Halime Özdemir

Genelde İnsanın Özelde Müslümanın Hatırlamakla Yükümlü Olduğu Şey: Nimet

Halime Özdemir

Nimet nedir ki? Benim için nimet, insanın sahip olduğu her şeydir. İnsan, eşya, mal-mülk, sağlık-sıhhat, ev-araba, eş, anne-baba, kardeş, çocuk, arkadaş ve sahip olup “benim ...” diye başlayan her şey... Nimetin söz konusu olduğu yerde sahiplik vardır. Bu sebeple kişinin kendisinden sonra en çok ona iyi davranması ve ona izzet-i ikramda bulunması esastır. Ve bu sahip olunan her şey (kişi, diğer açıdan da hayatta insanın imtihanıdır. Bu sebeple nimet konusu insan için hassas ve bir o kadar da ehemmiyetlidir. Keşke anlayabilsek… Nimet, sahibi tarafından değer görmek ister, kıymet bilinmek ister kısaca iyi ve güzel, doğru ve hakkaniyetli olan her şey nimet için gereklidir. Bunun da ötesinde nimet, nimeti vereni görebilmeyi/hatırlamayı ve O’nun istediği ve emrettiği gibi yaşamayı gerektirir. Esasında nimetin değeri de budur.

İnsanın nimet karşısındaki durumunu incelediğimizde bir kendi düşüncesi ve tavrı, bir de Allah’ın istediği ve emrettiği şekli olarak var oluyor. O halde acaba nimete karşı tavrımız ve davranışımız nasıl olmalı? Yaptığımız veya söylediğimiz şeylerin hangisi doğru? Hangisi akıbetimizi hayreylerken hangisi bizi nâr-ı cehenneme götürecek? Bu konuyla alakalı şu yaşadığımız çağda kaç kişi bunun için Kur’an-ı Kerim ne demiş diye sordu ki? Veya kaç kişi nimetin nimet olduğunun farkında?

Bu konunun yüce Kur’an’da oldukça fazla bir şekilde yer alması dikkate değerdir. Nimet mevzusunun Kerim Kitap’ta bu kadar yer etmesi, insanın nimete karşı ihmalkar ve kör olacağından mıdır bilemedim. İnsan, en çok da nimeti (sahip olduğunu) görmezden gelir ve ona karşı kör ve sağır olur bu dünyada (veya bizim toplumumuzda). Sahip olduğuna karşı en büyük kötülüğü ve en büyük zulmü sergiler. Sahip olduğu hiçbir şey, özel ve ayrıcalıklı olmazken sahip olmadığı insana hep hoş görünür nedense. Ve insan, nimetin kadrini kıymetini elinden gidince anlar maalesef. Bizim toplumumuzda nimetin kıymet görmesi için ya ölmeli ya da onun olmamalı.

Doğrusu ne peki? Allah, nimete karşı nasıl davranmamızı istemekte bizden? Mesela karşıma şöyle bir ayet çıkıyor: “... Allah’ın ayetlerini oyun (konusu) edinmeyin ve Allah’ın size verdiği nimeti ve size öğüt olarak indirdiği Kitabı ve hikmeti anın. Allah’tan korkup-sakının ve bilin ki, Allah her şeyi bilendir.” (Bakara 2/231) Allah, nimeti görmemizi ve hatırlamamızı ve akabinde kendisinden korkmamızı istiyor. Demek ki nimet karşısında insanın tavrını gören bilen Allah bunu kuluna soracağı için nimete karşı tavrını soracaktır. Her nimet, aslında bir hesap konusu olarak çıkıyor karşımıza.

Nimet, başka ayetlerde de şu şekilde yer almakta:

Mesela;

- “Allah’ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın. Ve Allah’ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. ...” (Âl-i İmrân 3/103)

- “Ey iman edenler! Allah’ın size olan nimetini hatırlayın ki. Hani bir topluluk, size ellerini uzatmaya yeltenmişti de, (Allah,) onların ellerini sizlerden geri püskürtmüştü. Allah’tan korkup-sakının. Mü’minler yalnızca Allah’a tevekkül etmelidirler.” (Mâide 5/11)

- “... Öyleyse Allah’ın nimetlerini hatırlayın, ki kurtuluş bulasınız.” (A’râf 7/69)

Nimet, insanın hem dünyada hem de ahirette kurtuluşuna vesile olacaktır veya insanı hüsrana sevk edecektir. Bundan dolayı genelde insanın özelde ise Müslümanın Allah’ın nimetlerini unutmak gibi bir hakkı ve ayrıcalığı yoktur. Sürekli hatırlamak ve anmak yani nimete uygun olarak yaşamak zorundadır.

