
Kötülüğünüzün Kaynağı Bencil Olmanız Olabilir Mi?
Halime Özdemir
Hiç düşündünüz mü renkleri, dilleri, coğrafyaları ve ırkları farklı farklı olduğu halde dünyada neden bu kadar çok insan var olmakta? Buna rağmen dünya insan için sadece “ben varım” demek yeri midir? Sadece ve sadece “ben” diye düşünmek bile kötülük değil midir zaten? Zira dünya ben değil “biz” diye başlayan cümlelerle donatılmıştır. Çünkü Adem ve Havva ile başlamıştır her şey önce cennette ve sonra dünyada. Siz, biz ve onlar hep var olmuştur dünya kurulalı beri. Bu ve benzer pek çok şey bize şunu gösteriyor ki; “ben” dünyada tek başına olmaması gereken bir kavramdır. Biz diyebilmek, dünyada başkalarının olduğunu da kabul etmenin ilk basamağıdır. “Ben” duygusu ve düşüncesine sahip olmak, dünyada insanın yaşayabileceği en büyük imtihandır belki de. Zira ilk ben diyen de İblis’ten başkası değildi. Bu sebeple sadece ve sadece kendisinin var olduğunu ve önemli olduğunu düşünmek yani bencil olmak, şeytana yoldaş olmaktı. Bu açıdan “benden başkası yok” demek veya “benden önemlisi yok” demek insanı cehenneme yaklaştıran bir söylemdir.
Gelelim mümine... Bir mümin ben diyerek yaşayabilir mi? Sadece kendisini düşünen ve her şeyin ve herkesin kendisine adeta hizmet etmesi için var edildiğini düşünen herkesin öncelikle imanını kontrol etmesi gerekir. Ben(cil)lik, neden iman ile bağlantılı? İşte size Hz. Peygamber’in dilinden bir cevap: “Muhammed’in canı elinde olan (Allah)a yemin ederim ki bir kişi hayır namına kendisi için istediğini, Müslüman kardeşi için de istemedikçe iman etmiş olmaz.” (Nesâî, Îmân, 19) Bu, diğerlerinin de hak ve hukukunun korunması açısından iman ile bağlantılıdır belki de. Bu hadis-i şeriften şunu da öğreniyoruz ki, mümin kendisine istediği bir şeyi muhatabına da istemek veya tersinden söylersek kendisine istemediği bir şeyi başkasına da isteyemez. Kendi kızına-oğluna istemediğini, kendi eşine-dostuna yapılmasını istemediğini, bir başka kişiye de yapamaz ve yapmamalıdır. Yaptığı takdirde belki de imanı elden gidecek veya zarar görecektir. Ne acı ki, Müslümanlar benlik duygusuna aşırı ilgi alaka göstermeleri sebebiyle pek fazla da bu konunun önemine itibar etmemektedirler. Belki de bu devrin bir özelliğidir, bilinmez. Ahir zaman milleti maalesef ki pek fazla bencil duygulara sahiptir. “Bu bana yapılsa nasıl hissederim?” diye durup düşünen ve kendisine çeki düzen veren neredeyse yoktur.
Bencillik konusunda ilk yapmamız gereken şeylerden biri, nefis terbiyesidir. Nefsini terbiye etmek isteyen de nebevi öğütlerden ders almayı öğrenmek zorundadır. Peygambere itaatin farz olduğunu bilen bir mümin, onun dediklerini yapmak için çaba sarf etmeyi kendisine ödev kabul etmedikçe bencillik gibi diğer kötü duygulardan da arınmayacağını fark etmesi gerekir. Ki bu sayede gerçek bir mümin olunur. Bencillikten kurtulmak için nebevî bir öğütte Peygamber-i zîşân şöyle bir formül bildirmektedir: “... Kendin için istediğin şeyi insanlar için de iste, o zaman mümin olursun.” (İbn Mâce, Zühd, 24) Mümin olmak gibi bir derdi, bir gayesi olanın bu emri görmezden gelmesi beklenemez.
