Nefise Köylü

Asgari Geçim: Zulüm-Eziyet-Baskı-Stres

Nefise Köylü

Müslümanlar için hiçbir anlam ifade etmese de yine bir yılsonu - yılbaşı dönemecinden döndük. Müslümanlar için bir anlamı yok çünkü yılbaşını manidar kılan Hıristiyanların bayram olarak Noel’i kutluyor olmaları. Müslümanlar için bayram değil seyran değil özetle…

Yine de ülkemizde bayağı şenlikli kutlanıyor. Yanlış anlaşılmasın eleştiriyor falan değilim… Bende kutluyorum yılsonunu ÇÜNKÜ MALİ AÇIDAN MAAŞLARA ZAM GELİYOR.

Kutluyorum ama vallahi hepi topu sevincim birkaç saatçik anca sürüyor.

Asgari ücret açıklanacak – açıklanıyor –açıklandı derken. Müjdeli haberi 29 Aralık -31 Aralık arası aldığımız gibi aynı gün ve saatlerde asgari ücrete yapılan zam oranının neredeyse 2 katı oranında her şeye gelen zam haberlerini ardı ardına alıyoruz.

Tam da bu yüzden sevincim her yıl oldukça kısa sürüyor.

Bu sene enflasyon farkı ara zammı olmayacağını açıklayan devletimiz tarafından ASGARİ ÜCRET GENEL ZAM ORANI %49,11 olarak bildirildi.

Çalışan kesimin beklentisini ne kadar karşıladı bilinmez… Yorum ve eleştirilere kulaklarımı tıkamayı tercih ediyorum. Çünkü beni fazlaca karamsarlığa sürüklüyor.

Benim bir çalışan olarak beklentimi ne kadar karşıladı biraz ondan bahsedeyim istiyorum…

365 günlük yılın en iyi ihtimalle haftanın 6 günü, 45 saat çalışıyoruz. Yani toplam yılın 52 haftasını, hafta başına 45 saatle çarparsak toplamda 2340 saatimiz iş yerinde geçiyor. Dile kolay yahu 2340 saat…

Benim gibi 37 yaşına gelip şöyle geriye baktığında, “ömrüm nerede geçti benim” diye bir soru sorduğumda kendime, tek cevap geliyor aklıma ÇALIŞARAK GEÇTİ VE GEÇİYOR.

Mecburen, ekmek parası için,  bir yaşam standardı yakalamak için adandığım İŞ HAYATI bana bu koşulları minimum seviyede de olsa karşılıyor mu diye mukayese ediyorum her yılsonunda…

Sizlerin de benimle aynı mukayeseyi yaşadığınızı biliyorum.

Ve sonuç tabiî ki HAYIR.

Hayatınızın, zamanınızın, sağlığınızın en az %70 ini harcadığınız iş ve çalışma aktivitesi ülkemizde çalışana kazandırmıyor.

Peki neden?

Çünkü bizim ülkemizde 1800-1900’lü yıllardan bu yana yüksek enflasyon ve aynı zamanda korkunç bir vergi sistemi var.

Enflasyon üzerine zaten defalarca genel ve kapsamlı yazılar yazdım. Kısaca enflasyonu betimlemek isteseydim eğer; önünüze konan yemeği yemek için kaşığı elinize alana kadar yemeğin bir canavar tarafından yok edilmesi diye tarif ederdim herhalde.

Enflasyon Kaba Tabirle; Kazandığınız para ile alabileceklerinizin birbirine oranlanmasıdır. Yani kazandığınız para ile geçen ay 10 parça ürün alabiliyorken, bu ay 7 ürün alabiliyorsanız yüksek enflasyonun pençesindesiniz demektir.

Birde bunun üzerine attığımız adımdan bile alınan vergi ve harçlar eklenince YILSONUN DA MAAŞINIZA YAPILAN ZAMMA ANCA BİR KAÇ SAAT SEVİNEBİLİYORUZ.

Bu çalışanın hali…

Çalışanı, derdi olan bir çocuk gibi düşünün.  Derdi var anlatmak istiyor, kıvranıyor ama anlayan yok.

İşveren anlamıyor.

Çünkü işveren sürekli kazanmak istiyor… Sermayesini büyütmek istiyor… Hiç gitmesi, hep gelsin istiyor… Asgari oranda yapılan zam mı bile, canhıraş, ekmek parası için çalışıp, asgari geçinmeye çalışan işçiye vermek zor geliyor.

Üzerine birde, asgari ücrete yapılan %49,11 oranında ki zammın üzerinde yapılan vergi ve harç zamları eklenince ASGARİ GEÇİM Zulmü-Eziyeti-Baskısı-Stresi başlıyor.

Halinden mutlu olanlarda vardır mutlaka. Nice kurumsal şirketler var duyuyoruz. Öncelikli hedefleri çalışanlarının çalışma şartlarını iyileştirmek. Çalışanlarını enflasyon karşısında mağdur etmemek adına asgari ücret artış oranının üzerinde artış yapan ve yan sosyal haklar ile çalışanlarının geçim standartlarını destekleyen kurum ve kuruluşlarda var mutlaka.

O kurum ve kuruluşlara ve adaletli, vicdanlı sahiplerine ben tüm çalışanlar adına teşekkür etmek istiyorum.

Her zaman kötüyü örnek alan ve kötüyü örnek gösteren işveren ve yöneticilerden tüm ülke artık bıktı arkadaşlar.

Halen bazı şirket yöneticileri “hımm sen diğer şirketlerin durumunu biliyor musun? Bizden iyisi yok…” falan diye çalışanlarını tenkit ediyorlar.

Yahu kardeşim iş gücü olmadan sen o gemiyi o denizde nasıl yüzdüreceksin peki? Her çalışan dişlinin bir parçasıdır. Biri eksildiğinde dişli diğer dişleri yemeye başlar. Çünkü iş yükü diğer dişliler üzerine kalır.

Bazı akıllı işverenler bunu bilir. Dişli çarkı dağılmasın ya da bozulmasın diye pozitif bir çalışma ortamı yaratır. Bazıları ise bunu bilmez ve kaybetmeye mahkûmdur.

Ülkemizde her ülkede olduğu gibi düzelmesi gereken birçok şey var.

Enflasyonun tek hanelere düşmesini, işverenin adaletli olmasını, vergi sisteminin güncellenmesini, devlet ve işverenin çalışana tanıdığı sosyal hakların çerçevesinin genişlemesini istiyoruz mesela.

2024 yılının güzelliklere şahit olmasını ve tüm çalışanların baskı ve stresten uzak mutlu mutlu çalışmasını tüm kalbimle diliyorum. Hadi hayırlısı.

Yazarın Diğer Yazıları