Halime Korkmaz

Aranızdaki Bekarları Evlendirin

Halime Korkmaz

Kur’an-ı Kerim, Müslümanlara yaşarken ne yapmalarını ve ne yapmamaları gerektiğini bildiren emir ve yasaklardan oluşur. Bir Müslüman, bu emirleri yerine getirmek yasaklarından da kaçınmak zorundadır. Müminler, emir ve yasak denildiğinde bazen sadece ibadetleri dikkate almaktadır. Halbuki bir emrin diğerinden asla ve asla farkı yoktur ve biri diğerine tercih edilemez. Bundan dolayı bir Müslüman’ın ibadetlerle ilgili konuların yanında ahlak ve muamelat konularını da bilmesi ve hayatında uygulaması elzemdir. Bizim neslin şahit olduğu yıllarda ihmal edilen ve hatta hiç yapılmayan emirlerden biri de evliliktir.

Evlilik, modern zamanlar denilen şu yaşanılan çağda pek de talep edilmeyen bir olay haline dönüştü. Gerek kızlar gerek erkekler, türlü türlü sebeplerden dolayı evlilik müessesesine gerektiği gibi anlam yüklemeyip bekar hayatı yaşamayı tercih eder oldu. Buna ilaveten eskiden olduğu gibi anne-babalar ve büyükler de evliliği desteklemekten imtina eder hale geldiler. Geçim olmadığı takdirde “bizden bilinmesin” anlayışı, maalesef ki evlenmek isteyip de evlenemeyenlerin de evlilik müessesine olan talebini düşürdü. Herkes sanki bu kaybedilip de bulunan bir şeymiş gibi ağız birliği edercesine “kendiniz bulun” diye bir kavram oluşturdu. Peki işin aslı daha doğrusu dinin bu konudaki emri neydi?

Yüce Allah, kitabında evlilik müessesini kuranlara değil o müessesenin kurulmasına katkı sağlayacaklara şöyle buyurur: “İçinizdeki bekarları, kölelerinizden ve cariyelerinizden iyi olanları evlendirin. Eğer yoksul iseler, Allah onları lütfu ile zenginleştirir. Allah lütfu bol olandır, bilendir.” (Nisa 24/32) O zaman şu çağın “aman bizden olmasın, biz karışmayız” şeklindeki anlayışının ne kadar zararlı ve dahi emre itaatin dışında olduğunu öğrenmekteyiz. Zira Allah, kadın ve erkek her Müslümana bekarları evlendirmek için çaba sarf etmelerini yani salih amel olarak kabul edilecek iş olduğunun bilincine varmalarını emretmektedir. Bu durumda herkesin acaba ben bu farzı hayatımda kaç kere yerine getirdim diye düşünmesi ve kendisini bir süzgeçten geçirmesi gerekmektedir. Gençler evlenmiyor diye kızmasını ve onlara laf söylemesini bilen her bir Müslümanın, “ben bu farzı yerine getirmiyorum” diyerek öncelikle kendisine kızması gerektiğini bilmesi ve fark etmesi zorunludur.

Evlilik, sağlıklı bir şekilde toplumun devamı için olmazsa olmaz bir müessesedir. Neslin sağlıklı gelişimi ve devamı, evlilik müessesi ile gerçekleşecektir. Bundan dolayı bu emrin yerine getirilmesi için her Müslümanın azami ölçüde gayret göstermesi gerekir. Hz. Peygamber (sav)’in sünnetine baktığımızda da yine aynı emirleri görmekteyiz. Birbirinin dengi olan ama birbirinden haberdar olmayıp bizlerin bildiği pek çok genç, belki de evlenmeyi beklemektedir. Mesela şu hadis-i şerif bile konunun anlaşılması için kafidir: “İyi erkeklerle iyi kadınları (birbirleriyle) evlendirin.” (Dârimî, Nikâh, 10) Bazen farklı farklı yerlerde birbirinin dengi kişiler bulunur. Ve birileri onları tanıyıp iki iyi insanın bir yuva kurmasının güzelliğini düşünmesi gerekir. En son bu sünneti kaç kişi gerçekleştirdi? Veya bu sünneti gerçekleştirmek için çaba gösteren kaç kişiyi desteklediniz? Belki rızık konusu, belki geçinemezler endişesi bilinmez bu emir modern zamanda asla Müslümanın gündeminde yer almamaktadır.