Ama şu da bir gerçektir ki, insanın nefsi böyle yaratılmıştır. Evet ayet öyle diyor. Cenab-ı Allah şöyle buyuruyor: “Eğer bir kadın kocasının serkeşliğinden, geçimsizliğinden ve büsbütün kendisinden yüz çevirip uzaklaşmasından korkarsa, o takdirde anlaşarak aralarını düzeltmelerinde ikisine de bir günah yoktur. Karşılıklı anlaşmak, elbette en iyi yoldur. Şu bir gerçek ki nefisler, bencil ve menfaatlerine düşkün olarak yaratılmışlardır. Bu bakımdan ey kocalar! Siz eşlerinize güzel davranır ve onlara haksızlık etmekten sakınırsanız, şüphesiz Allah yaptığınız her şeyden haberdardır.” (Bakara 2/128) Bu ayetin insanın bencil olmasıyla alakalı kısmı hakkındaki bölümünü okurken fark ettiğim bir durum var: Bu ayetin evlilik yani kadın-erkek ilişkileri konusunda olduğu gerçeği. Hakikaten de özellikle evlilik müessesesinde insanların bencil duyguları, muhatabına zarar verdiği bir başka gerçek olarak ayetle karşımıza çıkmaktadır. Bu sebeple bencillik, insan ilişkilerinde en büyük zarara sebep olmaktadır. Nefislerin bencil tarafının terbiye edilmesi hiç şüphesiz insanın en büyük çabasını gerektiren bir unsurdur. Her nefiste bencillik var olmakla birlikte nefsini yenen bu özelliği de yenmeyi başaracaktır.
Dünya, insana kurtuluşu elde etmesi için verilmiş bir yer ve bir süreçtir. Bencillik de bunlardan biridir. “Ben” dedikçe dünya ve ahiret kurtuluşu kaybedilmiş olacaktır. Nitekim şu ayet de bize bunu haber vermektedir: “... Kim nefsinin bencilliğinden korunursa işte kurtuluşa erecekler onlardır.” (Teğâbün 64/16) O zaman yine bir soru sormak zorunda kalıyoruz: Kişi nefsinin bencil olduğunu nasıl anlayabilir ki? Bu da sanırım muhatabın sözlerine ve davranışlarına dikkat etmesiyle gerçekleşecektir. Veya kişinin bu soruyu bizatihi kendisine sorması gerekir: Ben hayatımda başkası için ne yapıyorum, ne istiyorum diye. Başkasının hayatına dokunmak veya başkasının alanına müdahil olmamak, işte bencillikten kurtulmanın bir alametidir. Hakkaniyet çerçevesinde yapılan her bir davranış ve her bir söz, bencilliğin ortadan kalkmasına sebep olacaktır.
Peki ama dünyaya gelen her bir insan neden bu kadar kötülüğün içerisine girmek için adeta yarış halinde yaşar? Düşündüğümüzde ve zihnimizi hafif bir yorduğumuzda bunun cevabının oldukça basit olduğunu anlayacağız. Çünkü şeytan, insana sürekli olarak sadece kendisinin olduğunu telkin etmektedir. İnsanın emir aldığı ve aldığı emirleri harfiyen uyguladığı iki şey vardır: Nefis ve şeytan. Ve ayette bu gerçek şöyle bildirilir: “... Şeytan çirkin şeyleri yapmayı emreder...” (Bakara 2/268) O zaman bencilce davrananlar, adeta şeytanın emir eri misali onun sözünden çıkamaz ve hayatını ona hediye ederek bencil duygularının esiri olur. Sonunda ise onunla birlikte cehennem yoldaşı haline gelir.
Diğer taraftan bir Müslüman bencil olamaz. Kaba saba olamaz. Öyle bir hakkı yoktur. Çünkü insan ancak cennete yakışır oradan geldiği için. Ama her şey zıddı ile kaim olacağından cehennem de kendisine arkadaş arar. Bu sebeple de insan kötü özelliklerin peşinden koşar. Onları besledikçe mutlu olur. Ama Hz. Peygamber’in şu sözünü kadın-erkek her bir Müslümanın kulağına küpe yapması zorunludur. “... Size cehennemlikleri haber vereyim mi? Kaba, bencil ve büyüklük taslayan herkes.” (Buhârî, Edeb, 61; Müslim, Cennet, 46)
O zaman, Müslüman asla ve asla bencil olamaz. Sen olmadan biz olmadan sadece ben diyen bir kişi, başkasına el uzatmadan, kol-kanat germeden hayat süremez. Müslümanın diğer bir Müslüman ve insan için adeta kendi canı yanıyormuşçasına hayata bakması, hayatta rol alması ve tarafını seçmesi gerekir. Böyle davranmak, onun imanının bir yansımasıdır. Vesselam…