Beste Demirci

Unutulmuş kültürümüz at

Beste Demirci

Orta Asya dan göçlerle birlikte Anadolu coğrafyası Türklerle tanışmıştır. Türklerle birlikte onlarla gelen kültürlerin biri de At kültürü olmuştur. Yapılan araştırmalar atların ehlileştirilmesi ve atlı çoban kültürünün ortaya konmasını Türklere bağlamaktadırlar. Türkler ufukları görünmez engin bozkırları atları üzerinde kolayca dolaşmışlar, yüksek sıradağları aşıp geniş ırmakları geçip giriştikleri akın ve fetih hareketlerini onların yardımları ile yapmışlardır. At, Türkler tarafından ehlileştirilmiş ve Türkler ata binen ilk insanlar olarak görülmüşlerdir. En eski çağlardan beri at Türklerin siyasî, dinî, iktisadî ve sosyal hayatında önemli bir rol oynamıştır. Türkler, sürüler halinde yetiştirdikleri atın etini yerler, onu kurban olarak sunarlar ve her sene - özellikle savaş atlarından- binlercesini yabancı ülkelere ihraç ederek ekonomilerini sağlarlardı. Türkler atlı kültürün oluşturucusu ve yayıcısı oldukları gibi, bu kültürün geliştiricisi olarak da tarihte yerlerini almışlardır.

Eski Türklerde yetişkin hayvanlara genellikle “at”, “yund”, “göçüt” gibi isimler verilmekteydi. Bu isimler arasında en çok “at” ismi kullanılmaktaydı. Öte yandan, günümüzde olduğu gibi, eskiden de hayvanın yavrusuna “kulun”, bir veya iki yaşına ulaşmış hayvan yavrusuna da, “tay” denmekteydi. Tay, üç yaşından itibaren, dişi ise doğuracak, erkek ise binilecek duruma gelmekteydi. Bu duruma göre, doğuracak yaşa ulaşmış olan hayvan “kısrak”, binilecek duruma gelmiş olan hayvan da “at” ifadeleriyle anılmaktaydı. Ayrıca erkek hayvana “aygır” (adgır) da denmekteydi. Bunlardan at, binmek için, aygır da kısrakların yüğrülmesi (çiftleşmesi) için kullanılmaktaydı. Binit olarak seçilen at, genellikle “iğdiş” edilmekteydi. Bu suretle at, daha dayanıklı hale gelmekteydi. İğdiş edilmiş ata “beçel” denmekteydi. Büyüğünden küçüğüne kadar bütün hayvanlar (aygır, at, kısrak, tay, kulun), aynı sürü içinde toplanmaktaydı. Bu sürüye “yılkı” denmekteydi. Türklerin vadiler dolusu at sürüleri vardı. Bir Arap seyyahının tespitine göre, bunların sayısı bazen 15 bini bulmaktaydı. Hayvanların her biri, özel bir işaretle damgalanmaktaydı. Sürülerin karışması halinde her aile kendi hayvanını bu damga vasıtasıyla tanımaktaydı.

Kısrağın ekonomik değeri, daha çok sütünden ileri gelmekteydi. Zira, Türklerin başlıca içkileri olan kımız, sadece kısrak ve deve sütünden yapılmaktaydı. Kısraklar, doğumdan (kulunlamak) hemen sonra başlayarak tekrar gebe kalıncaya kadar sağılmaktaydı. Kısrağı sağmak için önce hayvan tutulmakta ve “yalu” adı verilen bir ip veya örk ile bağlanmaktaydı. Bakraç ve kovalara sağılan süt ise, hemen kımız tulumlarına boşaltılmaktaydı. Tulumlar dolunca da içine bir miktar kımız koymak suretiyle süt mayalanmaktaydı. Mayalanmış süt, 15-20 gün içinde içilecek duruma gelmekteydi.

Kımız tulumları ise, genellikle dikkatle yüzülmüş at gönünden (deri) yapılmaktaydı. Atın ayak gönünden yapılmış kımız tulumuna “butık”, vücut gönünden yapılmış daha büyük kımız tulumuna da “kasuk” denmekteydi. Türkler için, hayvanın sütü ve gönü (deri) kadar eti de önemliydi. Zira Türkler için, en değerli et, at etiydi. Onlara göre at eti, âdeta misk gibi kokmaktaydı. Öte yandan, atın karnından çıkan bir yağ (yund kazısı yağ) vardı ki, Türkler, bu yağı çok sevmekteydiler. Fakat Türkler, atlarını dinî tören ve zaruret hali dışında pek fazla kesmemekteydiler. Onlar, et ihtiyaçlarını, bol miktarda ürettikleri koyun, keçi gibi evcil hayvanlar ile av hayvanlarından sağlamaktaydılar.    
Tabi yıllar içinde atın hayatımızdaki rolü giderek azalarak yok olma noktasına varmıştır. Günümüzde sayıları giderek azalan atlar maalesef parmakla gösterilecek kadar kalmıştır. Bu bağlamda bu kültürümüzü yeniden yetiştirmek ve at sevgisini aşılamak için İlimiz Daday İlçesi bölgemizde örnek teşkil etmektedir. Daday ilçemizde faaliyet gösteren özel sektördeki sayısı giderek artan “Atlı Binicilik” okullarının yanında Kuzey Anadolu Kalkınma Ajansı, Daday Kaymakamlığı Köylere Hizmet Götürme Birliği ve İl Özel İdaresi iş birliğiyle ile Daday Atlı Terapi ve Binicilik Merkezi kurulmuştur. Tesisleşme açısından bölgedeki özel sektöre örnek bir proje olan tesis öncelikle at sevgisi ve biniciliği sevdirme için hizmete başlamıştır. Tüm halkımızın yararlanması için açık olan Tesiste özellikle engelli çocukların günlük hayata kolay adapte olabilmesi için atlı terapi çalışmaları da yapılmaktadır.  Bu kapsamda Tesisten yararlanmak için Kastamonu Özel Bireyler ve Aileleri Dayanışma Derneği ile Daday Milli Eğitim Müdürlüğü iş birliğinde "Özel Bireyler Atlı Terapi Merkezi'nde" adlı proje hazırlandı ve uygulamaya başlandı. Tüm atlı tesisler binicilik derslerinin yanında restoran ve kafe hizmetleri de vermekteler. Özellikle Özel Bireylerimiz başta olmak üzere tüm halkımızı At Kültürümüze sahip çıkmak adına tesislerimize davet ediyorum. Havalar da ısınıyorken atı yakından tanıyın…

Yazarın Diğer Yazıları