Halime Korkmaz

İlk Nazil Olan Ayetlerde Hayatın Formülü

Halime Korkmaz

Hz. Muhammed’in (SAV) peygamberlik görevi, Bir Ramazan ayında Alak Suresi’nin ilk ayetlerinin nazil olmasıyla başlamıştır. Ondan sonra bir müddet vahiy kesilmiştir. Peygamber (SAV), Cebrail (AS) ile karşılaşınca ürpermiş ve vahyin ağırlığından korkmuş olacak ki, Müminlerin annesi Hz. Hatice’ye kendisini örtmesini buyurmuştur. Ve evden dışarı çıkmadan bir yaşam sürecini başlatmıştır. Üç yıl gibi bir zaman sonra Hz. Muhammed (SAV) tekrar Cebrail (AS) ile karşı karşıya geldiğinden itibaren bu karşılaşma 23 yıl kadar devam etmiştir.

Bu ikinci karşılaşmada Cenab-ı Allah, peygamberine ilk olarak hayat karşısında nasıl bir yaşam tarzına sahip olmasını Öğretmektedir. Bu hakikaten dikkat çeken bir mevzudur. Ne ibadetler, ne ahlaki konular, ne de başkası. Sadece ve sadece hayatın nasıl yaşamasının öğretilmesi. “Ey bürünüp sarınan Resulüm!” (Müddessir 74/1) diye hitap etmiştir. İnsan, üzüldüğünde, korktuğunda ve daha geniş bir anlamda düşündüğümüzde olumsuz bir durumla karşı karşıya kaldığında kendisini insanlardan uzak tutarak elini ayağını toplumdan çekmektedir. Bu, insanın doğasında var olan bir gerçek olmakla birlikte Allah’ın terkedilmesini istediği bir durumdur. Devamında “Kalk ve insanları uyar.” (Müddessir 74/2) ayeti gelir. Ayet, insanın yalnızlığa bürünmesini ve dahi eylemsiz olmayı terk etmesini istediği bir emirdir. Kalkmak ve insanların içerisine dahil olmak şarttır.

Hayat, insan içindir ve hayatın içerisinde sevinç ve keder, hüzün ve mutluluk, acı ve tatlı gece ve gündüz gibi hep var olmuştur ve olacaktır da. Yani insan güçlükle kolaylığı aynı anda yaşar dünyada. Bu durumda insan, adeta inzivaya çekilircesine kendini toplumdan yani hayattan uzak tutma hakkına sahip değildir. Olduğu yerden kalkıp, harekete yani eyleme geçmesi gerekir. Devamında “Sadece Rabbini tanı!” (Müddessir 74/3) buyrulur. O zaman kederli ve üzüntülü anlarda insan sadece ve sadece Rabbini yani O’nun emir ve yasaklarını bilmekle mükelleftir. Bizim toplumumuzun putu haline gelen “elalem” de kim diye Allah insana hatırlatıyor. İnsanın, insanlardan uzaklaşmak gibi bir hakkı yoktur. İnsanlardan el etek çekerek hayatı geçirmesi yasaktır. Kader, Allah’ın sana nasip ettiğini yaşamaktır. Dünyanın da hayatın da kuralı, Allah’a aittir. Ve teslim olmak yani Müslüman olmak da burada belli olur.

Rabbini tanıyan kişinin sonraki vazifesi; “Elbiseni temiz tut!” (Müddessir 74/4) emriyle bildirilmiştir. Kılık-kıyafet, insanın ruh halini yansıtan ilk vasıtadır. Bir Müslüman her ne durumda, her ne ruh halinde olursa olsun kıyafetlerini dağınık ve kirli tutmaya hakkı yoktur. Temizlik, bu dinin ilk emirleri arasındadır.

“Kötü şeyleri terk et.” (Müddessir 74/5) Bu ayet, insanın yalnızlaştığında kendisine nasıl kötü davranabileceğinin de kanıtıdır. İnsanın, kendisine kötü davranması ve kötülük yapması yasaktır. Kişinin hem kendisine yapacağı kötülük hem de çevresindekilere yapacağı kötülük yasaktır.

İnsan, hayat karşısında geçmişte yaptığı ona iyi sıfatını verdiren her şeyden vazgeçme haline de sahiptir. İnsan, iyiliklerine “keşkelerle” vazgeçme durumunda bir psikolojiye bürünür. Ama Allah; “Yaptığın iyiliği çok görerek başa kakma.” (Müddessir 74/6) diyerek unutmasını emreder. “Rabbinin rızasına ermek için sabret.” (Müddessir 74/7) Hayat, tahammül gücüyle doğru orantılıdır. Sabır, tahammül yani pes etmemek için gereklidir. Bu hayatta önemli olan, Rabbin rızasıdır. O’nun rızasına ermek için insanın elinden geleni yaparak sabırla hayatına devam etmesi gerekir. Hayat, sabır isteyen bir serüvendir. Ve bu hayatın yegane gayesi, Allah’ın rızasını elde etmektir. O, bu, şu değil Allah hayatımızın sahibidir.

