömleği giydirilmeye çalışılan bu projelere figüran olmayı reddeder. Biz Zafer Partisi Kastamonu İl Başkanlığı olarak; barış ve diyalog söylemleri altında yürütülen bu dini-politik manipülasyonlara karşı devletimizin milli güçlerinin ve milletimizin uyanık olması gerektiğini vurguluyor, İznik’te yaşananları ve Patrikhane’nin diplomatik sınırları aşan açıklamalarını kararlılıkla kınıyoruz” ifadelerine yer verdi. 

Bakmadan Geçme