21'inci Yüzyılda 'Kadın'
Nefise Köylü
Yaşadığımız yüzyılın kadınların yüzyılı olduğu fikrini benimseyecek olursak, ortada biraz tuhaf bir durum olduğunu da kabul etmeliyiz. Nasıl olacak bu? Bir yandan kadınların güçlenmesi ya da güçlendirilmesi için bir seferberlik görüntüsü var. Özel sektör de göründüğü kadarıyla, bu seferberlikte yer almaya çalışıyor. Ama…
Tüketicilerin yarısı kadın ama reklamlarda kadınlar nüfustaki büyüklükleri kadar temsil edilmiyor. Kadınların reklamlardaki rolleri, gerçek hayatta rollerdeki değişimleri yansıtmıyor ve basmakalıp anlatıları tekrarlıyor; basmakalıp rollerin ve cinsiyetçiliğin sürdürülmesine hizmet ediyor.
Eğer eşit temsilden yanaysak, kadının yüzyılı olması beklenen bu yüzyılda, eşitsizliği sürdürmeye hizmet eden cinsiyetçi dili, cinsiyetçi göndermeleri, cinsiyetçi her türden metni önce aşındırmalıyız. Ama karar alıcıların sadece erkek olabileceğini düşündüren (inandıran mı yoksa?) bir tabloda bu dili kim kuracak? Ve bir de: Kadınların güçlendirilmesi için ilan edilen seferberlikte hepimiz yerlerimizi aldık. Ama neden adımıza erkekler konuşuyor?
Çelişkileri Saklayalım
Türkiye’de kadınların okullaşma, meslek sahibi, istihdamda yer alma, ücret eşitliği, hepsini yan yana koyup altına tek bir çizgi çekersek doğrudan “eşitlik” ve “fırsat eşitliği” dediğimiz konularda “eşit” olmadıklarını biliyoruz. Şüphesiz bu herkese kötü görünmüyor. Burası yeri olduğundan şunu da söylemek gerek: Çeşitlilikten, kapsayıcılıktan, aidiyetten, marka amacından söz ediyorsak, “farkı” koyabileceğimiz temel eksenlerden biri de herkesin kabul edebileceği nedenlerle kadındır.
Pozitif ayrımcılık, erkeklerle kadınlar arasında var olan ekonomik ve toplumsal uçurumu kapatmak için, o uçurum kapanıncaya kadar kadınlar için dezavantajlı sayıldıkları konularda özel önlem alınması anlamına geliyor. Pek çok alanda pozitif ayrımcılık Türkiye’de, hakkıyla uygulandığında, kadınlar lehine yüzde ellinin üzerinde bir orana tekabül eder, etmelidir.
İnce eleyip sık dokumadan, eski moda olan alıştığımıza sıkıca sarınmadan bir yol izleyeceksek, iş yerlerinde, okullarda (özel okullarda da), siyasette, reklamlarda, spor hakemleri arasında, üniversitedeki üst akademik kadrolarda, bakkallar ve bayiler arasında, yönetim kurulları masalarında gördüklerimizin en az yarısı kadın olmalı.
Kadın dostu ürün, hizmet, marka, kurum ve reklamların nasıl olabileceği üzerine de üzerine kafa yormalıyız. Bunun da zamanı geldi.
İşimize Bakalım
Kadınlar, dünyanın en hızlı büyüyen tüketici grubu. Kadınlar üzerine düşünürken bu hedef kitlenin sosyal ve ekonomik değişimin kadın rol ve kimliklerini nasıl farklılaştırdığına odaklanmak zorundayız. Kadınların ve ihtiyaçlarının, söyledikleri sözün ve motivasyonlarının nasıl değiştiğini anlamak ekonomik büyüme için de gerekli. Bu alana girdiğimiz zaman kadınlara ilişkin ezberlerimizi de gözden geçirmemiz gerekiyor.
Son araştırma raporlarından birinde istihdam politikaları, finansal erişim, eğitim olanakları, kadınların hukuki ve sosyal statüleri ve iş iklimleri, kadınlarla ilgili konularda dikkate alınması gereken temel başlıklar olarak sıralanıyordu. Sosyal alanda, kadınların kadının insan hakları olarak adlandırdıkları, can güvenliği temelinden başlayıp bütün temel hakları içerecek biçimde yurttaşlık hakları, politik katılım, teknoloji ve enerjiye erişime kadar uzanan geniş bir yelpazedeki gereklilikler duruyor.