Evliler, bekarlığın sultanlık olduğunu savunarak gençlere bekar kalmalarını şiddetle tavsiye edip ve lakin kendileri bu söylemlerine rağmen hala evliliklerine devam ediyorlar. Bu durumda gençlerin evlenmemesi için adeta yarış haline giriliyor ayetin ve hadisin aksine. Dünya hiçbir zamanda aynı düzlemde devam eden bir yer değildir. Dağı bayır olduğu kadar ovası deresi de vardır. Hayatın her zaman huzur ve mutluluk olduğunu düşünmek ve bunu başkalarına aşılamak, dünyanın yaratılışına aykırı bir durumdur. Evlilik de dünyanın dağ bayır olması misali tümseklerle ve ovalarla devam eden bir müessesedir. Bir şeyde sadece külfeti anlatmak veya görmek ne kadar yanlışsa nimeti de görmezden gelmek o kadar yanlıştır.

Evlendirme konusunda da her şeyde olduğu gibi kriterler mevcuttur. Resulullah’ın (SAV) şu tavsiyesi dikkate değer bir konudur: “Birlikte olacağınız eşler konusunda seçici davranın, denginizle evlenin. (Kızlarınızı da) emsalleriyle evlendirin.” (İbn Mâce, Nikâh, 46) Evliliğe önayak olmak konusunda dikkat edilecek en önemli özelliklerden biri de “dengiyle evlilik” meselesidir. Çünkü burada kişi, ileriki hayatını zorlaştırmamış ve evliliği çekilmez hale getirmemiş olacaktır. Denkliğin olmadığı yerde, çatışmaların olması da kaçınılmaz hale gelecektir. Tabi eşlerin birbirini tamamlayıcı olduğu düşüncesine sahip oldukları an, ufak farklılıklar lezzete dönüşecektir.

Evlendirme konusunun önemine binaen bir diğer dikkat çekici hadis-i şerif de şudur: “Dinini ve ahlâkını beğendiğiniz bir kimse size (dünür olarak) geldiğinde onu (kızınızla) nikâhlayın. Böyle yapmazsanız, yeryüzünde fitne ve bozgunculuk çıkar...” (Tirmizî, Nikâh, 3) Anne-babalar veya ebeveynler, kendilerine dünür olmak isteyen kişileri araştırıp birbirine uygunluğunu öğrenmeleri ve ona göre dünür olmaları gerekmektedir. Başka bir ifade ile herkes elini taşın altına koyup toplumun bekasını sağlamakla görevlidir. Şu devirdeki gibi kimse kimseye karışmadığında ve yardımcı olmadığında, yeryüzünün düzenini bozmak için adeta gayret göstermiş olunacağı da düşünülmesi gereken bir konudur.

O zaman şimdi her bir Müslümanın kendisine bu emirleri yapıp yapmadığını sorması gerekir. Hiç kimse kendi çocuğuyla ilgili olarak kolay kolay kimseye “gel benim çocuğumla evlen.” diyemez. Bu sebeple bu görev, yakınlara ve arkadaşlara düşmektedir. Atalarımız; “Ana-baba besler büyütür, eş dost evlendirir.” sözüyle yukarıda zikrettiğim ayetin geçmişte toplumumuzda yerine getirildiğini göstermektedir. O zaman bu çağın insanı da atalarının yaptığı gibi bu farzı yerine getirmek için kollarını sıvamakla yükümlüdür. Kısaca söylemek gerekirse aramızdaki bekarları evlendirmek, hepimize düşen bir ödevdir.

Yazarın Diğer Yazıları