İlk vahiyden sonraki bir diğer surede de Cenab-ı Allah; “Ey örtünüp bürünen Resulüm!” (Müzzemmil 73/1) diyor yine ve tekrardan. Hitabın sahibi, yine insanlardan uzaklaşmış ve kendini çekmiş durumda. Bu, günümüzde de bunalıma giren insanların bulunduğu durumu yansıtıyor. “Geceleyin -birazı dışında- namaza kalk! Gecenin yarısında bu vakti biraz öne veya biraz ileri de alabilirsin. Kur’an’ı tane tane, hakkını vererek oku.” (Müzzemmil 73/2) Yine yerinde durmak yasaklanıyor ve geceleyin kalkılması emrediliyor ve geceleri ibadetle geçirme emrediliyor. Namaz, kıyam etmek, huzura durmak ve huzurda olmaktır. Allah’ın huzuruna çıkarak Allah’a dayanmak ve ona tevekkül etmek. Allah, insanın sahibidir ve ona sahip çıkar. Gece, herkesin uykuda olduğu ve etrafı sessizliğin kapladığı zaman dilimleridir. Bu sessizlikte ibadetle meşgul olmak esastır. Gecenin tamamı değil bir kısmında ibadet etmektir emir. Zira vücud, uykuyu da almak zorundadır. Ve Kur’an’a yönelmek... Kur’an’da var olmak. Kur’an’da teskin olmak, Kur’an’ı hayatının rehberi kabul ederek yaşamak. Allah’ı tanıyarak hayata bakmak burada aslolan belki de.

Neden gece? Allah-ü Teala Rasulüne bunu açıklıyor: “Şüphesiz gece vakti etki ve uyum yönünden daha uygun ve sözün zihne yerleşmesi bakımından daha elverişlidir. Gündüz vakti ise senin için yoğun bir koşuşturma durumu vardır.” (Müzzemmil 73/6-7) Gündüz boş durulmaması ve yoğun bir şekilde çalışılması da emrediliyor. İnsanın aylak aylak gezmesi ve adeta kaba bir tabirle hayatı arabeske bağlaması kesinkes yasak bir emirdir. Her zaman söylenilen bir kural vardır; Tabiat boşluk kabul etmez. Hayat da öyledir ve insan ne durumda olursa olsun hayatı yaşamak zorundadır.

“Rabbinin adını an, bütün varlığınla ona yönel. Doğunun da batının da Rabbi O’dur. O’ndan başka tanrı yoktur. Öyleyse yalnız O’na güvenip sığın. Onların söylediklerine katlan ve uygun bir şekilde onlardan uzaklaş.” (Müzzemmil 73/8-10) Allah’a yönelmek, insanın hayatının mihenk taşıdır. Rabbe yönelmeden bir hayat yaşanılması zinhar yasaktır. Ve tevekkül ederek, “Rabbim bana yeter.” diyerek hayatı yaşamak esastır. En güzel dost ve en güzel yardımcı Allah değil midir zaten?

“Nimet içinde yüzen o yalanlayıcıları bana bırak ve onlara biraz süre tanı. Kuşkusuz katımızda (onlar için) prangalar, yakıcı bir ateş, boğazdan geçmez bir yiyecek, elem verici bir azap vardır.” (Müzzemmil 73/11-13) Ve bu şekilde sure devam ediyor.

Peygamber Efendimizin vahiyle muhatap olduğu ilk zamanlarda nazil olan bu ayetler, müşrikler ve dolayısıyla inanmayanlar karşısında Hz. Peygamber’in nasıl davranmasını bildiriyor. Hayat denilen süreçte insanlardan gelen zorluk ve meşakkat karşısında insanın nasıl davranması gerektiğine dikkat çekiyor. Hal böyle olunca dünyanın bin bir türlü hali karşısında insanın bu emirleri şeksiz şüphesiz bilmesi ve bu farzları yerine getirmesi gerekir. O zaman hayat, insanın tamamlaması gereken yükümlülüktür. Hayatın sahibi, hayatın nasıl yaşanılması gerektiğini de bildirmiş ve emretmiştir. Hayatın formülü, vahyin muhatabına ilk önce bildirilmiş ve hayatını ona göre şekillendirmesi farz kılınmıştır.

Yazarın Diğer Yazıları