Her Telden 'Makus Kaderimiz Mi?'
Erkut Kargın
İlçelerimizde bu hafta, üç senedir olduğu gibi yoğun bir yağışa maruz kaldı.
Yağışlarda can kaybı olmaması tek mutluluğumuz oldu ama birçok evde su baskını ve hasar söz konusu…
Heyelanların hakim olmasıyla yerle yeksan olan yol ve geçici köprüler gırla…
Yükselen sular Ezine ve İnebolu Çayı’nda korkulara da sebep oldu… (Ekiplerin canhıraş çalışmalar sürdürmesi doğacak bir felaketi önlemede büyük rol oynadı.)
“Mevsimler değişti, böyle oldu şöyle oldu, kader bu” demeden şunu aklımızdan ayırmamak gerek, üç senedir yaşadığımız bu seller artık yaşamımızın bir parçası, buna göre hareket edip önlemleri artırmak, belediyelerin, yöneticilerin boynunun borcu…
Her geçen gün daha da önlemlerin artırılıp, yüzyılda bir olsa bile sel veyahut çığ vb. afetlere karşı önlemlerin en yüksek seviyede olduğu sükunetiyle vatandaşlar hayatlarını normal bir şekilde idame ettirmeli…
İmkansız mı? Elbette değil. Tabii bunun için çok büyük yatırım gerektiğini hepimiz biliyoruz amma velakin hiçbir şey bir “can” dan kıymetli değil…
Sadece ilimizde değil, yurdun neredeyse dört bir yanında selin yarattığı tahribatları televizyonlardan, gazetelerden, sosyal medyadan gördük, okuduk…
Sel de bir afet, depremde… Ülkemizde maalesef her ikisini de aklımıza getirmeden yaşamaya çalışıyoruz…
Ülke olarak iklimin değiştiğini konuşuyor ama buna göre hareket etmiyoruz sanki…
Yaşanılan afetler bizim makus kaderimiz mi? Sanmam. Bence Türkiye’deki bütün şehirlerin alt yapıları afetlere karşı yetersiz. Hülasa önce tedbir sonra tevekkül…