Eğitim ve meslek sahibi olma oranındaki artışa paralel olarak kadınlar, bütün dünyada kendilerini politik taleplerin öznesi olarak daha fazla ortaya koymaya başladılar. Geçen yıl kadınların bütün dünyada daha fazla sokakta oldukları bir yıldı.
Diğer yandan kadınların hayatında, tutum ve karar alma süreçlerini nüfustaki değişimlere bağlı olarak farklılaştıran, evlenme yaşının ileriye atılması, çocuksuz geçen zamanın uzaması, yalnız yaşama eğiliminin ve buna bağlı olarak tek bireyden oluşan hane sayısının artması gibi olgular da bölgesel olarak farklılaşma göstermekle birlikte hayatımızda yerini aldı. Bütün bu değişim içinde kadınlara basmakalıp roller çerçevesinde bakmayı sürdürmek zamanın dışında kalmak anlamına gelir.
Kadınlarla ilgili değişimi dikkate alırken daha önce erkeklere ait olan, kadınların geleneksel konumları dışında kalan otomotiv, teknoloji, finans gibi kategorilerde kadınların varlığının artmakta olduğunu da aklımızda tutmamız gerek. Ve son olarak, değişim içinde ekonomik özgürlükleri ve harcama güçleri artan kadınların sadece kendileri için değil, çocuklar gibi kendilerine bağlı kişiler için de satın alma kararını veren ve harcama yapan kişiler olduklarını da markaların kadınlarla ilgili plan ve kararlarında dikkate alınması gerekiyor.
Kadın!
Kadınlar, sosyal sorumluluk projelerinde markaların en hevesle yöneldikleri hedef kitlelerden biri. Bu motivasyonla Türkiye’de markaların desteğiyle çok iş yapıldı. Ancak işin kalan büyük kısmı hepimizin önünde duruyor. Türkiye’de kadınların gündemini en yakından takip eden, aynı zamanda bu gündemi de oluşturan kadın sivil toplum örgütleri.
Kadın sivil toplum örgütleri markaların kadınlarla ilgili projelerinde yüzlerini dönmeleri, birlikte yürümeleri gereken en önemli grubu oluşturuyor. Bu yeni kadın hareketleri kadının sosyal statüsündeki iyileşme ve insan haklarındaki kazanımların ötesinde kadınların düşünce yapılarını da etkiliyor. Kadınların talepleri de statülerindeki değişime bağlı olarak ev içi alandan çıkarak sosyal ve ekonomik hayatın bütün alanlarına yayıldı.
Geçen yıllarda kadın sivil toplumlarının eylemlerinin bir bölümü kadın çalışanlarının haklarının korunması veya kazanılması konusunu gündeme koyarak markaları da hedefledi. Türkiye’de bir marka, piyasaya sürdüğü bir ürüne verdiği adın kadınlar tarafından cinsiyetçi bulunması ve buna karşı kısa sürede örgütlenen protestolar sonrasında ürünü pazardan çekmek zorunda kaldı.
Kadın konusunda kadınlarla birlikte ve kadınların gündemine uygun çalışmalar yapmayı isteyen kurumların aynı zamanda kadınlara daha fazla kulak vermesi, kadınlarla birlikte yürümesi de gerekiyor. Bugün ve yakın gelecekte kadınlar bütün karar süreçlerinde muhataplarının kadın dostu olmasını daha fazla dikkate alacak ve talep edecekler.
Şahsi Değil!
Türkiye’de ya da dünyada, kadınların içinde bulundukları koşullar uygulanan sosyal ve siyasi politikalarla toplumsal iktidar ilişkilerinden soyutlanarak değerlendirilemez. Bu ilişkilerin yeniden kurulmasına dönük girişimlerin de politikanın alanına yönelmesi kaçınılmazdır.
Kadınlarla ilgili girişilecek her işin başında, kadınlar adına ya da yerine söz söylememeyi, bunun yerine kadınlarla birlikte ve sözlerini söylemelerini mümkün kılan koşulların oluşturulmasını amaçlamayı öncelikli ilke edinmek gerekiyor. Kadınlar dünyada olduğu gibi Türkiye’de de uzun süredir örgütlü olarak mücadele veriyorlar ve önemli kazanımlar elde ettiler. Bu kazanımların açtığı yolda yine kadınlarla birlikte yürüyecekler.
Markaların bu hassasiyetin farkında olarak kurumsal yapılarında kadınların sesini işitecek ve bu sese, işittiği sesin içinden cevap verecek kadınların sayısını artırması, statülerini iyileştirmesi sadece kadının insan hakları açısından pozitif bir tutum değil, firmaların büyüme hedefleri açısından da bir gerekliliktir.