- “Öyleyse Allah’ın sizi rızıklandırdığı şeylerden helal (ve) temiz olanlarını yiyin; eğer O’na kulluk ediyorsanız Allah’ın nimetine şükredin.” (Nahl 16/114)

- “Ey iman edenler! Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın...” (Ahzâb 33/9)

- “Ey insanlar! Allah’ın üzerinizdeki nimetini anın. ...” (Fâtır 35/3)

Bu ayetlere baktığımız zaman şunu fark ediyoruz ki Allah, nimetinin hatırlanmasını emrediyor. Yani özelde Müslümanlar genelde insanlar Allah’a itaat ediyorlarsa nimet(ler)i hatırlamak ve unutmamak zorundadırlar. Bizler, acaba bizim olan nimetleri görebiliyor muyuz ve hatırlayabiliyor muyuz? Bu arada hatırlamak veya anmak, nasıl olur sorusunu da düşünmek zorundayız. Mesela “hep aklımdasın” dediğimiz birini arayıp sormamız, onun halini ahvalini merak etmemiz bir hatırlamadır, bir anmadır. Oysa ki, bizim olan nimetlere karşı tavırlarımız ve davranışlarımız, sözlerimiz değil midir? Yani anmak veya hatırlamak, kulun sahip olduklarını üzmeden-kırmadan-incitmeden davranışta bulunması değil midir? Veya Allah’ın gazabını çekecek şeylerden/işlerden uzak durması değil midir? Rahman Suresi’nde art arda gelen “Şimdi Rabbinizin hangi nimetini yalanlıyorsunuz?” ayeti de insanın nimeti hatırlamadığını göstermiyor mu sizce? Ki bu ayet, insanın Allah’ın verdiği nimetleri yalanladığı gerçeğini gözümüze adeta çarpılıyor.

Nimet görülmediği veya hatırlanmadığı zaman insanın nasıl davrandığı da dikkate değerdir aslında. İnsan ne kadar da nankördür ve bu yaptığı da nimete nankörlükten başkası değildir. Mesela şu ayet nimete karşı insanın tavrını ne güzel tasvir ediyor:

- “İnsana bir nimet verdiğimizde sırt çevirir ve yan çizer; ona bir şer dokunduğu zaman da umutsuzluğa kapılır.” (İsrâ 17/83)

Ah insan! İşte sen nimeti her zaman yok saydın, her zaman nimete nankör oldun da Allah yine nimet veriyor sana. “Size her istediğiniz şeyi verdi. Eğer Allah’ın nimetini saymaya kalkışırsanız, onu sayıp-bitirmeye güç yetiremezsiniz. Gerçek şu ki, insan pek zalimdir, pek nankördür.” (İbrâhim 14/34) Bu durum, insanın özellikle insana ve eşyaya yaptıklarını anlamamıza yardımcı olmaktadır. Nimeti görmek gerek, bu şarttır.

Ama ya ahiret... İnsanın unuttuğu ama benim sıklıkla yazılarımda kalem aldığım ve bu suretle hatırlatmaya çalıştığım ve çabaladığım ya ahiret... Herkesin herkese her şeyin sorulacağı ya ahiret... Allah’ı kandırmanın imkansız olduğu ve herkesin her şeyini kendisi okuyacağı ya ahiret... Müslümanın -eğer ahirete inancı varsa- o nimetler karşısında sorgu-suale tabi olacağını unutmaması gerekir. İnsan, her sahip olduğu nimetin hakkının sorulacağını nasıl unutur ki? Unutamaz ve unutmamalı… Çünkü Allah, “Sonra o gün, nimetten sorguya çekileceksiniz.” (Tekâsür 102/8) buyururken bu ayetle insana nimet karşısında nasıl bir davranış sergilemesi gerektiğine dikkat çekmektedir.

O zaman nimet; şükrü, şükür; teşekkürü; teşekkür de Allah’ın razı olacağı ameli gerekli kılar. Nimeti bilene... Ve nimet, hakkının verilmesiyle nimete dönüşür.

 

Yorumlar 1
Hamdiye Yağcı 03 Kasım 2023 19:46

Ne güzel anlatmışsın hocam

Yazarın Diğer Yazıları